Şampiy10
Magazin
Gündem

Online kozmetik alanında % 500 büyüyecek

İngiltere’nin en büyük kozmetik ve parfüm online satış sitesi Cheapsmells.com Türkiye’de Bellamola.com adıyla satışlara başladı. Kapıda ödeme, ücretsiz kargo gibi avantajlarıyla Bellamola hızla büyüyor. İngiliz yatırımcılar Türkiye’deki satışlarında 2014 yılında yüzde 500’lük büyüme bekliyor. Cheapsmells’in Yönetim Kurulu üyesi John Houslip Türkiye hedeflerini anlattı.

-Cheapsmells.com kozmetik ve parfüm satışlarıyla oturmuş bir online satış sitesi. Bellamola.com olarak Türkiye’desiniz artık. Nasıl karar verildi bu girişime?

Cheapsmells.com olarak uzun yıllardır Türkiye ile iş ilişkileri içerisindeyiz. Kendi sektörümüzden bir Türk tedarikçiyle çalışıyoruz. Cheapsmells’in Türkiye’den çok sayıda müşterisi vardı. Stratejimiz, parfüm ve kozmetik sektöründe en geniş ürün yelpazesini, en düşük fiyat ve birinci sınıf bir kalite anlayışı ile müşterilere sunmak. Bu stratejiyi kusursuz bir şekilde uygulamak, operasyonumuzun Türkiye’de olması ile mümkün olacaktı.

-Türkiye’de son dönemde çok fazla e-ticaret sitesi açıldı. Sıkı bir rekabet var.

Türkiye’de online ticaret hacminin artıyor olması bu pazarın fazlasıyla dikkate değer olduğunu gösteriyordu, aynı zamanda güzellik ve kişisel bakım alanında pazarda online satış anlamında boşluklar vardı. Cheapsmells’in politikası yüzde 100 orijinal ürünleri en düşük fiyatla ve en iyi hizmet anlayışı ile sunmak. Bu yüzden Türkiye pazarına giriş yapmak kaçınılmaz oldu.

4 bin çeşit ürün

-Bellamola.com’a ne kadarlık yatırım yapıldı?

BellaMola.com markasına kuruluş aşamasında 4 milyon TL‘lik bir yatırım yaptık. Türkiye’de bulundurduğumuz stok şu anda 2 milyon TL dolaylarında, ki yıl sonuna kadar bu rakam 2.5 milyon TL’yi bulacak. Şu anda 4 binden fazla çeşit ürünü BellaMola.com’da satışa sunuyoruz ve her ay 150 yeni ürün çeşidi eklemekteyiz.

-Türkiye pazarında ne kadar büyüme hedefliyorsunuz?

BellaMola markamız ile Türkiye’de Şubat 2013’de kurulduk. Her ay yüzde 10’luk bir büyüme grafiği sergiliyoruz. 2014 sonu için Türkiye’deki online parfüm ve kozmetik satış sitemiz BellaMola.com için yüzde 500’lük bir büyüme öngörüyoruz. Günlük ziyaretçi sayımız ortalama 15 bin. Mevcut müşteri datamıza, her ay 3 bin yeni kişi ekleniyor. 2014 sonunda 250 bin üye sayısına ve toplam 15 milyon TL ’lik bir satış hacmine ulaşmayı hedefliyoruz.

2.4 milyar TL’lik pazar

-İngiltere ve Türkiye’nin online kozmetik pazar hacminin büyüklüğü nedir?

İngiltere kozmetik ürünleri online pazarının değerinin 800 milyon euronun üzerinde. Yıllık yüzde 12’lik bir büyüme hızı olduğunu ve online satış penetrasyonunun yüzde 8-10 arasında. Türkiye online pazarı 30 milyar TL civarında. Bunun yüzde 8’ini kozmetik sektörü oluşturuyor. Kişisel bakım ve güzellik sektörü online pazarının bu yıl yüzde 20 büyümesini bekliyoruz, online’da pazara yeni girişlerin artmaya devam edeceği düşüncesindeyiz. İki yıl içinde Türkiye’de kişisel bakım ve kozmetik ürünlerinin arama motorlarında en çok aratılacak ikinci ürün grubu olacağını öngörüyoruz.

Yazının devamı...

Türkiye’de 1 diş fiyatına 3 diş tedavi ediyoruz

Türkiye’de diş tedavisinin Avrupa’ya göre üçte bir ucuz olduğunu söyleyen Dentistanbul’un Başkanı Murat Özel, büyüme planları yapıyor. Özel, 2015’te Riyad’da diş hastanesi açacak.

Dentistanbul Türkiye’nin ilk diş hastanesi. Girişimci Murat Özel, Dentistanbul’u 2013 yılında Rhea Girişim Sermayesi Yatırım Ortaklığı’ndan satın aldı. Marka şimdilerde hızla büyüyor. Bursa’daki Dentatürk Diş Hastanesi’ne de satın alan Murat Özel, hem İstanbul hem de Türkiye genelinde büyüme planları yapıyor. Önümüzdeki yıl Riyad’ta da diş hastanesi açmayı amaçlayan Murat Özel’le Levent’teki merkezlerinde buluştuk.

-Siz sağlık sektörüne nasıl girdiniz? Doktor değilsiniz...

Aileden geliyor ilgi. Ben 1975 doğumluyum. Samsun’da büyüdüm. Babamın mesleği diş hekimliği. Benim değil. Ben genç yaşımda sağlık alanına ilgi duydum. Girişimci olarak girdim bu işe. Samsun’da iki kliniğimiz vardı. Daha sonra fizik tedavi alanında yatırım yapmaya karar veren bir tanıdığımla bu alanda yatırım yaptık.

Yatırımlar az geldi

- Siz yatırımcısınız, yöneticilik yapıyorsunuz. Diş sağlığı üzerine bir hastaneye yatırım yapmanın avantajları ve riskleri nedir? Dentistanbul sahip değiştirmişti. Siz almadan önce de bir yatırım fonundaydı...

Ben Türkiye’de diğer branşlarda yapılan yatırımları görünce diş alanında yapılan yatırımların az olduğunu, yetersiz olduğunu gördüm. Türkiye sağlık sektöründe ilerliyor ancak çok da eksik var. Diş alanında boşluk vardı. Sağlıktaki yenilikler de beni etkiledi. Bu yüzden dişi seçtim. Risk demek istemem ama diş branşı sağlıkta kısa bacak gibi. Yatırıma ve yeniliğe çok ihtiyacı var.



- Dentsitanbul markasıyla yeniden yolunuz nasıl kesişti?

Dentistanbul benim için her zaman iyi bir yerdeydi. Dentistanbul 2 fon şirketi değiştirmişti. O fon şirketleriyle görüşmeye başladım. Ve bir ilk oldu. Bir yabancı fon şirketi hisselerini bir Türk yatırımcıya devretti.

- Memnun değiller miydi?

Sanırım bazı sorunlar yaşamışlardı. Benim amacım da Dentistanbul gibi bilinen ve deneyimli bir marka ile yürümekti.

- Siz aldığınızda Dentistanbul’un büyüklüğü ne kadardı?

Dentsitanbul’un 1 hastanesi, orası Türkiye’nin ilk diş hastanesi, 3 de polikliniği vardı. 200 personeli olan bir gruptu. Dentinternational’di bizim markamız da. Birleştirdik güçlerimizi. Levent’te de yerimizi almıştık. Biz de Levent’teki yeni yerimizi direkt Dentistanbul olarak açtık.

- Kısa süre içinde yeni yatırımlar da geldi. Kaç klinik oldu?

1.5 yıl içinde yatırımlar yaptık. 2 adet ağız diş sağlığı merkezi, 2 poliklinik açtık. İstanbul dışında da Bursa’da diş hastanesi olarak hizmet veren bir hastane vardı. Onlarla görüşüyorduk. Büyüme hedeflerimiz doğrultusunda 2013 sonunda da Bursa’daki hastane de grubumuza katıldı. Türkiye’de 3 adet ruhsatlandırılmış diş hastanesi var. Biri İstanbul’da, biri Bursa’da, biri de Eskişehir’de. Bu hastanelerin ikisi bizim.

Riyad’a hastane yapacak

- Yurtdışına açılma hedefiniz var mı?

Var. Çok yakında görüşmeler yaptık. Riyad’ta da bir proje hazırladık. Türk doktorlarının çalışacağı bir diş hastanesi kuracağız Riyad’da. Onlar Türk hekimlerine çok güveniyor. Özellikle diş sağlığında tercih ediyorlar.

