Şampiy10
Magazin
Gündem

Sorular, senaryolar ekonomi öncelikli seçim gündemi…

Artık son iki hafta… Hatta bugün itibariyle son 12 gün.

Varsa yoksa siyaset, varsa yoksa seçim konuşuyoruz hep birlikte.

Dünya çapında isim sahibi iş adamları da aynı soruları soruyor, bindiğiniz taksinin sürücüsü de… İkisinin ortak paydası, ortak kaygısıysa ekonomi.

“Seçimlerden nasıl bir sonuç çıkar” sorusunun devamında hep aynı ikinci soru var: “Çıkacak sonuç

ekonomiyi nasıl etkiler?”

***

Ekonomi öncelikli seçim gündeminde sorulan sorular ve yazılan senaryolardan bazılarını başlık başlık aktarayım:

Tayyip Erdoğan tekrar seçilirse, bu durum özellikle yurt dışı finans âleminde - istikrarın devamı olarak algılanıp ekonomiye etkisi olumlu mu olacak yoksa yabancılar Erdoğan’ın ekonomi yönetimiyle sorun yaşamaya devam edecek ve seyir negatif mi devam edecek?

Erdoğan’ın başkanlığı kazanması ama Cumhur İttifakı’nın parlamentoda çoğunluğu elde edememesi halinde piyasalar bu duruma nasıl tepki verecek?

Recep Tayyip Erdoğan’ın seçimi kaybetmesi hâlinde, en kuvvetli rakibi olarak görülen Muharrem İnce’nin seçildiği varsayımından hareketle; İnce, iç ve dış aktörlere, ekonomideki havayı olumluya çevirecek güveni verir mi?

n İnce’nin seçilme olasılığında da yine parlamentodaki sandalye dağılımının yönetimde istikrar bağlamında önemli bir nokta olduğuna şüphe yok.

***

Devam edelim…

Başkanlık seçiminin ilk turda sonuçlandığını düşünelim… Kazanan aday ipi yüzde 50,2 gibi, tabiri caiz ise kıl payı göğüslerse ne olur? Binde 2’lik bir fark, toplumda nasıl bir tartışma ortamı yaratır? Oyların tekrar sayılması talebi vb konular gündeme gelir, gerginlik yaşanır mı?

Başkan ilk turda seçilemez, sonuç 8 Temmuz’da yapılacak ikinci tura kalırsa; 24 Haziran akşamı ortaya çıkacak olan parlamento aritmetiği, Cumhurbaşkanlığı seçiminin ikinci turuna nasıl yansır?

n Üstteki soruyu biraz daha açalım… Diyelim ki ilk turda başkan adaylarından hiçbiri yüzde 50 + 1 oy çoğunluğuna ulaşamadı ve iş 8 Temmuz’daki ikinci tura kaldı. Ancak bu arada, 600 sandalyeli TBMM’nin yapısı ortaya çıktı… (Malum, başkan seçiminin ikinci turu var ama milletvekili seçiminde yok. Meclis yapısı 24 Haziran’da kesinleşecek.) Parlamento çoğunluğuna sahip olacak ittifak, ikinci tur kampanyasında “İstikrar için benim seçilmem gerekir” tezini öne çıkarmayacak mı?

“Cumhurbaşkanı’nın arkasında Meclis çoğunluğu bulunmazsa yönetimde istikrar sağlanamaz” görüşü, seçmenin ikinci turdaki tercihlerine nasıl yansır? Bu argüman doğrudan etkiler mi seçimin sonucunu?

***

Sorular ve senaryolardan bir kısmı böyle…

Her gün yenileri ekleniyor listeye.

Değişmeyen tek nokta, başta da dediğim gibi; güvenlik ve diğer bütün konuların önüne, ekonomik kaygıların geçmiş olması.

Seçim sonuçları ekonomiye nasıl yön verecek?

Herkesin öncelikli merakı bu.

Yazının devamı...

Güle güle Erdoğan Bey

Tülin Hanım hayat arkadaşını kaybetti dün. Meltem Hanım, Yıldırım Bey ve Tayfun Bey, sevgili babalarını.

Torunlar dedelerini, Demirören Ailesi ‘Erdoğan Bey’i yitirdi.

Eşinin, evlatlarının, gelinleri, damadı, torunları ve bütün aile efradının başı sağolsun.

Erdoğan Demirören nurlar içinde yatsın.

Geride kalanlara sabır dilemekten başka bir şey gelmiyor elden.

***

“Nasıl bilirdiniz” diye sorarlar ya bu dünyadan göçenlerin ardından…

Bu soruya, özellikle son 11 senedir daha yakından tanıma fırsatı bulduğum Erdoğan Demirören ile ilgili şu yanıtı verebilirim:

Kaliteli, vatanperver, titiz, özenli, takipçi, sanatsever, azimli, lider, hayırsever, kararlı, girişimci, ciddi, öğretmen, yufka yürekli, mükemmeliyetçi, sporsever, şık, cesur, hayat adamı, Beşiktaşlı.

Daha birçok sıfatla anabilirim ama öncelikli olarak bu nitelikleriyle hatırlayacağım ben Erdoğan Bey’i.

Yetiştirdiği evlatları tanıyorum.

Keza torunlarını…

Yukarıda saydığım özellikler, ‘iyi insan’ olma hasleti, aile üyelerine ‘Baba’dan kalan en büyük miras.

