Sağduyumuzu kaybettik, neyi kazanacağız?
.
PKK terörünün yeniden azmasıyla birlikte liberali, solcusu, cemaatçisi aynı türküyü tutturdu; PKK’nın cinayetlerinden dolayı bir ağızdan devleti suçluyorlar. Diyorlar ki “AK Parti 7 Haziranda düşük oy alınca başladı bu şiddet eylemleri. Amaç terörle mücadele ediyor görünerek erken seçimde milliyetçi oyları çekmek.”
Mesele şu ki bizim ülkemizde bu kadar budalaca bir iddiayı ciddiye alıp bu saçma sapan yavelere inananlar var... Sadece PKK propagandasının başarısıyla açıklanamaz bu durum. Bu yalanlara inanmaya hazır koca bir kitlenin mevcudiyeti çok daha ciddi bazı başka dinamiklerin ortaya çıkardığı bir sonuç. İnsan psikolojisinin inanmak istediğine inanmasına yol veren mekanizmalarını kastediyorum. Daha doğrusu bu psikolojik halin kitlesel versiyonunu...
Bu psikoloji kendiliğinden oluşmadı elbette ama ne olursa olsun aklın ve mantığın sınırlarını aşarak ulaştığımız hayalî bir dünyada buradaki gerçek dünyanın sorunlarına çözüm bulamayacağımızı bilmemiz lazım. Hükümete kızabiliriz. Terörle mücadele siyasetini hatalı bulabiliriz. Çözüm Sürecinin terörü azdırdığını, bunun da iktidarın kabahati olduğunu düşünebiliriz. Veya tam aksine Kürtler’in düşmanı falan da diyebiliriz bu hükümete... Ama “PKK’ya yönelik operasyonlar seçim yatırımı olarak başlatıldı” diyebilmek için akıldan, mantıktan, izandan vazgeçmek gerekir.
Bir defa hiçbir hükümet ülkede terör eylemlerinin tırmanmasını istemez, isteyemez. Her durumda böyle bir tablonun faturası iş başındaki siyasi kadrolara kesilir çünkü. Bütün bunları geçelim... Her şey gözümüzün önünde oldu yahu... Devletin güvenlik birimleri terör örgütüne yönelik operasyonlara durup dururken başlamadı...
Hatırlayalım… PKK’nın seçimden hemen sonra “Cezaevindeki Öcalan’dan talimat almayız” açıklaması yaparak Çözüm Sürecinin bitişini ilan etmesi... Ardından “devlet savaş amaçlı barajlar yapmaya devam ettiği için” ateşkesin sona erdirildiğinin duyurulması... Sonra “Devrimci halk savaşı” başlatma çağrısı... Bilahare “öz savunma güçleri” oluşturma adı altında sivillerin silahlandırılması girişimleri... Akabinde IŞİD’in Suruç’ta gerçekleştirdiği katliamın intikamını almak iddiasıyla, ne alakası varsa, ailesiyle birlikte çarşıda-pazarda dolaşan veya evinde uyuyan savunmasız askerleri, polisleri katletmeye başlaması... O günden bu yana sayısız cinayet işleyip kan dökmeye devam etmesi...
Bütün bunlar 7 Haziran seçiminden sonraki çok kısa bir zaman aralığında gerçekleşti. Bunda HDP’nin % 13 gibi yüksek oranda bir oy alıp meclise 80 temsilci göndermiş olmasının payı var mı, bilemeyiz. Ama “eylemsizlik” durumunu sona erdirip malum cinayetlerine ve diğer bilumum şiddet eylemlerine seçimin hemen ertesinde başlayan PKK değil mi? Seçim sonuçlarıyla terördeki tırmanış arasında bir bağlantı görüyorsak bunun izahını PKK’ya neden sormuyoruz?
PKK hem çözüm sürecini hem de ateşkesi bitirdiğini açıkladıktan sonra her gün askere, polise yönelik kalleşce cinayetlerin haberleri gelmeye başlayınca devlet veya hükümet ne yapmalıydı? Ne yapsaydı memnun olurduk?
İsterseniz soruyu şöyle sorayım: Mevcut iktidara kızıyoruz diye apaçık gerçekleri yok sayarsak gerçek sorunlara gerçek çözümler bulabilir miyiz?
Bir de böyle sorayım: Sağduyumuzu kaybettikten sonra bir şey kazanmamızın anlamı kalır mı?