MHP’ye bu kadar öfke niye?
.
Hayal kurmak güzeldir ama kurduğunuz hayale kendinizi fazla kaptırırsanız yaşayabileceğiniz hayal kırıklığının acısı da fazla olur. Siyaset ise hayalle yapılmaz. Toplumun gerçeklerini yok sayamaz siyasetçi. Hiç değilse halkın seçimlerde oy kullandığı demokratik sistemlerde…
Mesela “AK Parti’nin karşısında oluşan yüzde 60’lık blok” sözü büyük bir hayalcilikti. Meclis başkanlığı seçiminde ortaya çıkan tablo bu büyük balonu patlatmış oldu. Gerçi neredeyse üç yazımdan birinde “ben demiştim” diye başlayan bir cümleye rastlıyorsunuz ama hoş görünüze sığınarak bir kere daha “ben demiştim” faslı yapacağım, bu konuda söyleyeceklerimi söylemeden önce… Geçen cumartesi bu sütunda çıkan “Koalisyon Hesaplarını Değiştirecek Senaryo” başlıklı yazıda şunları söylemiştim:
“AK Parti dışındaki üç partinin bir araya gelip hükümet kurmaları nasıl imkânsızsa Meclis Başkanı seçiminde bir araya gelmeleri de aynı derecede imkânsız. Yani CHP, MHP ve HDP’nin aynı adayın etrafında ittifak etmelerini beklemek mantıklı değil. Demek ki bu şartlar altında Meclis Başkanlığına ya AK Parti’nin adayı seçilecek ya da AK Parti’nin destekleyeceği bir başka aday. (…) AK Parti’nin adayı son turda kazanırsa bu partinin ne CHP’yle ne de MHP’yle koalisyon kurmayacağı belli olur. İlk iki turda partilerin kendi adaylarına oy vermesini beklemek gerekir. Ancak üçüncü turda iki partinin oylarının birleşmesi mümkün olabilir. Hangi iki parti arasında Meclis Başkanlığı konusunda uzlaşma sağlanırsa hükümeti kuracak olan iki partinin hangileri olacağı da ortaya çıkacak. Ne var ki üçüncü turda da seçim gerçekleşmez -yani bir uzlaşma sağlanamaz- ise bir koalisyonun gerçekleşme ihtimalinin de olmadığını anlayacağız.”
Tabii henüz her şey bitmiş değil. Siyaset denklemindeki en ufak bir değişiklik her şeyi değiştirebilir. Ama bugün itibarıyla AK Parti CHP hükümeti kurulması ihtimalinin zayıfladığı veya AK Parti-MHP koalisyonunun şansının arttığı şeklindeki değerlendirmeler abartılı görünüyor. MHP’nin Meclis Başkanlığı seçiminde gösterdiği tavrın doğru anlaşılamadığını görüyoruz bu yorumlara bakınca.
Aslına bakarsanız, MHP son derece gerçekçi bir tutum gösteriyor 7 Haziran gecesinden bu yana. Çünkü milliyetçi tabanın kendisine oy verirken “Git benim bu oyumla iktidara karşı CHP ve HDP ile işbirliği yap” demediğini biliyor. Aynı şekilde HDP de kendince gerçekçi bir oyun oynuyor. Çünkü kendisine barajı aşırtan emanet oyların “ne olursa olsun, yeter ki iktidara zarar versin” düşüncesiyle geldiğini biliyor. Onları muhafaza etmek istiyor. (Ama Çözüm Sürecindeki ortağına karşı bu kadar öfkeyle dolu oluşunu, çözüm ortağına zarar vermek uğruna hem CHP ile hem de MHP ile işbirliğine hazır duruşunu bu süreçten beklentisi olan Kürt tabanına nasıl izah edeceğini bilemiyorum.)
Bu noktada gerçeklikle bağını kesmiş gibi açıklamalar yapan tek parti CHP. Bir de bu partinin medyadaki geleneksel taraftar kitlesi ile HDP’nin gönüllü sözcüleri… Bunlar “yüzde 60’lık blok” hayali kuranlar… Meclis başkanlığı seçiminde bekledikleri tablo ortaya çıkmayınca “yanılmışız, pardon” diyeceklerine bugünlerde MHP’ye öfke saçmaya başladılar.
“Pis bir gerçek güzelim teoriyi mahvetti” diye bir söz vardır sosyal bilimciler arasında. Şimdi “yüzde 60’lık blok” hayalcileri de MHP’ye hayallerini yıktığı için kızıyorlar. Ama MHP ne yapsın?
Hemen hemen yegâne varlık sebebi olan PKK’ya ve etnik ayrılıkçılığa karşı olan duruşunu mu terk etsin?
Biri solcu öbürü etnik milliyetçi iki partiyle beraber olup sağ bir partinin iktidarına engel olarak mı sağ kitlenin oyunu istesin bir sonraki seçimde?
AK Parti sözcülerine “İşte görüyorsunuz bunların milliyetçiliği de palavra. Bizi yıkmak için PKK’nın siyasi kanadıyla bile işbirliği yaptılar” mı dedirtsin seçim meydanlarında?