Fethullah Gülen konuşmasının analizi...
Cemaat-hükümet mücadelesini anlamak (6)
Fethullah Gülen’in BBC’den Güney Yıldız’a verdiği söyleşi tarihi nitelik taşıyor. Söyleşi, içeriği, zamanlaması ve muhatapları bağlamında milat olacaktır. Konuşmanın içeriği kadar Hocaefendi’nin haleti ruhiyesi söyleşiye damgasını vurdu. Kendinden emin bir portre çizdiği konuşmasında zaman zaman ‘söylesem mi, söylemesem mi’ duygusunu yaşadı.
BBC’den Tim Franks bunu şöyle anlatıyor. ‘Gülen önce çekingen sonra imalı, tekrar çekingen ve yine imalı şöyle dedi. Şimdi de ben o mevzuda bir şey söyleme niyetinde değilim, dedi ve sonra devam etti .’ Aslında bu ikircikli tutum tüm konuşma boyunca gözleniyor. Bunun yanında kimi sorunları ‘yok sayma’ tavrı içindeydi.
* Neden şimdi, neden BBC: Gülen ülkeden ayrıldıktan sonra hiç söyleşi vermedi. Zaman zaman sohbetleri medyada yer aldı ama böylesine kapsamlı bir söyleşisi olmadı. Bu konuda Tim Franks şunu söylüyor ‘yanlış anlamalara karşı doğruları ortaya koymak için.’ Demek ki ortada bir yanlış anlaşılma olduğuna inanılıyor. Meselenin kritikliği karşısında hasta olmasına rağmen Hocaefendi bizzat kendisi açıklama yapmak zorunda kalıyor.
‘Neden Türkiye basını değil de, BBC’ sorusuna ise hizmetten henüz bir açıklama gelmedi.
* Dershane tartışması yok sayılmış: Uzun sohbet boyunca dershane tartışmasına girilmemiş. Bu meselede Arınç’ın şu sözleri oldukça manidar; ‘...mesele sadece dershane değilmiş, önümüze başka meseleler geldi. Sizin samimiyetiniz yok, sizler dershane konusunu sadece bir kavgayı başlatmak için ortaya koymuşsunuz. Çünkü gelişmeler onu gösteriyor.’
- Politik özne gibi konuştu: Hocaefendi söyleşi boyunca bir din adamından çok muhalif bir lider gibi konuştu ve politik mesajlar verdi. Hocaefendi’nin önceki demeçleri ve referandumdaki tavrı biliniyor.
Ancak bu defa hizmeti hükümetin karşısında konumlandırarak bir siyasi özne gibi konuştu. Cemaati, Başbakan üzerinden yeniden tanımladı. Kürt meselesinde ‘...o sürece biz onlardan önce destek verdik’ ifadesinde bu somut olarak ortaya çıkıyor.
- Türkiye’ye değil, dünyaya konuştu: Söyleşi verilen kanalın kimliği ve konuşmada bahsi geçen ABD ve AB meselesi Hocaefendi’nin iç kamuoyu kadar dünyayı hedef aldığını gösteriyor. Ancak bu muhafazakâr camiada ‘kendi hükümetini dünyaya şikâyet etme’ şeklinde algılanma riski taşıyor.
- Başbakan Erdoğan’a sert çıkış: Sohbetin satır araları irdelendiğinde Başbakan Erdoğan’a karşı yer yer sert bir üslubun kullanıldığı gözleniyor. Hocaefendi ilk defa Türkiye Başbakanı’na ‘arkadaş’ ifadesini kullandı. Ayrıca demokrasi bahsinde Erdoğan’ın meşhur ‘...demokrasi araçtır’ ifadesine referans veriyor. O bölümde şunu söylüyor ‘...Demokrasi geri dönüşü olmayan bir vetiredir dediğimde bugün aleyhte yazıp çizenler o zaman da kıyamet kopardılar. Ne demek, Müslümanlıkla demokrasinin ne alakası var. Sonra daha ötesini söylediler kendileri.’
- Yolsuzluk var: Yolsuzluk konusunda Gülen’in net bir duruşunun olduğu anlaşılıyor. Kırmızı ışık metaforu bu konuda önemli bir bilgiye işaret ediyor. Bu bağlamda operasyonları yapanlara dolaylı olarak sahip çıkıp ‘kanun neyi gerektiriyorsa onu yapıyorlar’ diyor.
- Danışmanlar meselesi: Mabeyni Hümayun ifadesiyle Başbakan’ın danışmanları ve yakın kadronun kastedildiği anlaşılıyor. Türkiye’de bir süredir tartışılan danışmanların sosyal medya üzerinden verdikleri mesajlar konusu Gülen’in de gündeminde yer alıyor.
- Kapı tamamen kapatılmamış: Söyleşinin sonunda ‘gerekirse sükût ederiz’ açıklaması. Galiba en önemli kısımlardan biri. Fethullah Gülen, tüm yaşananlara rağmen kapıyı tamamen kapatmayıp, sulhu istediğini söylüyor. Tüm bunlara rağmen hizmetin yok sayma tavrını terk edip, gerçekle yüzleşme, özgürlükler ve iktidar mücadelesi konularında daha fazla özeleştiri vermesi gerekiyor.
Not: Bir önceki yazıda Leyla Zana’nın doğum tarihi sehven 1971 olarak çıkmıştır. Doğrusu 1961 olacaktır...