- Türkiye’deki fiyatlar nasıl? Avrupa ülkelerine göre diş tedavileri ne kadar hesaplı yapılıyor Türkiye’de?

Avrupa’ya göre 3’te bir daha uygun fiyatlıyız. En büyük sıkıntı şu; bir hafta kalıyor hasta, süreç kaybı oluyor. Bazı hastalar bunu istemiyor. Şimdi yeni tarama cihazları çıktı. O ölçüyü alıyor. Bilgisayarda yükleniyor. Hastanın ağzı uyuşukken siz bilgisayar protezlerini bitiriyorsunuz.
Bir gün bile konaklamadan sonuç alınabiliniyor. Süreç kısaldı ve hızlandı. Yakında biz bunun tanıtımlarını yurtdışında yapacağız.

- Riyad dışında başka bir yere de açılma planınız var mı?

Londra’da açmak istiyoruz. Sağlık politikaları açısından zor orası ama orada da ortaklıklarla yol almayı planlıyoruz. Temmuz ayından sonra bu konu daha çok gündemimizde olacak.

İki klinikte doktora franchise verdik

- 2014 yılındaki hedefleriniz nedir?

14 lokasyon hedefimiz var. Franchise ile büyüyeceğiz. Grubumuzun içinde olan iki polikliniği doktor arkadaşlarımıza franchise olarak verdik. Bunlar İstanbul’da. Bu; Dentistanbul’un daha önceden planladığı bir çalışması. Bu konuda altyapı hazırlanmıştı. Biz de hemen denedik.

- Devam kararı aldınız mı franchise sisteminde?

Henüz değil. Ancak olumlu gidiyor. Çok hevesli doktor arkadaşlarımız var. Ancak bu altyapı meselesi ve yönetim biçimini oturtmak gerekiyor. 1 yıl franchise’larla deneme yapacağız. Ne olup olmadığına bakıp franchise konusuna nasıl ilerleyeceğimize karar vereceğiz. Temmuz’da yeniden konu gündemimizde olacak. Sadece franchise’larla büyüme aslında ilk bakışta kolay ama hizmette sıkıntılar olabilir. Bunu risk edemeyiz.

ÇOCUKLAR İÇİN DİNAZOR ÜNİTESİ GETİRDİK

- Çocuklara yönelik ne gibi hizmetleriniz var? Onlar için farklı neler yapıyorsunuz?

Çocuk kliniğimiz de var. Dentistanbulkids markamız var. Yurtdışından bir dinazor ünitesi getirdik.

O ünitenin içine girip dişlerini gösteriyorlar. Diş doktoru korkusu yaşamayan bir nesil hedefliyoruz. Çocuk hekimlerimiz tüm lokasyonlarda var. Ayrıca okullarda koruyucu diş hekimliğiyle ilgili okullarda tarama yapıyoruz. Anaokulundan öğrenciler ziyaretlere geliyor. Korkmamalarını sağlıyoruz.



Hastalarımızın %22’si yabancı

-n Yabancı hasta oranınız nedir? Türkiye sağlık turizminde bir türlü istenilen noktaya gelemiyor. Saç ekimi, göz ve diş sağlığı ise en gözde alanlar olarak gösteriliyor...

Yüzde 22 yabancı hastaya hizmet veriyoruz. İlk bakışta oran yüksek gibi görünüyor ama bu bizim için yeterli değil. Hedefimiz çok daha fazla yabancı hasta. Genelde bize Avrupa’dan geliyorlar. Avrupa’da yaşayan vatandaşlarımız yani gurbetçiler çok geliyor. Almanya’da partner kliniklerimiz var. 2 partner klinik daha alacağız kısa zaman içinde.

- Yine Almanya’da mı?

Evet. Oradan da bize hasta geliyor. Ancak gelenler yalnızca gurbetçiler değil. Hem tatil hem de diş sağlığı amacıyla gelenler de çok. Arap ülkelerinden gelenler de artıyor. Özellikle son yıllarda Körfez ülkelerinden gelen misafirlerin sayısı arttı Türkiye’ye. Bunun bize de yansımaları çok olumlu oldu.

Kur artışını henüz fiyatlara yansıtmadık

- Estetik kaygılar çok arttı. Yalnızca estetik kaygılarla da diş hekimlerinin kapısı çalınıyor. Nedir gelinen son nokta?

Estetik kaygılar çok arttı. Talep de çok oluyor. Bize kendi resimlerini çekip gönderiyorlar web sitemize. Gülüş tasarımı yapılıyor. Diş hekimliğinin biraz ötesi. Biz bu gelişmeleri izledik. Ve lokasyonumuzda plastik cerrah barındırmaya karar verdik. Yakında bir plastik cerrah da bizle çalışmaya başlayacak. Biz buna da çok önem verdik. Estetik amaçlı gelen hastalar geldiğinde estetik diş hekimliği ve plastik cerrahıyla birlikte yani bir grupla karşılaşacak. 2 ay içinde bu modeli de hayata geçireceğiz.

- ‘Diş yaptırmak ev fiyatına kadar yükselebiliyor’ deniliyor. Fiyatlar bu kadar uçabiliyor mu?

Çok kalem var. Ben fiyat söylemek istemem. Çok farklı malzemeler kullanılabiliniyor. Diş bu fiyat diyemeyiz. Ama şu da var Dentistanbul pahalı değil. Böyle bir algısı da yok. Aksine kaliteyi ucuza veriyor. Döviz artışı olmasına rağmen fiyatlarımıza yansımadı.

Yazının devamı...

Türkiye, GE için yatırım yapılacak 10 ülkeden biri

General Electric Türkiye CEO’su Canan Özsoy, “3 yılda 900 milyon $ yatırım kararı almıştık ve yatırımlara devam ediyoruz. Havacılık, enerji ve sağlık Türkiye’nin büyüyeceği alanlar” dedi.

Canan Özsoy, dünyanın önde gelen köklü şirketi General Electric’in (GE) Türkiye CEO’su. Enerji, sağlık, ulaşım, finans alanlarında dünyada 160 ülkede faaliyet gösteren GE Türkiye’yi yatırım için öncelikli ülkelerden biri olarak görüyor. Öncelikle Canan Özsoy’dan söz etmek isterim. Türkiye’nin en başarılı kadınlarından biri. Çok ön planda olmayı tercih etmediği, mütevazı bir kişiliği olduğu için basında çok görmüyoruz kendisini.

Aslında diş hekimi, uzun yıllar ilaç sektöründe çalışmış. Türkiye’nin kadınlarına, genç mühendislerine inancı müthiş. Yıllık cirosu 200 milyar dolara yaklaşan GE’nin Healthcare biriminin tepe yöneticiliğini de yapan Canan Özsoy, bu görevindeki başarılarından sonra Türkiye CEO’su oldu.

Bir dönem GE’de Dünya Mamografi’nin başındaydı. GE’nin Türkiye yatırımlarını konuştuk Canan Özsoy’la. Gündemin gerginliklerini unutturan, geleceğe dair umutlandıran bir röportaj oldu.

25 milyar ciroyu yönetti

- GE’den teklif aldığınızda sağlık alanından kopacağım diye düşünmediniz mi?

İlaç sektöründe çalışırken çok iyi deneyimler elde edindim. Stratejik pazarlama, satış, satış ekiplerinin verimliliği üzerine çalışmıştım.GE’nin Sağlık Bölümü’nden teklif geldi. Aslında teklifi aldığımda reddettim. ‘İlaç sektörünü seviyorum’ dedim. GE’nin de tıbbi ekipman çalışmalarını çok da iyi bilmiyordum. Onlar bana ‘Kadın çalışanlara bizim için önemli. Türksünüz, kadınsınız, doktorsunuz. Bizim şirketimiz teknoloji ağırlıklı, erkek ağırlıklı ve mühendis ağırlıklı bir şirket bizim sizin gibi birine ihtiyacımız var’ dediler. GE’ye geldim. Söyledikleri her şey oldu. Bu göreve gelen ilk kadın oldum. Stratejik Pazarlama üzerine görevlendirildim.

Dünye için üreten ekip

- Kaç ülke size bağlıydı? Sorumluluğunuz tam olarak neleri kapsıyordu?

İngiltere’den Japonya’ya kadar geniş bir alanda görevlendirildim. Aslında Amerika ve Japonya hariç her yeri kapsıyordu görevim. GE içinde sağlığın payı yüzde 8. 25 milyar dolarlık bir küresel cirosu var. Daha sonra Amerika’ya çağırdılar. 700 kişilik bir ekip kurduk. 3 yıl orada görev yaptım. Yeni şeyler yapmama imkan sağlandı. Neredeyse her memleketten birilerinin çalıştığı dünya için üreten bir ekip olduk. Lokalize edilmiş yenilikçilik ilkesini ortaya çıkardık.