Benim gördüğüm budur.

***

1998’den sonra Ocak 2007’de, Beşiktaş Yönetim Kurulu üyeliği onurunu ikinci kez yaşadığımda; Süleyman Seba’nın ardından, başkanım bu defa Yıldırım Demirören’di.

Aynı senenin Kasım ayında, dönemin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün resmi ziyaretini takip etmek üzere Azerbaycan’ın başkenti Bakü’deydik.

Geziye katılan iş adamları arasında Erdoğan Demirören de vardı.

Beşiktaş, İngiltere’de Liverpool ile oynuyordu o akşam.

İstanbul’da 2 – 1 kazandığımız maçın rövanşı için birlikte geçtik televizyonun karşısına.

İlk yarıyı 2 – 0 geride kapatmıştık.

İkinci devre başlayıp goller devam edince, Erdoğan Bey’in yaşadığı üzüntüyü hiç unutmam.

“Haydi evladım, bana müsaade” deyip doğruldu oturduğu koltuktan.

Elini omzuma atıp, “Sen de çok üzme kendini. Siz elinizden geleni yapıyorsunuz. Futbol bu. Olmasa iyi tabii ama maalesef böyle sonuçlar da var futbolun içinde” dedi.

Çocuğu yaşındaki yönetim kurulu üyesini teselli etmesi Erdoğan Demirören’e özgü bir ‘şık’lıktı.

Ve biliyordum ki, oğlu, Başkan Yıldırım Demirören’i arayıp moral vermeye gidiyordu Erdoğan Bey.

***

Yıllar sonra, patron – çalışan olduk Erdoğan Demirören ile…

Milliyet ve Vatan yazarlarını, Anadolu Hisarı’ndaki evlerinde bir akşam yemeğine davet etmişti.

Konuklar gelmeye devam ederken, biz yine Beşiktaş’ın, bu defa basketbolda bir Avrupa kupası maçını izlemek için ayrı bir odada ekran başındaydık. Oğulları Yıldırım ve Tayfun Bey ile birlikte heyecan içinde seyrettiğimiz maçı kazanmanın verdiği mutlulukla inmiştik salona.

O geceden hafızama kazınanda, Erdoğan Bey’in “Ağabey” diye hitap ettiği rahmetli Hasan Pulur’a gösterdiği saygıdır.

Yemek öncesindeki kokteyl sırasında, Türk basınının duayen isminin koluna girdi Erdoğan Demirören. Hasan Pulur’un bütün ısrarlarına rağmen, onu sandalyeye oturtup kendi ayakta durdu.

Ve yine aynı gece bizlere şöyle seslenmişti:

“Benim için de, ailem için de öncelik bu ülkedir. Bugüne kadar yaptığımız her işi Türkiye’nin menfaatlerini düşünerek yaptık, yapıyoruz. Bundan sonra da böyle olacak. Sizler gazetecisiniz. İşinize karışmam. Karışamayız. Tek ricam, haberlerinizi yaparken, yazılarınızı yazarken hakkaniyetli olmanız ve önceliğinizin bu ülkenin menfaatleri olması. Biz, gazetelerimizle Türk basınının ve bu toplumun denge unsuru olalım istiyorum.”

***

İş dünyası duayenlerinden birini kaybetti.

Bizler, büyük patronumuzu…

Ben de, muazzam tecrübesinden faydalandığım, çok değerli dersler aldığım bir insanı.

Tanımayan ve dışarıdan bakanların, üslup olarak ‘sert’ gördüğü biriydi Erdoğan Demirören.

O görüntünün ardındaki ‘yufka yürekli ihtiyar delikanlı’yı tanıdığım için kendimi şanslı hissediyorum.

Teşekkürler Erdoğan Bey. Elveda. Nur içinde yatın…

Yazının devamı...

Kılıçdaroğlu: İktidar telefonlarımızı dinliyor

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, net 2 saat 40 dakika boyunca sorularımızı yanıtladı önceki akşam CNN Türk canlı yayınında.

‘Ne Oluyor’ programında, Başak Şengül’ün moderatörlüğünde, Şirin Payzın ve Hande Fırat ile birlikte konuk ettik Ana Muhalefet Lideri’ni.

Kılıçdaroğlu’nun programda yaptığı açıklamalardan birden çok haber çıktı.

Öne çıkan ise CHP Genel Başkanı’nın “İktidar telefonlarımızı dinliyor” iddiasını detaylandırarak yinelemesi oldu.

Millet Bahçesi bizim projemiz

Programın FETÖ ile mücadelenin konuşulduğu kısmında, Kılıçdaroğlu şu ifadeleri kullandı:

Adil Öksüz niye izlenmedi? Kemal Batmaz, önemli imamlardan biri… Niye izlenmedi? Benim telefonlarımı dinliyorlar, onların telefonlarını dinlemiyorlar. Mümkün mü bu? Dinlenmiştir. Dinlenmemesi mümkün değil.

CHP Genel Başkanı, bir kez daha telefonlarının dinlenildiğini iddia ediyordu.

Canlı yayında, bir süre sonra konu bu defa Ak Parti ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın seçim vaatlerinden biri olan Millet Bahçesi projesiydi.

