Bayram sabahı müthiş bir artçı depremle uyandım
05:04 Nefis bir artçı depremle uyandım. Ancak yüreğim ilk defaya mahsus kalkmadı. Zira çadırda kalıyorum ve üstüme düşse düşse branda ve bir direk düşer fikri cidden çok rahatlatıcı. Çadır arkadaşım Nuray Hanım’la biraz bakışıp “artçı loto” oynadık. Kim daha doğru tahmin ettiyse öbürü ona kahvaltıda çay getirecek. (Nuray Hanım kazandı.)
05:05 Hazır uyanılmış, bari tuvalete gidiyorum. Zaten gece boyunca üç kere kalktım. Zira sobamızın gazı bitti, gece yarısı değiştirmek mümkün olmadı, bir hayli üşüdüm. En fena safha uyku tulumundan çıkmak. Her seferinde kumaşı fermuara takılıyor, onu sökene kadar akla karayı seçiyorum. Sonra giyin, sonra yastık haline getirdiğin montunun düğümünü çöz, sonra botlarını giy, sonra çadırkentin öteki ucundaki tuvalete koş, bu arada çadır iplerinden birine takılıp kapaklan, sonra elin kolun bereli geri dön, soyun, yatağa gir, uyku tulumunun kumaşı yine fermuara takılsın... Bir saat sonra gene aynı fasıl...
Merhabalaştığımız Cumhurbaşkanı, “İçim parçalandı” diyerek durumu özetledi.
05:31 Hilal-i Ahmer Çadır Camii’nin hoparlöründen sabah ezanı okunuyor.. İçimi tuhaf bir duygu kaplıyor. Çadırımdan çıkıp Van Gölü’ne doğru bakıyorum. Nuh’un gemisi aylardan sonra nihayet karaya vurmuş da ilk ezan okunuyor gibi hissediyorum... Çadırkentimiz uyanmaya başladı.
05:40-06:19 Çadır Camii’de bayram için özel Kuran okunuyor... Depremzedeler bayram namazı için toplanmaya başladı...
06:19 Bayram Namazı kılınıyor. Ardından verilen hutbeyi bütün çadırkent dinliyor.
06:30 Kahvaltıya gidiyorum. Aaa! Bayram sürprizi! Bugün peynir, zeytin dışında Nutcity diye bir çakma Nutella da var soframızda. Mutlu oluyoruz.
Ve Sonra Bir Gün...
Erciş’te toz yığınına dönüşen binaların enkazında bir kitaba rastlıyorum: Elif Karakaş Kask’ın “Ve Sonra Bir Gün” isimli kitabı. Kim bilir kim okuyordu. Bir genç kız mı? Bir yeni evli mi? Kitabın ismini tamamladım: Ve Sonra Bir Gün.. deprem olur... toz ve küle karışırız.. esamemizi bile bulamazlar... Ve Sonra Bir Gün.. Kimse bizi hatırlamaz...
Çadırda kadına şiddet
09:10 Depremzede bir kadın yana yakıla yanımıza geliyor. Kocası bayram dememiş, sabah dememiş, Cumhurbaşkanı gelecek dememiş karısını dövmüş. Sağlık ekipleri müdahale etmeye çalışıyor ama esas sorun başka. Psikologumuz Meriç Hanım kadını sakinleştiriyor.
10:00 Cumhurbaşkanını karşılama hazırlıkları son sürat devam ediyor. Tepemizde helikopterler uçuyor. İstanbul Kartal Belediyesi’nin kurduğu yemekhane çadırında dev kazanlarda kavurmalar pişiyor. Koku, çocukluğuma, anneannemin evinde götürüyor beni... Bir TIR dolusu yaylı yatak geliyor. 10 dakikada dağıtılıyor.
10:30 Palyaçolar, yüz boyamacıları çocukları eğlendiriyor. Televizyoncular her köşede bayram anonsları çekiyor. TRT Şeş muhabiri en ilgiyle izlenen muhabir oluyor. Adamcağız anonsunu bitirene kadar akla karayı seçiyor.
10:31 Yaylı yatak alamayan bir amca sinirlenip sünger yatağını getirip ortaya bırakıyor.
12:00 Cumhurbaşkanımız Abdullah Gül geliyor, Çadırkent’i ziyaret ediyor, yemekhaneye girip depremzedelerle bayram kavurması yiyor. Bu arada dışarıdaki depremzedelere kavurma pilav dağıtılıyor. Bugüne özel, yemek dağıtıcıları bone ve ağız maskesi takıyor. Aynı anda CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu geliyor. Daha doğrusu gelmiş. Cumhurbaşkanı yanında bir hayli sönük kaldığı için fark edilmesi zor oluyor.