- Benim de yakından takip ettiğim, hepimizi çok ilgilendiren bir alanda yenilikçi çalışmalar yaptınız GE’de. Meme kanseri... Neler yaptınız bu alanda?

Benim için de çok güzel bir sorumluluk oldu. Dünya Mamografinin başına geldim. GE’de ARGE bütçesi çok yüksek. Biz GE’de meme kanserinde şuna odaklandık. Kadının ilk tanı konması için merkeze gelmesinden tanı konana kadar geçen süreyi kısaltmak. Bugün Amerika’da yapılan araştırmalarda bu süre 60 gün olarak çıkıyor.

Yüzde 5 Ar-Ge’ye

- GE’nin Ar-Ge’ye ayırdığı bütçe ne kadar?

Yüzde 5’ini ayırıyor. 5 ana merkezi var, ayrıca üretim yerlerinin içinde Ar-Ge yerleri var.

- GE dünya devi. Türkiye bu şemsiye altında hangi noktada?

GE dünyada yeni bir organizasyona gitti. Gelişen pazarlardaki büyümeyi sürdürülebilir kılmak için ülkelerdeki operasyonlarımızda bir de çatı yapı ekledik. Ben de Türkiye’ye gelip bu yapının başına geçtim. Benim yaptığım görevin 2 amacı var. Biri Türkiye’nin GE’e daha iyi daha net anlatılması. İkinci görevim de GE’yi Türkiye’ye tercüme etmek. Türkiye’ye ne katkısı olabilir? GE dünyada 160 ülkede faaliyet gösteriyor. Türkiye öncelikli pazarlar arasında. Dünyada büyümek için sürdürülebilir yatırımlar yapmayı hedeflediğimiz ilk 10 ülke arasında Türkiye var.

- Hâlâ öyle mi?

Türkiye potansiyeliyle, gelişmiş alt yapısıyla, genç nüfusuyla, iyi eğitilmiş insan gücüyle, özellikle bulunduğumuz coğrafyada çok önemli. Türkiye’nin merkezine bir pergel koysak ve daire içine alsak o dairenin içinde 4 saatte THY ile erişilebilecek 1.5 milyar nüfus yaşıyor. Bu nüfus içinde Türkiye fosil yer altı zenginlikleri açısından fakir ancak eğitilmiş iş gücü, sistemlerinin gelişmişliği, bankacılık sisteminin oturmuşluğuyla gelişen pazar göstergeleriyle önemli bir üs merkez rolü üstleniyor. Türkiye’yi biz 81 ülke içinde sağlık alanında merkez yaptık. Yavaş yavaş ulaşımda merkezileştirmeye başlıyoruz.

- 2012’de Türkiye’de 3 yıl içinde 900 milyon dolarlık yatırım yapacağız demişsiniz. Şu anda nedir durum?

Şu ana kadar 515 milyon dolarını yaptık. Harcandı, harcanmak üzere planlandı diyebiliriz. 3 ana başlıkta topladık bunları. Biri Türkiye’nin alt yapı eksikliklerini desteklemek. Enerji alanı bunlardan biri. Şehir hastaneleri de bunun altında. İkincisi Türkiye’de inovasyonu desteklemek. Diğeri de yerelleştirme. Çeşitli ürünlerde Türkiye’yi ve Türkiye’nin civarındaki ülkelere ihracat için bazı hizmetlerin yerelleştirilmesi.

Kadın sayısı artıyor

- Kadın çalışan oranınız nedir?

Türkiye ortalaması üzerindeyiz. Yüzde 25 Türkiye ortalaması. Bizde yüzde 34. 2011 yılında yüzde 30’du kadın çalışan oranımız. Her sene artış sağlıyoruz.

TEKNOPARKTA İNOVASYON MERKEZİ AÇACAĞIZ

- Havacılık alanında çalışmalarınız var. Bu konuda çalışan bir teknoloji merkezinin var. Bu merkezleri hangi noktaya taşıyacaksınız?

Gebze’de jet motoru geliştirme bölümümüz var. 230 mühendisimiz çalışıyor. Başında da bir kadın uçak mühendisimiz var. Aybilge Molbay. Geçen yıl 5 milyon dolarlık yatırım yapıldı. Servis teknolojileri laboratuarı açtık. TUSAŞ ve GE ortak girişimiyle uçak ve gaz tirbün motorlarıyla çalışmalar yapılıyor.

- Bu yıl yeni yatırımlarınız olacak mı?

Bu yıl bu merkeze 75 yeni kişi alıyoruz. 1.5 milyon dolar ek yatırım yapılacak. Ayrıca İstanbul’daki Teknopark’ta Türkiye GE Inovasyon Merkezi açacağız.

İlk yatırımı 1948’de ampul fabrikası oldu

- 1948 yılında GE ilk yatırımını yapıyor Türkiye’de ve ampul fabrikası kuruyor. O günden bugüne sürüyor yatırımları.

- GE’nin Türkiye’de devam eden yatırımları şöyle: Kırıkkale’de GAMA Holding ortak girişimiyle ileri teknolojili gaz türbinleri yapılıyor. GE bu proje için gaz türbini, buhar türbini ve jeneratörler yapıyor. 2016’da bu iş tamamlandıında Türkiye’nin son yıllardaki en büyük enerji yatırımlarından biri olacak.

- Manisa’da rüzgar enerjisine yatırım yapıyor. GÖK 2 Rüzgar Santrali bittiğinde 115 bin ailenin elektrik ihtiyacı karşılanacak

- Türkiye’de ürettiği jet motorlarını dünyaya satıyor. LEAP jet motorları havacılık sanayi için parça üretimi yapıyor.

- Eskişehir’de de lokomotif üretiyor. Avrupa, Kuzey Afrika ve Ortadoğu ülkelerine GE’nin yaptığı ihracatın üretimi Eskişehir’de gerçekleşiyor.

- Türkiye’den dünyaya rüzgar türbinleri üretmek için ortaklıklar kurdu. Kanat ve kule üretimi yapılıyor Türkiye’de. İzmir ve Bandırma’da GE’nin yatırımları var.

- Türkiye’de doğalgazdan elde edilen elektriğin yüzde 50’sinden fazlasını üretiyor. Türkiye’deki uçakların yüzde 60’ı GE teknolojileriyle uçuyor.

- Türkiye’de hastanelerde her gün 15 bin civarında GE Sağlık ürünü kullanılıyor.



Dünyanın en modern lokomotiflerini yapıyoruz

- Ulaşım alanında nelere imza attı General Electric Türkiye?

Lokomotif üretimi yapılıyor. Powerhaul lokomotif üretiyoruz. Teknolojisini GE geliştirdi. Tasarruflu ve çevresi lokomotifler bunlar. Bu yıl Türkiye’de üretilen lokomotiflerin 5’i Avrupa içindi. Önümüzdeki yıl da 10 lokomotif Türkiye için üretilecek. General Electric bütün bunları TÜLOMSAŞ’la birlikte yapıyor.

- Son yıllarda çok gündemde olan yenilenebilir enerji alanındneler yapıyorsunuz?

Rüzgar türbünleri için kanatlar ve kuleleri yapıyoruz Türkiye’de.

ZEYTİNYAĞLI YEMEKTE USTAYIM

- Yoğun iş temponuz var. Bu iş temposundan uzaklaştığınızda ne yaparsınız?

Eşim doktor. Düzenli bir aile hayatımız var. 25 yaşında oğlumuz var. Oğlumuz Paris’te yaşıyor. Sık sık onun yanına gidiyoruz. Eşimle kitap okumayı ve seyahat etmeyi çok severiz. Ve yemek yapmayı çok severiz. Eşim kuzu eti yemekleri üzerine ustalaştı, ben de zeytinyağlı yemeklerde. Çok iyi enginar, fava, humus yaparım.

Yazının devamı...

Beyaz eşyacılar Turquality ile büyüyecek

Turquality programı 2006 başladı. 2023 yılında Türkiye’nin dünya çapında markalarını yaratmak için yola çıkan programdan farklı sektörlerden çok sayıda firma yararlanıyor. Son rakamlarla 93 firma 105 markasıyla Turquality’den destek alıyor. Marka desteğinden ise 47 firmanın 49 markası yararlanıyor. Tüm proje kapsamında 140 firmanın 154 markası var.

