ABD’nin Suriye saldırısı ve Rusya!
Dün ABD, İngiltere ve Fransa, Doğu Guta’da sivillere yaşatılan kimyasal silah faciasından sonra birlikte karar verdikleri operasyonu yaptılar ve başkent Şam başta olmak üzere birçok kentteki askeri üsleri bombaladılar.
Türk Hükümeti bu operasyonu desteklediklerini ancak İncirlik Üssü’nün saldırı için kullanılmadığını açıkladı.
Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, Türkiye’nin ; Suriye’de Esad rejimine, kimyasal silah kullanımına, iç çatışmalara, insanların öldürülmesine, göçe zorlanmasına karşı olduğunu belirtti.
Rusya Devlet Başkanı Putin ise ilk açıklamasında “Rus ordusunun meşru hükümete ‘terörle mücadelede’ destek verdiği Suriye’ye düzenlene saldırıyı en set biçimde kınıyoruz” dedi.
Yıkıcı etki ne olur?
Putin bu saldırıyı “egemen bir devlete yönelik saldırganlık eylemi” olarak tanımlıyor ve “saldırının tüm uluslararası ilişkiler sistemi üzerinde yıkıcı etki yaratacağını” vurguluyor.
Rusya Dışişleri 2 gün önce “İngiltere’nin Doğu Guta’ya bağlı olan Duma ilçesinde kimyasal gaz kullandığını göstermek için hastanelerde bir provokasyon gösterisi düzenlediğini ve bunun kanıtlandığını” bildirmişti.
Bundan sonra Rusya’nın ne yapacağı olayın kilit noktası olacak ki bu noktaya gelineceğini ve Türkiye-Rusya arasında son zamanlardaki yakınlaşmanın da bu gelişmeden etkileneceğini daha önceki yazılarımda belirtmiştim.
Bir yanda Esad’ı her eyleminde desteklerken, diğer tarafta Suriye iç savaşının başından bu yana “Esad rejimi indirilmeli, rejime karşıyız” açıklamaları yapan Türkiye ile yakın ilişki sürdürmesinin devamı olmayan bir siyasi tablo olduğu açıktır.
NATO da saldırıyı desteklediğini açıkladıktan sonra, Putin’in söz ettiği “tüm uluslararası ilişkiler üzerindeki yıkıcı etkinin ne olacağı” sorusu dünya için kilit sorun olacaktır.
Abd vazgeçmezdi
Çocuklar dahil masum sivillerin de hayatını kaybettiği feci olaylara sebep olan kimyasal saldırının bir insanlık suçu olduğu ve mutlaka durdurulması gerektiğine şüphe yoktur.
Ancak olayın bir de ABD ve koalisyon ülkelerinin Suriye’de bugüne kadarki faaliyetleri ile ilgili yönü var.
Her ne kadar “Biz Suriye’den çekileceğiz” dese de ABD’nin Suriye’den çekilmeyeceği, İsrail’in de içinde olduğu BOP projesinden, Suriye’nin özellikle petrol ve doğalgaz zengini olan kentlerinden kolaylıkla vazgeçmeyeceği ve aslında bu gelişmelerin Irak’la da bağlantılı olduğu bellidir.
Burada önemli olan şey, Rusya’nın “provokasyon yapıldı” iddialarının ortaya çıkarılması, Suriye’nin daha da bölünmesini kolaylaştıracak adımların atılmamasıdır.
Türkiye, eğer bir müdahale yapacaksa bu “NATO’nun, Birleşmiş Milletler’in tarafsız gözlemcilerle araştırma yapmasını”, ülkelerin -Türkiye’nin de bulunduğu- ortak bir toplantıyla Suriye meselesine savaşı büyütmeden çözüm aramasını sağlamak, böylece Türkiye’ye yönelecek yeni bir büyük göçü önlemek yolunda olmalıdır.
Tekrarlıyorum, bu savaşa girmemiz ve savaşın büyümesi sonuçta yine en çok Türkiye’ye zarar verebilir.