Kürtlere pozitif ayrımcılık olur mu?
.
Tartışma duruldu gibi görünüyor ama yeniden alevleneceğine şüphe yok.
En keskin ifadelerle seslendiren Bengi Yıldız bir ‘paparazi operasyonu’ ile tasfiye sürecine itildi ama “Devlet Kürt halkına pozitif ayrımcılık yapmalı” görüşü yerli yerinde duruyor.
Baki Ağabey ile yemekteydik önceki akşam. Baki Şehirlioğlu ile.
Gündeme dair sohbetin başlıklarından biri - kaçınılmaz olarak - Kürt meselesiydi. Terör, bölge gerçekleri, konunun sosyo-psikolojik boyutları vs derken söz ‘pozitif ayrımcılık’ tartışmasına geldi.
“Nasıl olacak?” dedi Baki Ağabey, “Mümkün değil.”
“Neden?” diye sorduk, anlattı:
“Birincisi benim bildiğim, ‘pozitif ayrımcılık’, kesin ayrım durumlarında olur. Yani zenci- beyaz, kadın- erkek, engelli - sağlam gibi.”
“Tamam” dedik.
Devam etti:
“İkincisi, Türkiye’de, bölgeye özel bir pozitif ayrımcılık uygulaması getirildiğini düşünelim... Vergi indirimi ya da muafiyeti olsun mesela, Koç ve Sabancı dahil bütün büyük sermaye merkezlerini bölgeye taşır bu haktan yararlanmak için.”
“Olabilir” dedik.
Yine devam etti:
“Kişisel olarak, ‘Kürt kökenli’ vatandaşlara maddi ayrıcalıklar, avantajlar sağlansın mesela... Milyonlarca insan başvurur ‘Ben de Kürdüm, atam - dedem Kürt’ diye. Nasıl tespit edeceksiniz? Bizim nüfus cüzdanlarımızda, kütüklerimizde etnik köken hanesi mi var? Herkesin soyağacını mı çıkartacaksınız tek tek? İşte bu nedenlerle ‘Türkiye’de Kürtlere pozitif ayrımcılık olmaz, mümkün değil’ diyorum” dedi.
“Katılmayanlar olacaktır ama yine de bunu yazayım” dedim.
“Olur, yaz” dedi.
Baki Ağabey demişken...
Yıllarını Anadolu Ajansı ve TRT’ye verdikten sonra, 1993’te iki eski dostu, Ali Kırca ve Ayşenur Arslan ile birlikte atv Haber’in sacayağında yer aldı.
Ankara Temsilcisi olarak görev yaptığı atv’nin o dönemini hatırlarsınız...
Prime time kanallar arasında en güvenilir, en aktif, en prestijli, en çok izlenen ve en popüler haber bülteni, hiç tartışmasız atv’ninkiydi. Ve atv Haber’i zirveye taşıyan en önemli unsur da şüphesiz ‘Ankara Bürosu’nun habercilik ve ekran performansıydı.
Parçası olmaktan her zaman gurur duyduğum şu kadroyu bir hatırlayın...
Tayfun (Talipoğlu), Gürkan (Zengin), Çiğdem (Anad), Erhan (Karadağ), Yavuz (Oğhan), Nilgün (Balkaç), Mirgün (Cabas), Şirin (Payzın) ilk akla gelenler. Enver (Erdem), Ateş (Can) ve rahmetli Fatih (Çotur) gibi markalaşan kameramanlarımızı da unutmamak lazım.
Eksiklerimiz, yanlışlarımız elbette olmuştur ama çok uzun bir süre gerçekten ‘efsane kadro’yduk. İstanbul’daki çok değerli isimlerle birlikte elbette...
atv ve ardından CNN Türk’teki Ankara Temsilciliği döneminde Baki Şehirlioğlu’nun rahle-i tedrisinden geçen daha birçok meslektaşımız var.
“Ben yıldız yaratırım” derdi Baki Ağabey.
O babacan ve mütevazı adamın tevazudan uzak belki de tek cümlesiydi bu. Ve haklıydı. Hep arkasında kaldığı kameranın önüne çok yıldız serpiştirdi.
Haberciliğin püf noktalarının yanında, mesleğin olması gereken ‘etik’ kurallarını da öğretti hepimize.
İnsan şimdi dönüp geriye bakınca, “Şu piyasada Baki Ağabey gibi beş kişi daha olsaydı...” demekten kendini alamıyor.
Cevap hakkı sonsuz mudur?
İnternette ses kaydı yayınlanan AK Parti Adıyaman Milletvekili Mehmet Metiner konuştu, internet medyasına sert ifadelerle yüklendi; yazdım.
İnternet medyası adına dernek başkanından Metiner’e aynı sertlikte yanıt geldi; “Cevap hakkı kutsaldır” dedim, yayımladım.
Ama görünen o ki, iki taraf arasında bir ‘cevap hakkı’ silsilesi, hatta kısır döngüsü oluşacak böyle giderse.
Evet, cevap hakkı elbette kutsaldır. Lakin ‘sonsuz’ da değildir.
Kendisine gelen cevap üzerine Metiner aradı. ‘Cevaba cevap hakkı’nı kullanmak için.
Bitmedi, o arada, “Bu da bizim cevabımız. Biz de cevap hakkımızı kullanmak istiyoruz” diye bir başka derneğin mesajı geldi. Hem de, ‘internet medyası adına’ Metiner’e verilen o sert cevabın bu köşede yer aldığı gün. Üstelik, yayımlanan metin ile hemen hemen aynı minvalde.
Velhasıl, iki tarafa da diyeceğim şudur:
Her cevap, karşı cenahtan bir yenisini doğuruyor. ‘Cevap hakkı’ zincirini maalesef bu köşede sürdüremem. Hem yerim yok hem okura haksızlık. Benim işim ‘polemik’ değil, ‘haber’. Dolayısı ile...
Ben aradan çekiliyorum.