Şampiy10
Magazin
Gündem

İsrail’e seçimlerden sonra boykot işareti

Cumhurbaşkanı Erdoğan, İİT üyesi ülkelerin İsrail’e boykot uygulamasını temenni ettiğini söyledi, “Türkiye olarak orayla ekonomik, ticari ilişkilerimizi masaya yatıracağız. Önümüzde malum seçim var, seçimin ardından bizler de bu istikamette adımlarımızı atacağız” dedi

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Bosna Hersek ziyaretinden dönerken uçakta gezisini izleyen gazetecilerin sorularını yanıtladı. ‘Balkan Barış Yolu’ diye nitelediği Bosna-Sırbistan-Türkiye üçlü mekanizması ile Belgrad-Saraybosna otoyolu projesinin bütçesinin çıkarıldığını, Bosna’dan et ithalatının 1 Temmuz 2018’den itibaren 13 bin ton olmasının kararlaştırıldığını belirten Erdoğan, “Ziraat Bankası Bosna’daki sermayesini 30 milyon Avro artıracak. Ayrıca toplamda 150 Milyon Avro kredi tahsisi yapacak. Bosna’daki kardeşlerimize yeni kredi imkanları açılmış oluyor” dedi. Erdoğan sorulara ise şu yanıtları verdi:

İİT’nin boykot kararı

İslam İşbirliği Teşkilatı Zirvesi sonrası İsrail’e yaptırım, boykot, tecrit uygulanması konusunda somut adımlar atılması konusunda bir karara varıldı mı?

“Bu hususta İslam İşbirliği Teşkilatı olarak, bunların ürünlerine yönelik bir boykot uygulanması konusunda tavsiye kararı aldık. Temenni ederim ki İİT üyesi ülkeler alınan tavsiye kararı doğrultusunda boykot uygulamasına girerler; neticede oralardan artık herhangi bir ürün alınması da söz konusu olmaz. Tabii ki bizde aynı şekilde bu durumu gözden geçireceğiz. Türkiye olarak orayla olan münasebetlerimizi, özellikle ekonomik, ticari ilişkilerimizi masaya yatıracağız. Önümüzde malum seçim var, seçimin ardından bizler de bu istikamette adımlarımızı atacağız.”

Bağımsız soruşturma komisyonu oluşturulacak mı?

“Bağımsız soruşturma komisyonunu kurma kararı verdik. Ama bu tür bir komisyonun kurulmasının da ötesinde, Kosova’da olduğu gibi, Bosna Hersek’te olduğu gibi orada Birleşmiş Milletler’in bir barış gücünün oluşturulması için de tavsiye kararı aldık. Bunun caydırıcı olacağını; İsrail’in, Birleşmiş Milletler güçlerine kurşun sıkmasının kolay olmayacağını düşünüyoruz.”

‘ABD’nin ne yardımı var?’

Trump Kuzey Batı Suriye’ye yardımı keseceğini açıkladı. Bu, ABD’nin Münbiç’ten YPG’yi çekeceğine işaret gibi yorumlanabilir mi?

“Kuzey Batı Suriye’ye Amerika’nın ne yardımı var? Kuzey Batı Suriye’de zaten Rusya var. Bu pek tutarlı bir açıklama değil. Amerika daha çok Münbiç tarafında. Zaten şu anda Amerika’nın oralardaki yardımı da YPG’ye yönelik silah ve mühimmat. Amerika’nın oralarda insani yardım faaliyetleri yok. Ayrıca , Duma’da ABD yok. Oraların hepsi, Afrin dahil o bölge, şu anda Rusya ile bizim ortak çalışmalar yürüttüğümüz bölge.”

Adaylardan yazılı taahhütler alındı

AK Parti Milletvekili Listelerini hangi kriterlere göre oluşturdunuz?

“Ehliyet, liyakat önemli. Parlamentodaki prensiplerimize dikkat etmemiş, devamda hassasiyet göstermemiş arkadaşlarımızı listelere koymadık, koymuyoruz. Bir de bu sefer bir hassasiyet daha gösterdik. Aday adayı arkadaşlardan yazılı bir taahhüt aldık. ‘Haftanın üç günü Ankara’dasınız. Üç günü dışında, hepinizin seçim bölgenizde ofisleriniz olacak. O ofislerde çalışmaları yürüteceksiniz. Oralardaki çalışmalarınızı da her hafta rapor edeceksiniz.’ dedik. Bunların taahhüdünü de arkadaşlardan yazılı olarak aldık.”

‘Amerikalılar İnce’yi niye arasınlar?’

CHP’nin Cumhurbaşkanı adayı Muharrem İnce, Fethullah Gülen’in iadesi konusunda Amerikalıların kendisini aradıkları yönünde bazı iddialarda bulundu. Ne dersiniz?

“Amerikalılar Sayın İnce’yi niye arasınlar? İade konusunun muhatabı ya da yetkilisi olmayan birini ne diye arasınlar? Hukuk denen bir şey var. Kaldı ki biz onun iddialarının aksine, FETÖ ile ilgili bir meselede hiç bir zaman ‘120 koli’ diye bir ifade kullanmadık. Biz ’85 koli’ dedik. Yok efendim neymiş? Hepsi gazete kupürüymüş! Peki o zaman o kişinin parlamentoda kürsüden salladığı o gazete kupürlerine ne demeli? Dara düştüklerinde yaptıkları tek iş meclis kürsüsünden gazete kupürü sallamak. Kaldı ki Adalet Bakanlığı’mızın ABD’ye gönderdiği koliler, FETÖ’yle ilgili bugüne kadar açılan davalar ve iddianamelerden, onların belgelerinden oluşuyor. Dolayısıyla söyledikleri doğru değil. Yalan bunların ruhuna işlemiş. Bu konuda dürüst isen, samimi isen yapacağın iş nedir? Adalet Bakanlığı’na müracaat edersin, ‘Bakın siz böyle böyle diyorsunuz ama bize de böyle bir şey geldi’ dersin. Konuyla ilgili olarak Başbakan Yardımcımız Bekir Bozdağ çok sert bir basın açıklaması yaptı. Fakat bunların hiç umurlarında değil. Yaptıkları iş, ya tutarsa, ya vatandaş inanırsa mantığıyla, yalan söylemekten ibaret.”

