Şehit babasından hepimize mektup
.
“Murat Bey size bu mailimi bir şehit babası olarak gönderiyorum. Hükümet halk oylamasından önce şehit ailelerinden ikinci bir kişiye iş hakkı verileceği ve maaş alan anne ve babaların ve yetimlerin maaşlarının artırılacağı yönünde sözler verdi. Ancak o gün bu gündür hiçbir çalışma başlatılmadı. Daha sonra 21 Ocak 2011 tarihinde malum Torba Kanun görüşmeleri öncesinde Başbakan Yardımcısı Sayın Bülent Arınç, şehit ailelerinden ikinci kişiye kamuda iş hakkının ve Toki’den şehit ailesine ev hakkı verilmesine yönelik düzenlemenin Torba Kanunun içine konulacağını belirtti.Torba Kanun geçti gitti yasalaştı şehit aileleri ile ilgili hiçbir düzenleme olmadı. Şimdi ben bir şehit babası olarak soruyorum; Vatan için ölürken bizler kahraman aileler çocuklarımız da kahraman evlatlar oluyor, ancak devletin aynı kahraman ailelere iş ve sosyal hak verme noktasında neden sessizlik oluyor.
Murat Bey, biz bu güne kadar kimseden yardım talebinde bulunmadık. Büyük devletler şehidi ve gazisi için vereceklerinin hesabını düşünmezler. Çünkü şehitler ve gaziler ülkesi için vereceklerini hiç düşünmeden vermişlerdir. Yeni yapılanmayla Şehit Yakınları ve Gaziler Daire Başkanlığının bağlı bulunduğu Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Sayın Fatma Şahin’in şehit ailelerinin sosyal haklarıyla ilgili hiçbir açıklaması yok. Bu sessizlik neden? Şehit aileleri neden unutuluyor? Biz şehit aileleri evlatlarımızın acısının yanında bir de ekonomik zorluklar içerisinde yaşamak istemiyoruz. Bu ülke için bizler anne ve babası olarak evlat acısıyla yere çöktük, bizi tekrar ayağa kaldıracak olan devletimizdir. Devletimizin ve milletimizin buna gücü yeter.
Murat Bey, ben şehit babası olarak bu ülkede hiçbir şeyim yokken bu ülke için çok şey verdim 20 yaşında fidanımı verdim. Bu ülkede çok şeyi olanlar bu ülke için bırakın evladının canını vermeyi daha doğru dürüst vergi bile vermiyorlar. Bize yardım edin diye illaki yalvarıp, perişan mı olmalıyız? Şehit ailesi devlete ve millete şehidin birer emanetidir. İnşaallah devletimiz ve milletimiz emanetine sahip çıkar. Biz şehit ailelerine sahip çıkmayanlara ve acımızın yanında geçim sıkıntısı içerisinde gözyaşı döktürenlere hakkımızı helal etmeyeceğiz.
Saygılarımla arz ederim.”
Yazım hatalarıyla birlikte, olduğu gibi yayınladığım bu elektronik posta 6 Ekim 2011 günü ulaştı elime. Neredeyse üç hafta önce...
Çukurca’da bir seferde 24 şehit verilmeden çok önce...
Ve Türkiye’nin, o şehitlerden birinin ailesinin evinde ‘borcu yüzünden elektriklerin kesilmiş olduğu‘ gerçeği ile yüzleşmesinden çok önce...
Hükümet ne yapıyor?
Şehit babası, bildiğim kadarıyla bazı başka meslektaşlarıma da gönderdi yukarıdaki mektubu. Hemen yayınlamak yerine, önce acılı babanın bahsettiği konuları araştırdım.
Durum şu:
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ‘şehit aileleri ve gazilerin ekonomik koşullarının düzeltilmesi’ amacıyla bir yasa taslağı hazırladı.
Taslak Genelkurmay Başkanlığı ve İçişleri Bakanlığı’na gönderildi. Şimdi Bu iki kurumdan görüş bekleniyor. Gelecek görüşlerin de eklenmesinin ardından yasa taslağı Bakanlar Kurulu’na sunulacak.
Deprem ile yüzeye çıkan tehlike
Acımız büyük. Üzüntümüz büyük.
Van depremi, birçok acı gerçekle birlikte, yer altında kırılan fayın, yerin üstüne yansımasını da ortaya çıkardı.
Uzun süredir yoğun enerji biriktiğinin sinyallerini veren ‘Türk-Kürt fay hattı’ndaki kayma, hatta kırılma emarelerinden söz ediyorum.
Şimdilik cılız fakat yine de dikkat etmemiz gerekiyor.
Terör illetinin acısını ‘kin’e dönüştürmüş, bu kinle yoğrulan ‘lümpen bir ırkçılığın ayak sesleri’ni duyuyoruz iki gündür.
Ve korkarım, sadece cehalet değil bu durumun nedeni.
Ne mi yapmak lazım?
Yazmak, konuşmak; çekinmeden, korkmadan tepki göstermek lazım bu insanlık dışı yaklaşımı sergileyenlere.
“Ayıp“ dememiz lazım. “Utanın” dememiz lazım.
“‘Türk’ten, ‘Kürt’ten önce ‘insan’ olun” dememiz lazım.