Kime inanacağımızı bilmeden…
Türkiye’nin içinde ve dışında terör örgütüyle mücadele en önemli sorunumuz olmaya devam ediyor.
Dün en üzücü haberlerden biri dört gün önce Siirt’te 6 korucunun şehit olduğu hain PKK saldırısında yaralanan 24 yaşındaki askerimiz Emre Dut’un şehit olmasıydı.
Başbakan Yıldırım, 3 gün içinde 10 şehit verdiğimizi açıkladı.
Aynı gün, Afrin’de teröristlerin yola döşediği patlayıcının askeri aracın geçişi sırasında patlamasıyla Erzurum Sağlık İl Müdürlüğü kurtarma ekibinden sağlık personeli 23 yaşındaki Burak Tatar şehit oldu, 3 askerimiz de yaralandı.
Karabük’te bir cezaevi aracı şarampole yuvarlandı, 2 askerimiz şehit oldu, 14 yaralı var. (İçinde asker bulunan araçların kaza olayları da giderek artıyor.)
Şehitlerimize rahmet, yaralılarımıza acil şifalar diliyoruz.
Fransa-ABD karmaşası!
Milletin yüreğini yakan bu kayıplar Güneydoğu, kuzey Suriye ve Türkiye’nin her bölgesinden PKK’nın temizlenmesinin, terör örgütüne diğer ülkeler tarafından verilen desteğin kesilmesinin önemini açıkça gösteriyor.
ABD Başkanı Trump’ın “Suriye’den çekileceğiz” açıklaması, bundan sonra PKK’ya verdikleri desteği kesecekleri ümidini yaratmıştı. ABD veya Rusya’nın hiçbir zaman Ortadoğu’dan ellerini tamamen çekmeyecekleri bellidir.
ABD her ne kadar “çekileceğiz” dese de bugüne kadar PKK’ya verdiği destek ve tonlarla silahın, zırhlı aracın bundan sonra da büyük ölçüde Türkiye’ye karşı kullanılacağı da bellidir.
ABD Başkanı’nın bu açıklamasından sonra Fransa Cumhurbaşkanı Macron’un kasıtlı gerginlik yaratma havasında SDG’den bir heyeti kabul etmesi, üstelik Elize Sarayı’nda kabul ettikten sonra “SDG ile Türkiye arasında bir diyalog kurulmasını istediklerini” açıklaması Türkiye’nin haklı tepkisini çekti.
Macron, birkaç gün önce “YPG’ye söz verdik, destek için Menbiç’e asker göndereceğiz” demişken bu kez Sözcüsü “Fransa Suriye’ye asker göndermeyecek” açıklaması yaptı.
Arkasında ne var?
Ortadaki tablo Türkiye’nin Suriye’de bundan sonra yapacağı operasyonlarda PKK’nın açıktan açığa olmasa bile yine Batı ülkelerinin desteğini alacağını gösteriyor.
Zaten ABD (hatta Kanada) ve AB ülkeleri “Terör örgütlerine karşı Türkiye ile birlikte hareket ediyoruz” diye senelerce oyalama yaparken de PKK-PYD’nin içinde kendi askerlerini savaştırmadılar mı?
ABD “Türkiye’nin haklı endişesini anlıyoruz ama…” derken diğer yanda “Bizim için tek önemli şey IŞİD’le mücadele” mesajlarıyla PKK’yı terör örgütü saymamaya devam edip kuzey Suriye’yi işgaline yardımcı olmadı mı? O nedenle artık bir günden bir güne değişen mesajlara inanmak çok zordur. Rusya, Afrin’deki Zeytin Dalı operasyonuna izin vermiş, ABD “Biz Afrin’de yokuz” demişti.
Menbiç ve Fırat’ın doğusuna devam edecek operasyonlarda durum farklı olabilir. Bir sürprizle karşılaşmamak için önce diplomatik görüşmeleri tamamlamak ve gerçek tabloyu görmek zorundayız.
Bence asıl sürpriz ise kendi topraklarıyla ilgili bütün bu gelişmelerde Esad’ın hiçbir görüş belirtmemesidir.