Suikast ihbarı istihbaratlardan

Size yönelik suikast iddiasıyla ilgili yeni bir bilgi var mı?

“MİT’e dünyanın değişik yerlerinden, istihbarat örgütlerinden gelen bir ihbardı. Bunun üzerine MİT yoğun bir çalışma yaptı, muhatapları ile görüşmeler yaptı. Ekiplerini devreye soktu. Ben MİT Müsteşarımıza ‘Sen de bir gün önceden git’ dedim. Bir gün önceden gitti, tedbirlerimizi aldık. Sağ olsun Bakir Bey de gerekli tedbirleri aldı. Bu tür ihbarları ilk defa almıyoruz, zaman zaman bu tür ihbarlar yurt içi, yurt dışı hep olmuştur. Ama eğer bu ihbarlarla hareket edecek ve siyaset yapacak olsak bizim hiç evden çıkmamamız lazım. Dolayısıyla biz tedbir alırız ama bu tür tehditleri hiç kale almadan yolumuza devam ederiz. Zira biliyoruz ki kaderin üstünde bir kader vardır.”

Yazının devamı...

F-35’ler ne olacak?

Açıklanan takvime göre, yeni nesil müşterek taaruz uçağı F-35’lerden ilki 21 Haziran 2018, Perşembe günü Türkiye’ye teslim edilecek.

ABD’nin Texas Eyaleti’nin Fort Worth kentindeki törenin ardından Türk Hava Kuvvetleri pilotlarının eğitimi başlayacak ve ilk uçak Kasım ayında Türkiye’ye gelecek.

F-35 projesinde ABD ile birlikte aralarında Türkiye’nin de yer aldığı 9 ülke bir arada çalışıyor.

Türkiye 30 uçaklık kesin alım sözleşmesini imzaladı. Sonraki dönemlerdekilerle birlikte nihai olarak alınacak F-35 sayısı 100’e ulaşacak.

***

Üretilen ilk uçakların maliyeti 115 milyon Amerikan Doları civarında.

Bu yüksek fiyat, proje ortağı ülkelerin, üretici Lockheed Martin firmasıyla yaptığı çalışmalar sonucu aşağı çekildi. Yeni parti F-35’lerin uçak başı maliyeti 80 milyon Dolar seviyesine inecek.

Türkiye’nin Rusya’dan S-400 hava savunma sistemi almasını gerekçe gösteren 3 senatör bir kanun tasarısı hazırlayıp Amerikan Senatosu’na sundu.

Bu tasarı, F-35 uçaklarının Türkiye’ye satışından vazgeçilmesini istiyor.

***

Türkiye ise rahat...

Ankara, ortağı olduğu ve bazı parçaları Türkiye’de üretilecek olan bu uçak projesine şu ana kadar yaklaşık 750 milyon Dolar yatırım yaptı.

Çok düşük bir ihtimal de olsa, satışın iptali hâlinde Ankara bu miktarın iadesini talep edecek ama daha önemlisi, Türkiye’nin dışında kalması, projenin de aksaması hatta belki bir süre için durması anlamına gelecek.

Bu yüzden savunma sanayii ve hükümet çevrelerinde, ilk uçak teslim töreninin planlandığı şekilde 21 Haziran’da Texas’ta yapılacağına kesin gözüyle bakılıyor.

*****

ABD nasıl memnun olsun?

14 Mayıs 2018 gecesi, Filistin Dışişleri Bakanı.

15 Mayıs 2018 öğle saatleri, Katar Dışişleri Bakanı; öğleden sonra Kazakistan, Kuveyt ve Afganistan dışişleri bakanları; akşamüzeri, Azerbaycan, Somali, Afganistan ve Venezuela dışişleri bakanları. Yine aynı gün akşama doğru, Yemen, Umman, Polonya ve Burkina Faso dışişleri bakanları.

16 Mayıs 2018… Kazakistan, Brunei, Mali, Özbekistan, Libya, Kırgızistan, Irak, Moritanya, Çad, Sierra Leone, Mısır, Tunus, Maldivler, Cezayir, Cibuti, Gine, Fas, Lübnan dışişleri bakanları.

17 Mayıs 2018… Bahreyn, İsveç, Nijerya, Güney Afrika Cumhuriyeti, Uganda, Gabon, Togo, Bolivya dışişleri bakanları.

***

Yukarıdaki, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun 4 günde, yabancı mevikadaşlarıyla yaptığı telefon görüşmelerinin listesi.

4 günde 39 dışişleri bakanı. 39 ülke...

Bu ülkelerden bazılarının liderleriyle Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yaptığı telefon görüşmeleri de var şu son günlerde.

Keza Başbakan Binali Yıldırım’ın.

Bir de tabii, bunlar açıklananlar ve dolayısıyla bildiklerimiz.

Bilmediklerimizi, bilmiyoruz...

***

Dünya “Hayır” dedi ama Donald Trump bildiğini okudu ve sonuç ortada.

ABD, İsrail Büyükelçiliği’ni Tel Aviv’den Kudüs’e taşıdı, tansiyon yükseldi.

