TÜSİAD tartışmalarına tarihten bakmak
.
Ecevit Hükümetinin yıkılmasına yol açan TÜSİAD ilanı 13 Mayıs 1979’da yayınlandı. Büyük sermaye, Ecevit’e savaş açmıştı. İlanlara Başbakan Ecevit’in tepkisi sert oldu.
TÜSİAD’ın düğmeye basmasıyla başlayan süreç Ekim’de hükümetin istifasıyla son buldu. Sonrasını biliyorsunuz. Önce Demirel azınlık hükümet kurdu. 24 Ocak kararları çıkartıldı. Şartlar olgunlaşınca da darbe oldu.
İşadamlarının hükümeti yabancılara haksız yere jurnal ettiklerini belirten Başbakan Bülent Ecevit, konuyla ilgili şunları söyledi: ‘Bazı büyük işadamları bir yandan milyonlar dökerek, gazetelere ilan veriyorlar, reklam veriyorlar, bir yandan da hükümetin ekonomi politikasına verip veriştiriyorlar. Ne zaman diyorsun? Tam Ankara’da İMF temsilcileriyle görüşürken, hükümeti arkadan bıçaklıyorlar’
Bugünlerde olduğu gibi ‘zamanlama manidar’ diyen Bülent Ecevit TÜSİAD’ı halka şikayet etti. Ancak gazete yayınları ve işadamlarının askerle kurdukları ittifak, hükümetin tasfiyesine zemin hazırladı.
Ecevit: İşadamlarının muhtırasıyla hükümet düşmez!
Ecevit yurt gezisi için gittiği Gönen’de işadamı örgütlerini topa tuttu ve şunları söyledi: ‘Akılları sıra bu hükümet gitsin diyorlar. Bu devlet işadamlarının muhtırasuyla hükümet düşürmez. Bu ülkede ancak halkın dediği olur, halkı sömürenlerin değil.’
Başbakan Ecevit, içimizden de engellensek, dışımızdan da engellensek nasıl 1920’lerin siyasal kurtuluş savaşını kazandıysak, bugünkü iktisadi kurtuluş savaşını da kazanacağız, diyordu. Bugünkü tartışmalara ne kadar benziyor değil mi?
TÜSİAD: ANAP+DYP hükümeti istedi...
TÜSİAD, Ecevit hükümetini düşürdükten sonra ülkenin üzerinden tank geçti. Kenan Evren’den esirgenen eleştiriler en sert haliyle Özal ve Demirel’e yapıldı. 24 Aralık 1995 seçimleri sonrası TÜSİAD bu defa hükümet kurma arayışlarına girdi. RP’ye varoluşsal olarak karşıydı. Seçimlerden sonra gazetelere ilan verdi ve DYP-ANAP koalisyonu kurulmasını istedi. TÜSİAD’ın tavsiyesiyle kurulan ANAYOL hükümeti dört ay sonra yolsuzluk iddiasıyla düştü.
28 Şubat sürecinde TOBB, TESK, DİSK, TÜRK-İŞ, TİSK’ten oluşan beşli yapının içinde olmadı. Ancak İshak Alaton’un sıklıkla ifade ettiği gibi başta Bülent Tanör konusu olmak üzere TÜSİAD 28 Şubat sürecinde demokrasinin ve siyasetin yanında değil, askerin yanında durdu.
On yıl sonrasını görüyoruz!
Patronların tarihe geçen demeçlerinden biri de iki bin yılında DSP+MHP+ANAP kaolisyon hükümeti sırasında yaşandı. TÜSİAD ‘ekonomi harika gidiyor, on yıl sonrayı görüyoruz’ derken on gün sonra ülke tarihinin en büyük ekonomik krizi patladı.
Başbakan Erdoğan ile TÜSİAD arasındaki ilk tartışma 2009 ekonomik krizi sırasında yaşandı. 2001’de ‘herşey harika olacak’ diyen TÜSİAD bu defa ‘herşey kötü olacak’ demeye başladı. Dönem başkanı Arzuhan Doğan Yalçındağ, Başbakan Erdoğan’ın ‘kriz teğet geçecek’ açıklamalarına sert cevaplar verdi. Ekonomik kriz ülkeyi teğet geçti ama Arzuhan Doğan Yalçındağ başkanlık görevini bırakmak durumunda kaldı.
Anayasa referandumu ve TÜSİAD
Erdoğan’la TÜSİAD arasındaki tartışmalar bununla da kalmadı. En sert tartışmalardan biri de 12 Eylül 2010 refarandumunda yaşandı. Bu defa TÜSİAD Başkanı Ümit Boyner’di. Boyner, her ne kadar biz Anayasa’ya ilkesel bakıyoruz dese de kamuoyu algısı öyle değildi.
Sınıfının politik duruşu gereği özgürlüklerden ve demokrasiden yana olması gereken TÜSİAD, daha çok muktedirlerin yanında durdu. Tarihe iktidarları değiştiren kulüp olarak geçti.
İrtica konusunda demeçler veren patronlar, Aleviler, Kürtler ve özgürlükler konusunda sustu. Kimi zaman ‘politik duruşumuz olamaz, biz bir sivil kuruluşuz’ dedi, kimi zaman iktidarları tayin etti.
İktidarları ve toplumu cesaretlendirmek yerine sürekli negatif bir dil kullandı. Ancak zamanın ruhu değişti. Artık iktidarları TÜSİAD değil, halk tayin ediyor...