169 milyon TL destek

Ekonomi Bakanlığı’nın davetiyle ‘beyaz eşya’ sektörünün temsilcileriyle buluştuk. Beyaz eşya sektörünün Turquality desteği alan, yurtdışına açılmış markalarının yaşadıklarını CEO’larından dinledik. Toplantıda Ekonomi Bakanlığı İhracat Genel Müdürü Yavuz Özutku, Turquality ve Markalaşma Destekleri Müdürü Mehmet Ali Kılıçkaya ve TİM Koordinatörü Şahin Oktay da bulundu. CEO’ların anlattıklarına geçmeden önce Yavuz Özutku’nun verdiği bilgileri paylaşmak isterim. Bu program kapsamında markalara toplam 169 milyon lira ödeme yapıldı.

Beko AB’nin lideri

Gelelim sektör temsilcilerinin anlattıklarına. Uzun zamandan beri yazıp çiziyoruz. Arçelik’in Beko markası yurt dışında başarılara imza atıyor. Beko da Turquality programından aldığı desteğin ilk 5 yılını bitirmiş durumda. Koç Holding Dayanıklı Tüketim Grubu Başkanı Levent Çakıroğlu, ‘Satışlarımızın yüzde 60’ı Türkiye dışı’ diyerek söze başlıyor. Beko Avrupa’da uzun zamandır bilinen bir marka. Arçelik, 100’den fazla ülkeye ihracat yapıyor. Çakıroğlu, ‘Beyaz eşyada Avrupa dünyanın en büyük pazarı. Biz de oradayız. İngiltere’de en çok satan beyaz eşya markası Beko’ diyor. Kuzey Afrika’da da markalarının güçlendiğini anlatan Çakıroğlu, hedeflerinin önümüzdeki dönemde Güneydoğu Asya ülkelerinde büyümek olduğunu anlatıyor.

Vestel online satışta

Vestel de sektörün deneyimli markalarından. Vestel Turquality markasından hem Vestel hem de Finlux markasıyla yararlanıyor. Son 5 yılda bu iki markasıyla 640 milyon dolarlık ihracat yapan Vestel de Turquality’den ikinci 5 yıllık desteğini alan markalardan. Vestel Ticaret Genel Müdür Yardımcısı Güven Uçkan, ‘Her geçen gün markamızla satış oranımız artıyor’ diyor. İngiltere’de satılan her 100 tv’den 20’sinin internetten satıldığı bilgisini aktaran Uçkan, Finlux’un online satış sitesinin de çok başarılı olduğunu söylüyor.

Arzum 30 ülkeye gidiyor

Arzum’un CEO’su Murat Kolbaşı, markanın Turquality desteğiyle ihracatını 10 kat artırdığını söylüyor. Arzum da tam bir başarı öyküsü. 2010 yılında Makedonya’da ilk yurtdışı mağazasını açan marka, 4 kıtada 30 ülkeye ihracat yapıyor. Son dönemde aldığı tasarım ödülleriyle dikkat çeken Arzum, 48 yıllık bir marka. Bayrağı babasından teslim alan Murat Kolbaşı da vizyoner bir kişilik.

Sinbo üretici oldu

Sinbo’nun Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Demir, ‘Pazarlamacılık yapıyorduk, alıp satıyorduk, bu iş bizi üretici yaptı’ diyor. Sinbo günde 40 bin adet ürün üretim kapasite ulaştı. Sinbo 1 yıldır Turquality desteği alan bir marka. 80 ülkeye ihracat yaptıklarını anlatan Demir, Avrupa pazarına girebilmek için zararına satış yaptıklarını uzun soluklu bir mücadeleden geldiklerini anlatıyor.

Almanya’dan ödül aldı

Termikel’in CEO’su Ahmet Kaya, markanın ‘pişiriciler’de deneyimli olduğunun altını çiziyor. Birçok markaya da üretim yapan Termikel ankastre fırınıyla German Design Council ödülünü aldı.

Yazının devamı...

50 milyar $ turizm hedefi ancak gastronomiyle tutar

Fotoğraflar: Oğuz YETER

50 milyar dolarlık 2023 turizm hedefine ulaşılması için gastronomi turizminin desteklenmesini öneren Kaya Demirer’e göre Ege’de Çeşme, Güneydoğu’da Gaziantep merkezli gastronomi haritaları çıkarılmalı.

Kaya Demirer Turizm, Restoran Yatırımcıları ve İşletmecileri Derneği’nin (TURYİD) Başkanı. Sektörde 20 yılı aşkın bir deneyimi var. Lipsi, Topaz, Frankie gibi markalarıyla sektörde adını duyuran Demirer son olarak Zorlu Center’a ünlü şef Jamie Oliver’ın Jamie’s Italian’ın restoran zincirini açtı. Restoranın kurucu ortağı ve CEO’su olan Kaya Demirer geçtiğimiz haftalarda da 2023 Turizm hedeflerinin tutturulabilmesi için Ankara’ya Turizm ve Kültür Bakanlığı’na bir öneri ve proje sundu. Demirer, turizm gelirlerini artırmanın yolunun gastronomiden geçtiğini anlatıyor. Bunun için de hazırladığı bir yol haritası var. Demirer’le yeni mekanında buluştuk. Sektördeki sıkıntıları, beklentileri konuştuk.

- Türkiye’de yeme içme sektörü 20 milyar dolarlık bir büyüklüğe ulaştı. Ev dışında yeme-içmeye 20 milyar dolar harcıyoruz. Bu rakamın da artacağı öngörülüyor. Sizin beklentileriniz nedir?

Yeme-içme sektörü büyüyor. Ancak bu rakam sanırım kurdaki oynamalardan önceydi. Gelir düşmüş olabilir. Önümüzdeki yıllarda da artış devam edecek.

Harita çıkarılmalı

- Son açıklanan turizm rakamlarında da İstanbul’un dünyada ilk 5 şehri zorladığını görüyoruz. Türkiye’ye henüz gastronomi için gelen turist sayısı ise çok az. Siz uzun zamandan beri bu noktaya vurgu yapıyorsunuz. İstanbul bir gastronomi merkezi olabilir mi?

Gidişatta olumlu sinyal var. Hükümet gastronomi ile ilgili somut adım atmadı ama buna rağmen İstanbul turizminde kendiliğinden oluşan bir olumlu gösterge var. İnsanlar gastronomi turizmi için daha çok seyahat eder oldular. İstanbul da yavaş yavaş bundan pay almaya başladı. Geçen yıl Gezi olayları sektörü doğal olarak çok etkiledi. Yaz aylarında Taksim ve Nişantaşı bölgesi çok etkilendi. Uluslararası turizm dışında iç piyasanın da keyfi çok kaçık olduğu için beklentiler gerçekleşmedi. Özellikle eğlence ağırlıklı yerler çok daha fazla etkilendi. Kasım-Aralık gibi işler biraz olsun toparlandı. 2013 turizm verileri ekside bitmedi ama ikinci yarısı tatsız oldu. İlk yarı iyi gittiği için rakamlar böyle çıktı.


- Bu rakam yani 20 milyar dolar tüm sektör. Fast food da dahil değil mi buna?

Evet. Ayrıca bu rakamın yarısını, 10 milyar doların yüzde 10’unu 300 işletme yapıyor. 1 milyar dolarını 300 işletme yapıyor. İstanbul’da 10 bin işletme varsa bunun 50’si biziz. Toplanan vergide ise yüzde 25’lerdeyiz TURYİD üyeleri olarak.

- Bakanlığın turizm stratejileri bir süredir masaya yatırılıyor. TURYİD olarak siz de bu toplantılara katılıyorsunuz. 2023’e kadar ne yapılmalı? Sizin önerileriniz neler?

2023 hedeflerini yakalamamız için mutlaka gastronomiye ağırlık vermeliyiz. Turistlerin kişi başına düşen harcama miktarını ve kaliteli turisti ancak böyle çekeriz. Tarihi dokumuz ve yerel lezzetlerimiz buna hazır. 2 hafta önceki toplantıda iki proje önerdim. Biri Ayvalık’tan Bodrum’a uzanan Ege hattı. Kuzey Ege’den başlıyor, merkez Çeşme. Yöresel mutfağı da önemseyen, hatta içinde o bölgede de serpilen yerel şarapçılığı da önemseyen bir gastronomi haritası yapacağız.