Amerika’nın attığı bu adımı protesto eden Filistinliler’in üstüne bombalar, mermiler yağdı.

İsrail yönetimi yine kan döktü. 60’dan fazla insan öldü, 3 bine yakını yaralandı; dünya yine ‘üç maymun’u oynadı.

Bir tek Türkiye takipçisi yaşanan dramın. Bir tek Türkiye sesini yükseltiyor ABD ve İsrail yönetimlerine karşı. Bugüne kadar olduğu gibi.

***

İslam İşbirliği Teşkilatı’nı İstanbul’da olağanüstü toplantıya davet eden Türkiye, dün katılan ülkelerle birlikte yükseltti bu defa sesini.

Yakın geçmişte, Birleşmiş Milletler’de yapılan oylamada dünyanın ABD’nin karşısında durmasını sağlayan da Türkiye oldu malum.

Bütün bunlara bakıldığında, ABD ve İsrail’in Türkiye’nin tavrından mutlu olması düşünülebilir mi?

Aynı şekilde, konjonktürel menfaatlerini ABD’nin yanında durmakta gören kimi ülkelerin Türkiye’ye sıcak bakmaları mümkün mü?

Yazının devamı...

Piyasalar negatif senaryoya göre mi pozisyon alıyor?

“AK Parti MHP ittifakı Meclis’te nitelikli çoğunluğu elde edemezse, bu durum sadece siyaseten değil, ekonomi açısından da ciddi bir sorun teşkil edebilir. Yakın dönemdeki en büyük risk bu ihtimâl.”

Geçen hafta, 2 Mayıs 2018 tarihinde bu köşedeki özel bilgileri “Ekonomi ve finans devleri Türkiye’yi masaya yatırdı” başlığı altında aktarmıştım.

( http://m.gazetevatan.com/murat-celik-1162751-yazar-yazisi-ekonomi-ve-finans-devleri-turkiye-yi-masaya-yatirdi/ )

Yukarıdaki bölüm işte o yazıdan...

***

Alıntı yaptığım o yazıda, “ Erdoğan seçilir ama...“ ara başlığının altında yer alanlar aynen şöyleydi:

“ Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı seçilmesi şu anda en yüksek ihtimal olarak görülüyor ancak parlamento seçiminden çıkacak sonuç merak konusu. Sandıktan nasıl bir Meclis aritmetiği çıkacağını şu anda öngörmek zor.

AK Parti MHP ittifakı Meclis’te nitelikli çoğunluğu elde edemezse, bu durum sadece siyaseten değil, ekonomi açısından da ciddi bir sorun teşkil edebilir. Yakın dönemdeki en büyük risk bu ihtimâl. ”

***

Döviz kurlarında son dönemdeki artışın önüne, Merkez Bankası’nın aldığı önlemlere rağmen geçilebilmiş değil. Dolar ve Euro bir miktar duraklatıldı belki ama geriletilemedi.

Borsa’daki durum da pek iç açıcı değil malum.

Konunun uzmanlarından biriyle konuştum dün.

“Piyasalarda negatif senaryo çok fazla konuşuluyor maalesef” diye başladı söze.

“Nedir o negatif senaryo” diye sordum, şunları söyledi:

- Sizin geçen hafta kaleme aldığınız bir yazı vardı ya hani... Uluslar arası ekonomi ve finans çevrelerinin yakın dönemdeki en büyük risk olarak gördüğü ihtimal.

- Evet... “Erdoğan Cumhurbaşkanı seçilir ama Cumhur İttifakı Meclis çoğunluğunu elde edemezse...” senaryosu.

- Evet, bu olasılıktan söz ediyorum. Piyasa bu endişeyi yaşıyor. Hatta bir adım ötesi de var.

- Neymiş o?

- Dikkat ederseniz Cumhurbaşkanı Erdoğan da son günlerdeki konuşmalarında hep Meclis’te çoğunluğu elde etmenin önemine vurgu yapıyor. Verdiği mesajlar hep bu noktaya yönelik. Piyasalarda, bu hedefin gerçekleşmemesi hâlinde, Erdoğan’ın Kasım’da seçimlerin yenilenmesini isteyebileceği konuşuluyor. Yani “Meclis çoğunluğu elde edilemezse birkaç ay içinde tekrar seçime gidilir” görüşü hakim. Bu da bir ‘seri erken seçim sarmalı’ anlamına geliyor ki, piyasalar işte bu yüzden tedirgin.

***

Ekonomi uzmanı değilim ama...

Yukarıdaki uzman görüşü ve kulis bilgisi, para piyasalarındaki mevcut durumu açıklamaya yeter mi, pek emin değilim.

Lâkin diğer taraftan, bu gibi dönemlerde, piyasa aktörlerinin itibar ettiği senaryoların maalesef endekslere, ekranlara yansıdığının da farkındayım.

Yazının devamı...

İnce’den ilk demeç ‘Emoji’yle geldi

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) 24 Haziran seçimlerindeki cumhurbaşkanı adayını yarın (bugün) açıklıyor. Bu satırların kaleme alındığı dün saat 17.00 civarı itibariyle, CHP’nin adayının Yalova Milletvekili Muharrem İnce olacağı kesinleşmişti.

VATAN’ın dünkü birinci sayfasında, “Anketten İnce çıktı” başlığıyla verdiğimiz haber dün Ankara’da siyaset gündeminin en çok konuşulan başlığıydı.

