Baykal: Tavrım değişmedi
.
Vatan Haber
“Yemin etmemek doğru karar. Ama yetmez. CHP olarak bu hareketin altını doldurmamız şart. Bunu neden yaptığımızı kamuoyuna çok iyi anlatmalıyız. Aksi halde, doğru bir adım atarken, aleyhimize sonuçların doğmasına sebebiyet verebiliriz. Yani iş yemin etmemekle bitmiyor, iş asıl şimdi başlıyor.”
Bu sözler, CHP Antalya Milletvekili, partinin eski genel başkanı Deniz Baykal’a ait...
28 Haziran 2011 Salı yani Meclis’in açıldığı gün, CHP grup toplantısının ardından üç meslektaşımla birlikte, odasında sohbet ettiğimiz Baykal aynen böyle diyordu.
CHP yemin etmedi. Sonrasını biliyorsunuz. Nihayet, CHP’nin, cezaevinde tutuklu bulunan Mehmet Haberal ve Mustafa Balbay dışındaki milletvekillerinin yarın Meclis Genel Kurulu’nda yemin etmesi noktasına gelindi.
CHP’de geçen haftanın en önemli randevusu, Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’nun selefi Deniz Baykal ile yaptığı görüşmeydi.
Peki, “Gelinen noktada artık yemin etmeli ve yola öyle devam etmeliyiz” diyen Baykal’ın bu görüşü bir tavır değişikliği mi? CHP içinde sorulan sorulardan biri işte bu.
Deniz Baykal’ın, yakın çevresine, “Benim tavrımda herhangi bir değişiklik yok” dediğini öğrendim.
Baykal’ın görüştüğü milletvekillerine, aynen şunları söylediği de notlarımın arasında: “İlk gün de söyledim. ‘Hiçbir şey olmamış gibi yarın yemin etmeyi ben içime sindiremem’ dedim. Bence, Meclis’in açılış oturumunda, yani yemin töreninde, hepimizin sıramız geldiğinde kürsüye çıkmalı, neden yemin etmediğimizi kamuoyuna anlatmalıydık. Birkaç gün sonra da gidip yeminimizi edip, ‘Mücadelemize parlamento zemininde devam edeceğiz’ demeliydik.”
Yani Deniz Baykal, “Yemin günü, kürsüden tam 133 kez, farklı sözcükler ve ifadelerle, ‘Sizin gibi, benim gibi, halkın iradesiyle milletvekili seçilmiş ve mazbatasını almış iki arkadaşımız (Balbay ve Haberal) demir parmaklıkların arkasındayken, ben burada yemin edemem’ sesi yükselmeliydi” diyor.
Baykal, arkadaşlarına, “Bunu yapsaydık, sorun kamuoyuna gerekçesiyle izah edilmiş olacaktı. Birkaç gün sonra da gidip yemin edecektik. Böylece haklı tepkimizi seslendirmiş ve aynı zamanda, konunun bir ‘yemin krizi’ değil, ‘demokrasi krizi’ olduğunu da anlatmış olacaktık. Doğrusu bu olurdu” diyor.
Deniz Baykal, yakın çevresine yaptığı değerlendirmeyi şöyle sürdürüyor: “Parti yönetiminin izlediği politikayı suçlama peşinde değilim. Evet, bu süre içinde çelişkili açıklamalar yapıldı, yanlışlar yapıldı ama benim eleştirme, hesaplaşma gibi bir derdim yok. Derdim partinin zarar görmemesi... Bakın, BDP’nin sorunu yemin ile. CHP’nin ise yeminle değil. CHP’nin derdinin ‘demokrasi’ olduğunu anlatabilmeliydik. Çok kısa süre içinde görüldü ki, seçilen yol (hiç yemin etmeyeceğiz tavrı) sürdürülebilir olmaktan çıktı. Hem partinin kamuoyu gözündeki itibarına zarar veriyor, hem de AKP’ye yarıyor. CHP yemin etmeme tutumunu sürdürse Başbakan memnun bile olur. O sorunu çözmek değil, derinleştirmek ister. Hatta biz yemin etmeden Meclis tatile girse, sonbaharda çıkıp, CHP ve BDP’yi suçlayıp, ‘Sil baştan yeni bir seçim yapalım’ bile diyebilirdi.”
Baykal’ın ‘ev sohbetleri’nde söyledikleri arasında şunlar da var: “Şimdi yanlıştan dönüp, yemin etmek işin doğrusu. Hatta bana kalsa, ‘AKP ile müzakere edelim, Cemil Çiçek formül bulsun vs’ gibi yaklaşımlarla da değil, tam aksine ‘Kardeşim ben geldim’ diye meydan okuyarak girer, yemin ederim. Çünkü, sorunun çözümü yolunda somut bir gelişme yok. Verilen bir söz, bağlayıcı bir taahhüt yok. ‘AKP’nin bu yönde bir iradesi olmadığını gördük ve iktidarın milli iradeye saygısızlığını bu zeminde seslendirmeye, mücadelemizi bu platformda sürdürmeye geldik’ demeliyiz.”