Kazananlar, kaybedenler
.
Dün akşam;
Recep Tayyip Erdoğan kazandı,
Muharrem İnce kazandı,
Devlet Bahçeli kazandı,
MHP kazandı,
HDP kazandı,
İYİ Parti kazandı.
***
Recep Tayyip Erdoğan kazandı çünkü girdiği bu seçimi de galibiyetle tamamladı.
Muharrem İnce kazandı çünkü partisinin neredeyse bir buçuk katı oy oranına ulaştı.
Devlet Bahçeli kazandı çünkü aksini iddia eden çoğunluğa rağmen partisini yüzde 11’in üzerinde bir oyla Meclis’e taşıdı.
HDP kazandı çünkü yüzde 10’luk seçim barajını bir kez daha aştı.
İYİ Parti kazandı çünkü kuruluşunun hemen ardından girdiği ilk seçimde öncelikli rakibi MHP’ye yakın bir oy oranı ve sandalye sayısına ulaştı.
***
Ana muhalefet cephesinde tartışmasız bir gerçek var artık. Muharrem İnce’nin şahsi başarısı, CHP’nin önümüzdeki dönem parti içi gündemini belirleyecek. Aslında beklenen oldu. Hatta bizzat CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun beklediği de oldu.
Kılıçdaroğlu’nun 9 Haziran 2018 tarihinde Gazete Duvar’dan Özlem Akarsu Çelik’e verdiği röportajdaki şu sözlerini hatırlatmakta fayda var:
“Genel başkanlık bir kariyer değildir, siyaset de bir meslek değildir. Bir genel başkanın görevlerinden birisi de yeni genel başkan adaylarını yetiştirmektir. Benim kültürümde bu vardır. Bizim partimizin kültüründe bu var.”
***
Devlet Bahçeli ve MHP sadece oy oranı ve sandalye sayısı itibariyle kazanmadı. Bahçeli’nin asıl zaferi şu iki noktada:
1. Sonuçlara bakıldığında, Bahçeli bir gün “Erdoğan’ı cumhurbaşkanı seçtiren benim” derse, buna kim itiraz edebilir?
2. Cumhur ittifakı Parlamento çoğunluğunu elde etti evet ama AK Parti’nin milletvekili sayısı 300’ün altında. Çoğunluk, ancak MHP grubuyla birlikte söz konusu. Yeni dönemde, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ihtiyaç duyacağı yasama gücüne MHP’siz sahip olamıyor. Yani MHP artık AK Parti’nin olmazsa olmazı. Bahçeli de Erdoğan’ın.
(Bu durum, mesela Bahçeli’nin ısrarla istediği ‘af’ konusunda nasıl sonuç verir, MHP’nin başka bazı konulardaki talepleri gündeme geldiğinde vaziyet ne olur; bu nokta yakın gelecekteki başka yazıların konusu olarak bir kenarda dursun.)
***
HDP, ‘sessizlik’ stratejisiyle kazandı. Partinin vitrindeki isimleri az sayıda miting yaparken, partililer sahaya neredeyse hiç çıkmadı. Bu bilinçli bir tercihti. Kampanya yapmak, sahada olmak, muhtemel gerginliklerin tarafı olmak sonucunu doğurabilir öngörüsüyle hareket etti HDP. Gerginlikler, çatışmalar HDP’yi iyiden iyiye hedef yapacaktı… Bu öngörünün haklılığı da sandıkta teyit edildi.
***
Yazının başlığı “Kazananlar, kaybedenler…”
Şu ana kadar okuduklarınızın ardından, “Kazananları yazdın, peki ya kaybedenler” diye soruyorsunuz ya şimdi…
Sorunun cevabı basit:
Bütünden kazananları çıkardığınızda kaybedenleri görebilirsiniz. Hem kişiler hem de partiler anlamında.