Türkiye’nin düşmanları!
.
Türkiye’nin en önemli sorunu eğitim ve işsizlik. Eşit gelir dağılımı ve enflasyon. İnsanlar pahalılık ve işsizlikten dolayı en temel ihtiyaçlarını alamaz olduklarından şikayet ediyor.
İşsiz gençlerimiz, iş bulma konusunda umutlarını yitirmiş halde.
Cumhurbaşkanı Erdoğan dün TOBB töreninde yaptığı konuşmada ekonomiye yoğun olarak değindi. Küresel ekonomideki dalgalanmaların Türkiye’de “felaket habercisi gibi sunulduğunu” söyledi.
“Bizi kur spekülatörleri, derecelendirme kuruluşu adı altında gizlenen Türkiye düşmanları ilgilendirmez” dedi.
Güvenilir olabilmek
Cumhurbaşkanı Erdoğan, geçen yıl Türkiye’nin 7.4 büyüme oranı olduğunu, dünyada bir numara olduğumuzu, oysa derecelendirme kuruluşlarının buna bakmadığını belirtiyor. O kredi kuruluşunun mensubu değiliz, biz oradan çekildik diyor.
Burada bir noktayı; aynı kredi kuruluşlarının yakın geçmişte Türkiye’ye daha iyi derecelendirme notları verdiklerini, Türkiye’yi “güvenle yatırım yapılabilecek ülkeler” arasında gösterdiğini hatırlamak lazım. Türkiye’nin senede en az 250 milyar dolar borç bulması ve dışardan gelecek yatırımlarını arttırarak dış borçlarını ödeme kolaylığı yaratması gerekiyor. Eğer biz küresel ekonominin bir parçasıysak “o kredi kuruluşunun mensubu değiliz” demek doğru olmaz.
Zira bir değil, birkaç uluslararası kredi kuruluşu bu değerlendirmeleri yapıyor. Yabancı yatırımcı da bunlara bakarak karar veriyor. Türk yatırımcı da buna bakarak çekilebiliyor.
Demokrasi ilişkisi
Ekonomistler, daha az büyüyüp, borçlarımızı ödemeye yoğunlaşmamız konusunda uzun süredir uyarılar yapıyorlar. Ekonomiden Sorumlu Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek “TL’de bu kadar hızlı değer kaybı öngörmediklerini, çok ciddi değer kazanma olmazsa enflasyonun düşmesinin zor olduğunu” söyledi.
Derecelendirme kuruluşları, Türkiye’nin kredi puanını düşürürken yine TL’nin değer kaybına, ekonomik dengenin bozulmasına bakarak karar veriyorlar. Sık sık vurguladığımız gibi, uluslararası kredi kuruluşları ve yatırımcılar için “demokrasinin güçlü olması, OHAL’in devam etmemesi” gibi siyasi etkenler de önemli.
Yani, güvenilir, istikrarlı bir siyasi ortam ekonomimizi de güçlendirecektir.
OHAL’in kaldırılması, seçim manifestosundaki “daha fazla demokrasi” vaadi ekonomi açısından da düşünülmelidir.
Bayrak ve mal varlığı
Türkiye’nin her köşesinde Türk bayrakları açılabiliyor, buna bir engel yok.
CHP’nin Cumhurbaşkanı adayı Muharrem İnce’nin de, İYİ Parti’nin cumhurbaşkanı adayı Meral Akşener’in de Doğu ve Güneydoğu’daki mitinglerinde Türk bayrakları açıldı. Bu bölgelerdeki halkımızın bayrakla, milli değerlerimizle bir sorunu olduğunu düşünmemeliyiz. Bu arada, Muharrem İnce’nin cumhurbaşkanı adayı olduktan sonra malvarlığını tek tek açıklaması doğru bir karardır. Yalnızca o değil, tüm adaylar mal varlıklarını açıklamalı, “öncesi ve sonrası”nın karşılaştırması şeffaf şekilde yapılabilmelidir. Aslında bunu yapmak, belediye başkanları başta olmak üzere tüm siyasetçilerin sorumluluğudur.