Nasıl bir seçim sistemine gidiyoruz?
.
MHP Genel Başkanı Bahçeli’nin %10’luk ülke barajına yönelik çıkışı, ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın gazetecilere yaptığı “seçim ittifakını konuşabiliriz” açıklaması ile Türkiye yeni bir iç siyaset yapılanmasına yöneliyor. Cumhurbaşkanı sistemiyle değişim göstermekte olan seçmen davranışları yeni yapılanmada tahminlerin dışında siyasi neticeler meydana getirebilir.
Hem de 2018 sonunda!
Bu yönelimde kimin kime kazançlı çıkacağından öte ülkede demokrasi ve çoğulculuk adına hangi adımlar atılmalıdır sorusuna cevap aramak gerekiyor.
Bir de öyle bir mesele var ki...
Milletvekilleri nasıl seçiliyor? Ya da TBMM’nin niteliği nasıl artırılabilir?
Bu çerçevede seçim ittifaklarına yol açacak düzenleme, barajın düşürülmesi ve nisbi temsil sisteminde değişikliğe gidilmesi ihtimalleri Türkiye açısından bir avantaja dönüştürülebilir. Elbette bunun için sağlıklı bir inceleme ve tartışma ikliminin oluşması esastır.
Doğrusu giderek tek sesliliğin hakim olduğu kitlesel iletişim sahasında bu iklimi tesis etmek hayli güç gözüküyor.
Yine de biz bunun gerçekleşiyor olduğu ön kabulü ile meseleye katkı sağlayama çalışalım. Türkiye’de 1946-196 0 arasında Liste Usulü Çoğunluk, 1960 sonrasında Nispi Temsil Sistemi uygulanmıştır. %10’luk ülke barajı ise 12 Eylül sonrasında getirilen bir yöntemdir. 199 5’den bu yana d’Hondt sistemi %10 ülke barajı ile bir likte uygulanmaktadır.
Şimdi Cumhurbaşkanlığı sistemi ile yürütmenin oluşumunda istikrar sağlanacağı ve artık temsilde adalete ağırlık verilmesi düşüncesi haklı olsa da AKP’nin buna bir çırpıda “evet” diyeceği şüphelidir. Zira bu sistemde vatandaşın yürütme ve yasama arasında denge kurabilmesi mümkün olduğundan 2019’da hem Cumhurbaşkanlığı hem de parlamento oylamasında benzer bir netice elde edilmek isteniyor.
Öyle ki Sayın Erdoğan’ın açıklamasında barajın düşürülmesinden ziyade aynı kalacağı yönünde düşünsel bir alan daha güçlüdür. Çünkü %10’luk sistem (ittifaklar usulünde) barajı aşamayacağı tahmin edilen ve birinci/ikinci tercihinden birisi AKP olan seçmenleri neredeyse tamamen AKP bloğuna kaydırabilir. Oysa baraj düşerse, örneğin %5 olursa Saadet Partisi gibi bir çok muhalefet partisi ikinci tur için pazarlık gücü kazanacağından seçim ittifakları geniş yelpazeli yasama ve yürütmeyle neticelenebilir.
Belki de burada odaklanmamız gereken seçim ittifaklarının yasalaşmaya hazırlandığı bir süreçte %50+1 gerekliliğine uygun bir seçim sistemi kurgulamak. Öne çıkan nihai zemin ise iki turlu dar bölge ya da daraltılmış bölge sistemi olabilir.
600 milletvekilinin dar ya da daraltılmış bölgelere göre yeniden dağıtılmasına literatürde garrymandering deniliyor. Mesela Yozgat’ın 4 milletvekilinden birinin Boğazlıyan, Şefaatli, Yenifakılı ve Yerköy ilçelerinde bir diğerinin Çekerek, Kadışehri ve Sorgun’da oy kullanan seçmenlere tek bir aday için oy kullanma imkanı sunması…Dar bölge sisteminde alt ve üst sınır iyi belirlenirse halihazırdaki dağılıma göre sapma lar azaltılabilir. Bu işlemin iktidar eliyle gerçekleştirilmesi muhalefet için olumsuz neticeler meydana getirebiliyor. (1)Hiçbir bölgenin en az seçmen sayısına sahip bölgenin altında kalmaması (2)Her bölgenin il idari sınırları içinde olması (3)Birleştirilen merkezlerin mutlaka sınırdaş olması dikkat edilecek hususlar.
Fakat bu sistemin kurgulanmasında olmazsa olmaz ölçütler çoğulculuk ve şeffaflıktır. Bu şekilde hem mevut sistemdeki sorunlar azaltılabilir hem de Cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimleri arasında bir ilişkisel bağlam kurulabilir.