Kesici’nin “İnce’yi aradım” açıklaması

Haberimizde, CHP’nin 4 isim verip, “Cumhurbaşkanı adayı olarak hangisini tercih edersiniz” sorusuyla bir kamuoyu araştırması yaptırdığını belirtip sonuçların dün (önceki gün) saat 17.00 civarında Genel Merkez’e ulaştığını duyurmuştuk. CHP’nin dünkü grup toplantısında, muhtemel adaylardan İlhan Kesici, bu bilgiyi teyiden şu açıklamayı yaptı gazetecilere:

“Dün akşam itibariyle Muharrem İnce adı öne çıktı. Yetkili arkadaşlarımızla konuşmuşlar. Ben de sabah bu münasebetle tebrik ettim. ‘Allah mahcup etmesin’ dedim. Tahmin ediyorum onun da bilgisi vardı, tebriklerimi kabul etti.”

Kesici bu sözleriyle, CHP’nin adayının Muharrem İnce olacağını 24 saat öncesinden duyurmuş oldu aslında.

Muhtemel adaydan WhatsApp mesajları

CHP grup toplantısı öncesi mikrofonların yöneldiği Muharrem İnce CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu açıklama yapıncaya kadar konuşmayacağını söylemekle yetindi.

İnce’yi önceki akşam, yani partinin anketinden uzak ara birinci çıktığı bilgisini aldıktan hemen sonra aradım. Telefona cevap vermemesi şaşırtıcı değildi. Sadece yoğun olduğundan değil, daha mühimi sessiz kalması gerektiğinden açmıyordu telefonları.

Bunun üzerine Muharrem İnce’ye WhatsApp üzerinden bir mesaj attım. Anket sonuçlarını haber yaptığımı belirtip “Herhalde artık hayırlı olsun diyebiliriz” diye yazdım. İnce’den gelen yanıt, ‘3 emoji’ oldu. 3 mahcup gülümseyen yüz…

Cevabı bu şekilde olunca, bunu üstü örtülü ve esprili bir kabul olarak algılayıp, gülerek, “Bu ilk demeç mi” diye sordum.

Muharrem İnce de, “Evet” diye yazdı.

Esprili bu mesajların ardından, “Birkaç cümlelik bir ilk mesaj rica edebilir miyim” dedim İnce’ye.

Yazdığı cevap, “Cuma’dan sonra” şeklinde oldu.

Yarın (bugün) Cuma…

Önce Hacı Bayram, ardından Birinci Meclis

Ben ilk demeci ‘emoji’yle aldım ama Muharrem İnce ilk açıklamasını, Kılıçdaroğlu tarafından aday olarak kamuoyuna duyurulmasının ardından yapacak. Yarın (bugün) saat 11,00 civarında adayın ilan edileceği salon toplantısı bitecek.

Muharrem İnce, CHP’nin cumhurbaşkanı adayı sıfatıyla Ankara’nın Ulus semtine gidecek partililerle birlikte.

İnce’nin ilk durağı Hacı Bayram Camii olacak. Muharrem İnce, Cuma namazını kıldıktan sonra birkaç yüz metre ötedeki Birinci Meclis binasına yürüyecek yine beraberindeki partililerle.

Adaylık sürecine ilk adımı Hacı Bayram’da Cuma namazı ve hemen ardından cumhuriyetin ilan edildiği ilk Meclis binasını ziyaret ederek atacak olan İnce yarın gece memleketi Yalova’ya gidecek.

Cumartesi günü babasının kabrini ziyaret ettikten sonra da seçim kampanyasını resmen başlatacak.

Yazının devamı...

CHP anketinden İnce çıktı

Cumhurbaşkanı adayını yarın açıklayacak olan CHP’de son 3 gün Türkiye genelinde yaptırılan anketin sonuçlarını beklemekle geçti. Ankette tek soru vardı: CHP’nin Cumhurbaşkanı adayı olarak aşağıdaki isimlerden hangisini görmek istersiniz? Bu sorunun altındaki 4 isim ise şunlardı: “Yılmaz Büyükerşen, Muharrem İnce, İlhan Kesici ve Abdüllatif Şener.” Bir kamuoyu araştırma şirketine Türkiye genelinde tesadüfi denekler üzerinde yaptırılan anketten çıkan sonuçlar dün saat 17 civarında Ankara’ya; CHP Genel Merkezi’ne ulaştı. Genelbaşkan Kılıçdaroğlu’na sunulan anket sonuçlarında Muharrem İnce ismi uzak ara önde gözüküyor. Ankete katılanların yüzde 60’dan fazlası sunulan 4 isimden İnce’yi tercih etti. İkinci sırada İlhan Kesici var. Ankette Kesici’yi tercih edenleri oranı yüzde 20’ye yakın. Bu iki ismin ardından üçüncü sırada Büyükerşen ve son sırada ise Abdüllatif Şener var. Ana muhalefet partisinin yaptırdığı kamuoyu yoklamasının sonuçları bunlar. Şimdi beklenen bu anket sonuçları masasında duran Genelbaşkan Kılıçdaroğlu’nun yarın açıklayacağı karar.

Gül aday olsaydı bile Babacan orada olmayacaktı

“Size şu kadar ilerisini söyleyeyim; Abdullah Bey aday olsaydı bile, Ali Bey onun yanında yer almayacaktı.”

Bu cümledeki “Ali Bey”, Ali Babacan…

***

Başkent Ankara’nın siyasi kulislerinde dünün en çok konuşulan isimlerinden biriydi Ali Babacan…

Cumhuriyet Halk Partisi’nin (CHP), Abdullah Gül formülü hayata geçmeyince, bu defa Babacan’a yöneldiği konuşuldu yoğun olarak.

Ana Muhalefet Partisi’nin muhtemel adayları arasında adı öne çıkan İlhan Kesici, dün itibariyle gündemden düştü.