İnşası devam eden yeni havalimanı açıldıktan sonra İstanbul Atatürk Havalimanı’nın bugünkü yerine yapılacağı söylenen Millet Bahçesi’ne…

Bu noktada Kılıçdaroğlu şu açıklamayı yaptı:

Bizim telefonlarımızı dinledikleri için, orayı ne yapacağımızı öğrenip yeşil alan yapacaklarını açıkladılar. Biz oranın planlarını dahi yaptık. Hangi kültür merkezlerini yapacağımızı, binaların şekli dahil bütün bunların hepsi hazırlandı. Bizim İstanbul büyükşehir belediye başkan adayımız bunu açıklayacak. Bakın bu çok önemli bir bilgi, önemli bir iddia. O milletvekilimizin elinde yaptığı projeler, fotoğraflarıyla birlikte var. Bütün bunların hepsi hazırlandı.

Kemal Kılıçdaroğlu, Atatürk Havalimanı arazisine yapılacağı açıklanan Millet Bahçesi’nin aslında kendi projeleri olduğunu, iktidar partisinin bu bilgiyi, yasa dışı telefon dinlemesi yoluyla edindiğini ve projeyi sahiplenip kendilerinden önce açıkladığını öne sürüyordu.

Bizi iktidar dinliyor

Kılıçdaroğlu, CNN Türk canlı yayınında dile getirdiği ‘telefon dinleme’ iddiasını bu kadarla da bırakmadı.

Şöyle devam etti sözlerine:

Telefonlarımızı dinliyorlar zaten. Temel Bey (Karamollaoğlu) de aynı şeyi söyledi. Biz Millet İttifakı olarak Filistin’de yaşanan olaylar üzerine miting yapacaktık. Günü belirledik. Beyefendi (Tayyip Erdoğan) Londra’dan miting yapacağını açıkladı.

Sorduk…

Kim dinliyor sizi? Geçmişte devlet içindeki FETÖ’cü kadroların yasa dışı dinleme yaptığını biliyoruz. Şimdi kim dinliyor?”

Aynı anlayış şimdi bizleri dinliyor. Bu kadar basit. Başka kim olabilir? İktidar zaten. Bunu benim söylememe gerek yok ki. Erdoğan söyledi. “Ey Kılıçdaroğlu, senin nefes alışını biz biliyoruz” dedi. Dinliyoruz diyen o zaten. Benim nefes alışımı niye dinleyecek?

***

Bakalım, Kılıçdaroğlu’nun hem Millet Bahçesi projesi hem de bu başlık üzerinden gündeme taşıdığı telefon dinleme iddialarına iktidar kanadından nasıl bir yanıt gelecek?

İstanbul adayı şimdiden belli

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nun adı Millet Bahçesi olmayan ama Atatürk Havalimanı arazisi için hazırladıklarını söyledikleri projenin altında İstanbul Milletvekili Gülay Yedekçi’nin imzası olduğunu öğrendim.

İçinde ‘salyangoz’ şeklindeki yapıların da yer aldığı yeşil alan projesini, 2019 Mart’ında yapılacak yerel seçimler için hazırlamış CHP.

Ve bir bilgi daha…

CHP’nin İstanbul büyükşehir belediye başkan adayı da şimdiden kesinleşmiş. Kılıçdaroğlu bu ismi henüz açıklamıyor ama belli ki o kişinin de haberi var ve çalışmalara şimdiden başlanmış.

Yazının devamı...

Gündemin gölgesinde kalan iki güzellik

Dördüncü Mardin Bienali’ni pas geçtik.

Pas geçtik derken gidip görmemezlik etmedik ama fırsat bulup üzerine konuşamadık, yazamadık...

Aynı şekilde, 12’ncisi yapılan Dinçer Özer Uluslar arası Vurmalı Çalgılar Festivali’nin tadına varamadık. Anlatamadık doyasıya...

***

Erken seçim elbette en önemli gündem maddesi ülkenin. Bu gerçeği tartışacak değilim.

Ama hafta sonunu fırsat bilip kaçıyorum bugün ağır siyasi gündemin gölgesinden.

Pırıl pırıl, ışıl ışıl, insanın yaşama sevincini canlandıran, geleceğe dair umutlarını artıran iki habere ayırıyorum bugün bu köşeyi.

Mardin bir

başka güzel

Mardin dünyanın en güzel, en etkileyici şehirlerinden biri. Eski Mardin tabii. Tarihi kent kısmı yani...

Bu coğrafyanın kadim medeniyetinin başkentlerinden biri olan Mardin’e bir kadın eli değdi aslında.

O kadının adı Döne Otyam.

Üç yıl önce kaybettiğimiz büyük sanatçı Fikret Otyam’ın kızı Döne Otyam.

Sanatla iç içe geçen bir hayatın olgunluk döneminde, Mardin Bienali için yıllardır nasıl çırpındığının şahidiyim.

Ve bienalin dördüncüsünde başardı Sevgili Döne.

Yıllardır adeta kardeş gibi birlikte çalıştığı Cansın Seyhan ve Mardin’in evladı Hakan Irmak, ortaya çıkan harika tabloda imzası bulunan diğer iki isim. Ve tabii daha onlarca isimsiz gönüllü sanat ve Mardin aşığı insan...

4 Mayıs’ta başlayan bienalin ilk günlerinde Ankara ve İstanbul’dan ek uçak seferleri yapıldı Mardin’e.

Mardin’e giderken ve oradan dönerken, o uçaklarda gördüğüm insanlardır mesela yukarıda bahsettiğim ülke adına ve geleceğe dair umudumu artıran.

