Seçim beyannameleri ve adalet!
.
Bütün partilerin beyannamelerinde “demokrasi, tarafsız yargı, adil hukuk sistemi” yer alıyor.
Adil hukuk sistemi önce “HSK’nın (Hakim ve Savcılar Kurulu) bağımsız üyelerden oluşmasını” gerektirir.
Hakim ve savcıları atayan kurum olduğuna göre, HSK bağımsız olduğu takdirde mahkemeler de bağımsız olabilecektir. Adil yargılanma hakkı, ancak ve sadece “evrensel ceza hukuku ilkelerine bağlı kalan mahkemeler” tarafından sağlanabilir. Her şeyden önce 12 Eylül darbesinden bu yana HSK’nın başında Adalet Bakanlarının ve müsteşarlarının bulunması bu bağımsızlığı zedeliyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan, seçim beyannamesinde “bağımsız ve etkili bir yargı sistemi kurulacağından” söz ederken, bu değişikliğin yapılacağını eklese çok daha inandırıcı olacaktı.
Kılıçdaroğlu’nun sözü
CHP’nin Cumhurbaşkanı adayı Muharrem İnce şimdiye kadar muhalefet adayları arasında en çok ilgi gören aday durumunda. Aday gösterildiği günden başlayarak Anadolu’yu dolaşmaya çıkması, sesi kısılsa da mitinglerini sürdürmesi, yıllardır tanındığı için “doğallığı ve dürüstlüğünün inandırıcı bulunması” bu ilginin temel nedenlerinden. CHP’nin seçim beyannamesini açıklamaya Muharrem İnce ile gelen Kemal Kılıçdaroğlu’nun konuşmasında da “hukuk, bağımsız yargı, adalet” vurgusu vardı. Bu konuda ciddi eksikler olmasa bütün partiler “yargı, hukuk, adalet, demokrasi” vaatlerine bu kadar yer vermeyecekti.
Sözcü davası
Sözcü gazetesi imtiyaz sahibi Burak Akbay ve 3 çalışanı hakkında açılan davanın 3. Duruşması 30 Mayıs’a ertelenmişti.
Gelecek Çarşamba bu duruşma yapılacak. Bilindiği gibi Burak Akbay için tutuklama kararı çıkmasına, “Cemaat operasyonlarının medya ayağı olduğu” gerekçesiyle kapatılan Zaman gazetesinin Yazarı Fehmi Koru’nun 2010 yılında yazdığı, Akbay ile ilgili “iftira niteliğindeki” yazısı neden olmuştu. Bu duruşmada Koru, kendisine Sözcü’nün avukatı tarafından sorulan “Sözcü gazetesi cemaat projesi mi” sorusuna “Taha Kıvanç imzasıyla yazdığım, konulara esprili yaklaşan bir yazıdır” cevabını vermişti.
Burak Akbay’ın FETÖ okullarında okumadığı kanıtlanınca “Ben söz konusu 3 kişiyle ilgili bilgi sahibi değilim… Ertuğrul Akbay’la yaptığım bir konuşmadan kendime göre bir anlam çıkardım” demişti.
Yalan ifade!
Aynı konuşmada, şimdi düşündüğünde bunun “çocuğuyla övünme amaçlı söylenmiş bir söz olduğunu, savcılık ifadesinde söylediği “Burak Akbay’ın İsviçre’de Cemaat evinde kaldığı iddiasının da yanlış olduğunu” belirtmiş.
Normal bir yargılamada, iddianın sahibi “yargıyı yanıltacak yalan ifade verdiğini” açıklıyorsa, bu nedenle verilmiş tutuklama kararı kaldırılır. Yalan ifade veren kişi yargı karşısına çıkar. Eğer bugün partiler seçim bildirgelerinde “adalet, adil yargılanma hakkı” gibi konulara vurgu yapıyorlarsa şimdiden adaletin sağlanması gerekmektedir. Burak Akbay’la ilgili hukuk yanlışının düzeltilmesi adalete verilen önemin şimdiden görülmesini sağlayacaktır.