‘Muasır medeniyet’i aşmak…
.
Cumhurbaşkanı Erdoğan seçim manifestosunda, eğer seçimi kazanırlarsa gelecek 5 yılda yapacaklarını anlattı.
Türkiye’nin yeni dönemde “muasır medeniyet seviyesinin üstüne çıkacağını, küresel bir güç olacağını” söyledi, “tam demokratik bir Türkiye istiyoruz” dedi.
Manifestonun tamamı gerçekten çağdaş ülkelerin yaşam seviyesini hedefleyen, refaha, eşitlik ve özgürlüklere vurgu yapan vaatleri dile getiriyor.
Keşke Türkiye bunların çoğuna şimdiye kadar sahip olabilseydi.
Demokrasi ilk şart!
Muasır medeniyet isteminin gerçekleşmesi için bir ülkede önce demokrasinin özümsenmesi gerekir.
Eşitlikler, vatandaş güvenliği, özgürlükler, yargı bağımsızlığı hiçbir şüpheye yer vermeyecek şekilde tam değilse demokrasi de eksiktir. Önümüzde bir seçim var ve seçime girecek partiler eşit imkanlara sahip değil.
Genel gelir tablosuna baktığımızda büyük bir toplum kesiminin geliri çok düşük iken bir kesimin geliri en gelişmiş ülkelerdeki zenginleri geride bırakacak kadar yüksek.
Cumhurbaşkanı’nın “Vergi yükü adil hale getirilecek, dar gelirli vatandaşımızın hayat standardı artacak” sözleri bu açıdan çok önemli.
İşsizlik mutlaka acilen çare bulunması gereken bir sorun halinde.
Şiddet ve yoksulluk
Çağdaş bir demokraside altı ay iş bulamayan bir baba “Bugün kızımın doğum günü, cebimde 50 kuruş var” diye köprüye çıkma çaresizliği yaşamamalıdır.
İş veya eğitim sınavlarına giren vatandaşlar eşit haklara sahip olmalıdır.
Bir hukuk devletinde, Kadıköy’de üniversite öğrencisi Özge’nin ölümüne neden olan kamyon şoförüne, tüm cinayet ve tecavüz sanıklarına “iyi hal” indirimi görülmez, bizde de olmamalıdır.
Siyasi partiler, vaatlerini şimdiden uygulamaya başlar ve seçim konuşmalarında bile şiddetten, nahoş suçlama ve hakaretlerden uzak dururlarsa inandırıcılıkları artacaktır.
Örneğin; MHP Genel Başkanı Bahçeli’nin imza veren seçmenleri zan altında bırakan “Adalet ve İçişleri Bakanları FETÖ’nün seçmen ayağını takip etti mi” sözleri demokrasiye yakışmamıştır.
İYİ Parti standına yapılan ve 1’i ağır 5 kişinin yaralanmasına neden olan saldırı yakışmamıştır. İçişleri Bakanlığı, seçime giren tüm partilerin teşkilat ve üyelerinin, tüm vatandaşların can ve mal güvenliğini sağlama sorumluluğu taşır.
Ekonomi etkileyecek
Cumhurbaşkanı Erdoğan manifestoda faizlerin ve enflasyonun düşürüleceğini, AB’ye tam üyelikten vazgeçmediğimizi de söyledi.
Ekonominin bu seçimlerde en önemli belirleyici unsurlardan biri olacağına şüphe yok.
Cumhurbaşkanı’nın, Başbakan’ın ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek’in arka arkaya yaptıkları ekonomi açıklamaları da bunu gösteriyor. Böyle bir durumda uluslararası kredi kuruluşlarının uyarılarına, derecelendirmelerine, AB’nin “Türkiye’de demokrasi sorunları” ile ilgili uyarılarına kızmak yerine kulak vermek daha doğrudur.
Sonuçta, muasır medeniyet dediğimiz medeniyet, bizi uyaran Batı ülkelerinin ulaştığı noktadır, unutmayalım.