Fahri hemşehrilik mi olur, şehrin altın anahtarı mı; bir sokağa adının verilmesi ya da bir heykel veya bir rölyef mi olur bilemem ama Mardin’in Döne Otyam’a bir teşekkür etmesi gerektiğini düşünüyorum.

Çocuklara dokunan adam

Dinçer Özer’den bahsediyorum...

Adını verdiği uluslar arası vurmalı çalgılar festivalinin 12’ncisini de başarıyla gerçekleştirdi geçen hafta.

Özer, Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası’nın (CSO) Vurmalı Sazlar Grup Şefi.

Mesleğine takıntı derecesinde bağlı, idealist bir sanatçı.

Yıllardır tek başına, uğraşıp didiniyor bu festival için.

12’nci yılında artık marka bir organizasyona dönüştürmeyi başardı, Milli Eğitim ve Kültür Bakanlıklarının desteğini de alan festivali.

Türkiye’nin dört bir yanından çocuklar arasından seçilen 150 öğrenci sahne aldı Ankara’da, CSO Konser Salonu’nda. Gala konserinin biletleri satışa çıktığı gün tükendi. Ana okulundan üniversiteye kadar farklı yaş gruplarından öğrenciler, yabancı sanatçılar ve mesleğin önemli isimleriyle aynı sahneyi paylaştı.

Dinçer Özer, o çocuklara bu sene de yepyeni bir dünyanın kapılarını, pencerelerini açtı. Geleceğin perküsyonistleri, çok sesli müzik sanatçıları yaşıyor artık Adıyaman’da, Kastamonu’da, İzmir’de, Van’da ya da Anadolu’nun, Trakya’nın bir başka köşesinde...

O pırıl pırıl çocukların yüzlerindeki heyecanı, ışıl ışıl gözlerini görmeliydiniz.

Aynı Mardin uçağındaki gibi o gözlerdeki ışık da bu ülkenin geleceğini aydınlatıyordu.

Teşekkürler Döne Otyam, teşekkürler Dinçer Özer.

Yazının devamı...

‘İhtiyacımı başka yerden karşılarım’

F-35’lerin Türkiye’ye verilmesiyle ilgili “Benim bir endişem yok” diyen Bakan Çavuşoğlu, aksi durum için ise, “O zaman hukuki süreç doğar. İhtiyacımı alamazsam, mutlaka acil ihtiyacımı yine bir yerden karşılarım” ifadelerini kullandı

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Almanya’nın Solingen kentindeki anma törenlerine katıldıktan sonra Türkiye’ye dönüşte soruları yanıtladı, dış politika gündemine ilişkin açıklamalarda bulundu. Çavuşoğlu, ABD’nin F-35 uçaklarını Türkiye’ye vermemesi yönündeki tartışmalarla ilgili şöyle konuştu: Benim şahsen bir endişem yok. Bu kapsamlı bir anlaşma. İçinde ortak parça üretimi gibi konular da var. Ayrıca Türkiye şu ana kadarki ödemelerini aksatmadan yapmış, bugüne kadar taksitlerimizi ödemişiz. Bu anlaşma S-400 veya başka bir konuya bağlı değil. Bir tarafın ‘Benim canım sıkıldı, oynamıyorum’ diyeceği bir anlaşma da değil. Hukuki yükümlülükleri de var. Kongre’den söylemler geliyor kısıtlamaya yönelik. Şu ana kadar hükümet kanadından böyle bir tavır yok, ‘Vermiyoruz’ diye. O nedenle ben bir endişe görmüyorum. En kötü senaryoyu düşünelim. O zaman hukuki bir süreç doğar. Türkiye hava savunma sisteminde müttefiklerinden alamayınca çaresiz kalmadıysa burada da çaresiz kalmaz. İhtiyacımı alamazsam, mutlaka acil ihtiyacımı yine bir yerden karşılarım.

‘Rusya da olabilir’

Çavuşoğlu Almanya’dan döndükten sonra dün katıldığı televizyon programında da F-35’lerle ilgili şöyle konuştu: F-35’ler zamanında teslim edilecek. Uçağı verdim yazılımı yok diye bir şey yok. Bizim ihtiyacımız varsa başka müttefiklerimizden ya da başka ülkelerden almak için girişimde bulunuruz. Bize en uygun şartlarda hangi ülke teklif ederse onlarla anlaşırız ama ben böyle bir noktaya geleceğimizi zannetmiyorum. Rusya da seçenek olabilir başka bir ülke de seçenek olabilir. NATO üyesi başka bir ülke de olabilir. S-400’ler konusunda ABD’de de kongreden karar çıkmadan önce biz Rusya ile anlaşmayı imzalamıştık. Bırakın ki imzalamadık, bir ülkenin ben istersem başka ülkeden alırsın, istemezsem alamazsın diye dayatması mümkün değil.

Bazı Müslüman ülkeler de var!

Çavuşoğlu dün a Haber’de katıldığı programda, “Dövizdeki dalgalanmanın ardından hangi ülkeler var” sorusuna, “Elbette zamanı geldiği zaman bunları açıklarız. Kredi kuruluşlarına bakın notları nasıl düşürüyorlar? 15 Temmuz darbe girişimi başarısız olduktan sonra Türkiye’yi ekonomi ile nasıl yıkabiliriz çalışmaları başladı. Fakat biz aldığımız tedbirlerle ekonomimizin bu saldırılardan en az hasarla kurtulmasını sağladık. Bu işin içinde ülkeler de var, finans kuruluşları da var, faiz lobisi de var. Ülkeler arasında bazı Müslüman ülkeler de var. Ben burada ülke ismi vermeyeceğim ama genel bir çerçeve çiziyorum” dedi.