Bunun üzerine, Ak Parti seçmeninden de oy alabilecek diğer olasılıklar konuşulmaya başlandı Ankara’da.

İşte bu noktada, Ali Babacan ismi pompalandı kulislere.

AK Parti iktidarının, ilk yıllarda ekonomide yakaladığı başarının baş mimarı olan Ali Babacan CHP’nin cumhurbaşkanı adayı mı olacak?

Siyaset gündeminde öne çıkan sorulardan biriydi bu.

Söz konusu bile olamaz

Babacan’ı yakından tanıyan AK Partili bir ismi aradım dün öğleden sonra.

“Olabilir mi” diye sordum.

Cevap şu netlikteydi:

- Mümkün değil.

“Neden” dedim; “Buna inananlar Ali Babacan’ı hiç tanımıyor demektir” dedi haber kaynağım. Sonra da şöyle devam etti:

- Bakın size şu kadar ilerisini söyleyeyim. Abdullah Bey aday olsaydı bile, Ali Bey onun yanında, yani Gül’ün kadrosunda yer almayacaktı.

- Tayyip Erdoğan’ın karşısında yer almaz yani öyle mi?

- Söz konusu bile olamaz. Almaz... Kamuoyundaki genel kanaat Ali Babacan’ın Abdullah Gül’ün tabiri caiz ise ‘adamı’ olduğu yönünde ama bu doğru değil. Evet Gül ile muhakkak ki iyi ve yakın bir ilişkileri var ama Ali Bey’in Tayyip Bey ile ailece çok daha yakın ve özel bir ilişkisi vardır.

Ali Babacan’ı yakinen tanıyan bir siyasetçi bunları söyleyen.

Eski Başbakan Yardımcısı’nın hiçbir koşulda Erdoğan’ın karşısındaki herhangi bir yapının içinde bulunmayacağından adı gibi emin.

Yazının devamı...

Ekonomi ve finans devleri Türkiye’yi masaya yatırdı

Geçen hafta, bir Avrupa başkentinde Türkiye açısından çok kritik bir toplantı vardı.

Uluslar arası finans dünyasının devleri Türkiye’yi konuştu.

20’den fazla büyük bankayla uluslar arası fonun CEO seviyesindeki üst düzey yönetici ve yetkilileri bir Türkiye projeksiyonu için bir araya geldi.

Bu tür toplantılar, ihtiyaç duyuldukça farklı ülkeler için yapılan bir ‘brain storming’ (beyin fırtınası) niteliğinde. Basına kapalı, hatta neredeyse gizli sayılabilecek ‘deep background’ (derin arka plan) formatında…

ABD ve Avrupa Birliği’nden uluslar arası para piyasalarına yön veren aktörler, erken seçim kararı alınması üzerine bu defa Türkiye’yi masaya yatırdı.

İşte o önemli toplantıda altı çizilen konular ve yapılan değerlendirmelerden bazıları:

Erken seçim iktidar için avantaj

Erken seçim, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve AK Parti açısından akıllıca bir hamle oldu.

n İktidar avantaj sağladı çünkü seçimler eğer zamanında yapılacak olsaydı, hem dış politika ve güvenlik konularında hem de ekonomiyle iç politikada 24 Haziran’a oranla daha zorlu, sıkıntılı bir gündem oluşması muhtemeldi.

Bu sebeple Erdoğan yönetimi, erken seçim kararıyla böylesi bir riski neredeyse sıfıra indirdi.

Erdoğan zorlu ama tanımlı bir lider

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, her ne kadar zaman zaman sorunlar yaşansa, gerginlikler oluşsa da dünya piyasaları açısında ‘bilinen’, ‘tanımlı’ bir siyasi lider. Piyasalar, zorlu da olsa, kodlarını bildikleri, tanımlı bir isimle çalışmayı tercih eder.

Tayyip Erdoğan’ın ekonomiyle ilgili zaman zaman yaptığı çıkışlar, bizim açımızdan geçici de olsa sıkıntılı süreçlere dönüşüyor. Örneğin, özellikle bölge ülkelerine yaptığı “İthalat ve ihracatımızda Amerikan Doları ya da Euro yerine yerel para birimlerimizi kullanalım” önerisi. Bu bir dönem, Ankara’nın da içinde yer aldığı uluslar arası finans dünyasında ezberi bozan, Türkiye hakkında zihinlerde karmaşa yaratan bir duruma dönüştü. Özellikle de Türkiye’nin ekonomi yönetiminde yer alan isimler ya da Cumhurbaşkanı’nın ekonomiyle ilgili danışmanları Avrupa başkentlerinde bu tür tezleri hararetle savununca…

Uygulanabilir olmadığı bilinse de, bu çeşit radikal öneriler global ekonomiye yön veren aktörleri olumsuz etkiliyor.

Merkez Bankası iyi iş yaptı

Merkez Bankası, siyasi müdahalelere rağmen son dönemde başarılı bir performans sergiledi. Aldığı kararlarla hem iç ve dış piyasalara bağımsız / özerk yapısını korumakta kararlı olduğunu kanıtladı hem de iktidarla gerginlik yaşamadan dengeyi tutturmayı başardı.

CHP ve İYİ Parti

Cumhuriyet Halk Partisi’ni (CHP) tanıyoruz. Washington ve Brüksel’de temsilcilikleri var ve onların dış politika ve ekonomiye dair düşüncelerini büyük oranda biliyoruz.

İYİ Parti ise şu an için bizler açısından bir bilinmez. Meral Akşener’in diplomasideki başlıklar hakkında neler düşündüğünü, partisinin ekonomi politikalarını, global ekonomiye bakışının detaylarını bilmiyoruz.