- Kuzey Ege deyince bu yerlerin yabancı turisti çekme kapasiteleri çok düşük. Hatta 1.1.5 ay yaşıyor bu yerler. Sizce ancak gastronomi turizmiyle mi sezon uzar ya da bu yerler her mevsim yaşar hale gelir?

45 gün yaşıyor bu yerler. Oysa 12 ay turizme uygun bu bölge. Dünyadaki örneklere bakarsanız bunu görebilirsiniz. Ege’nin doğal ortamı, yerel lezzetleri, hammaddesi çok müsait, karizmatik ve karakteristik. 12 ay yapılacak gastronomi turizmi olmalı. Yağmurda da gelir gastronomi için gelenler.

Yolu açmamız lazım

- Toscana, San Sebastian gibi olabilir mi?

Evet baktığımızda tadım yapmak için, gastronomi turizmi kapsamında Toscana’ya, San Sebastian’a, Napa’ya gidiyor insanlarÖ Niye gelmesinler? Napa çöldü. Dünyanın en iyi restoranları orada yer açtı. Orada şarabı öne çıkardılar, biz yemeği öne çıkaralım. Şarapçılık da zaten Çeşme ve Urla’da çok kuvvetlendi. Kuzey Ege’de zeytin ve zeytinyağlarımız çok kuvvetli. Bugüne kadar tanıtamadığımız ürünlerimiz var. Altyapı hazır. Havaalanı var. Oteller boş Ayvalık’ta, Çeşme’de. Biz bu yolu açalım. ‘Gastronomi turizmini tanıtacağım’ dese hükümet ve bizlere de ‘Sizler de elinizi taşın altına koyun’ dese koyarız. Hükümet bu dönemde bölgede yatırım yapanlar için KDV’yi yarı yarıya indirse, SGK’yı indirse, yatırımlar gelir ve istihdam yaratılır.


- Biraz önce iki proje sundum dediniz. Biri Ege hattıydı. Merkezi Çeşme olan. Diğer proje nedir?

İkinci proje de Gaziantep. Tarih var orada da ve muhteşem bir yeme içme kültürü var. Antep yakınlarında gezilecek de çok yer var. Havaalanı var. Anadolu mutfağına da çok ilgi var. Yabancı şiş kebap dışında ne yazık ki bilmiyor bizi. Osmanlı mutfağını, Anadolu mutfağını bilen çok az. Yerel mutfağımızı desteklemek şart, yörelerin kendi yerinde mevsim ürünlerini kullanmalarını desteklemeliyiz. Çeşme merkezli tüm Ege’yi alacak, Antep merkezli Güneydoğu’yu içine olacak gastronomi haritaları ve devletin teşvikleri ortaya çıkınca, gastronomi turizmine ilgi duyanların yeni adresleri olarak buraları benimsememeleri için hiçbir neden yok. Bu 2 proje dışında tabiî ki İstanbul çok farklı bir yerde. İstanbul’a gelen 12-13 milyon şahane ama daha fazla gelsin ve daha çok kalsınlar, daha çok para harcasınlar. Bunu istiyorsak gastronomiyi desteklemeliyiz.

İSTANBUL’DA BAZI BÖLGELER LONDRA İLE YARIŞIYOR

Kaya Demirer, İstanbul’da kiraların yüksekliğine değinerek,

“İstanbul’un bazı bölgeleri Londra ile yarışıyor. Boğaz hattı, Nişantaşı bazı AVM’lerde kiralar Londra, New York seviyelerinde. Hatta Sultanahmet’te de bazı yerler bu yükseklikte. Restoranlardaki pahalılık bu yüzden. Ancak Türkiye’de orta segmentin alışkanlıkları çok hızla değişiyor. Orta segmente hitap eden yerlerin şansı yüksek” değerlendirmesini yaptı.

AVM’LERDE İBADETHANE DEĞİL DUA VE NAMAZ ODASI OLMALI

- Gastronomi için gelenler kaliteli, keyifli bir yemek yanı sıra şarap da içmek istiyor. Son düzenlemelere baktığımızda ise Türkiye’de şarapçılık desteklenmiyor. Bir de AVM’lerle ilgili düzenleme var. Perakende Yasa Tasarısı var gündemde. AVM’lere ‘ibadethane’ açma koşulu getirilince AVM’lerin içindeki alkollü içecek sunan yerler ne olacak?

Hakikaten ibadet yapan adama yakın olmasın içki içilen yer. Bu tamam. AVM’lerin içinde dediğin gibi yeni Perakende Yasa Tasarısı’nda ibadethane mecburiyeti var. Biz ibadethane kelimesini kullanmayın diyoruz. Dua veya namaz odası diyelim. Uluslararası müşteriye de hitap ediyor AVM’ler, dua odaları her dine açık olur. Dua odası ve namaz odası olursa ibadethane kapsamına girmez. Budan 8-9 ay önce çıkan torba yasasında alkol satan işletmelerin ruhsat alırken dikkat edilmesi gereken noktalar vardı.

- İstanbul için ne yapmalı? İstanbul’a da aynı zamanda gastronomi turizmi için gelenlerin artmasını sağlamanın yolu nereden geçiyor?

İstanbul’un tarihi için kaç kişi kaç kere geliyor? Bunu hesaplamak lazım. Bir yabancı İstanbul’u görmek tarihi güzelliklerini görmek için bir kere gelir, evlendi eşiyle geldi, çocuklarını getirdi, sevgilisiyle geldi v.sÖ Bu kadar. Ama gastronomi turizmi için gelen her yıl gelebilir. Yeni restoranlar için ya da çok beğendiği lezzetleri yeniden tatmak için gelir. Arada çok önemli bir fark var. Yeme içme için her sene New York’a, her sene Barcelona’ya gidenler var. İspanya bunu başardı. Bundan sonra birileri buna destek vermeli. Sağlık turizmi, golf kadar hatta daha fazla önemli gastronomi turizmi.

Jamie Oliver’ın kapısını 3 yıl önce çaldığımda ‘Hazır değiliz’ dediler

- Siz nasıl ikna ettiniz Jamie Oliver’ı İstanbul’da restoran açması için? Yoksa kendisi mi hevesliydi?

Jamie Oiver’ın 3 sene önce kapısını çaldım. O zaman yalnızca Dubai’de açmışlardı. Bana ‘Türkiye’ye hazır değiliz’ dediler. 1.5 sene önce tekrar ilgileniyorsanız gelin konuşalım dediler. O dönemde Avusturalya’ya açmışlardı, hatta orası iyi gidiyordu ikinciyi açacaklardı. Jamie Oliver’ın tanınırlığının dışında ben bu segmentin yani yemek başına 60-70 lira verecek olan segmentin Türkiye’de hızla büyüdüğünü daha çok sayıda misafire hitap edeceğini söyledim. Yatırımlarımı bu segmente yapmak istiyorum. İtalyan lezzetleri de bizlerin en çok sevdiği lezzetler dedim. Türkiye’de Türk mutfağı dışında açılan restoranların çoğu İtalyan, pizza ve makarna kültürü bize çok yakın. Jamie, ‘Ben sizin talip olduğunuzu duyunca heyecanlandım. Çünkü Rusya’yı saymazsak sen bu işe talip olan ilk Avrupa ülkesisin ama daha önemlisi ilk Akdeniz ülkesisin. Singapur, Rusya, Dubai, İrlanda ve Avusturalya’da açtık’ dedi. Onun sözü ‘Hiçbirinin ülkesinde yeme içme kültürü yok. Türkiye farklı’ dedi. Akdeniz ülkesi olarak bizi istemesi bizi de çok mutlu etti. Yakında buraya gelecek. Ben yıllardır kendi markalarımı yaratıyorum, ilk kez başkasının markasına yatırım yaptım. Jamie Oliver 4 yılda 35 yer açmış İngiltere’de. Bu yıl 10 yer daha açacaklar farklı ülkelerde.

Yazının devamı...

Kurlardaki oynama sağlığı çok bozacak!

Medline Sağlık Grubu CEO’su Gürkan Ergenekon, “Kur artışıyla birlikte özel hastaneler çok zorlanacak. Kaçınılmaz gerçek çünkü maliyetler çok artıyor” dedi.

Medline Sağlık Grubu Esas Holding bünyesindeki şirketlerden biri. Grubun havacılık sektöründeki amiral gemisi Pegasus’un dışında farklı alanlarda yatırımları var. Bu alanlardan biri de sağlık. Grup sağlık sektörüne aslına bakarsanız sosyal sorumluluk projesi gibi bakarak başlamış.

