Rusya, 15 Temmuz’u önceden biliyor muydu?
.
TSK 24 Ağustos’ta Suriye topraklarına “Fırat Kalkanı” operasyonuna başladı, buna rağmen Kilis’e hala roket mermileri atılıyor.
Mayıs’ta bu nedenle 19 kişi hayatını kaybetmişti, 22 Eylül’de 8 yaralı vardı.
Önceki gün atılanların imhası sırasında ise 1 polis şehit oldu, 2 asker yaralandı.
Bu roket mermilerini hep “DAEŞ’in attığı” bildiriliyor.
Madem ki Cerablus’u ve çevresini kolayca temizledik, ABD’nin de yardım ettiği söylendi, TSK operasyonundan 1.5 ay sonra nasıl hala Kilis’e roket atabiliyorlar?
ABD istese, Türkiye’nin ÖSO’ya destek vererek Cerablus’un onlara geçmesini sağlaması gibi kendisi de Kilis’in karşısındaki alanı IŞİD’den temizleyemez miydi?
Darbe gerilimi
Şimdi bir yanda PKK terörüyle, diğer yanda PYD ve DAEŞ’le mücadele ederken aynı anda gündem “bitmeyen 2’inci darbe-kalkışma söylentileri”yle dolu.
Bu nedenle OHAL ve KHK’ların 12 aya kadar sürebileceği açıklanıyor.
Meclis açıldı, Adalet Bakanı Bekir Bozdağ “Milli iradenin tecelligahı TBMM, devletimiz var oldukça yaşayacak” dedi. Oysa OHAL sürecinde “sadece cumhurbaşkanı ve bakanlar kurulu imzası” tüm kararlar için yeterli.
Konuşan muhalefet
Bakıyoruz Ana Muhalefet Lideri “Şuna itiraz ederiz”, “bunu kabul etmeyiz” gibi çıkışlarla sadece konuşmakta, hiçbir yaptırım gücü yok. İtiraz etmesi neye yarar belli değil.
Seçmenin büyük bir bölümünü temsil eden muhalefet partileri yalnızca “yeni anayasa” çalışmasında var sayılıyor, bunun dışında devlette en ufak bir etkisi görülmüyorsa “parlamenter demokrasi” ortadan kalkmış demektir.
Artık o Meclis “milli iradenin tecelligahı” değildir.
Her ne kadar “FETÖ’yle ilgili operasyonlar” devam etmek zorunda ise de bunların en kısa zamanda “TBMM çatısı altında, diğer partilerin de bilgisi dahilinde” yapılması sağlanmalıdır.
Ecevit döneminde…
Eski Başbakan Mesut Yılmaz’ın dün Hürriyet’e verdiği röportajdaki birçok açıklaması önemliydi.
Vurguladığı noktalar arasında “Gülen Cemaati’nin tehlikesini yıllar önce Ecevit döneminde fark ettiği, onu uyaran hadisenin ‘bu Cemaat mensuplarının devletin istihbarat birimlerine aşırı ilgi duymaları’ olduğu” var.
Konuyla ilgili şüphelerini Ecevit’le de paylaşmış.
Gülen’in tehlikesini anlayamayıp onunla görüşmeye devam eden ve devlet içinde yerleşmesini engellemeyen lider ve hükümetlerin de en azından “Gülen’in 1999’daki kasetinde yaptığı konuşma” ile uyanmaları gerekirdi.
Avrasya Yerel Yönetimler Birliği Genel Başkanı Hasan Cengiz’in dünkü açıklamasında verdiği “Bir grup askerin kendilerine Ocak’ta FETÖ’cü asker listesi getirdiği, bu listenin devlete teslim edildiği” bilgisi…
Putin’in Özel Temsilcisi Aleksandr Dugin’in 14 Temmuz’da, darbe girişiminden bir gün önce milletvekilleriyle toplantıda, özel görüşmelerde ve konferansında “Ordunun içinde hareketlilik olduğunu, bunun üstüne gidilmesi gerektiğini” söylediğine dair bilgi de çok önemli.
Onun bileceği ve uyaracağı kadar ortada olan bir durumun bizim tarafımızdan çok daha önce görülmemesi ve önlenmemesi üzücü değil midir?