Münih yolunda...
.
Bu satırları, Beşiktaş’ın Şampiyonlar Ligi’nde Bayern Münih ile yaptığı maçtan saatler önce yazıyorum.
Yani okuyacaklarınız, bir futbol maçının sonucundan bağımsız düşünceler, duygular, gerçekler...
***
Almanya’ya, Bavyera Eyaleti’nin başkentine, Allianz Arena’ya, ‘siyah’ geceyi ‘beyaz’a çevirme umuduyla gidiyoruz.
Rakip, tam anlamıyla bir dev. 1900 yılında kurulmuş olan Bayern Münih, dünya futbolunun markalarından biri. Kadrosundaki 27 oyuncunun güncel piyasa değeri tam 642,50 milyon Euro. Bu 27 futbolcunun 16’sı ulusal takımlarında da yer alıyor. Bu yıl da Şampiyonlar Ligi’nde şampiyonluğun büyük favorilerinden.
90 dakika oyun disiplininden kopmamalarıyla meşhur Almanlar. Rakibe acımayan futbol anlayışlarını herkes biliyor.
Futbolla ilgili olanlarınız hatırlayacaktır... Almanya Milli Takımı’nın 2014 Dünya Kupası yarı finalindeki rakibi Brezilya’ydı.
‘Panzerler’ lakaplı Almanlar ilk yarıyı 5 - 0 önde kapatmışlardı ‘Sambacılar’ karşısında.
Böylesine olağan dışı bir skora rağmen, ikinci yarıda da sanki maç 0 - 0’mışçasına ciddi devam ettiler oyuna. Nitekim dakika 90 olduğunda skor 7 - 0’a ulaşmıştı. Brezilyalılar son dakikada bir gol buldu ve o maç tarihe 7 - 1’lik skoruyla geçti.
Bayern Münih de, Alman Ulusal Takımı’ndan farklı değil. Takım oyununu müthiş bir disiplinle oynuyorlar ve dediğim gibi yakaladıklarında acıma huyları yok.
***
Yukarıda anlattıklarım, istatistiklerin doğruladığı nesnel gerçekler.
Ve fakat; futbol öyle bir oyun ki, bazı akşamlar ne istatistiklerin anlamı kalır, ne nesnel gerçeklerin. Futbolu 100 küsur senedir vazgeçilmez yapan da bu zaten.
Futbol sürprizler oyunu.
O sürprizleri yaratan da sadece kaslar değil.
Kimi gün, yürek kazanır; ayaklar değil.
***
Siz bu satırları okurken maç bitmiş olacak.
Beşiktaş Münih’ten nasıl bir sonuçla dönecek; futbolun, kulübün ve camianın gündemi ne olacak bilmiyorum.
Zaten çok önemli de değil. Daha doğrusu en önemli konu o değil.
Sportif manada tabii ki mühim lâkin Bayern Mühih’e kaybetmek veya bu dev Alman’ı devirmekten ötesi asıl mesele.
***
20 sene evvel yine bir B. Münih - Beşiktaş maçı için gelmiştim bu kente. 1997’de...
Münih Olimpiyat Stadı’nda 2 - 0 kaybetmiştik o maçı.
Demem o ki, Beşiktaş gibi asırlık kulüpler bu tür maçları hep oynadı, hep oynayacak.
Mühim olan o liglerde, o seviyede olabilmek. Ve sürekli o düzeyde kalabilmek.
O düzeyde derken sadece çimler üstünde oynanan futbolun seviyesinden söz etmiyorum.
Zihniyetten, sportmenlikten, anlayıştan bahsediyorum.
Futbol kültüründen, fair play’den, ‘Şeref’iyle oynayıp ‘Hakkı’yla kazanmaktan...
‘Beşiktaşlılık duruşu’nu uluslar arası platformlarda da sergilemekten, göğsündeki armasının içinde taşıdığı Ay - Yıldızlı bayrağı dünyanın her yerinde onurla, gururla dalgalandırabilmekten.
Bir maçı kazanmaktan, bir turu geçmekten, Bayern’i elemekten ve hatta Şampiyonlar Ligi kupasını almaktan öte bir gerçeklikten bahsediyorum.
Başarı için her yolu mübah görenlere bir şey ifade etmeyecek bu yazdıklarım biliyorum ama olsun.
Ben ‘güzel günler, güneşli günler’ göreceğimize dair umudumu koruyorum.