AK Parti’yi Kürtler neden terk etti?
.
AK Parti’nin son seçimde kaybettiği oyların mühim bir bölümü Kürt seçmen gruplarına ait. Özellikle Güneydoğu illerindeki dramatik oy geçişleri iktidar partisi tabanından HDP’ye ciddi bir kayma olduğunu gösteriyor. Buna bakarak son dönemde bazı hassas konulara gösterilen yaklaşımın ve özellikle kullanılan dilin Kürt seçmeni iktidar partisinden uzaklaştırmış olduğu değerlendirmesi yapılıyor ki bunun yanlış bir tespit olduğunu söyleyemeyiz. Bölgedeki aday tespitlerine yönelik eleştiriler de büyük ölçüde haklılık payı içeriyor olabilir.
Ancak millet bütünlüğünü “İslam Kardeşliği” temelinde savunan bir siyaset anlayışına bugüne kadar destek vermiş olan kitlelerin şimdi birden bire etnik kimlik temelinde bir siyasete teveccüh göstermesi, kısa zamanda büyük ölçekli bir sosyo-kültürel dönüşüm söz konusu değilse, nasıl açıklanabilir? Ne oldu da bu kadar radikal bir kırılma yaşandı bölge seçmeninin tercihlerinde?
Bazılarına göre çözüm süreci bunun en büyük müsebbibi. Diyorlar ki “Süreç” Kürt siyasi hareketini meşrulaştırdığı için AK Parti’nin bavulundaki Kürt oyları asıl yuvalarına döndü...
İyi ama Çözüm Süreci dediğimiz şey aslında basit ve pragmatik bir pazarlıktan ibaret. İmralı’daki Öcalan kendi kişisel durumuna karşılık devlete PKK’nın silahsızlandırılması hususunda yardımcı olmak istiyor.
Ülke içindeki silahlı mücadele devrinin kapanması gereğini kabullenmeyen eski silah arkadaşlarını ikna etmek için örgüt tabanı üzerindeki etkisini ve karizmasını kullanıyor. Ayrıca bu işin politik ve ideolojik zeminini hazırlamaya çalışıyor. Olay bundan ibaret...
Kürt siyasi hareketinin İmralı dışındaki aktörleri ise bundan hiç memnun değiller. Bugün HDP’nin meclise güçlü bir grupla girmiş olmasının bu süreci bitireceğini umuyorlar.
Bu karmaşık denklemin AK Parti içindeki Kürtleri HDP’ye yöneltmiş olduğunu söylemek gerçekçi bir yaklaşım olamaz gibi geliyor bana. Zira en azından Kürtler açısından iktidar partisini suçlamayı gerektirecek bir durum yok burada.
Şimdi bu yazdıklarıma bakıp “Hükümet’in Kürt politikasında her yaptığı doğru” dediğim sonucunu çıkarmayın ama... Daha 2009’da, “Açılım”
politikasının ilan edildiği ilk günlerde “etnik kimliklerin yok sayılması kabul edilemez elbette ama ‘Türkler ve Kürtler’ diye iki ayrı kimlikten söz ederek de millet bütünlüğünü muhafaza edemeyiz”
diye yazdım. Açılımın teorik-kavramsal temelinin sağlamlaştırılması gereğini savundum. Beni dinleyen olmadı tabii. Ama eksiklerine ve metodik yanlışlarına rağmen ne Açılım’a ne de Çözüm Süreci’ne kategorik olarak karşı olmadım. Bunları günlük/pratik ihtiyaçlara cevap arayışı olarak gördüm çünkü nihayetinde...
Lafı dağıttık ama Çözüm Sürecinin AK Parti’li Kürtleri HDP’ye yönelttiği iddiası hakkında söylemek istediğim şey özetle şu: Kürt vatandaşlarını çoğunlukla memnun eden politikaları yüzünden Hükümet’in Kürt oylarını kaybettiğini ileri sürmek mantıksız.
Bana sorarsanız iktidar partisi ülkenin başka yerlerinde neden oy kaybettiyse üç aşağı beş yukarı aynı sebepler yüzünden Güneydoğu’da da oy kaybetti. Bu bölgedeki kaybının nispeten daha yüksek olması buradaki seçmenin bazı ekstra gerekçelerinin olması yanında, özellikle “ikinci parti” tercihini daha kolay yapabilmesinden bence. Nitekim İç Anadolu’daki “küskün” AK Parti seçmeni de ikinci parti olarak MHP’ye yönelmekte zorluk çekmedi. Ama mesela İstanbul’daki seçmen “alternatif parti” bulmakta aynı kolaylığa sahip olmadığından muhtemelen sandığa gitmeyerek küskünlüğünü ifade edebildi.
Yani ne Güneydoğu’ya ne İç Anadolu’ya ne de başka bir bölgeye yahut belli bir toplum kesimine özel bir durum değil sandıktaki hadise.
Öyleyse geldik “asıl mesele neydi?” sorusuna...