Cemaat ne yapmalı?
Cemaat-hükümet mücadelesini anlamak (5)
Cemaat ile hükümet arasındaki ‘hukuk maskeli iktidar savaşı’ derinleşerek devam ediyor. Mücadele yükseldikçe rasyonel düşünme ve tartışma imkanı da ortadan kalkıyor. Topyekün bir akıl tutulması yaşanıyor.
Hizmet hareketi, medyada yer alan bazı yazarlar ile yargı ve emniyette yer alan kimi isimlerin kendisiyle ilgisi olmadığını deklare etse tartışma başka bir noktaya evrilecek. Başbakan hasta yatağında yaşam savaşı verirken müsteşarına operasyon düzenleyen emniyet/yargı mensuplarının cemaatten olmadıklarını iki yıldır ikna edici biçimde söylenmiyor.
Hangi cemaat ya da başbakan kim oluyor?
Aynı biçimde 17 Aralık operasyonunda ‘Hadi bakalım efendileriniz gelsin sizi kurtarsın. Başbakan da buraya gelecek, O kim oluyor?’ şeklindeki ifadelerin cemaatle ne ilgisi olabilir? Ancak bu konuda da net bir cevap yok. Bütün bunlar üst üste geldiğinde hizmet hareketinin imajı, güvenlik/yargı bürokrasisinin iktidar karşıtı söylemiyle gölgeleniyor.
Bu noktada gözden kaçan bir durum var. Bürokraside örgütlenen yapılar o koltuklarda oturdukları sürece değerliler. Koltuklardan kalktıklarında sıradan vatandaşa dönüşecekler. Geçmişte Yekta Güngör Özden, Nuh Mete Yüksel, Vural Savaş, Sabih Kanadoğlu, Abdurrahman Yalçınkaya yaşandı. Bu isimlerin görevleri son bulduğunda tüm yaptırımları da da bitti.
Bugün ismi geçen şahıslarların da akibeti aynı olacaktır. Camianın bürokrasideki etkinliği bittiğinde ve devletteki bilgi akışı sona erdiğinde bu isimlerin gücü de sona erecektir. Peki cemaat ne yapmalı?
1. Özeleştiri vermeli: Hizmet hareketi iktidarla olan on bir yıllık ilişkisi başta olmak üzere Balyoz, Ergenekon, KCK, Hanefi Avcı, Nedim Şener vs gibi olaylarda yapıldığı iddia edilen haksızlıklar konusunda samimi bir özeleştiri vermeli.
2. Paralel yapı konusuna açıklık getirmeli: Camianın mevzisine girip Hocaefendi’nin sırtından ateş eden transa halindeki isimler tasfiye edilmeli. Bunun yanında ‘Erdoğan karşıtlığı’ üzerinde hareket eden yapılarla arasına mesafe koyup, eleştirilerini ilkeler üzerinden yapmalı.
3. Siyaset dışılığını sürdürmeli: Camia ile hükümet her konuda aynı düşünmeyebilir. Ancak eleştirilerin kişiselleşmemesi ve topyekün bir imha psikolojisine dönüşmemesi gerekiyor. Son tartışmalarla birlikte cemaatle ilgili bir siyasi aktör algısı oluştu.
4. Güvenlikçi paradigmadan vazgeçilmeli: Camianın bugün yaşadığı en büyük sorun hareketin ‘istihbarat notları’ üzerinden yönetilmek istenmesi. Uzun süredir hareketi rehin alan güvnelikçi kanat, sivil kanadın meşruluğunu zedeliyor.
5. İkili dil terk edilmeli: Gelinen noktada camianın yapması gereken ilk iş önce gerçekle yüzleşip yeni bir yol haritası belirlemektir. Bir yandan iktidarla sorunumuz yok deyip diğer yandan hizmet üzerinden operasyon yapılıyor algısı var oldukça gölge boksu devam edecektir.
Bu bağlamda GYV’nin kamuoyuna açıklamalar yapmak kadar arka kapı diplomasisi yürütüp, sulhü dile getirmesi gerekiyor. Şerif Mardin, Nilüfer Göle, Kemal Karpat, Ahmet Yaşar Ocak, Hayrettin Karaman, Mehmet Kırkıncı, Şükrü Hanioğlu gibi entellektüel zekasına ve vicdanına güvendikleri aydınları daha fazla dinlemeliler.
Bir sonraki yazıda hükümet ne yapmalı sorusuna cevap arayacağız...