Şu anda grubun 5 hastanesi, evde bakım hizmeti veren bir şirketi ve Medline Acil Sağlık Hizmetleri var. Grubun BSK adı altında toplanan hasteneleri de bir süre önce Medline Sağlık Grubu adı altında birleştirildi. Medline Sağlık Grubu’nun CEO’su Gürkan Ergenekon. Kendisiyle Medline Genel Merkezi’nde buluştuk.

Hastaneler alıyor

Sohbete geçmeden önce Gürkan Ergenekon’u kısaca tanıtalım. Gürkan Ergenekon İTÜ Elektronik ve Haberleşme Mühendisliği mezunu. Biyomedikal alanında da master yapan Ergenekon, Alcatel’de iş hayatına başladı. Türkiye ve Belçika’da çalışan Ergenekon 2007 yılından bu yana Medline’da.

- Türkiye’de sağlık alanında reform niteliğinde değişimlerin yapıldığı dönem. SGK sistemindeki değişiklik grubu da hareketlendirdi diyebiliriz değil mi?

2007 yılının sonunda sağlık alanındaki girişimler arttı tüm Türkiye’de ve Esas Holding de hastaneler alıyor. ‘SGK’lıların özel hastanelerden sağlık hizmeti almasıyla beraber Esas Holding hastaneler aldı’ diyebiliriz. İlk önce BSK markasıyla yola çıkılıyor. 2010 yılında yeni yapılanma kararı alındı. Sağlık sektöründe iki markamızın olmasını çok doğru bulmadık. Medline markası bizim için önemliydi. Çok da bilinen bir marka olmuştu aynı zamanda. Hakikaten yapılan pazar araştırmalarında bilinirliği yüzde 70’in üzerinde çıktı Medline’ın.



- Medline Sağlık Grubu’nun büyüklüğü nedir?

Şu an Medline Sağlık Grubu’nun büyüklüğü 2013 rakamın kapanışıyla 145 milyon lira. 1700 kişi çalışıyor bu grupta.

- 2013 nasıl geçti?

Kolay bir yıl değildi. Biz büyüdük. Ama hep organik büyüyoruz. 2014 yılında da yüzde 18 büyüyeceğiz. 170 milyon liralık bir büyüklüğe ulaşmayı amaçlıyoruz.

2013 yılı kolay değildi

- 2014 hedefinizi tüm grup için mi söylediniz?

Hastaneler için büyümeyi yüzde 20-21’lik öngördük. Oraganik büyüyoruz. Yeni doktor kadroları ve branşlar ekleyeceğiz. Bu büyümeyi yakalayacağız. Mottomuz şu: Medline sağlık grubu Türkiye büyüme rakamlarının üzerinde büyümeli. Bunu da 2010 yılından beri başarıyoruz. Hastanelerimize yatırım yaparak büyüyoruz. Ancak iyileşme sağlanırsa SGK tarafında o zaman ancak yeni yatırım yapacağız.

- Nasıl oluyor da yeni hastaneler açılıyor, yabancılar yatırım yapıyor?

Yabancılar 30-40 yıllık planlarla geliyorlar. Kısa vadede kar amacı taşımıyorlar. Sağlık sektörü farklı bir sektör. Türkiye genç nüfusa sahip ama yaşlanıyor. Sağlık sorunları da hızla büyüyor Türkiye’de...

- Doktora gitme oranları katlanarak artıyor Türkiye’de. Ama yine de Avrupa ülkeleriyle kıyasladığımızda çok fark var. Sizce artış şu ortamda devam eder mi?

Doğru arttı. Yılda 8.2 oldu doktora gitme sıklığı. Bundan 5-6 yıl önce 3’tü. 8.2’si hastaneye gidiyor, geri kalanı aile sağlık merkezi, aile hekimine gidiyor. Artış devam eder.

- Doktor sayısı yeterli mi?

Avrupa’daki 53 ülke arasında doktor sayısı en az olan 3 ülkeden biri Türkiye. Hasta başına düşen muayene süresi 9.5 dakika. Türkiye’de 100 bin kişiye 93 uzman doktor düşüyor. Avrupa ortalaması 272 doktor. Türkiye’de doktor, hemşire sayısı da artmalı.

- Türkiye’de son rakamlarla kişi başına düşen sağlık harcaması ne kadar oldu?

Kişi başına sağlık harcaması da artıyor. 2012 yılındaki harcama kişi başına düşen 1019 lira. OECD ortalaması 2386 Dolar. Türkiye’de sağlık harcamalarının GSMH’daki payına bakınca 2012’de yüzde 5.4 oranında çıkıyor. OECD ülkelerinde ise bu oran 6.7. Amerika’da bu oran 9-10 seviyesinde. En kritik nokta nüfusun yaşlanması. 65 yaşın üzerindeki nüfus 2050 yılında çok daha fazla olacak. 2050’de yaşlı nüfusun oranı yüzde 17-18 arasında olacak. O zaman da sağlık harcamaları çok artacak.

Uzman doktor az

- Kurdaki artış hastaneleri direkt etkileyecek mi?
Kur artışları çok etkileyecek. Bir MR için devletten 65 lira, vatandaştan 130 lira alıyorsunuz. Kur artışıyla birlikte özel hastaneler çok zorlanacak. Kaçınılmaz gerçek, maliyetler çok artıyor. Siz doktorsunuz birini muayene ediyorsunuz. MR’ı gereksiz görebiliyorsunuz, ama hastada eğer kısa süre sonra sorun çıkarsa ‘Sen niye MR’a gerek görmedin?’ ‘Bir MR’ını çektirmedin mi?’ deniliyor. Doktor da bunu yaşayacağına MR istiyor...


Bir ambulans 9 kişilik KOBİ gibi

- Kaç ambulansınız var?

40 ambulansımız var. Doktorlu ambulanslar bunlar. Özel acil sağlık sektörünün aşama kaydetmesi için yapılması gereklenler var. Avrupa’daki örneklerine baktığımızda acil sağlık hizmeti verilirken hem hastalardan hem de devleten katkı alınıyor. Bir bedel alınıyor hizmet verdiği için. Bu bizi zorluyor. Biz sadece vatandaştan ücret alıyoruz. Özel acil sağlık hizmetinde 7-24 hizmet varmam için bir ambulans için 3 doktor, 3 hemşire ya da 3 sağlık teknisyeni, 3 tane de acil yardım sertifikalı şoförümün olması gerekiyor. 9 kişilik KOBi gibi bir ambulans ve sizin ciddi personel gideriniz oluyor. Hizmet verseniz de vermeseniz de bu kadrolarınızın bedelini karşılamalısınız. Vatandaşlardan aldığınız paralar yetmiyor. Devlet katkısı olsa büyüme olabilir. Ama şu anda öyle değil. Esas Holding Medline Özel Acil Sağlık hizmetlerini fonluyor. Grup için sosyal sorumluluk gibi.

50 milyar TL harcama bekleniyor

- Doktorlarla ilgili sorun yaşanıyor Türkiye’de. Yakın zamanda üniversite hastaneleri yeni düzenlemeyle boşalacak gibi duruyor. Muayehanesi olan doktorlar tercih kullanacak. Yeterli doktor sayısına da ulaşılamadı. Bu sorunlar sizi nasıl etkiliyor?

Türkiye için sağlık reformu çok önemli bir adım oldu. SGK sayesinde herkes hastanelere gidebilmeye başladı. Türkiye’de sağlığa 2011’de 37 milyar, 2012’de 44 milyar TL harcandı. 2013 rakamı açıklanmadı ama 50 milyar lira sağlık harcaması bekleniyor. Sağlık harcamaları artıyor. Teknoloji kullanımı maliyetleri artırdı. Hastanelerin de maliyetlerini de artırdı. Biz de büyüyoruz ama karlılığı yakalayamıyoruz. Cihazları yenilemek gerekiyor. Maliyet de artıyor. Bir MR 500 bin euro.

Gereksiz yere MR çektirmeyiz

- Çok dile getirilen bir sıkıntı var. Neredeyse her hastadan ultrason ve MR isteniyor. Bu konu suistimal edilmiyor mu?

Şu var. Hastalar yenilikleri takip ediyor. Sizin ultrason renkli değil mi? İhtiyaç var mı yok mu diye soran yok. Hızlı çekenler var. Biz sağlık etiğinden ödün vermeyiz. Bizim hastanelerimizde gereksiz yere kimse MR’a gönderilmez. Çok kısa sürelerde çekim yapılan, kaliteli çekim yapmayan cihazların kullanıldığını biz de basından görüyoruz. Bizde her şey legal. Ödediğim vergi ortada. SGK bildirimlerim legal. Biz sonuçta zarardayız. Biz de bunun bir yerlerde düzelmesini bekliyoruz. Biz doktorlarımıza ödediğimiz ücreti kuruşu kuruşuna tam olarak gösteriyoruz, vergimizi yatırıyoruz. Bunu yaptığım için haksız rekabetle mücadele ediyorum.



