Türkiye Soçi’den ne çıkaracak?
.
Bugün Soçi’deki zirvede Türkiye, Rusya, İran ve görünen o ki Esad rejiminin siyasi sürecin hızlanmasına yönelik adımlar atacağı anlaşılıyor. Dün Rusya Devlet Başkanı Putin ve Esad’ın bir araya gelerek verdiği mesaj bölgenin muhataplarına, özellikle de Türkiye ve İran’a ciddi göndermeler içeriyor.
Nitekim Putin’in Esad’a bakarak “Sizinle siyasi sürecin oluşturulması prensiplerini görüşmek istedim” sözleri ve Esad’ın da siyasi sürecin ilerletilmesine Rusya’nın destek vereceğini aktarması dikkat çekiciydi. Esad bu görüşmede “herkesle diyalog kurmaya hazırım” derken Türkiye’ye de çağrıda bulunuyordu.
Bununla ilgili sayılabilecek bir adım da Türkiye’den geliyordu. Moskova’dan kalkan bir Rus askeri uçağı Türkiye hava sahasından geçerek Suriye’deki Hmeymim Hava Üssüne iniş yapıyordu. Yani Rusya askeri uçaklarına hava sahasını kapatan Türkiye 4 yıl sonra bu yasağı kaldırıyordu.
Dolayısıyla Türkiye ile Esad arasında doğrudan olmasa da Suriye alanındaki ilişkisel bağlam üzerinden temasa geçtiği söylenebilir. Bunun Türkiye açısından zamanlaması, yerindeliği ve neticeleri ayrı bir tartışma konusu olmakla birlikte ABD-Rusya bloğunda meydana getireceği kırılmalar ve vekalet görevi üstlenen terör örgütlerinin akıbeti düşünüldüğünde oldukça önemlidir.
Başta DEAŞ-YPG diyalektiği, sınır güvenliğinin sağlanması ve Afrin’e yönelik bir operasyon için Türkiye ve Esad arasındaki bu yönelimin ilerleyişi hayati bir nitelik kazanıyor. Daha geçenlerde BBC’nin yayınladığı DEAŞ’ın Rakka’dan YPG ve dolayısıyla ABD tarafından tahliye edildiği görüntüler sıradan bir olay değil. Bu görüntülere ilişkin pek çok iddianın geçmişte dayanakları bulunuyor. Zira DEAŞ’ın 2014 yılından itibaren Suriye ve Irak’taki ilerleyişinde cevap bulmamış kimi sorular büyük resmi daha iyi anlamamızı sağlıyor.
Hatırlanacak olursa o dönem Rusya/Esad cephesi DEAŞ’a koridor açtığı ve teröristleri rejimin üzerine gönderdiği konusunda ABD’yi suçluyordu. ABD ise DEAŞ’la mücadele etmediği gerekçesiyle Rusya’yı… Irak’ta da benzer bir durum vardı. Yerel askeri kaynaklar defalarca ABD’nin DEAŞ’a havadan destek sağladığını ileri sürüyordu.
Çok açık ki dünyanın yok etmek için üzerine yürüdüğü terör örgütü DEAŞ belirli bir düzeyde araçsallık görüyordu. Böylelikle bölge dengelerindeki ikincil düzey hedefler için kullanıldığı yönünde bir algı yükseliyordu. Sadece ABD ya da Rusya değil gayrimeşru referandum sonrası Kerkük’ten çekilen peşmergenin çekilirken elinde bulunan DEAŞ’lılar ı serbest bırakması da buna örnek verilebilir.
Aslında şaşırtıcı değil. Dünyada terör ve terör örgütlerinin araçsallığı her coğrafyanın ortak problemi. Dün kendisi için bir eylemi terör eylemi sayan bir ülke aynı eylem başka bir ülkede meydana geldiğinde “özgürlük”, “insan hakları” kavramlarına sığınabiliyor. Bunu anlamak için uzağa gitmeye de gerek yok. Yanı başımızda “kanton” adını verdikleri topraklara demir atan PYD-YPG yapılanmasının binlerce insanın katili olan PKK ile aynı şey olduğunu düşünmek yeterli. İşte küresel sermayenin değişimi ve yeni ulus devlet kurgusunun oyun alanı burada beliriyor.
Bir terör örgütünü başka bir terör örgütü ile yok etmek ya da bir ülkeyi tanzim etmek için terör örgütlerini havuç/sopa ikilemine sürüklemek. İşte YPG, DEAŞ ve PKK’nın ortaklaştığı nihai yer de burası...