Koalisyon bize göre değil!
.
Vaktiyle sanayi devriminin gerisine düştüğümüz; iki yüz seneden beri yapageldiğimiz onca reformlarla da ‘muasır medeniyeti’ yakalamaya çalıştığımız bir gerçektir. Aradaki açığı telafi edebilmemiz için durmamamız, çok çalışmamız ve hepsinden önemlisi, boş şeylerle uğraşıp patinaj yapmamamız gerekir.
Bunun için de her şeyden önce tıkır tıkır işleyen siyasi bir sisteme ihtiyacımız var. Denemiş olduğumuz parlamenter demokratik sistem; 70 yılda bize şunu gösterdi ki; koalisyonlar bize göre değil!
Avrupa’da koalisyonlarla idare edilen ve üstelik iyi idare edilen ülkeler yok değil; onların ya demokratik kültürleri yüksek veya birçoğunun nüfusu, bizim İstanbul ilimiz kadar bile değil.
Biz Türkiye olarak bir Akdeniz ülkesi olduğumuzu unutmayalım; Kuzey ülkeleri gibi olmayıp, sıcakkanlı insanlarız. Bu coğrafyada bize en çok benzeyen ülkelerden biri İtalya’dır; onların başı koalisyonlarla dertte idi. Seneler senesi; ülkelerinde bir türlü siyasi istikrarı sağlayamadılar. Çok partili koalisyonları denedikçe, olmadığını gördüler.
En sonunda kurtuluşu koalisyonu yasaklamakta buldular!
Üstelik İtalya, sanayi devrimini başarmış bir ülke olarak, bu kararı almak zorunluluğunu hissetti.
Bizim ise, çoktan almamız gerekirdi ancak; böylesine radikal kararları alabilecek, halkın büyük desteğine sahip siyasi lider yoksunluğumuz bu durumu engelledi.
Bizde koalisyon demek: IMF’ye avuç açmak demek; devlet bankalarını ortaklar arasında bölüşüp, yandaşlara peşkeş çekmek demek; Güneş Motel gibi siyaset panayırlarından milletvekili devşirmek demek; asgari müşterekte birleşmek demek; azamisi varken ve o gerekli iken neden asgaride (en azda) buluşalım? Asgari müşterek demek, iki insanda bir tek gözün olması demek! Kim, ne yapsın bunu?
Bizde kurulmuş olan koalisyon hükümetlerinin hiç birisi iyi niyetle kurulamadı; taraflar, birbirinin kalesine gol atabilmek için sürekli fırsat kolladı! Parsayı daha önce topladığını gören taraf, derhal hükümeti yıkmaya kalktı. (1974 Kıbrıs Barış Harekatı’nı oya tahvile yeltenen B. Ecevit, CHP-MSP hükümetini yıkarak erken seçime gitti.)
Kısacık ömürlü hükümetlerle istikrarı sağlayabilmenin ve kalkınmayı gerçekleştirebilmenin imkan ve ihtimali olmasa gerektir.
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, bütün bu aksaklıkları gideriyor ve tek başına iktidar imkanı getiriyor; bunu ise, doğrudan milletin kendisi belirliyor. Bu sistemi istemeyenlerin asıl korkuları milletten lakin korkunun ecele faydası yok!
Bu sistemde Meclis’in yetkilerinin ortadan kaldırıldığı ve Cumhurbaşkanına Meclis’i feshetme yetkisi verildiği iddia ediliyor ki, bu, tamamen yanlıştır ve yalandır.
İyi incelenirse; iddia edilen durumun bugünkü Parlamenter (!) sistemde olduğu görülür. Çünkü bu günkü sistemde Cumhurbaşkanı, üstelik tek taraflı olarak Meclis’i feshedip seçime gidebiliyor. 7 Haziran seçimlerinden sonra bunu yaşadık. Getirilecek sistemde ise, Cumhurbaşkanı böyle bir karar alırken kendisini feshedip seçime girmek zorunda. Ayrıca, Meclis’ten de bu yetki alınmış değil...
Bizdeki mevcut parlamenter sistemdeki Meclis’in yetkileri, yalnızca kağıt üzerinde ve şeklendir; yani pratikte hiçbir değerleri yoktur. Meclis’i çalıştırmamaya ve patinaj yaptırmaya yönelik ucube bir sistemdir. Bir an evvel kalkınıp, Batı ile arayı kapatmanın yolu; Türk tipi olarak geliştirdiğimiz Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’dir.