EN BÜYÜK TUTKUM FENERBAHÇE MAÇ KAÇIRMAM

- İş dışında ne yaparsınız?

En büyük tutkum Fenerbahçe. Maçları kaçırmam. Eşim sanat tarihi ve arkeoloji mezunu. nereye gitsek tüm müzeleri gezeriz. Son Viyana’da Wien Museum’u gezdik. Nereye gitsek bir günü müzelere ayırırız. Lizbon’da Fenerbahçe maçına gittik eşimle bir gün de Gulbenkian Müzesi’ni gezdik.

200 milyon liralık yatırım gerçekleştirildi

- Kaç hastaneniz oldu?

5 hastanemiz var. Antalya, Aydın, Eskişehir, Konya, Adana’da hastanelerimiz.

- İstabul’da hastaneniz olacak mı? Bir dönem arayışınız vardı. Neden olmadı?

İstanbul ve Ankara’da uygun olması halinde yatırımı düşünüyoruz. Ancak şu andaki gündeme ve konjonktüre baktığımızda özel hastanecilik sektörü sıkıntılı.

- Hastaneleriniz Anadolu’nun farklı bölgelerinde, geçen yıl kaç hastaya hizmet verdiniz?

Hastanelerimize yılda 1 milyon kişi geliyor.

- Aldığınız hastanelere ne kadar yatırım yaptınız?

102 milyon liralık yenilenme yapıldı. Toplam 200 milyon liralık yatırım oldu. Hastane açmak hiç kolay değil. Antalya’daki hastanemiz oranın en büyük ikinci büyük özel hastanesi oldu.

Yazının devamı...

2015 G-20 Zirvesi Türkiye için fırsat

Gündem çok hareketli. Sıcak gelişmeler oluyor. 2-3 saat içinde konuştuğumuz tüm konular değişiyor, hatta anlamsızlaşıyor. Bu gündemde 2015’te Türkiye’nin G-20 Zirvesi’ne ev sahipliği yapacak olacağını hatırladığımız bir toplantıya katıldım. Ve bu toplantıda Osman Boyner, ‘G-20 Zirvesi Türkiye’nin kendini de anlatacağı bir fırsat olabilir’ diyerek, 2015 yılında hemen seçimlerden sonra yeni hükümetin başbakanının dünya liderleriyle masaya oturacağını da hatırlatarak, sıcak gündemden bizi biraz olsun uzaklaştırdı.

Geçtiğimiz hafta B-20 temsilcileri Paris’te toplandı. G-20 ülkelerine yönelik 2014 yılı İş Dünyası Küresel Bakış Notu açıklandı bu toplantıda. TÜSİAD temsil ediyor B-20’de Türkiye’yi.

Hemen kısaca hatırlatalım. B-20 Koalisyonu G-20 ülkelerindeki 6.5 milyon işletmeyi temsil etme amacıyla biraraya gelen iş dünyası örgütlerinden oluşuyor. B-20’nin kurucu üyeleri arasında TÜSİAD da var.

TÜSİAD Yönetim Kurulu Üyesi ve Küresel Ekonomik İlişkiler Komisyonu Başkanı Osman Boyner ve Yürütme Kurulu üyesi Hasan Akçakayalıoğlu’yla bu toplantı öncesinde bir grup gazeteci arkadaşımla birlikte sohbet ettik. G-20 ülkelerine çağrıda bulunulacağını o toplantıda da dile getirdi Osman Boyner.

Obama’yla brunch yapsak

Hatta TÜSİAD’ta oluşturdukları çalışma grubunu anlatırken; ‘Biz de TÜSİAD’tan arkadaşlarımızla birlikte toplandığımızda hangi konular gündeme gelmeli diye konuşuyoruz. Dünyanın geleceğiyle ilgili, bölgemizin, Türkiye’nin iş dünyasını ilgilendiren konuları konuşurken şunu söylüyoruz. Pazar günü Obama ile brunch yapacak olsak, hangi konuları sorardık, hangi konuları konuşurduk?’

Ezcümle TÜSİAD G-20’ye hazırlanıyor.

G-20 dönem başkanlığı bu yıl Avusturalya’da. Önümüzdeki yıl ise Türkiye’de.

Önümüzdeki aylarda bizler de ülke gündemimizdeki sıcak gelişmelerden fırsat bulabilirsek bu konuları da konuşacağız.

Hemen genel seçimlerden sonra Türkiye bir zirveye ev sahipliği yapacak.

Yeni başbakan, hükümet ve ekonomi bakanlarının önünde bu takvim olacak. Kısa sürede birçok ülkenin liderleriyle görüşmeler yapılacak.

Ayrıca Türkiye 2014-2016 yıllarında G-20’nin Troika adı verilen önceki, şimdiki ve bir sonraki dönem başkanlıklarının yer aldığı grupta da bulunuyor.

TÜSİAD kolları sıvadı

TÜSİAD, Türkiye’nin G-20’ye yeni bir vizyon getirmesini istiyor. Türkiye’nin ev sahipliğinde gerçekleşecek G-20 Zirvesi’nin Türkiye’yi ve Türkiye’deki iş dünyasını dünyaya anlatabilmek, yeni fırsatları yakalamak için önemli bir fırsat olacağını vurguluyor Osman Boyner de. Aslına bakarsanız her ülke dönem başkanlığı yaptığı dönemde bunu amaçlıyor ve bunun için çalışıyor. TÜSİAD da kolları sıvamış durumda. Nisan ayında bu konuda önceliklerin yer alacağı bir metin de açıklayacaklar.

Osman Boyner, 2015 yılında Türkiye’nin güçlü bir gündem yaratabileceğine inandıklarını söylüyor. Hatırlatalım; önümüzdeki Kasım ayında Avusturalya-Brisbane’de G-20 Zirvesi yapılacak. Avusturalya’da gerçekleşecek bu zirvede öncelikle iki konunun altının çizilmesi bekleniyor. Biri istihdam, diğeri de altyapı sorunları. Osman Boyner krizin getirdiği en büyük sorunlardan birinin istihdamla ilgili olduğunu anlatırken, özellikle Avrupa ülkelerindeki altyapının eskidiğini ve bunların yenilenmesinin neredeyse tüm Avrupa’nın gündeminde olduğunu hatırlatıyor.

Yazının devamı...

Deneyimli bilim adamı Türkiye’ye gelmiyor

Fotoğraflar: İLKER AKGÜNGÖR

Kadir Has Üniversitesi Rektörü Prof. Aydın, “Deneyimli yabancı akademisyeni bölüm başkanı yapmak istiyoruz ama izin yok. O zaman da deneyimli bilim adamları gelmek istemiyor” dedi.

Kadir Has Üniversitesi’nde Kadir Has Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkanı Can Has, Kadir Has Vakfı Başkanı Nuri Has ve Kadir Has Üniversitesi Rektörü Prof. Mustafa Aydın’la buluştuk. Kadir Has Üniversitesi Haliç’te Cibali’de. Tarihi Tekel Cibali Tesisi binası 1997 yılından bu yana Kadir Has Üniversitesi olarak hizmet veriyor. Kadir Has, renkli kişiliği olan bir işadamıydı. Demirel döneminde adını en sık duyduğumuz kişilerdendi. ‘Hayırsever’ iş adamı Has’ın bağışlarıyla ilkokullar, hastaneler yapıldı. Kadir Has, en son noktada vakfını kurdu ve üniversitesinin temellerini attı. Yaşamının son döneminde de sık sık üniversitesini ziyaret ediyordu. Sohbetimizde öğrendim. Kadir Has vefatından 3 saat önce üniversitesini ziyaret etmiş. Bir sınıfta öğrencilerle konuşmuş. Sanki içine doğmuş, vedaya gelmiş Kadir Has. Biz Kadir Has Üniversitesi’nin yeni atılımlarını konuştuk.

- Üniversite için 1992’de yola çıkılmış, 1997’de hayata geçmiş üniversite. Kurulduğunuzda çok sayıda vakıf üniversitesi yoktu. Son dönemde sayıları hızla arttı. Sizin farkınız nedir?

