ABD’nin derdi Esad mı?
.
Suriye’de dertler bin iken bin beşyüz oldu. Hem Suriye halkı için, hem de bizim için…
Kim kullanırsa kullansın, kime karşı kullanırsa kullansın kimyasal silah kullanımı insanlık dışı bir olaydır ve önlenmesi gerekir.
Ancak, sivil halka karşı kullanılıyorsa bombalar ve füzeler için de “insanlık dışı” deyimini kullanmak mümkün. Oysa, örneğin ABD “DEAŞ’la savaşıyoruz” diyerek PKK-PYD’ye havadan destek verirken de o bölgelerdeki sivil halk zarar görmüş, hayatını kaybedenler olmuş, hayatta kalmak için yüzlerce insan Türkiye sınırına kaçmıştı.
Türkmen komutanlar, mesela Tel Abyad’da PKK’nın Türkmenlere “evlerinizi boşaltın” dediğini, Türkmenler evlerinden çıkmayınca ABD’nin havadan bombardımana başladığını anlatmışlardı.
Tek neden bu mu?
Diğer tarafta Rusya da durup dururken Bayırbucak Türkmenlerini bombalamıştı.
Suriye’de Rus saldırılarında binlerce kişi öldü ama bunları yaparlarken Koalisyon güçleri içinde olan Fransa ve İngiltere, bu saldırıların “insanlık dışı” olduğunu söylemedi, önlemeye çalışmadı..
Esad’ın Suriye iç savaşı başladığından bu yana kendi halkına yaptığı eziyet, katliamlar onun rejiminin ortadan kalkması için yeterli neden yaratmıştır.
Bununla birlikte, ABD de, Rusya da benzer suçları paylaşmaktadır.
ABD, İngiltere ve Fransa’nın “kimyasal silah kullandığı için Esad’ın kimyasal silah depolarını vurmasını” desteklemekte haklıyız ancak ABD’nin saldırıyı yalnızca kimyasal silah nedeniyle yapıp yapmadığından emin değiliz.
Belki Rusya ve İran’a gözdağı vermek de var işin içinde. Veya Suriye’de “İsrail çıkarları için BOP projesine devam” ya da petrol bölgeleri?
Yine pkk’ya destek!
Fransa Cumhurbaşkanı Emanuel Macron, saldırıların “Rusya ile Türkiye’nin arasını açtığını” söyledi.
Artık uluslararası ilişkiler çok kaygan zeminlerde ilerliyor, çıkarlar çok fazla rol oynuyor.
Normal şartlarda Rusya ile Astana, Soçi ve Ankara zirvelerinin, Akkuyu Nükleer Santrali açılışının ardından Türk Hükümeti’nin “ABD saldırılarını destekleme” açıklamaları iki ülkenin arasını açabilirdi ama şu anda açmayabilir.
Macron’un bizim için önemli vurgularından biri de “ABD yönetimini Suriye’de uzun vadede kalmaya Paris’in -yani kendisinin- ikna ettiğini” söylemesi.
Demek ki Trump’ın “Suriye’den çekiliyoruz” sözü gerçekleşmeyecek, kalıyorlar.
Şimdi bu durumu, aynı sıralarda Suriye’de “ABD öncülüğündeki uluslararası koalisyon”un Sözcüsü Albay Dillon’un SDG’ye (PKK) övgüler dizmesi ile beraber değerlendirelim.
Dillon “SDG’nin çabaları ve fedakarlıkları sayesinde Suriye’de 3 milyondan fazla kişi DAEŞ’ten kurtarıldı” dedi.
Afrin’de bile TSK’ya karşı hapisteki DAEŞ’lileri bırakarak birlikte savaşan PKK (SDG) için yine aynı DAEŞ yalanları…
ABD’nin Suriye’den çıkmamaya karar vermesi, PKK ile sınır ötesindeki mücadelemizi zorlaştırabilir.
Acaba Trump “Suriye’den çıkmaya” karar vermişken Macron’un onu “çıkmamaya” bu kadar kolay ikna etmesi mümkün müdür ve Macron neden ikna etmiştir?
O kadar çok soru işareti var ki!