Af teklifi neler getiriyor?
.
Milliyetçi Hareket Partisinin (MHP) kamuoyunda “af” olarak bilinen düzenlemeyi TBMM’ye getireceğini aylar önce paylaşmıştık. Verilen kanun teklifi bir aftan ziyade 5 yıllık bir ceza indirimini ve hangi suçlarda bunun uygulanmayacağını belirtiyor. Gerekçesi okunduğunda cezaevlerinin yaklaşık %20 oranında kapasitesinin üstüne çıkması ve terör örgütlerinin buralardaki bozuk koşulları kullanarak bir takım provakasyonlar çıkarabileceği ihtimali dikkat çekiyor. Teklifi hazırlayan MHP Genel Başkan Yardımcısı Fethi Yıldız’ın “bu bir zaruret olmuştur.” açıklamasını bu açıdan irdelemek lazım. Ayrıca MHP’nin seçim öncesinde dile getirip, seçim beyannamesine koyduğu bu taahhüdün, tutuklu ve hükümlüler dışında onların yakınlarında da ciddi bir beklenti doğurduğu görülüyor. Teklif, TBMM’de komisyonlardan bu haliyle geçerse 360 milletvekili yerine salt çoğunluk yeterli olacak.
Ancak dikkat edilmesi gereken çok önemli noktalar var:
(1)Salıverilecek tutuklu/hükümlülerin hangi suçları kapsayacağı... MHP’nin teklifinde ceza indirim süresi dışında hangi suçları kapsamaması gerektiği belirtiliyor. Af konusu geçmişte siyasetin başvurabildiği bir kitle yönlendirme aracı olduğu için partilerin nasıl bir içerikle yaklaşacağı da önemli. Eğer TBMM’deki görüşmelerde bu adım genişletilerek bir genel/özel hüviyeti kazanırsa süreç çıkmaz bir boyuta taşınabilir. Dolayısıyla bir af yerine ceza indirimi söz konusuysa indirilecek cezanın süresi ve kimlere uygulanacağının ölçütü de bilimlik açıklamalarla desteklenmelidir. Böyle bir suça karışanların makul bir pişmanlık ve rehabilitasyon evresini tamamlamadan yeniden sosyal hayata entegresi daha vahim neticelerle karşı karşıya kalınmasına sebep olabilir.
(2)Kabul edilmesi halinde toplum vicdanında ne ölçüde kabul göreceği...Nitekim bir devlet sisteminin huzur ve asayiş odaklı ilerleyebilmesinin koşullarından biri de bireylerarası ilişkilerin adalet terazisinde kalabilmesinin sağlanmasıdır. Örneğin uyuşturucu satıcıları, gasp, hırsızlık ve dolandırıcılar söz konusu olduğunda bu suçlardan etkilenen vatandaşların hak/hukuk beklentisi, özbenlik ve özsaygıları nasıl biçimlenecektir? Bunlar siyaset kurumunun ve bilhassa TBMM’nin uzmanlar eliyle değerlendirmesi ve topluma izah etmesi gereken ciddi meselelerdir.
(3) Salıverilme sonrası toplumsal düzende ve sosyal yaşamda meydana gelebilecek muhtemel problemler nasıl aşılacak? Yani bu sürecin bir ceza indirimi/şartlı salıverilme ile neticenlendiğini düşündüğümüzde bu insanların bir daha suç işlememesi için “tahliye süresine kadar kasıtlı bir suç işlerse yapılan indirim geri alınacak” maddesi yeterli olacak mı? Suç işlendikten sonra ya da salıverilen kişi bir başka insanın yaşamına, özgürlüğüne, vücut bütünlüğüne kast ettiğinde bu hak kaybının telafisi hangi yollarla engellenebilecektir?
Tüm bunlar karşımızda duran ve çözüm bekleyen önemli sorular ve problemlerdir. Bir yandan ekonomik olumsuzluklar bir yandan vatandaşların sosyo-psikolojik durumları değerlendirildiğinde ayakları yere basan ve güne uygun bir düzenleme yapmaktan başka bir yol gözükmüyor.