Bakın bakalım, neleri unutmuşuz daha 2011 bitmeden
.
Vatan Haber
Gece Van ile yatıp, sabah Van ile kalkmamız değil elbette beklediğim.
Tamamen unutup gitmemize itirazım.
“Van’ı unutma, unutturma” ya da “Van’ı unutan bizden değildir” türünden sloganlar da bunun için işte. Farkındalığın sürmesine katkı için...
Van depremiyle birlikte, belki de bugüne kadar ilk kez çağdaş manada bir ‘dayanışma’ ruhu oluştu toplumda.
Yardım kampanyalarına sadece madden değil, manen de katıldık bu defa.
Çılgın Türkler, Çılgın Kürtler, Çılgın Çerkesler; hasılı Türkiye (sıradaki sözcüğü olumlu anlamda kullanıyorum) ‘çılgınca’ yardımına koştu Van’ın.
Van, ‘can’ oldu.
Bu durumun tek istisnasıdır belki de, televizyonların ortak yayınlarında bireysel ya da kurumsal reklamlarını yapıp, vaat ettikleri yardımları göndermeyenler.
‘Van yüzsüzleri’ diyoruz biz onlara. “Van yüzsüzleri açıklansın” istiyoruz.
Henüz açıklanmadı bu kişi ve kurumlar. Açıklanmaz da büyük olasılıkla. Lakin Allah biliyor onları. Daha önemlisi onlar kendilerini biliyorlar. Vicdanları peşlerini bırakmaz herhalde. Tabii varsa...
Sürekli, içinde ‘van’ geçen kelime oyunları yapmak geliyor içimden.
Anlamak yerine ‘Vanlamak’ gibi mesela...
“Orada yaşayanların durumunu ‘Vanlamak’ için her gece, üzerimizde ince bir giysi ile evinizin bir penceresini açın ve sadece beş dakika karşısında duralım. Sadece beş dakika.”
Van’ı unutmayalım.
Çok şeyi unuttuk bu sene. Bari Van’ı unutmayalım, unutturmayalım.
2011 bitiyor. Üç haftadan biraz fazla var yeni yıla.
Şöyle bir baktım, “Bu sene neleri unutmuşuz” diye.
Elbette hatırladıklarımız var ama ‘unuttuklarımız” listesi çok daha uzun.
Bir bakalım...
Defne Joy Foster’ın ölümünü unuttuk mesela.
Necmettin Erbakan’ı da...
Seçim öncesi açıklanan ‘Çılgın Proje’ Kanal İstanbul’u unuttuk gitti.
Kütahya - Simav depremini de öyle...
Sivas’taki Madımak Oteli katliamının sorumlusu olarak 18 yıl boyunca aranan Cafer Erçakmak’ın ancak öldüğünde (üstelik de, Madımak Oteli’ne sadece 500 metre mesafedeki evinde) bulunduğunu unuttuk örneğin.
Genelkurmay Başkanı ve kuvvet komutanlarının istifa ettiğini de unuttuk...
ÖTV’deki büyük artışı,
Deniz Feneri savcılarına soruşturma açıldığını, davanın sanıklarının ise üç aylık tutukluluktan sonra tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldıklarını,
Bir kadın voleybolcunun İstanbul’da, otobüse şortla bindiği için darp edildiğini,
Üçüncü Selim’in tahtını lojmanına taşıtan Topkapı Sarayı Müzesi Müdürü Yusuf Benli’yi, “Mini etek giyen kadın tecavüze davetiye çıkarır” diyen Selçuk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi İslam Hukuku Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Orhan Çeker’i, ÖSYM’nin şifre skandallarını ve Başkan Ali Demir‘in savunmalarını, neredeyse her gün öldürülen kadınları, Seçim öncesi MHP’li milletvekillerinin yatak odası görüntülerinin interet üzerinden servis edilmesini ve aynı daha önceki benzer vakalar gibi bunların faillerinin bulunması konusunda da bir arpa boyu yol alınamadığını, yine seçim öncesi YSK’nın BDP destekli 12 isme adaylık izni vermemesini, bu karar üzerine bölgede sokakların karışmasını, bu durum üzerine ise kararın bir şekilde geri alındığını, Fatih ve Eyüp Belediyeleri’nin aile danışmanı Sibel Üresin’in, “Erkeklerin, imam nikahıyla dört kadına kadar eş alması yasal olsun” dediğini, Ergenekon davasının Mahkeme Başkanı Köksal Şengün’ün Bolu’ya atandığını, “Slogan atanı, üniversiteden atarım” diyen Celal Bayar Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mehmet Pakdemirli’yi, Can Yücel’in mezar taşının kırılmasını, MİT-PKK görüşmelerini, Muhsin Yazıcıoğlu’nun öldüğü helikopter kazasına ilişkin ortaya atılan çarpıcı iddiaları, Ankara Kumrular Sokak’ta patlayan bombayı, trafikte yitip giden canları ve tabii şehitleri; terörle mücadelede kaybettiğiz o gençleri...
Hepsini ve daha birçok olayı, kişiyi, gelişmeyi, iddiayı, gerçeği unuttuk.
Unuttuk gitti.