Bu soruların muhatapları kendilerini bilir...
.
- Hayatınızın her evresine hakim olan şu sizin gelenekselleşen alışkanlığınız ‘çifte standart’, artık adeta bir ‘genetik kod’a dönüşmedi mi? Çocuklarınıza sirayet edeceğinden de mi endişe etmiyorsunuz bu kötü huyunuzun?
- ‘Cahil cesareti’nin siyasetten medyaya, ticaretten yargıya kadar neredeyse her alanda ‘rutin’e dönüşmüş olduğunu görmüyor musunuz, yoksa görüyor ama bundan rahatsız mı olmuyorsunuz?
- Bilgiye, tecrübeye, yetkinliğe, özene; nihayet emeğe ‘saygı duymak’ yerine, buna hiç ‘gerek duymamak’ ve üstelik böyle olmaktan hiç ‘rahatsızlık da duymamak’ nasıl bir duygu?
- Sadece eş-dost sohbetlerinde değil, gazete sayfaları ve televizyon ekranlarında da dilinize pelesenk ettiğiniz o ‘evrensel ve saygın prensiplerin 180 derece aksini icra etmeyi bir yaşam biçimine çevirmiş olmanız’ durumunu hangi sıfatlarla nitelersiniz?
- “Gemisini yürüten kaptan” ve “Bana dokunmayan yılan bin yaşasın” özlü sözlerinin harmanında bulduğunuz çözümler, ağzınızda değil ise de vicdanınızda da mı ‘kekremsi’ bir tat bırakmıyor?
- Sizden önce de, sizin gibi yüzlercesinin kendini vazgeçilmez zannettiğini bilmiyor musunuz?
- Ölümü görüp razı olduğunuz sıtmanın, sizi er ya da geç o ölüme götüreceğini fark edemiyor musunuz?
- En büyük namertliğin, ‘nalıncı keseriniz’i; “Kendim için bir şey istiyorsam namerdim” kalıbı ile bilemek olduğunu bilmiyor musunuz? Siz bilmiyor gibi davransanız da, bu durumun dışarıdan görülmediğini, fark edilmediğini mi sanıyorsunuz?
- Rekabet etmeye cesaretiniz ve gücünüzün olmadığı rakipleri ‘düşman’ bellemek nasıl bir ruh halinin tezahürüdür?
- Devekuşlarının vücutlarının dışarıda kalan kısmının, kuma gömdükleri başlarından çok daha büyük olduğunu size kimse söylemedi mi?
- Aza tamah etmenin getireceği zararın, özlü de olsa sadece bir ‘söz’den ibaret olduğunu mu düşünüyorsunuz?
- ‘Çıplak kral’ların görünmez olma hallerinin çok da uzun sürmediğini bilmiyor musunuz?
- Bozuk saatin bile günde iki kez doğru zamanı göstermesinin bu çağda herhangi bir kıymeti kalmadığının farkında değil misiniz?
- Sizin için bir anlamı olmasa da, ‘samimiyet’ ile ‘hadsizlik’ arasındaki ince çizgiyi bazılarının hala önemsediğini bilmek size bir şey ifade ediyor mu?
- ‘İyi niyet’i ve efendiliği ‘acz’ göstergesi olarak algılamaya, ‘sükunet’in sadece ‘ikrar’dan kaynaklandığını zannetmeye daha ne kadar devam edeceksiniz?
- Sadece başkalarının ezberleri midir bozulması gereken?
- İşinize gelen her durumda pervasızca kullandığınız, “Ateş olmayan yerden duman çıkmaz” prensibi, sizin için de her zaman geçerli mi?
- Bu sorulardan, fazla değil, sadece bir tanesini alıp üzerinde düşünmeye ne dersiniz?
- Bu sorulardan, fazla değil, sadece birine dürüstçe cevap verebilirsiniz?
Ve son soru...
- Yukarıdaki ve benzeri soruları hiç üzerinize alınmamanın çözüm olduğunu mu sanıyorsunuz?