İncirlik koz olur mu?

Çavuşoğlu dün katıldığı televizyon programında, ABD’ye 4 Haziran’da yapacağı ziyarette görüşmelerden olumsuz sonuçlar çıkması halinde İncirlik’in Türkiye için bir koz olup olmadığı sorusunun yöneltilmesi üzerine, Türkiye’nin elindeki gücünün sadece İncirlik olmadığını vurguladı. Çavuşoğlu, “Artık ilişkilerden umut kesilir, geri dönülmez bir noktaya gelinirse o zaman elbette Türkiye de elindeki güç ve koz neyse bunu masaya koyar. ABD’nin bizim gibi bir müttefiki kaybetmemesi lazım” dedi.

Trump’ın Erdoğan’a büyük saygısı var

“ABD Başkanı Donald Trump’ın Türkiye’ye karşı büyük bir saygısı ve sevgisi var. Türkiye ile ilişkilerin bozulmasını istemiyor. Sayın Cumhurbaşkanımıza son derece büyük bir saygısı var. Telefon konuşmalarında bu görülüyor. Trump’la tüm görüşmelerde ve telefon konuşmalarında vardım. Gerçekten Trump’ın Türkiye’ye karşı çok büyük bir sevgisi var. Cumhurbaşkanımıza da aynı şekilde var. Şu anda ABD ‘YPG’ye silah vermiyoruz’ diyor, ‘Gel Münbiç’ten beraber atalım’ diyor. Bunlar olursa Cumhurbaşkanımızın hayal kırıklıkları ve tereddütleri de giderilir.”

Merkel’in daveti

Yazının devamı...

Akşener’den iki önemli çıkış

“(...) Erdoğan ikinci tura Sayın İnce’nin kalmasını istiyor çünkü biliyor ki Sayın İnce’nin ikinci turda alacağı oy, biz kendisini desteklesek de Erdoğan’ı geçemiyor. Benim ikinci tura kalmam halinde ise (...) önemli bir farkla Cumhurbaşkanlığını alıyorum.”

Bu iddianın sahibi İYİ Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Adayı Meral Akşener.

***

Akşener, haber sitesi Gazete Duvar’dan Özlem Akarsu Çelik’e verdiği röportajda,

( https://www.gazeteduvar.com.tr/yazarlar/2018/05/28/meral-aksener-ikinci-tura-ince-kalirsa-erdogan-farkla-kazanir-ben-kalirsam-kaybeder/ ) seçimin ikinci tura kalacağı görüşüne dikkat çekici bir boyut ekliyor.

İşte Meral Akşener’in o sözleri:

“Millet İttifakı”nın Meclis çoğunluğunu alacağından hiç kuşkum yok. Anketlere baktığımızda seçimin ikinci tura kalacağı açık. İkinci turda ne olacağı ise Erdoğan’ın karşısına kimin çıkacağıyla yakından ilg ili. O nedenle biz hep seçmene ‘ Erdoğan kimin ikinci tura kalmasını istemez bu soruyu sorun, oyunuzu buna göre verin’ diyoruz. Erdoğan ikinci tura Sayın İnce’nin kalmasını istiyor çünkü biliyor ki Sayın İnce’nin ikinci turda alacağı oy, biz kendisini desteklesek de Erdoğan’ı geçemiyor. Benim ikinci tura kalmam halinde ise Erdoğan’ın tüm hesapları altüst oluyor. Ben AK Parti içerisindeki Erdoğan yorgunlarından da Erdoğan’a oy vermek istemeyip ama CHP adayına da oy verme eğiliminde olmayanların oylarını da dâhil ederek önemli bir farkla Cumhurbaşkanlığını alıyorum. Kamuoyu araştırma şirketlerinin neredeyse tamamı, ikinci tura Sayın İnce kalırsa Erdoğan’ın farkla kazanacağını, ben kaldığımda ise Erdoğan’ın kaybedeceğini görüyor. Kendisi de bunu bildiği için benim üzerimde bir karartma uyguluyor.”

***

Aynı röportajın öne çıkan bir diğer bölümü de şu aşağıdaki soru ve Akşener’in o soruya verdiği yanıt...

Soru: Seçim ikinci tura kalırsa Cumhurbaşkanı Erdoğan ile HDP’nin anlaşacağını öne sürmüştünüz. Bazı HDP’liler de seçimin ikinci tura kalması durumunda Erdoğan’ın size başkan yardımcılığı teklif edeceğini ve sizin de kabul edeceğinizi iddia ediyor. Böyle bir ihtimal var mı? HDP’nin Erdoğan’la anlaşacağı tespitinizi neye dayandırıyorsunuz?