13:00 Siyasetçiler kampı terk ediyor. Halk çadırlarına dönüyor. Bayram bitiyor.
14:00 Karla karışık yağmur yağmaya başlıyor.
14:01 Kampa bir TIR yanaşıyor. İçinde oyuncak olduğu dedikodusu bir salise içinde bütün kampa yayılıyor. Bu arada karla karışık yağmur deli gibi bastırıyor.
14:02 Oyuncak kamyonu önünde yağmura rağmen 150 kişi toplanıyor. Yav yok bir şey dağılın denmesi bir şeyi değiştirmiyor.
14:05 Kuyruktakiler sinirlenmeye başlıyor. Huzursuzluk çıkıyor. Fakat yağmur o kadar bastırıyor ki izleyemiyorum.
14:10 Basın, organizasyon çadırında toplanıp deli gibi haber geçiyor.
14:20 İçinde oyuncak olduğu sanılan TIR’dan çıkan her neyse 20 dakika içinde dağıtılıyor.
15:00 Güneş açıyor. Gençler top oynamaya başlıyor. Çadır ahalisi birbirine bayram ziyareti yapıyor.
16:45 Hava kararıyor.
17:00 Yemek dağıtılıyor.
18:00 Kamp çay içmek için Çaykur kamyonu önünde toplanıyor. Bir artçı daha yaşanıyor.
19:00 Çocuk giysileri dağıtılıyor.
19:30 Olmayan çocuk giysileri olan bedenleriyle değiştiriliyor.
Çadırlar arası komşuluk
20:00 Çadırlar arası giysiler değiş tokuş yapılıyor.
20:30 Beşiktaş kazakları bere ve atkıları dağıtılıyor.
20:40 Elektrikli soba dağıtılıyor.
20:50 Tüpgazlı soba dağıtılıyor.
21:00 Tüp dağıtılıyor.
21:00 Ev oturması moduna geçiliyor. Depremzede depremzedeye, personel personele gidiyor. Konya 112 servisi çadırında çay içtikten sonra hemen yandaki Kale Kafeye gidiliyor. Gönüllü gelmiş bir sağlık görevlisi neyini çıkarıp üflüyor.
23:00 Uyku moduna geçiliyor.
24:00 Sessizlik. Şıkır şıkır bir ay, Van Gölü üzerinde parlıyor. Çadırlardan horultular gelmeye başlıyor. Mutlu üşüyor, boyuna tuvaleti geliyor.
İnanın kamp havasında değil!
İlk bakışta sevimli gelebilir ama inanın -2 derecede hadise yaz kamplarına hiç benzemiyor. Hele ki gece yarısı sobanın gazı biterse durum bir hayli müşkül oluyor. En fenası da sürekli sıkıştıran tuvalet ihtiyacı. Uyku tulumundan çık, pantolonunu, botunu, montunu giy, koşarak kampın öbür ucuna git ve geri gel. Bir saat sonra yine aynı fasıl.. Üstelik yan çadırdan gelen horultular da cabası.
ÇADIRKENT’TE BİR BAYRAM GÜNÜ NASIL GEÇER?
ayramda gönüllü çalışmak üzere Van’a çadır kentlere geldim. Üç gündür hem Van merkezdeki Mevlana çadır kentinde, hem de Erciş’teki çadır kentte kaldım.. Yatak taşıdım, çocuklarla ilgilendim, psikodestek ekibine yardım ettim ve arada da haberler yaptım.
Nasıl orada hayat dediklerinde ne sayacağımı bilemiyorum.
Çadırkentler organize olmuş sayılır. Her çadır veya konteyner evde elektrik, yatak, ısıtıcı, battaniye var. Kimisi evinden sağlam kalmış radyosunu, televizyonunu da getirmiş.
Türkiye’nin her yerinden yardımlar ve gönüllüler gelmiş durumda. Kızılay hem personel hem malzeme bakımından bütün g3cünü buraya akıtmış. Kızılay’ın bilhassa Mevlana evleri dedikleri evleri son derece pratik. Daha çok olsa daha iyi.
Özetle Türkiye’nin yarısı buraya akmış, akmaya da devam ediyor.
Size bir çadır kentte bir bayram günü nasıl geçer özetleyeyim.