“Cumhuriyet” davası ve yargı!
Cuma gecesi Cumhuriyet gazetesi davasında Genel Yayın Yönetmeni Murat Sabuncu ve yazar Ahmet Şık’a tahliye kararı çıktı.
İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay ile “tweet”leri nedeniyle yargılanan Ahmet Kemal Aydoğdu’nun ise tutuklulukları devam ediyor.
Cumhuriyet Gazetesi davasında, yönetici, yazar, çizer, muhabir, avukat, muhasebeci 11 kişi tutuklanmış, Akın Atalay yurt dışından gelerek ifade vermiş, buna rağmen “kaçma tehlikesi var” denerek o da tutuklanmıştı.
Üye değil ama…
Tutuklanma nedenleri “Terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüt adına ve anayasal düzene karşı suç işlemek” iddiasıydı.
Bu iddia nedeniyle Ahmet Şık 434 gün, Murat Sabuncu 495 gün, 1.5 yıla yakın bir zaman tutuklu kaldılar, Sabuncu ile birlikte tutuklanan Atalay halen cezaevinde.
Şimdi tahliye edildiklerine göre, demek ki yukardaki iddia gerçek değil.
Gerçek olmadığını doğrusu Mahkeme Başkanı’nın “Şık ve Sabuncu ile ailelerinin hayatından 1.5 yıl çalındıktan sonra” yaptığı esprilerden anlamak da mümkün.
Hayret ederek okunan konuşmasında şöyle diyor: “Murat Sabuncu Boğaz’ı görmek istiyormuş, gitsin görsün. Soner Yalçın’ın dediğine göre Ahmet Şık’ın annesi ‘ermiş’miş, onu da üzmeyelim”.
İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay için ise “Kaptanlar gemiyi en son terk eder” diyerek duruşmasını mütalaa açıklaması için ertelemiş.
Medyada yer alacak bu esprileri çok düşünmüş olmalı.
Hukuk mu, keyfi mi?
Bu konuşmalar, toplumun, dünya basın kuruluşlarının, Batı ülkelerinin “Türkiye’de medyaya baskı var, tutukluluk tehdit olarak kullanılıyor” tepkilerini haklı çıkarıyor.
“Terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüt adına ve anayasal düzene karşı suç işledikleri” iddiasıyla tutuklanmışlar.
Tutuklamak için gereken tüm deliller toplandıktan sonra bu işlem yapılsaydı, bir buçuk yıl hapis yatmamış olacaklardı, bir kere burada aynen Balyoz-Ergenekon döneminde olduğu gibi ciddi “hukuk yanlışı” var. İnsan haklarına aykırı tutuklamalar yapıldığını ortaya koyuyor.
İkincisi “tutuklama nedeni olan iddia” doğru çıkmamışsa, Mahkeme Başkanı’nın bunu “hukuka göre değil de” sanki kendisi keyfi olarak, “Boğaz’ı görsün” veya “Annesi üzülmesin” diye tahliye ediyor havasına sokması olacak iş midir?
Gerçek bir hukuk devletinde buna rastlanabilir mi?
Bir hakim “Kaptanlar gemiyi en son terk eder” diyerek, “nasılsa tahliye edileceğini” bildiğini ima ederek tutukluluk uzatabilir mi?
Murat Sabuncu, duruşmada bu davanın “gazetecilere gözdağı vermek için açıldığını” söylemişti, Mahkeme Başkanı tahliye sırasındaki konuşmalarını “bu sözle birlikte” gözden geçirmelidir.
Bağımsız, tarafsız, hukuku doğru uygulayan bir yargısı olmayan ülkelerde hukuk devletinin varlığını da, demokrasinin var olduğunu da kimse iddia edemez!