Akşener: Benim bu konuda Sayın Erdoğan gibi ne gizli bir gündemim ne de başka planlarım var. Aksine kamuoyunun da yakından bildiği gibi Erdoğan son 2 buçuk yıldır bizi siyaset sahasının dışına atmak için gerek siyasi gerek yargı üzerinden her türlü engelleme ve baskıyı yaptı. Arkadaşlarımla birlikte yılmadan mücadele ettik. Bu seçim bizim Erdoğan ile rövanşımızdır. Artık senaryolarla yönetilecek zamanı geçtik. Şimdi sadece gerçekler konuşuyor. O gerçekler de diyor ki, Akşener ile Kürt kardeşlerimizin hiçbir sorunu yoktur. Hem Doğu’da hem de Güneydoğu’da bana ve partimize bizi memnun eden bir ilgi var, gönderilen mesajlar var. Siyaseti Erdoğan’ın tasarımına göre konuşmak ve yaşamak dönemi de benim sayemde kapandı.

İnce’nin o vatandaşla telefon görüşmesi

CHP’nin Cumhurbaşkanı Adayı Muharrem İnce’nin bir vatandaştan özür dilemek için yaptığı telefon görüşmesinin video kaydını izledim dün.

Olay şu...

İnce İzmir Çiğli’de miting için sahneye çıkıyor. Bir vatandaş sahneye fırlıyor ve Muharrem İnce ile ‘selfie’ çekiyor. İnce bu ‘özçekim’in ardından dönüp sahnenin diğer tarafına ilerlerken, korumalar özellikle de biri - o vatandaşı iterek, adeta fırlatıp atıyor sahneden aşağı.

Bu olayın görüntüleri medyaya yansıyınca İnce dün o kişiyi buldurdu ve telefonda kendisinden özür diledi.

Özür dilemek önemli bir erdem. İnce’nin yaptığı kesinlikle doğru. Sadece bu da değil. Özür dilerken, “Benim yanımda çalışanların da sorumluluğu bana aittir” demesi de ayrıca takdire şayan.

Bu noktada, İnce’ye naçizane bir önerim var.

Konu ve içerikten bağımsız olarak; kamuoyu ile paylaşacağı konuşmaları, telefonun hoparlörünü açıp sesi dışarı vererek yapması daha sağlıklı olacaktır.

Böylece, karşı tarafın sözleri de duyulabilecek ve İnce’nin konuştuğu kişinin söylediklerini tekrarlayarak kayda geçirmesine gerek kalmayacaktır.

Bir habercinin mesleki - teknik kaygıyla düştüğü bir not olarak dikkate alınması ricasıyla...

Yazının devamı...

‘AK Parti tek başına çoğunluğa sahip olacak’

Yeni sistemde güçlü parlamentonun zorunluluğuna dikkat çeken Bakan Kurtulmuş, AK Parti listesinin de bu yönde hazırlandığını anlattı. Kurtulmuş, “AK Parti’nin tek başına hiç tereddütsüz bir çoğunluk sağlayacağı kanaatindeyim. Bu hakikaten Türkiye’nin en önemli seçimi” dedi

Kültür ve Turizm Bakanı Numan Kurtulmuş, gazetelerin Ankara temsilcileriyle önceki akşam iftarda bir araya geldi. Kurtulmuş, seçim süreci, ekonomideki gelişmeler, FETÖ ve dış politika üzerine soruları yanıtladı.

Milletvekili listesinde olduğunuzu biliyor muydunuz, önden bir görüşme yaptınız mı?

“Hiçbir şekilde hiçbir görüşme yapmadık. Bizden Sayın Başbakan dahil bütün Bakanlar Kurulu üyelerinin başvurularının uygun olacağı istendiği için başvurularımızı yaptık. Yoksa bizim siyasi hedefimiz; bir yere başvuru yapıp ya ben şu pozisyonu istiyorum ya da başvuru yapmayıp ben başka bir pozisyon istiyorum demeye uygun değildir, sonuçta siyaset bir ekip işidir ve ekibin lideri olan da ekipteki insanlardan nasıl, ne şekilde istifade edeceğine karar verir, bundan daha doğal bir yol olmaz.”

Parlamentonun önemi

Bakanların listede liste başı olarak yer alması bakanlara, piyasalara hem de işte kamuoyuna bir mesajı var mı? Bu mesaj nedir? Yani önce seçimi kazanın, sonra kabine konuşulur mudur ya da başka bir şey midir?

“Şimdi AK Parti kadroları bakımından kim milletvekili olacak, kim bakan olacak gibi bir niteliksel ve niceliksel bir kısıtlama olmadığını biliyoruz. Her pozisyon için birden fazla adayın olduğu bir siyasi hareketten bahsediyoruz. Aslında listelerin bu şekilde ortaya konulmasının önemli sonuçlarından birisi de; biz demiyor muyduk baştan beri, yani cumhurbaşkanlığı sistemi daha etkin, daha hızlı bir yönetim sistemini ortaya koyacak. Ama parlamento da siyasetin merkezi olarak, yasamanın merkezi olarak kendi fonksiyonunu daha etkili bir şekilde görecek. Şimdi çok daha nasıl etkili bir yürütmeden bahsediyorsak, çok daha etkili ve güçlü bir parlamento olacak, onu gösteriyor. Bu sistem içerisinde bir sürü yeni düzenlemelere de ihtiyaç olacak, bunları yapacak olan da parlamentodur.”

Güçlü parlamentodan kastınız, AK Parti’nin siyasal ve sayısal çoğunluğa sahip olduğu parlamento mu?