Örneğin, 2002’de iktidara gelmeden hemen önce AK Parti, ekonomi kurmaylarıyla dünyanın önemli başkentlerinde bir ‘roadshow’ yapmış ve yabancı piyasalara politikalarını anlatmış, merak edilen noktalarda yüz yüze bilgi vermiş, muhataplarını aydınlatmıştı. İyi Parti, henüz buna benzer bir adım atmış değil.

Erdoğan seçilir ama…

Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı seçilmesi şu anda en yüksek ihtimal olarak görülüyor ancak parlamento seçiminden çıkacak sonuç merak konusu. Sandıktan nasıl bir Meclis aritmetiği çıkacağını şu anda öngörmek zor.

AK Parti MHP ittifakı Meclis’te nitelikli çoğunluğu elde edemezse, bu durum sadece siyaseten değil, ekonomi açısından da ciddi bir sorun teşkil edebilir. Yakın dönemdeki en büyük risk bu ihtimâl.

‘Dış güçlerin oyunu’ yok

Türkiye’de, iç kamuoyunda yaratılmış bir algı var. O da, bizim de içinde yer aldığımız uluslar arası finans çevrelerinin Türkiye ekonomisine bilerek zarar verdiği, Türkiye ekonomisini manipüle ettiği iddiası. “Dış güçlerin oyunu” olarak özetlenebilecek bu algı gerçeği yansıtmıyor.

Bizler, Türkiye’ye nesnel bakıyoruz. Sermaye, para; istikrarı, güvenli ortamları sever. Riskten, belirsizlikten, dalgalı denizlerden uzak durur.

Yazının devamı...

Gül’e sitem: ‘Ağabey ne diyorsun’ demedi

“Abdullah Bey ile hiç görüşmemiz olmadı. Ben buna üzüldüm. Yıllarca her konuda istişare ettiğiniz bir insan... Aramızda bu kadar hukuk varken, böyle önemli bir konuda “Ağabey ne diyorsun” demesini şahsen beklerdim. Olmadı...”

Bu sözler Bülent Arınç’a ait.

***

Geçen hafta (24 Nisan 2018 Salı) Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile görüşen TBMM Eski Başkanı Bülent Arınç ile dün öğleden sonra bir telefon röportajı yaptım.

İşte gündemdeki isme yönelttiğim sorular ve Arınç’ın yanıtları:

Sayın Arınç merhaba, nasılsınız, neler yapıyorsunuz?

Çok şükür, hamdolsun... Ofisimdeyim. Gelen giden dostlarımızla görüşüyoruz. Eski dostlar geliyorlar. Biraz da bu son olaylar sebebiyle tabii, insanlar, gözü yaşlı, sevinerek geliyorlar.

Önce sizin geçen Salı Cumhurbaşkanı ile görüşmeniz, sonra da iki gün önce (Cumartesi) Abdullah Gül’ün aday olmayacağı açıklaması...

Bizim görüşmemize dair bazı haberler çıktı, yazılar yazıldı ama onlar da doğrusu pek gerçeği yansıtmıyor. Tayyip Bey’in özel olarak şöyle oldu, böyle oldu demeyeceğini ben tahmin ediyorum. Ben de zaten hiç konuşmam. Ama güzel bir görüşme olunca, meslektaşlarınız da herhalde böyle oldu demişlerdir diye tahmin ediyorum.

Başkan yardımcılığı teklifi yok

Görüşmenizde, Erdoğan’ın size başkan yardımcılığı teklif ettiği doğru mu?

Hayır, hayır... Böyle bir şey benden de gitmedi, ondan da gelmedi. Biz tamamen son gelişmeler ve Abdullah Bey’in adaylığı konusunu görüştük. O noktada da kanaatlerimi çok açık ifade ettim. Kendisi de bundan mutlu oldu. Çıkınca da aynı kanatlerimi söyledim.

Pekiyi, Cumhurbaşkanı’nın sizden Abdullah Bey ile görüşmeniz yönünde bir isteği oldu mu? Ya da sizin böyle bir temasta bulunma yani bir anlamda ikisi arasında bir mekik diplomasisi yürütme, tabiri caizse bir arabuluculuk yapmak gibi bir öneriniz?

Hayır, hayır... Ben kendi kanaatlerimi ifade ettim sadece. Ondan da mutlu oldu. “Zaten sizden de bunu beklerdim” dedi.

Pekiyi, Abdullah Gül ile bir temasınız oldu mu bu süreçte?

Hayır. Hiç görüşmemiz olmadı.

Olmadı mı?..

Beklentinin aksine hiçbir görüşme olmadı. Ben buna da ayrıca üzüldüm. Beni davet edip, “Konuyu istişare edelim” dese yine bunları söyleyecektim belki ama istişare etmiş olacaktık.

Bu yönde bir bekletiniz vardı yani...

Yani tabii... Yıllarca her konuda istişare ettiğiniz bir insan... Ben şöyle tahmin ettim; dedim ki herhalde (adaylığa) “Hayır” diyecek, beni yormak istemiyor. Ama sonra iş ilerledi, başkalarıyla da görüştüğünü bir şekilde duydum. Bu sefer de, herhalde “Evet” diyecek de (aday olacak) ondan sonra bana bir nevi sürpriz yapacak diye düşündüm. Bu ihtimallerin ikisi de doğru değil, ikisi de hoş değil. Aramızda bu kadar hukuk varken, böyle önemli bir konuda “Ağabey ne diyorsun” demesini şahsen beklerdim. Olmadı... Takdir onun tabii ama ben bu kanaatimi (aday olmaması yönündeki görüşünü) çok eskiden beri taşıyorum. O yüzden, Cumhurbaşkanımız davet edince, rahatlıkla kendi kanaatlerimi ifade ettim. Kucaklaştık, çıktım.

