Abadi’nin Türkiye ziyaretinde masada neler olacak?
.
Barzani yönetimi ABD başta olmak üzere batının verdiği desteğin sınırlarını zorlayıp gayrimeşru referandum kaosunu bölgenin kucağına bırakmış oldu. Bağdat ve KYB ile zorunlu diyalog zemini de çökünce yalnızca 5 günde on yılların kurgusunu kaybetmekle kalmayıp bölgesel yönetim mekanizmasını da tehlikeye attı. Bugün Barzani’nin istifasının dışında, Irak Kürt Bölgesel Yönetimi’nin (IKBY) üç önemli parçasından sayılan Süleymaniye’de, KYB ve Goran üzerinden farklı bir özerk yapıdan söz ediliyor. Bu arada Süleymaniye’nin 1991’de çekiç güç döneminde 36.paralelin kuzeyinde yer almamasına rağmen güvenli bölgeye dahil edildiğini hatırlayalım. Üstelik bir grup Türkmen temsilci o tarihlerde Özal’a giderek “neden Kerkük değil de Süleymaniye?” diye sormuşlardı.
Doğrusu bölgesel yönetimin mevcut yapısal konumunu parçalaması düşük bir ihtimal...
Erbil ve Bağdat arasındaki müzakere alanı bütünüyle merkezi hükümetin lehine çevrelendiğinde karşılıklı askeri konumlanma siyasal bir çatışmaya dönüşecek. Seçimlerin 8 ay ertelenmiş olması da durumun belirli bir dengeye oturtulması için öngörülen zamanı işaret eder nitelikte.
Doğal olarak Türkiye’de dahil olmak üzere bölgesel karar vericiler/etkileyiciler kaosun ileri düzeyde yapısallaşmasına izin vermeyeceklerdir. Ancak eğer ABD ve hatta Rusya sürece müdahale edip dengeleri değiştirmezlerse Barzani için veda günleri belirsizliğini yitirmeye başlayacaktır.
Bu kapsamda bugün Başbakan Yıldırım ile Irak Başbakanı Abadi arasındaki görüşmede Irak ordusunun nereye kadar ilerleyeceği meselesi de masada yer alacaktır. Türkiye’nin bu görüşmeden beklentileri ve talepleri genel/ilkesel bağlamın dışında bize özgü hassasiyetleri de içeriyor. Muhtemelen şu temel hususlar Yıldırım-Abadi görüşmesine yön verecek.
Türkiye Irak’ın işgalinden bu yana sürdürdüğü gibi ülkenin toprak bütünlüğünün korunması hassasiyetini aktaracak. Bu ülkenin iç sisteminin korunması dışında Irak’ın Türkiye-Suriye-İran’la olan tarihsel sınırlarının da korunmasını içeriyor.
Irak’ta Türkmenler, Kürtler, Araplar başta olmak üzere tüm etnik unsurların adil/ortak yönetiminin gerekliliği vurgulanacak. Bu noktada belirtmek gerekir ki Barzani’nin yanlışları oradaki Kürtlere mal edilemez.
***
Bu genel bağlamın dışında Türkiye’nin iki önemli vurgusu Bağdat’ın yol haritasına sunulacak. Birincisi PKK-YPG terör örgütünün Sincar, Kerkük, Kandil’deki varlığı ve olası hamlelerine karşı merkezi hükümetin açık güvencesi görülmek istenecek. Özellikle Sincar bölgesine birlikte ya da ayrı bir hava operasyonu alternatifler arasında duruyor. Türkiye bu noktada Irak içerisine Rakka’dan giriş çıkışları takip ediyor. Kontrol dışı bir hal alması bu hamleyi ciddi biçimde gündeme getirebilir. İran’ın da koordinasyonun içerisinde bulunması bir gereklilik gibi duruyor.
İkincisi Habur yerine Ovaköy sınır kapısının ne kadar işlevsel kılınabileceği... Türkiye’nin şuan 8 milyar dolayı bulan bir ihracatı söz konusu. Habur’dan geçen tırlar toplam tır sayısının %35’ne denk geliyor. Yeni hat aynı zamanda Türkiye için bir güvenli bölge inşasını da sağlayabilir mi?
Türk kamuoyunu yakından ilgilendiren bir başka konu, Türkmenlerin varlığı ve temsil şekilleri de Abadi ile istişarenin muhtemel maddeleri arasında... Irak İçişleri Bakanı Araci’nin Irak Türkmen Cephesini ziyareti ile Kerkük’te yönetimin 1/3 şeklinde bir yönteme evrilmesi talebi “acaba Kerkük valisi bir Türkmen olabilir mi?” sorusunu da öne çıkarıyor.