Herkes aynı şeyi soruyor: Şike yasası ne olacak?
.
“Şike yasası” diyoruz hepimiz ama konusu sadece o değil aslında.
Resmi adı, ‘6250 sayılı Sporda Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun’. Yani o meşhur 6222’de değişiklik öngören yasa...
Lakin artık, mümkün değil değişmez üzerine yapışan isim. O artık “şike yasası.”
Aklı başında birçok hukukçu “Tam da öyle değil” dese de, toplumda oluşan algı, “Bu yasa değişikliği ile başta Aziz Yıldırım olmak üzere Metris’teki tutuklulardan birçoğu salıverilecek” şeklinde oldu. Algının böyle şekillenmesinde en büyük rolü, medyada konu ile ilgili haberlerin oynadığını söylememe gerek yok herhalde.
Değil hukuk terminolojisine hakim olmak, neredeyse savcı ile yargıç arasındaki farkı bilmeyenlerin kaleme aldığı haberlerden bahsediyorum. (Örneği, durumun vahametini anlatabilmek için elbette abarttım.)
Grup başkanvekillerinin ardından, dün bakanlardan da ‘kararlılık’ açıklamaların gelmesi önemli... Ankara’nın kulis gündemi, söz konusu yasa değişikliğinin safahati ve akıbetine ilişkin söylentilerden müteşekkil. Her ne kadar, “Burası Türkiye” ve “Siyasette 24 saat çok uzun bir süre” ise de başkent kulislerindeki havayı şöyle özetlemek mümkün: “Yasa TBMM Genel Kurulu’na geldiğinde sürpriz gelişmeler yaşanabilir. Ve bu sürprizler beklenenin aksine BDP kanadından değil, iktidar partisi grubundan gelebilir” görüşü ağırlık kazanmış durumda.
Eğer bu sürprizler amacına ulaşamaz ve yasa Meclis’ten, ‘değiştirilmeden’ geçerse, yani Köşk’e ‘aynı şekilde’ tekrar gönderilirse (ki kuvvet ile muhtemel böyle olacak) Cumhurbaşkanı yasayı mecburen onaylayacak.
Ankara’da, “Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Anayasa Mahkemesi’ne başvurma yoluna gitmeyecek” diyenler çoğunlukta. “Çünkü Gül, vereceği mesajı verdi” diyor bu görüşün sahipleri...
Sonuç olarak da, değişiklikler hayata geçecek ve Metris’teki isimlerden bazıları tutuksuz yargılanmak üzere serbest kalacak. Görünen o.
Vaziyet özetle böyle... Daha doğrusu, dün itibariyle böyleydi.
Twitter’ın faydaları
Kelime anlamı ‘cıvıltı’. Sosyal paylaşım ortamı ‘twitter’daki mesajlara verilen ad ‘tweet’in kelime anlamı...
Yani ‘tweet atmak’, ‘cıvıldamak’ demek aslında.
Cıvıldayıp duruyoruz internet üzerinden. Twitter çıktı çıkalı bilgisayar ve cep telefonlarının ekranları cıvıl cıvıl...
Bünyesinde; birçok risk, birçok sıkıntı, insanın tadını kaçıracak birçok ‘doğrudan temas’ı barındıyor olsa da, twitter benim için ‘artıları eksilerin fazla’ olan bir mecra.
“Her şeyden anında haberim oluyor” şeklinde sıradan bir fayda değil bahsettiğim. Ya da “Toplumun nabzını doğrudan tutabilme imkanı veriyor” türünden bir kazanımdan da söz etmiyorum.
Bunlar gerçek ama beni ilgilendiren fazlası...
İnternet ortamındaki her iletişim platformu gibi twitter’ın da özel yaşamda partner bulmak vb maksatlarla kullanılması gayet doğal. Konumuz bu da değil.
Cıvıldayıp durmanın benim açımdan faydaları şunlar:
- Konuşma yeteneği çok sınırlı olan bazı insanların, yazarken nasıl birer ‘potansiyel fenomen’ olabildiğini görmek.
- Buna karşılık birçok ‘şöhret’in nasıl boş, nasıl sığ, nasıl hoyrat, nasıl gizli vandal olduğunu fark etmek.
- İnsanların yüzüne karşı asla söyleyemeyeceklerini pervasızca yazan bazılarının, tuşlara basarken nasıl birer ‘gölge kahraman’ olduğunu tespit etmek.
- Küfür ettiği birinden gelen medeni yanıt üzerine (birkaç tweetleşmenin ardından) yaptığından utanıp, saygı çerçevesinde bir diyaloğun tarafı olmayı başarabilen insanların varlığını gözlemlemek.
- Nadiren de olsa; insanın ufkunu açan, herhangi bir konuya farklı bir pencereden de bakmasına vesile olan kişilerle karşılaşmak.
- Bu ortamı salt bir ‘yalnızlık panzehiri’ olarak görmeyip, sosyal sorumluluk projeleri veya topluma fayda sağlayacak organizasyonlar için kullananlar olduğunu bilmek.
- Siyasetçilerin de aslında (bazen) ‘bizlerden biri’ olduğu gerçeğini teyid etmek.
- Toplumsal hafıza ile yurttaşlık bilincini taze ve zinde tutma özelliği.
- Sınıf ve sosyal statü farklılıklarını, sıfırlayamasa da, mümkün olan en alt seviyeye indirebilmesi.
- İnsanların mesajlarını, hiçbir aracıya ihtiyaç duymadan, doğrudan muhatabına iletebilmesi.
- Başta kan arayanlar olmak üzere yardıma ihtiyaç duyanların imdadına yetişilebilmesi alanındaki işlevi.