Büyük resim
.
Bazen bütün değerlerin birbirinin içine girdiğini hissedersiniz. Zaman öyle bir zaman.
Uludere’de olup bitenlerden sonra TBMM İnsan Hakları İzleme Komisyonu, Heron görüntülerini izledi. Komisyondaki BDP’li ve CHP’li milletvekillerinden bazıları yaşananların son derece net olduğunu, Heron görüntülerinin hemen her şeyi anlattığını söylüyorlar. Milletvekilleri köylülerin çıplak gözle bile çok net görüldüğünü ve göz göre göre öldürüldüklerini belirtiyor. AKP’li komisyon başkanı ise bu görüntülerin yeterli olmadığını, büyük resmi görmek gerektiğini vurguluyor.
İşin aslı, Türkiye ne zamandır bu büyük resmi görememenin sancısını çekiyor. Ancak büyük resim, bazılarının umduğu gibi parçaları bir araya getirilerek oluşturulabilecek bir resim değil artık. Şizofrenik bir algı atlaması içersinde savrulup duruyoruz. Büyük resmi görmeyi bir yana bırakalım, elinize hasbelkader tutuşturulmuş parçanın bile bir süre sonra tarumar olmayacağından emin olamıyorsunuz. Bu arada sözcükler, sözcüklerin yarattığı çağrışımlar, kendi karşıtlarıyla ifade edilir hale geliyor: “Özgürlük diyorsam tutsaklık, barış diyorsam savaş, düzen diyorsam kargaşa demek istiyorum be kardeşim, neden anlamıyorsun!”
Büyük resim. Var mı böyle bir resim?
Hukuk alıp başını gitmiş durumda, MİT kargaşası akıl almaz boyutlarda. Bu arada masum insanların (pardon onlar her türlü muameleyi hak eden kaçakçılardı değil mi?) üzerine yığılan bombalara yapbozun bir parçası gibi bakmamız isteniyor bizlerden ve deniliyor ki “halkımız, bize inananlar, sizi tenzih ederiz ki büyük resmi görmeniz gerekiyor, işler bildiğiniz gibi değil!”
Buradaki vicdan boyutundan vazgeçtim (ki aslında vazgeçemiyorum ve vazgeçmeyeceğim), onca insanın katledilmesinin büyük resimdeki anlamı ve karşılığı nedir? “Büyük resim” diye diye aslında herkesin kendi kafasında hayali bir resim yaratmak ve sonra bu resmin gerçekliğine insanları inandırmak mıdır hedeflenen? Büyük resim bu mudur, yoksa? Ya da “uzun ve meşakkatli” Meclis taramalarından sonra yetkililerin hassas mikrofonların önünde yaptıkları, ne şiş yansın ne kebap açıklamaları mı: “Kazayla oldu!”
Komisyona, komisyonun vicdanına, özellikle verilerle konuşmayı tercih ettiğini belirten ve şu an basına açıklama yapmayan AKP’li milletvekillerine buradan sormak isterim: Uludere’nin, şu haliyle göründüğü biçimiyle “Dersimvari” silueti, bu resmin neresine saklanacak? İsterseniz dünyadaki her savrulma için oluşturulabilecek ve bir tabloya eklemlenebilecek bir “ton”, “gölge” ya da “fırça darbesi” mevcuttur ya, o hesap... Siz de öyle mi yapacaksınız? “Gerekliydi” gibisinden resmi açıklamalarda mı bulunacaksınız? Diyelim veriler toplandı ve en iyimser tahminle ortaya çıktı ki bir istihbarat hatasıydı olup bitenler (ki bu çağda pek de kabul edilecek bir şey değildir ya hadi neyse) bunun için bile sarf edilecek sözcükleri insani boyutta yeniden düşünmek gerekmez mi? Mesela bir özür, bir af dileme? Bir ışık? Bir ışık. Ki kısa bir süreliğine olsa da demokrasiyle yönetilen bir ülke tuvalinde yer aldığımızı düşleyelim!