Deli Petro Ne Yapmak İsterdi?
.
Bugün Suriye ve Irak başta olmak üzere coğrafyamızı çevreleyen Ortadoğu kuşağında yaşanan gelişmeler salt günümüz askeri/diplomasi sorgulamasıyla açıklanamaz. Zira Türkiye’nin çevrelendiği mücadele alanında tarihi gerekçeler ve hedefler iç içe geçmektedir. Eğer bu bölgede konuşlanan güçlü devletlerin stratejisini kavramak ve tedbirler geliştirmek istiyorsak tarihte nasıl bir duruş ve tutum sergilediklerini irdelemeliyiz.
Bu ön kabule önem kazandıran 2 temel dayanağımız vardır. (1)Yanı başımızda adeta kök salan ve aynı zamanda işbirliğine yöneldiğimiz Rusya, Türk devletler çizgisinin her bir noktasında kendisini göstermiş bir devlet. (2) Bu devletle olan diyalektiğimizin yüzyıllar boyu Avrasya’ya hakim olma mücadelesi şeklinde geçtiği hatırlanırsa ne %100 iyi ne de kötü bir Rusya’dan söz edilebilir. Yani ebedi bir düşman ya da dost ile karşı karşıya olmadığımızı hatırlayalım.
Putin Rusya’sının gerek bölgedeki hedefleri gerekse Türkiye ile yürüttüğü taktiksel ilişkilere mütevazi bir pencere açması bakımından 1725’te ölen Çar I.Petro’nun 14 maddeden oluşan vasiyetini hatırlatmak istiyorum. Bunlar mutlak doğrular olmadığı gibi tamamen reddedilmesi de düşünülemez.
Şu önemli kısımları sunalım:
- Sıcak denizlere açılma hedefi devletin çıkarları açısından tam bir bütünlük arz edene kadar Güney’e doğru ilerleme devam etmelidir.
-Ordu olabildiğince diri tutulmalı ve teyakkuz halinde kalmalı. Her an bir savaşa hazırlık yapılmalı. Bu yaklaşımın o zaman ki karşılığı Osmanlı’nın zayıflatılması ve parçalanmasıdır.
-Kuzeyde Baltık Denizi’nin kuzey kısmı, Güney’de ise Karadeniz asıl hedeftir. Bu alanda Ermenistan’a ait toprak parçası dahil edilmelidir.
-Bununla ilişkili olarak İstanbul ele geçirilmeli, Boğazlar çevrelenmelidir. Bu hususta Türkiye’nin Rus tezlerine makul ölçüde şüpheyle bakmasında yarar vardır.
-İran-Türkiye arasında nifak yaratılmalı ve iki devletin yakınlaşmasına asla müsade edilmemelidir. İran, Azerbaycan ve Ermenistan üzerinden zayıflatılarak kontrol edilmelidir. Burası çok mühimdir. Rusya-İran-Türkiye birlikteliği, Astana sürecinin evrilişi ve alandaki kimi provokasyonlar bu açıdan da sorgulanmalıdır.
-O günkü Türkistan parçalanmalı, hanlıklarda bölünmelidir. Zaten SSCB ile bu amaç güdülmüştür.
-Yunanlılarla iyi ilişki kurulmalı; savaşta onlar Ruslara mutlaka yardım edecektir deniliyor.
İşte bunlar Rusya’nın uzak hedeflerinin zeminini oluşturan unsurlardan bazıları. Böylesine kırılgan bir zeminde mücadele ederken tarihsel gerçeklerden ve denge siyasetinden kopmadan geleceğe yön vermek kaçınılmaz gözüküyor.