Curzon’dan bin Zayed’e...
.
“Lafa bakarım laf mı diye, söyleyene bakarım adam mı diye”
Anonim
Lozan görüşmelerinde Lord Curzon, İsmet Paşa’dan 1917 yılında Medine’den İstanbul’a getirilen “Kutsal Emanetlerin” iadesini talep etmiş ve “kutsallığı bulunan konuların siyasi müzakerelerde yerinin olmadığı” yanıtını aldığında bu konu kapanmıştı.
Ya da biz 15 Temmuz darbe girişimi öncesi ve sonrasındaki sabıkalarına yüz yıl sonra (1917-2017)m bir yenisini ekleyen BAE Dışişleri Bakanı’nın densizliğine kadar öyle olduğunu sanmıştık.
Birinci Dünya Savaşında İngilizlerin altın ve asker gücü ile desteklediği Şerif Hüseyin liderliğindeki Arap Bedeviler, Medine’ye saldırarak kuşattıklarında bölgeyi savunmakla görevli 12’nci Tümen Komutanı Fahreddin Paşa, Padişahlar tarafından Surre alayları ile Mescidi Nebevi’ye gönderilen değerli armağanlarla kutsal emanetleri, yağmalanmaması ve İngilizler’in eline geçmemesi için 1917 yılında İstanbul’a göndermiş ve savaşa devam etmişti.
Öyle ki Mondros Mütarekesi ile Osmanlı’nın teslim olmasına karşın Fahreddin Paşa, Hz. Muhammed’in şehrini İngilizler ve Bedevilere teslim etmeyi reddetmiş, askerlerinin günlük istihkakı bir avuç buğday ve bir dirhem yağın da tükenmesi üzerine çekirge yiyerek 2 ay 10 gün daha direnmiş, 9 Ocak 1919 günü, talebi üzerine Padişahın gönderdiği özel heyetin teslim ol emri üzerine 2 yıl 7 ay boyunca sürdürdüğü mücadeleye son vermişti.
BAE Dışişleri Bakanı ünvanlı, onur ve şeref yoksunu olduğu için bu şanlı direniş ve kutsal emanetlere sahip çıkmayı anlamasını beklemediğimiz zatın, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın şahsında Türk milletinin ecdadına dil uzatma cüretinin altında, varlığı başkalarının izin ve icazetine bağlı birisinin acizlik ve zavallılığı yatmaktadır.
Bir bölümü Topkapı Sarayı’nın Hazine ve Kutsal Emanetler Dairelerinde sergilenen, müzenin Medine Defteri’ne kayıtlı eserler bugün İngiltere’de British Museum ya da Victoria and Albert Museum’da değil ve Lawrence’in akıl hocalığını yaptığı Şerif Hüseyin ile isyancı Arap Bedevilerin yağmasından kurtuldu ise bunun adı “hırsızlık” değil olsa olsa “hırsızlığı önlemiş” olmaktır.
Birleşik Arap Emirliklerinin bir süredir “sahibinin sesi!” rolünü üstlenmiş oluşu kendilerine çok yakışan ve yaraşan bir davranış olsa da biz Bay Zayed’e eğer anlamına varabilirse Addison’un bir sözünü hatırlatalım.
“Şerefim öleceğine kendim ölürüm daha iyi.”
İyi de ya şerefiniz yoksa!..