Kayıtlara tam olarak geçmesi için soruyorum; Bahsettiğiniz, Abdullah Bey ile Tayyip Bey’in rakip olmaması gerektiği yönündeki kanaatiniz değil mi?

Gayet tabii, gayet tabii...

Erdoğan ilk turda kazanır

Sayın Arınç, tamam aktif siyasette değilsiniz ama bunca yılın tecrübesiyle, muhalefetteki durum hakkındaki yorumlarınızı da rica edeceğim. Ana Muhalefet Partisi’nde henüz aday belirlenmedi. Diğer tarafta İyi Parti’de Meral Akşener aday... Ne dersiniz bu tabloya?

Hiçbir şey demem... Hoş bir tablo değil, kazanacak bir tablo da değil. Buradan hiçbir şey çıkmaz. Buradan ancak milletvekili seçiminde bir ittifak yaparlarsa bir şey çıkar. Ordan menfaat elde ederler. Yoksa Tayyip Bey’in karşısında hangisi olursa olsun ikinci tura kalacak gücü yok. Tayyip Bey bu işi birinci turda alacak, öyle görüyorum. Şimdi daha rahat oldu ama Abdullah Bey de olsa yine Tayyip Bey kazanırdı. Belki farklı güçler devreye girerdi ama yine kazanırdı. Yani yazı da gelse, tura da gelse Tayyip Bey kazanır.

Yazının devamı...

NATO’da TSK’ya güven tam

15 Temmuz’la ilgili “Hepimiz bu darbe girişiminin ne kadar ciddi ve vahşi bir saldırı olduğunun farkındayız” diyen NATO Genel Sekreteri, TSK’nın artık daha mı güçlü olduğuna ilişkin soru üzerine, “Ordunun bazı kesimlerinin darbe girişimine katılmasına rağmen, Türkiye’nin profesyonel askerler ve kendini adamış subaylarından oluşan profesyonel bir ordusu olduğunu da biliyoruz” ifadesini kullandı

NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg, Brüksel’de sorularımızı yanıtladı. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin 15 Temmuz öncesine göre daha mı güçlü olduğuna ilişkin soruya Stoltenberg “Ordunun bazı kesimlerinin darbe girişimine katılmasına rağmen, Türkiye’nin profesyonel askerler ve kendini adamış subaylarından oluşan profesyonel bir ordusu olduğunu da biliyoruz” diye yanıt verdi. Son Ankara ziyaretinde verimli görüşmeler yaptığını dile getiren Stoltenberg, “Türkiye’den daha fazla ziyaret ettiğim NATO ülkesi yok gibidir. Türkiye çok değerli bir müttefik. Türkiye ortak savunmamız için çok önemli. Özellikle de terörizmle mücadele açısından, çünkü DEAŞ’ın yenilmesi için oluşturulan küresel koalisyonun kullanımı için altyapı sağlıyor. Bunun için Türkiye’ye minnettarız” diye konuştu. Stoltenberg’in sorulara yanıtları şöyle:

Türk-Yunan gerilimi

Türkiye ve Yunanistan iki değerli müttefiktir. Her iki ülkenin ittifaka katkılarından dolayı müteşekkirim. Ege Denizi’yle ilgili konularda Türkiye ve Yunanistan arasında görüş farklılıkları var. Bu farklılıkların diyalog yoluyla çözülmesini ümit ediyorum. Türk ve Yunan başbakanlarının bu konuları ele alıyor olmalarını memnuniyetle karşılıyorum. Bu sorunlar sadece bu tür bir diyalogla çözülebilir. Tabii ki hem Türk hem de Yunan tarafıyla konuşuyorum.

Ege misyonunun süresi

NATO’nun (Ege’de devriye görevi yapan) gemisini ziyaret etmiştim. NATO varlığı, Türkiye ve AB arasında sağlanan göçmen anlaşmasının uygulanması açısından yardımcı oluyor. Tabii ki oradaki varlığımız sonsuza kadar sürecek değil. NATO üyelerinin ne kadar daha orada kalacağını tartışacaklarını tahmin ediyorum ama bu karar tam ne zaman alınacak bunu söyleyecek durumda değilim. Ama bunun kalıcı bir misyon olmadığını söyleyebilirim.

Terör-YPG-ABD

Buradaki toplantı sırasında ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo ile Bakan Çavuşoğlu görüştüler. Suriye ve YPG/PYD konusunun da ele alındığını biliyorum. Bu benim de geçen haftalarda Ankara’ya ziyaretim sırasında gündeme gelen bir konuydu. Bildiğiniz gibi NATO, Suriye’de sahada yer almıyor ama bazı üyeler oradalar. Benim için önemli olan ABD ve Türkiye’nin temas içinde olmaları ve kuzey Suriye’deki durumla koordineli bir şekilde nasıl ilgilenebileceklerini görüşüyor olmaları. ABD ve Türkiye arasındaki bu diyalogu memnuniyetle karşılıyorum.

