‘Tek irade’ yönetimde şart mı?
.
Bundan önce birçok kez Batı ülkelerinin Suriye, Irak ve başka ülkelerde “kimyasal silah kullanıldığı” iddiasını öne sürerek yaptığı saldırılarda bu iddianın doğru olmadığı sonradan ortaya çıkmıştır. ABD ve birlikte hareket ettiği koalisyon ülkeleri “IŞİD’i temizliyoruz” bahanesiyle ortaya çıkarak Türkiye-Suriye sınırı ötesinde, sınır boyumuzda illeri ele geçirip, PKK-PYD’nin kontrolü ele almasına yardımcı oldular.
Kimyasal silah kullanımını araştırmak üzere Suriye’de “görüntülerin çekildiği hastaneye” giden Independent gazetesi Ortadoğu uzmanı muhabiri Robert Fisk “kimyasal saldırı olmadığı” sonucuna varmış.
“Rusya ile ayırdık”
Üç ülkenin Suriye’ye yaptığı saldırıda “ABD-Rusya arasındaki çekişme, ABD’nin Rusya’ya gözdağı vermek istemesi ve Türkiye’nin Rusya ile yakınlaşmasının” rol oynamış olması ihtimali giderek güçleniyor.
Fransa Cumhurbaşkanı Macron’un “Suriye’deki saldırıyla Rusya ve Türkiye’yi ayırdık” sözleri bunun kanıtı gibi görülebilir.
Türkiye ve Rusya bu iddiayı “Bazı konularda farklı görüşlerimiz olsa da ilişkilerimiz bu olayla bozulmaz” açıklamalarıyla yalanladılar.
Artık maalesef siyasette “algı operasyonları” yapmak, ülke veya dünya kamuoylarını “yalan bilgilerle aldatmak”, ilkesiz siyaset geçerli bir yöntem sayılmaya başlandı ve insanlar bundan bıktı. Masum kitlelerin zarar görmesi gözünü hırs bürümüş liderleri durduramıyor. Dış politikamızda, bir açıklama yapmak için bile olayların netleşmesini beklemekte yarar vardır.
Koalisyonlar…
Başbakan Binali Yıldırım önceki gün parlamenter sistem yerine getirilecek olan “Cumhurbaşkanlığı sistemi” hakkında yaptığı konuşmada:
“İyi veya kötü iradenin tek olması lazım. Tek adam anlamına gelmiyor. Tabii ki kurumlar, yargı, kolluk işini yapacak. Bu sistemi şöyle özetliyorum; sürekli istikrar, güçlü tek başına iktidar” dedi.
Sadece bu üç cümle bile sayfalar dolusu yazı konusu olabilir. Örneğin, neden “iyi veya kötü”? Büyük zorluklar, mucizevi kurtuluş savaşlarıyla kurtarılmış ve kurulmuş olan bir ülke veya herhangi bir ülke “iyi” yönetilmek dururken neden “Kötü de olsa kabul” denebilecek veya “kötü olma ihtimali bulunan” bir sisteme razı olsun?
Ayrıca, dünyanın en zengin ilk 50 ülkesinden 30’u, Avrupa’da 22 ülke koalisyon hükümetleriyle yönetilirken ve aslında Almanya gibi ülkeler “daha istikrarlı ve paylaşımlı bir model” olarak koalisyonu tercih ederken “tek iradenin istikrar demek olacağına” inandırmak doğru olur mu?
Eğer siyasi partiler, inadı ve çekişmeyi bir yana bırakarak ülkelerinin geleceği adına gerektiğinde özveride bulunabiliyor, sakince sorunları tartışıp çözüm arayabiliyorsa koalisyonların da başarı şansı çoktur.
Tel irade olduğunda kurumların bağımsız çalışmasının da zor olacağı birçok örnekte görülmüştür.
Bu konuları tarafsız siyaset bilimcilerin, Anayasa hukukçularının ekranlarda anlatması yanlış anlamaları önleyecektir.