'Elleşme hayatım, tapeleri okuyorum!'
.
Huffington Post demiş ki, ‘Gazetecilerle olmaz! Eğer biraz hoşlanıyorsanız, hemen kaçın, kurtulun...' Sebeplerini de sıralamış: Sosyal medya bağımlılığı, dilinizi düzeltme çabaları, aşırı ego vs… Kalemi Türkiye’ye, Türk medyasına çevirirsek, bizdeki durum nedir? İşte bir gazetecinin sevgiline söylemesi ‘çok muhtemel’ 11 dayanılmaz cümle…
1-‘Hayatım, gazeteyi aç, manşettesin!’
Eğer işini seven bir gazeteciye denk geldiyseniz sıkıntı büyük. Misal, gazeteci sevgilinize nasıl dolandırıldığınızı anlatamazsınız. Hele ki, dolandırıldığınız yöntem orijinal ise… Sonra sabah bir uyanırsınız, gözünüze siyah bir bant çekilmiş, sürmanşettesiniz!
2-‘Nasıl yani, bu haberi okumadın mı?’
Bu baskı bitmez, tükenmez. Ülke gündeminden her akşam sınavdasınız. Ömrünüz akşama aşağılanmamak için haber sitelerini kan ter içinde okumakla geçmesin. Her daim ‘apolitik’ ilan edilme tehlikesiyle karşı karşıyasınız.
3-‘Şunları herkesten önce okumam lazım, oynaşmaya vaktim yok’
Siz de insansınız, siz de sevişmek istiyorsunuz. Ama cinsel hayatınızın kaderi Youtube’a düşecek ses kaydının saatine bağlı… Gece 12’de düştüyse, dönün poponuzu, uyuyun. Hiç uğraşmayın. Onun o geceki orgazmı o tapeler; size yer yok arzular dünyasında…
4-‘Hayatım beni RT’ler misin?’
Tapeleri okumakla bitti mi sanıyorsunuz? Dinlemeleri, okumaları bitirdikten sonra sıra geldi en orijinal tweet’i atmaya… Seks yapamadığınız yetmezmiş gibi, bir dirsek yersiniz uykunun ortasında: “Hayatım şunu bir RT’le, bir de FAV’la… Bu arada sen benim haberimi Facebook’tan paylaştın mı?” Paylaşmadıysanız, bittiniz. Ayrıldıktan sonra fark edersiniz ki, bütün sayfanız onun haberleriyle, tweet’leriyle doludur.
5-‘Bu işin cılkı çıktı artık; bir şey yapmalıyım’
Köpek gibi aşıktırlar işlerine ama ancak sarhoş olunca itiraf ederler. Hep bir şikâyet, hep bir veryansın... Bu aralar sansüre çok bozuktur; siz sormasanız da o saatlerce kendini kanıtlamak ister... Deli olursunuz, “Seviyorsun işte! Ne ağlıyorsun zırıl zırıl?” diye suratına haykırmak istersiniz, yapamazsınız! Bazısı da aşık filan değildir, baya baya tembeldir. Yazmaktan çok, konuşmayı severler. O bilgisayarın başına geçmek, saatler alabilir. Zaman aldıkça gerilir, gerildikçe sizi de gerer!
6-‘Şerefsizin tekidir ama iyi çocuktur!’
Doğal ortamında, yani gazetecilerleyken incelediğinizde durum çok daha vahim bir hal alır. Büyük iki yüzlüdürler. Tam şu anda can ciğer rakı-balık yaptığı meslektaşına evde demediğini bırakmamıştır.
7-‘Sen benim kim olduğumu biliyor musun?’
Zaten siz onun bu sorusunun cevabını bilseydiniz, koşarak kaçardınız. Geciken garson, soğuk gelen yemek, kazıklayan taksi, ilgisiz doktor; her durumda ‘Yalnız ben gazeteciyim, rezil ederim seni!’ cümlesini namluda tutarlar. Siz de her seferinde ‘Off! Yine rezil olacağız!’ korkusuyla yaşarsınız.
8-‘Valla hiç param kalmadı!’
Eğer dergide, hafta sonu ekinde, magazinde veya ekonomi servisinde çalışıyorsa, sizi bir ‘yanılsama’ bekliyor. En iyi restoranlarda, en lüks otellerde çekilmiş Instagram fotoğraflarına aldanmayın. Hepsi bedava, hepsi ‘şirketten’… Ay sonunu getiremezler, birikim yapmazlar, keyifli bir rakı sofrasına maaşın yarısını bırakabilirler…
9-‘Bu ne gerzekçe bir bakış açısı?’
Sevmezler, hiçbir lafınızı, tezinizi sevmezler. Onlar hep daha iyi düşünürler, en iyi çözümü önerseniz de reddederler. ‘Hayatım bence haberinde şuna da değinmeliydin’ mi dediniz mesela; gecenin köründe kapıda bulabilirsiniz kendinizi…
10-‘Ben bir hafta filan yokum!’
Anında toz olurlar. Sormadan, etmeden… Hemen sıkılırlar o evden, o ilişkiden, o muhabbetten. ‘Yeni’ye her daim aç haldedirler. Sizden kaçmasalar da, bir şekilde ‘kendilerine kaçmak’ isterler. Aile evine gidip, 1 hafta yazıya gömülebilirler. Mesela sinemaya tek başına gitmek de isteyebilirler.
11-‘Nasıl tanımazsın o editörü?’
Falanca gazetenin editörünün dedikodusunu sizinle yapmak isterler. Sanki bahsettiği Rihanna’ymış gibi tanımazsanız da azarı yersiniz. Varsa, yoksa onlar!
Doğrudur arkadaşlar; gazeteciyle olmaz. Uzaklaşın bizden, kaçın, koşun!