“Zaten AK Parti büyük bir sayısal çoğunluğa sahip olacak. Siyaseten de parlamentonun güçlü olması lazım, yani bunu temin edecek; o anlamda söylüyorum. Şimdi biraz daha açayım söylediklerimi; Amerika’da bir tane parti binası görmedim. Denir ki ABD’de başkanların partiyle ilgisi partinin başkan adayı olmasıdır. Türkiye öyle bir yer değil, bütün siyasi partilerin iyi-kötü bir siyasi geleneği var, toplumda tekabül ettikleri bir siyasal anlayış var. Bir anda bütün bunların hepsinin bırakılıp sanki hiç parti geçmişi yokmuş gibi bu ülkenin sadece cumhurbaşkanı adayları üzerinden bir seçim kampanyası ve siyasal süreç yürütülmesinin mümkün olmadığının altını çizmek istiyorum. Türkiye’de bu kadar güçlü siyasi gelenekler varken bunun çok doğal yansıması da güçlü bir parlamento olmak zorundadır. Bizim bu anlamda AK Parti listeleri de bir yerde bunu ortaya koymuş oldu.”

Çoğunluktan kastınız Cumhur İttifakı’nın toplamdaki sayısının yüksek olması şeklinde mi, yoksa AK Parti’nin 300+1 alması mı?

“Ben AK Parti’nin tek başın hiç tereddütsüz bir çoğunluk sağlayacağı kanaatindeyim. Bu seçim hakikaten Türkiye’nin en önemli seçimi. Yeni bir model, yeni bir sistem kuruldu, karar verildi, ama bu sistemin nasıl şekilleneceğini önümüzdeki dönemde göreceğiz, bunun için önemli. Seçim kampanyasının etkisi toplam oylarda yüzde 5 derler bütün partiler için, burada bu farklı, burada kampanya çok etkileyecek.”

Oy oranı olarak mesela cumhurbaşkanlığı seçiminde ilk turda geçecek bir oy oranı geliyor mu anketlerde? Meclis’te de MHP’nin ne kadar, sizin ne kadar; yani onlar var mı?..

“Ben hayatım boyunca hiç rakam söylemem, sadece bilgilenmek için kamuoyu araştırmalarına bakarım ve çok şükür şimdiye kadar çok yanıldığımı da görmedim. Şunu söyleyeyim:

İnşallah birinci turda her iki tarafta da AK Parti bakımından iktidar olacak bir çoğunluk olacaktır, yani hem Cumhurbaşkanlığı seçiminde birinci turda geçeceğiz, birinci turda da AK Parti çoğunluğu sağlayacaktır.”

Yazının devamı...

‘Güçlü Meclis için tarihi liste’

AK Parti’nin İstanbul 1. Bölge 1. Sıra adayı olan Bakan Berat Albayrak, “AK Parti güçlü bir başkan adayı yanında güçlü bir Meclis için de tarihi bir liste ortaya koydu” dedi. Albayrak güven, istikrar, yerli ve millilik konularının seçimde belirleyici olacağını ifade etti

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Berat Albayrak, AK Parti’nin milletvekili aday listelerinde İstanbul 1. Bölge’den 1. Sıra’da yer aldı. Albayrak, gazetecilerin Ankara temsilcilerine listeleri ve seçim sürecini değerlendirirken, seçime çok güçlü hazırlandıklarını vurguladı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın başkan adaylığının yanında güçlü bir Meclis tablosu oluşması için tarihi bir liste hazırlandığını ifade eden Albayrak, listedeki yeriyle ilgili “Büyük vebal ve sorumluluk” dedi. “Belirleyici unsur, Türkiye’de 16 yıldır olduğu gibi güven ve istikrar. Son yıllarda bunun yanına yerli ve milli duruş da eklendi. Yani Türkiye’nin son 3 yılda yaşadıkları travmatik tecrübeler, olağan tarihinde yaşamadığı bu tecrübeler yerli ve milli duruş söylemini de ortaya çıkardı” diyen Albayrak, bu duruşu en doğru sergileyenin AK Parti olduğunu dile getirdi. Albayrak, “Milli kelimesinden alerjisi olan siyasi gruplar bile milli kelimesini kullanmaya başladılar” dedi. Albayrak özetle şunları söyledi:

‘En güçlü listeler’

“Bir kez daha ortaya çıktı ki Türkiye’nin ana partisi, amiral partisi AK Parti, Türk siyasetinin girdiği bu yeni dönemde en güçlü listeleri ortaya koyan tek parti oldu. ‘Parlamenter sistem bitiyor’, ‘Türkiye’de siyaset bitiyor’ sözlerinin tam tersine AK Parti güçlü bir başkan adayı yanında güçlü bir Meclis için de tarihi bir liste ortaya koydu. Bunun tabii iki tane önemli noktası var. Birincisi şu: AK Parti’nin hem yürütme icraat hem de yasama olarak ne kadar etkin bir strateji güdeceğinin açık bir resmi. Listede Bakanlar Kurulu, Başbakan dahil herkes var. Bu şu demek: AK Parti 24 Haziran için en güçlü şekilde hazırlanıyor.”

