‘Masa da masaymış ha!‘
.
Milli Eğitim Bakanlığı için yeni bir sınav kapıda... Milli Eğitim’in kitaplarını basan yayınevleri de, en az veliler ve velilerin şikâyetleri ardından oluşturulan ‘yetkin’ komisyonlar kadar sansürcü çıktı! Kitap okunmayan bir ülkede veliler, tuhaf komisyonlar ve okullardaki ders kitaplarını basan yayınevleri harıl harıl kitap karşıtı bir debelenmenin içinde kendilerinden geçmiş durumda başmüfettiş ruhuyla çalışıyor. Söz konusu yayınevi, kitapta Edip Cansever’in şiirini ‘yok yok burası olmamış’ diye sansürlemiş! Dizelerse şunlar: ‘Bir bira içmek istiyordu kaç gündür; Masaya biranın dökülüşünü koydu.’ Bu dizelerin yerine üç nokta konulmuş.
İşin aslı, şiirin bütününde ‘bira’ içilmiyor bile! Satırlara birlikte bakalım:
Anlaşılan yayınevindeki yetkililer şiirde geçen biranın bu satırları okuyan genç beyinleri baştan çıkaracağını düşünüyor! Aslında yayınevi yanlış bir seçim yapmış! Biradan önce ‘uzandı masaya sonsuzu koydu’ cümlesini cımbızlamalıymış asıl. Öyle ya sonsuzluk çok tehlikeli bir sözcüktür. Ya bunları okuyan genç beyinler sonsuzluğun gerçekte ne olduğunu kendi hayallerince merak ederlerse ne olacak? Al başına dert!
Aslında yayınevindekiler sonsuzlukla yetinmeyip ‘Uykusunu koydu uyanıklığını koydu’ satırını da üç noktayla kesmeliymişler. Maazallah, ya bunları okuyan genç beyinler uykuyla uyanmak arasındaki denklemi sorgulamaya başlarlarsa ne olur! Ya uyanmanın hakikatine varırlarsa? Ya yaşadıklarını, yaşanacaklarını sorgulamaya başlarlarsa? Ya milleti uyutmanın vasatlığını keşfeder ve bunun bir topluma yapılabilecek en büyük kötülük olduğunu anlarlarsa ne olur? Ya da en kötüsü uyumamaya ve direnmeye karar verirlerse?
Bence yayınevindekiler bununla da yetinmeyip ‘masaya tokluğunu açlığını koydu’ satırını da ortadan kaldırmalıymışlar. Tokluk ve açlık gibi bu ülkenin en temel sorununu fark etmek, bir genç için ne büyük bir farkındalıktır! Sonra her şeyi unutup ülkesindeki tokların ‘tokluk’ gerekçelerine, ‘açların’ ise açlık nedenlerine bakmaya başlarsa ne olur bu gençliğin hâli?
Ama yetmez! Aslında yayınevi ‘pencere yanındaydı, gökyüzü yanında’ cümlesini de çıkartmalıymış. Doğrusu burada da cezaevlerine yönelik bir kışkırtma olmadığından emin olabilir miyiz?
Sonra ‘üç kere üç dokuz ederdi’ ne demek efendim? Sakın burada da gizli bir şifre söz konusu olmasın? Dahası da var. Şiirin tamamı tuhaf özlemlerle dolu. Bir okuyun bana hak vereceksiniz. Aslında şiirin başlığı da aynı tehlikeyi içeriyor. Ne demek masa da masaymış ha! Buradaki adam başa mı gelmek istiyor nedir?
Doğrudur, şiir ve edebiyat baştan çıkarır insanı ama sanıldığı biçimde değil! Milli Eğitim Bakanlığı’nın bu konuda kadrolarına hatırlatması gerekenlerden biri budur. Diğeri ise her kafadan çıkan sesle çoğulculuğun sağlanamayacağı, bunun demokrasiyle yakından uzaktan hiçbir ilişkisinin olmadığıdır.