Avrupa uygarlığının Yunanistan’a borcu
Avrupalılar’ın Yunanistan’a her konuda gösterdiği sonsuz hoşgörünün sebebi olarak bugünkü Batı medeniyetinin temelinde Yunan kültürünün bulunması dolayısıyla bu ülkeye duyulan borçluluk hissi var kimilerine göre. Nitekim Yunanlılar da har vurup harman savurarak harcadıkları milyonlarca euro’luk Avrupa kredilerini geri ödememek için “Asıl sizin bize borcunuz var, biz olmasaydık bugün Avrupa uygarlığı diye bir şey olmazdı” diyorlar.
Peki, Avrupa uygarlığının Yunan kültürüne borcu bugünkü döviz kuruyla ne kadar tutuyor? Bu miktar Almanlar’a olan borçlarını karşılıyor mu? Şaka bir yana, kültürler arası alışveriş çok karmaşık bir süreç. Hangi kültürün hangi kültürden neler aldığını, neler verdiğini tek tek hesaplamak imkansız. Ancak bugünkü Avrupa uygarlığının oluşumunda Yunan kültürünün katkısının hangi ölçülerde “olmadığını” belirlemek mümkün olabilir belki.
Avrupa medeniyeti mevcut kimliğini modernite dediğimiz süreçte kazandı. Modernite çoğunlukla Protestan Reformu ve kültür alanında canlanmayı ifade eden Rönesans süreçlerinin eseri olarak görülür. Aslında Reformun önemi Kilisenin egemenliğine son verilmesinin yolunu açmasından. Yoksa söz konusu “din reformu”nun Modern Çağ’ın laik karakterini oluşturan bir girişim sayılması yanlış. Bilakis Protestan inanışı Katoliklerin temsil ettiğinden çok daha katı bir din anlayışı getirmiştir. Ama neticede, dediğim gibi, Kilisenin tahakkümünü zayıflattığı için modernitenin gelişimi bakımından önemi var.
Rönesans hareketinin modernitenin oluşumunda oynadığı rol de tartışmalı bir konu... Rönesans aslında ortaçağlarda yüz çevrilmiş bulunan Latin ve Yunan sanatına geri dönüş modasından ibaret gibi görünür... Ancak bu akımı daha 12. yüzyıldan itibaren ticari canlanmanın başladığı Avrupa kentlerinde ortaya çıkan burjuva sınıfının arayışlarından ve ihtiyaçlarından ayrı düşünemeyiz. Tıpkı Reformasyon gibi...
Aslına bakarsanız Modernite adını verdiğimiz süreç bütünüyle burjuvazinin kendi ihtiyaçları ve arayışları çerçevesinde -büyük ölçüde içgüdüsel olarak- inşa etmeye giriştiği yeni bir dünya demek. İnsanı, daha doğrusu insan tekini, yani bireyi merkeze alan yeni bir dünyanın inşasından bahsediyoruz. Buradaki inşaat harcında kullanılan malzeme arasında Yunan kültürü de var ama her şeyden önce “ilerleme” inanışını ve Tanrının krallığını dünya üzerinde kurma düşüncesini üreten Yahudi-Hıristiyan dünya görüşü kadar belirleyici bir malzeme değil bu. Cermen etno-kültürel dünyasına ait değerlerin ve sosyal leitmotivlerin kapitalist burjuva dünya görüşünün oluşumundaki katkısı da Yunan kültürünün katkısından daha az değil herhalde.
Avrupalıların önce Endülüs aracılığıyla, sonra Haçlı seferleri vasıtasıyla İslam uygarlığından ödünç aldıkları bilimsel bilgi ve metodoloji anlayışı da önemsiz olmasa gerek. Haddizatında Avrupalıların daha önce antik Yunan felsefesiyle tanışıklıkları da Müslümanlar üzerinden gerçekleşmişti. Diğer yandan, iki bin yıldan daha uzun bir süre önce antik felsefeyi üretmiş olan bir kültür muhitini temsil yetkisinin bugünkü Yunanistan’a ait olup olmayacağı da bir tartışma konusu... Ama ondan daha önemli bir diğer problem ise Yunanistan’ın vaktiyle Batı Avrupa’ya ihraç ettiği kültürel değerlerin aslında kendi malı olup olmadığı konusu...
Antik Yunan kültürünün oluşumunda Anadolu’nun, Mısır’ın, Mezopotamya’nın payı yok sayılamaz. Bu durumda Avrupa’yı Yunanistan’a borçlu sayarsanız Yunanlıları da Mısır’a, Irak’a, Suriye’ye ve Türkiye’ye borçlu saymak gerekebilir!