CHP için yolları çatallanan bahçe
.
Partilerin seçim beyannamelerinin ortak noktası ekonomi. Özellikle muhalefet partileri için söylüyorum bunu. Artık eskisi gibi ideolojik boyutta muhalefet yürüterek vatandaşın desteğini alma çabasından vaz geçilmiş görünüyorlar. Bunun da sebebi 13 yıllık AK Parti iktidarının hem ekonomi temelli icraatıyla toplumdan aldığı destek sayesinde ideolojik taarruzlara karşı bugüne kadar direnebilmiş olması, hem de merkez sağ parti kimliği itibarıyla ideolojik zemindeki kavgadan daima kârlı çıkan taraf olması. Muhalefetin, özellikle de CHP’nin bu gerçeği anlaması çok fazla vakit aldı. Dinî sembollere yönelik olumsuz ve hatta aşağılayıcı ifadeler kullandıklarında bunun kendilerine zarar verdiğini bile yeni yeni anlamaya başlamış görünüyorlar.
Şu da var: Çok partili demokratik düzene geçildikten sonra hiçbir seçimde tek başına iktidar olabilecek kadar oy almayı başaramamış olan CHP’nin aslında halktan oy almayı çok umursadığı da yoktu geçmişte. Çünkü başta cumhurbaşkanlığı olmak üzere, Anayasa Mahkemesi, Genelkurmay, Basın, Sermaye ve bürokrasi halkın seçtiği iktidarın yanında fiilen bir paralel iktidar oluşturuyorlardı. Bütün bu kurumlar daima CHP’nin ideolojik çözüm ortakları rolünü oynamakta oldukları için bu partinin seçim kazanıp hükümet olmasına çok fazla ihtiyaç duyulmuyordu. Parti yönetimi elbette halktan oy almayı ve iktidar olmayı istiyordu ama partinin doğal çevresinde bu yönde esaslı bir talep ve arzu bulunmayışı seçim yarışında bu partiyi donanımsız bırakmaktaydı. Dolayısıyla sivil ve asker bürokrasiyi, aydınları ve büyük sermayeyi memnun edecek bir politik söylemin sürdürülmesi halkın desteğini getirebilecek politikalar geliştirilmesine tercih ediliyordu.
Bu kısır döngü yakın zamana kadar devam etti. Hem dünyanın hem Türkiye’nin geçirdiği büyük değişimler artık Soğuk Savaş döneminin yarı demokratik rejimlerinin ayakta kalmasına izin vermiyordu. Ayrıca sivil ve askeri bürokrasinin vesayetine dayalı bir devlet idaresi ülkenin biriken sorunlarını çözme yolunda atılması gereken adımlara engel teşkil ediyordu. Türkiye’nin ihtiyaçlarıyla AK Parti kurucu kadrosunun vizyonu bu noktada örtüştü. Ama ülkedeki vesayet düzeninin sonunu getiren asıl faktör 28 Şubat ertesinde iktidara gelen muhafazakar/dindar kimlikle kadroya karşı bürokrasinin akıl dışı tepkilerinin oluşturduğu mağduriyet ve vesayet cephesinin ideolojik aşırılıklarına toplumun gösterdiği tepki oldu. Neticede bugün Türkiye’de halkın oyunu alarak iktidara gelen bir kadro kendisine verilen bu iktidar yetkisini hiç kimseyle paylaşmak zorunda değil.
İktidardaki AK Parti için ve genel olarak merkez sağ siyaset geleneği için büyük bir zafer bu noktaya gelmek. Ama bugüne kadar merkez sağ iktidarlara karşı ideolojik denetim mekanizmasının bir parçası olarak işlev görmeyi ve bu anlamda mecliste ana muhalefet olmayı yeterli gören CHP için “yolların çatallandığı bahçe” burası. Bir taraftan kendisine biçtiği “devletin kurucusu” elbisesini üzerinde taşımaya devam etmek istiyor ama bir taraftan da artık ideolojik sermaye ortaklarının desteğini kaybetmiş olarak halktan destek almak zorunda kaldığını görüyor. Bir taraftan seçimlerde aldığı toplam oyun yaklaşık yarısının sahibi olan Alevi vatandaşların hassasiyetlerini, diğer taraftan ise bu oyun öbür yarısını aldığı büyük şehirlerdeki hali vakti yerinde vatandaşların beklentilerini yönetmek zorunda zaten.
Bunlar yetmiyormuş gibi şimdi bir de oyunu artırmak için tabiri caizse- komşu esnafın müşterisini kendisine çekmek zorunda. Bu yüzden asgari ücret diyor, elektriği ucuzlatacağız diyor, kredi kartı borçlarını sıfırlayacağız diyor, şuna buna para dağıtacağız diyor... Eskisi gibi ideolojik söyleme sarılmış olsa daha önce kendisine oy vermemiş olan kesimlerin gönlünü ısıtacak şeyler söyleyemezdi. Bunları söyleyecek olsa bu sefer mevcut oylarını elde tutması zora girecekti. HDP’ye oy kaptırmamak için zaten ne yapacağını şaşırmıştı. Dolayısıyla “biz hükümete gelirsek herkese para dağıtacağız” diye özetlenebilecek popülist söyleme sarılmaktan başka çaresi yoktu ana muhalefet partisinin.
Buna mukabil, iktidar partisinin giderek hizmet ve icraat odaklı söylemden uzaklaşıp ideolojik veya sembolik bir siyaset diline savrulması var.
İktidar partisinin durumunu bilahare konuşalım.