Darbe: Vahşi saldırı

Darbe girişimi Türkiye’nin demokratik kurumlarına karşı gerçekleştirilmiş vahşice bir saldırıydı. Darbe girişiminden sonra Meclis’i ziyaret ettim. Tüm siyasi partilerle görüştüm ve hepsinin darbe girişimini nasıl güçlü bir şekilde kınadıklarını dinledim. Parlamenterler bina içindeyken bombalanan Meclis’i de gördüm. Hepimiz bu darbe girişiminin ne kadar ciddi ve vahşi bir saldırı olduğunun farkındayız. Darbe girişiminin yaşandığı gece Bakan Çavuşoğlu’nu arayıp dayanışma mesajlarını verip, girişimi kınadığımı anımsıyorum. Ertesi gün de Cumhurbaşkanı Erdoğan’a benzer mesajları iletmiştim. Darbenin arkasında kim olduğuna ilişkin olarak konuşmak bana düşmez çünkü bu olay şu anda hukuki bir alanda. Olayın soruşturulması ya da yargısal süreçle ilgili olarak konuşmak bir NATO Genel Sekreteri’ne düşen bir sorumluluk olamaz. Türkiye’nin darbe girişiminin arkasındakiler hakkında hukukun üstünlüğü ve bağımsız yargı esasına uygun olarak yasal takibatta bulunması hakkıdır.

TSK daha mı güçlü?

Tabii ki bazı subayların ve ordunun bazı kesimlerinin darbe girişiminde yer aldığını gördük. F16’ların Meclis’i bombaladığını, bazı askerlerin de Genel Kurmay Başkanı Hulusi Akar’ı kaçırdığını biliyoruz. Yani ordunun bazı kesimleri bu girişimde yer aldı. Ama buna rağmen yani ordunun bazı kesimlerinin darbe girişimine katılmasına rağmen, Türkiye’nin profesyonel askerler ve kendini adamış subaylarından oluşan profesyonel bir ordusu olduğunu da biliyoruz.

Çünkü onları NATO operasyonlarında görüyorum. Aynı zamanda Türkiye’nin NATO operasyonları ve misyonlarına katılımı söz konusu olduğunda neler yapabileceğini görebiliyorum. Evet bazı subaylar darbe girişiminde yer almış olabilir ama Türkiye’nin bunların yerlerini dolduracağından kesinlikle eminim.

YPG terör listesinde mi?

NATO’nun diğer bazı kurumlar gibi bir terör örgütleri listesi yok. Ama Türkiye’nin terörist saldırılardan en çok zarar gören NATO ülkesi olduğunun farkındayız. Türkiye’nin tabii ki kendini koruma hakkı var ama bunun orantılı şekilde yapılması gerekiyor.

Türkiye’nin önemi: Haritaya bakmak yeterli

“Türkiye her gün NATO’da masada yer alan bir ülke. Türkiye’nin daimi temsilcisiyle Kuzey Atlantik Konseyi toplantıları çerçevesinde her hafta birçok kez aynı masada yer alıyoruz. Oybirliği olmadan hiçbir karar almıyoruz. Tüm kararlar konsensüs ile alındığından Türkiye ve tüm üyeler alınan kararlara iştirak ediyorlar. Yani Türkiye alınan kararların bir parçası. Türkiye kesinlikle NATO’nun, misyonların ve operasyonların bir parçası. Aynı zamanda tüm diğer üyelerle birlikte eşitlik esasına uygun olarak masada alınan kararların da bir parçası.

İkincisi, 28 müttefik üye de Türkiye’nin öneminin farkındalar. Haritaya bakmak ve Türkiye’nin, hem kendisine hem de diğer tüm NATO üyelerine tehdit yaratan şiddet ve çalkantıların yaşandığı Irak ve Suriye’ye komşu olan stratejik lokasyonunu görmek yeterli.

Ayrıca Türkiye, terörle mücadelede kilit ülke. Terörizmin her çeşidiyle mücadelede birlikte çalışıyoruz. Sonra, Türkiye, göçmen ve mülteci kriziyle ilgili olarak da devrede. NATO, göçmen krizine çare bulunması konusunda Türkiye ve AB ile birlikte çalıştı.

Türkiye’nin güçlü bir ordusu ve NATO’nun çeşitli misyon ve operasyonlarına destek veriyor. Türkiye, yüzlerce askeriyle birlikte yıllardır Afganistan misyonunun lider ülkelerinden biri konumunda. Afganistan’daki Türk askerlerini ben kendim gördüm. Hepsi profesyonel ve kendilerini işlerine adamış askerler. Ayrıca Türkiye birkaç sene içinde Çok Yüksek Hazırlık Seviyeli Müşterek Görev Gücü’ne liderlik edecek ve ittifak içinde çok kilit bir rol üstlenecek. Tabii ki diğer müttefikler de bunların farkında.

Bunlarla birlikte, NATO’nun da Türkiye’ye destek sağladığının altını çizmek isterim. NATO’nun Türkiye’de ciddi bir mevcudiyeti var. Karada, denizde ve havadaki varlığımızı artırdık. AWACS gözetleme uçakları sayesinde Türkiye’ye katkı sağlıyoruz. Türkiye’nin tehditler karşısında bizden talep ettiği istihbarat ve gözetleme desteği sağlıyoruz.

Türkiye’de konuşlandırılmış NATO hava savunma sistemlerimiz var. Şu anda İspanya ve İtalya tarafından sağlanan sistemler sayesinde Türkiye’nin Suriye’den kaynaklanan füze tehditine karşı hava savunması veriyoruz.

NATO’nun kara komutanlığı İzmir’de. Yani Türkiye NATO’ya kilit önemde kapasite desteği sağlarken, NATO müttefikleri de Türkiye’ye destek veriyor. NATO zaten böyle çalışır. Birimiz hepimiz için, hepimiz birimiz için. Birlikte çok daha güçlüyüz. NATO, Türkiye için; Türkiye de NATO için iyi. Sanıyorum bunu Türkiye, ittifaka üye olduğundan bu yana görüyoruz: Birlikte daha güçlüyüz.”

Yazının devamı...

© Copyright 2024

Gazete Vatan Gazetecilik ve Matbaacılık A.Ş.