Türkiye’nin çıkarları ve öneriler!
.
Türkiye’nin Washington eski Büyükelçisi Faruk Loğoğlu ve Moskova eski Büyükelçisi Aydın Adnan Sezgin, Türkiye’nin Suriye politikasını “Amerika’nın Sesi”ne değerlendirmişler.
Loğoğlu “Türkiye’nin çıkarları Suriye’nin toprak bütünlüğünün korunması, sınırlarının güvenliği, terörle mücadelede öncü bir rol almaktır…ABD müttefikimiz, İran komşumuz, Rusya çok yönlü bağlarımız olan bir ülkedir. Hangi konuda hangisi ‘çıkarlarına uygun hareket ediyorsa’ Türkiye o ülkeyle iş birliği yapar” diyor.
“Türkiye’nin terörle mücadele ve Suriye’nin parçalanmasını önleme hedeflerine yönelik askeri operasyonlarının zamanlıca sona erdirilmesi ve Cenevre sürecine yoğunlaşılması gerektiğini” söylüyor.
Loğoğlu’nun “Türkiye’nin çıkarları” konusunda söyledikleri doğru ancak komşu bile olsalar, çok yönlü bağlarımız bile olsa Suriye konusunda her ülkenin de kendi çıkarları doğrultusunda tavır aldığını ve Suriye, Irak gibi Ortadoğu ülkelerindeki küresel politikaların bu tür ilişkiler hiç hesaba katılmadan sürdürüldüğünü unutmamak lazım.
Suriye’nin özellikle kuzeyinde, sınır bölgemizde olanlarda, bu söz konusu ülkelerin samimi davranmamaları, gerçek eylemlerini ve taraflarını gizleyerek Türkiye’yi oyalamalarının da etkisi var.
Ciddi güvenlik sorunları
Türkiye’nin eski Moskova ve Roma Büyükelçisi Aydın Adnan Sezgin “Arap Baharı’nın ilk döneminden itibaren yanlış politikalar izlendiğini, başka ülkelerin takip edeceği politikaları öngörememiş olmanın da bu yanlışlar arasında olduğunu” açıklamış.
Türkiye’nin “geçmişteki hatalarını onarma ve kendini savunma” durumunda olduğunu belirten Sezgin, şu anda Suriye ve Irak’tan kaynaklanan ciddi güvenlik sorunları olduğunu, bu nedenle Türkiye’nin bölgede müdahil pozisyonda olmasının zorunluluk olduğunu söylüyor. Sezgin, Amerika’nın Sesi’ne Türkiye’nin (iddia edildiği gibi) nüfuz alanı oluşturmaya çalışmaktan çok güvenlik kaygısıyla hareket ettiğini açıkladıktan sonra: ABD’nin “PKK’nın uzantısı olduğu bilinen terörist bir yapılanmayla yoğun iş birliğine girmesini” eleştiriyor. Bu yapılanmanın Türkiye için olduğu gibi Suriye açısından da tehdit olduğunu, Menbiç ve Fırat’ın doğusunda kalan bölge için diplomatik ilişkilerin kullanılması gerektiğini vurguluyor.
ÖSO ve Türkiye
İki büyükelçinin açıklamalarına baktığımızda “Suriye’nin toprak bütünlüğünün önemi ve diplomatik ilişkiler” öne geçiyor. “Toprak bütünlüğü” için mücadele, Esad’la anlaşmadığımız takdirde sadece Türkiye’nin omuzlarında bir yük olarak kalacak ve yine en çok zarar gören ülke biz olacağız.
O nedenle, bu anlaşma ihtimali üzerinde düşünmek gerekir. ÖSO ile TSK’nın birlikte Raco kent merkezini ele geçirmesinden sonra ÖSO mensupları Suriye bayrağını indirerek ayakları altına aldılar. Esad muhalifi örgütün yaptığı ve yapacağı bu tür aşırı gösteriler Türkiye’nin “gerekirse Esad’la (arada Rusya olmadan) görüşme” olasılığını ortadan kaldırmaktadır.
Türkiye kendi çıkarı için her detaya dikkat etmek zorundadır.