60-70 kadın vekil

“Ama bir başka boyutu da var, ben o tarafının çok daha önemli olduğunu düşünüyorum. Kadın temsili açısından, 126 kadın adayın, en az 60’ı 70’i seçilecek yerlerde. En yakın muhalefet partisi işte CHP diyorlar, herhalde 20’yi bile bulmaz. Gençlere bakıyorsunuz, 25 yaş altı 57 aday var. Genel Başkanımız bu stratejik vizyonla ilklerin partisi olduğumuzu ortaya koydu. Böyle bir listede olmak bir şeref. İstanbul birinci bölge, birinci sıraya konulmak bizim için çok büyük vebal ve sorumluluk. AK Parti bulunduğu, girdiği her yarışta ve platformda en iddialı şekilde hazırlanır. Nasıl başkanlık noktasında Türkiye’de Cumhurbaşkanımız ne kadar iddialı ve güçlü bir adaysa, genel seçimler için de, aday listeleri ne kadar güçlü bir parlamento hedeflendiğinin göstergesi. AK Parti şeksiz şüphesiz, en ufak tereddütsüz, en güçlü şekliyle tıkır tıkır hedeflerine yürüyor.”

‘Sürpriz olmadı’

“(‘Adaylık sürpriz oldu mu( sorusu üzerine) Benim gördüğüm resim, performans çok önemli arz ediyor bu seçime giderken; bir. İkincisi; sürpriz olmadı, tam tersine güçlü bir liste bekliyordum ve güçlü bir liste buldum. Üçüncüsü, AK Parti’de görev talep edilmez, AK Parti’de görev tebliğ edilir ve tebliğ edilen görev sonuna kadar en iyi ve en başarılı şekilde bırakana kadar bu mücadele ortaya konur.”

‘İstanbul eşittir Türkiye’

“İstanbul eşittir Türkiye olarak bakan bir partiyiz, çünkü bu hareketin doğuşu İstanbul’daki dönüşümle başlayan bir hareket. Ve Cumhurbaşkanımızın belediye başkanlığı döneminden doğan ve çeyrek asır olacak artık, İstanbul’daki öncü ve vizyoner başarı hikayesiyle bu partiyi de taşıyıp bir noktaya getirdi. İstanbul, Türkiye’nin yüzde 20’si neredeyse; yüzde 16, 18, 20’ye yakın oy olarak da, nüfus olarak da, ekonomi olarak da, İstanbul’u göz ardı etmeniz mümkün değil. Tabii ki İstanbul’da her zaman çıta ve hedef daha yukarısı. Cumhurbaşkanımızın adaylıkları döneminde her zaman İstanbul’dan aday oldu. Dolayısıyla İstanbul’u hiçbir zaman göz ardı etmedi. Bu seçimde Cumhurbaşkanımızın adaylığı artık yok, dolayısıyla bu çerçevede de kabineden mümkün olduğunca listeler hazırlanırken bu denge gözetilmiştir. Yaklaşık 5-6 tane bakanımız var, grup başkanvekillerimiz var, vekillerimiz var, siyaseten çok kritik ve önemli arkadaşlar var bütün demografiyi yansıtacak yoğunlukta. Dolayısıyla bu çerçevede tabii ki hedef daha önce aldığımız oy sayısının yukarısına çıkarmak.”

‘Açık ara öndeyiz’

“Türkiye kamuoyunda konuşulan anketler noktasında bakıldığında gerek cumhurbaşkanlığı seçimleri, gerek genel seçimler noktasında bakıldığında AK Parti açık ara önde gidiyor, AK Parti’nin adayı açık ara önde gidiyor. Ama bu anketlerin hiçbirisi AK Parti için belirleyici bir unsur değil. Bu olmadığı içindir ki zaten sizler de piyasada konuşulan, televizyonlarda, gazetelerde yayınlanan anketleri görüyorsun. Benim şahsi kanaatim seçim ikinci tura kalmaz, birinci turda cumhurbaşkanımız seçilir. Biraz gözümüzde büyütüyoruz bazı şeyleri herhalde. Ola ki ikinci tura kaldı, Cumhurbaşkanımız karşısında kim olursa olsun emin olun birinci turdakinden çok daha fazla bir oyla ikinci turda seçilir.”

Ayrı oy atma tartışması yok

Bakan Albayrak, ‘Cumhurbaşkanına ve partiye ayrı oy atılabilir’ yönünde kamuoyunda zaman zaman ortaya atılan iddiayla ilgili soru üzerine şunları söyledi: “AK Parti’de böyle bir tartışma yok, ben seçmende de olduğunu düşünmüyorum. Bu söylem, siyaseten gündemi farklı şekilde manipüle etmeye yönelik, işte küçük, minik, ufacık partilerin gündem oluşturup büyükten ne kadar oy çalarım mantığıyla suni gündem özelinde oluşturmaya çalıştığı bir söylem. AK Parti her seçime, her yarışa maksimum oyu almak, en üst düzeyde başarılı bir şekilde neticelendirmek için girer. AK Parti gündemini rakibine göre değil, kendi belirler, hedeflerini kendi koyar. Muhalefetteki partilere bakıyorsak, muhalefette görünen bir tane parti var, o da zaten görüyorsunuz işte aday listelerinden sonra nasıl bir hikaye ortaya koyacak? Adayları var, adaylarını desteklemiyorlar, adayları partiden kopmuş falan... Açıkçası ben muhalefetin listesini değerlendirmenin AK Parti için zül olacağını düşünüyorum. Dediğim gibi biz kendi istikametimize bakıyoruz, ama uzaktan bir vatandaş olarak baktığımda hakikaten içler acısı.”

Yazının devamı...

© Copyright 2024

Gazete Vatan Gazetecilik ve Matbaacılık A.Ş.