Can Has: Kadir Has Üniversitesi İstanbul’daki 7’inci vakıf üniversitesi olarak kuruldu. Türkiye’deki 14’üncü vakıf üniversiteydik. Şimdilerde sayı hızla arttı dediğiniz gibi. Biz ticari değiliz. Böyle olmaması için rahmetli Kadir Has büyük bağış yaptı.

Mustafa Aydın: 80 küsur vakıf üniversitesi var. Hükümet politikası 200 üniversite sayısına ulaşmak. Orada durmayı amaçlıyorlar. Üniversite sayısı 180’e ulaştı. 10 tane de kurulma aşamasında olan üniversite var. Bu kadar da yeter diye düşünüyoruz biz de.

Can Has: Üniversite için alt yapı şart. Ayrıca akademik kadro önemli. Üniversite kurmak bina yapmak değil. Akademik kadro sorunu var.

- Birçok üniversitede akademik kadrolarda sıkıntı var. Bu da üniversitelerin kalitesini etkiliyor. Siz bu sorunu nasıl yaşıyorsunuz?

M.A: Çok büyük sorun var. YÖK de bu konuda açıklamalar yapıyor. Türkiye’nin birçok alanda uzmana ihtiyacı var. Bazı bölümler için yetişmiş akademisyen bulmak büyük sorun olabiliyor. Biz istediğimiz hocayla çalışabilen üniversitelerdeniz.

C.H: Kadir Bey ve Rezzan Hanım 1991 yılında vakfı kurdu. Daha sonra 1997 yılında 1880’li yıllarda tütün fabrikası olan Tekel’e ait olan binayı devraldılar. Sigara üreten fabrikayı bilim üreten üniversiteye dönüştürdük. 2004 yılında Türkiye’de bir kerede bağışlanmak üzere en yüksek bağışı yaptı Kadir Bey.


800 milyon dolar bağış

- Ne kadarlık bir bağıştı bu?

C. H: 800 milyon dolar. Üniversite restore edilirken Bizans dönemine ait su sarnıçları bulundu. O sarnıçlar da restore edildi. Rezzan Has Müzesi haline getirildi.

- Kaç öğrenciniz var?

C.H.: 5 bin 300 öğrencimiz var. Avrupa, Amerika ve Uzakdoğu’dan birçok üniversite ile Erasmus ve çift diploma anlaşmalarımız var.

Sosyal bilimlerde öndeyiz

- Kadir Has Üniversitesi hangi bölümleriyle ön plana çıkıyor? Baktığımızda dünyanın belli başlı üniversiteleri bazı dallarda öne çıkmayı başaranlar arasından çıkıyor.

M.A: Ben bu söylediğinize katılmıyorum. İyi üniversitelerin her bölümü vardır. Bazı bölümlerle öne çıkarlar. Biz de sosyal bilimlerde daha öndeyiz. Hukuk, İktisadi İdari Bilimler, Mimarlık ve Tasarım güçlü olduğumuz alanlar. Fen Edebiyat Fakültemizi kapattık. Türkiye ölçeğinde üniversitemize katkısı yoktu. Devlet de kapatıyor artık.

- Yabancı akademisyenlerin Türkiye’ye gelmesi konusunda sıkıntılar yaşanıyor. Sizin de yabancı akademisyenleriniz var mı? Bu sorunun aşılması için YÖK yetkilileriyle görüşüyor musunuz?

M.A: Yabancı uyruklu akademisyenler var bizde de. İstanbul tanınıyor, İstanbul’a gelmeyi isteyenler var. Biz ayrıca Amerika’da doğmuş, aslen Türk olan akademisyenleri de alıyoruz. Türk vatandaşı olmayan bir akademisyeni okulumuza almanın en zor yanı bürokrasi. Yazışmalar uzun sürüyor. En az 1.5 yılda izin geliyor. En iyi ihtimalle 1 yılda izin çıkıyor. Çok deneyimli iyi bir akademisyeni getirmeye karar veriyoruz. Akademik deneyimleri ve başarılarıyla bu kişiyi bölüm başkanı yapmak istiyoruz ama buna izin yok. ‘Al, kur bölümü’ diyemiyorsunuz. Türk uyruklu olmayanların bölüm başkanı, araştırma merkezi başkanı, dekan olması yasak. Dünyada araştırmalarıyla, deneyimleriyle öne çıkmış birini getirmek istediğinizde bu tip engeller var. 1960’larda çıkmış bu yasa ama değişmesi şart. YÖK ‘Yabancılar gelsin’ diyor ama bunu desteklemiyor. Sonuçta deneyimli, birikimli bir hoca da bölüm başkanı olamayacağı yere gelmek istemiyor.


4.5 milyar dolarlık piyasası var

- Öğrencilerde eğilim değişti mi? Türkiye’deki öğrenciler daha çok Amerika ve Avrupa’daki üniversiteleri tercih ediyor. Uzakdoğu üniversitelerine ilgi nasıl?

Nuri Has: Sayı olarak bakınca Avrupa önde. Çünkü maliyetle daha avantajlı. Uzakdoğu ise son dönemde çok ilgi geçiyor. Türkiye’ye yabancı öğrenciler de geliyor. Biz geçen sene başladık yabancı öğrenci almaya. Biz yurt dışından öğrenci getirme işine geç başladık. Ticari olarak düşünmediğimiz için sayıyı artıralım diye bir kaygımız yok.

M.A: Nijerya’dan istemediğiniz kadar öğrenci gelir. Biz kriterleri koyduk. Ona uyanları alıyoruz. İngiltere’nin Coventry Üniversitesi ile önemli bir anlaşma yaptık. Ekim ayında 3 tane çift diploma yüksek lisans eğitimiyle başlıyoruz. Bu alanda da uluslararası öğrenci hedefliyoruz. Çin, Uzakdoğu, Afrika’dan öğrenci bekliyoruz. Dünyada 1 yıllık master programları çok popüler. 4.5 milyar dolarlık bir piyasası var bu işin. Türkiye çok küçük pay alıyor yabancı öğrencilerden.

- Sizin öğrencileriniz nasıl yararlanacak bu işbirliğinden?

Kadir Has Üniversitesi’ne giren her öğrenci 3 yıl burada bir yıl Coventry Üniversitesi’nde okuyarak diploma alabilecek. 3.5 yıl burada 1 yıl orada da okuyabilecek. Bu büyük avantaj sağlayacak öğrencilerimize. 2 tane proje yürütüyoruz. Güney Afrika’dan bir üniversite de var aramızda. Ayrıca biri de Filistin’den bir üniversite. 4 yıllık proje bunlar.

İlk 100’e giren öğrenciye 2.500 TL maaş veriyor

- Burslu öğrenci oranınız nedir?

Nuri Has: Bu sene ilk defa kayıt olanların yüzde 60’ı bursluydu. Yüzde 10’dan yüzde 100’e kadar. Bazı öğrenciler yüzde 100’ü geçip maaş alarak okuyor. İlk 100’e giren öğrencilere ayda 2500 lira maaş veriyoruz. İlk 5000’deyse 500 lira alıyor.

Her yıl ilk 100’den 4-5 öğrenci oluyor. Tüm üniversitenin yüzde 33’ü burslu.

- Bu bursları vakıf karşılıyor değil mi?

N.H: Evet. Bu arada Kadir Has’ın bağışlarının hepsi kendi mal varlığından yaptığı vergilendirilmiş bağışlar. Şirketlerinden vergi avantajı sağlamak için yapılmış bağışlar değil. Biz 500 milyon dolarlık yatırım yaptık üniversitede.

C.H: Kadir Bey bu işi vatan borcu olarak görüyor. Vakfın geleceğini garanti altına almak için Akbank’taki hisselerinden 1.32’sini vakfa bağışladı.

- Bu öğrenci sayısında kalacak mısınız? Yoksa büyüme hedefleriniz var mı?

C.H: Büyümeyi, gelişmeyi öğrenci sayısını artırmakta görmüyoruz. Üniversitemizin alt yapısını ve akademik kadromuzu geliştiriyoruz. Akademisyenler alırken üniversitenin belli kriterleri var.

ÇİN ÜNİVERSİTELERİ ÇOK İLGİ ÇEKİYOR

- Uluslararası işbirlikleri üniversiteler için çok önemli. Yalnızca Erasmus programlarından bahsetmiyorum. Bunların dışında ne yapıyorsunuz?

C.H.: Uluslararası ayakta ilerledik. İngiltere’nin Coventry Üniversitesi ile işbirliği yaptık.

M.A: Biz her yıl işbirliklerimizi değerlendiriyoruz. Sayı peşinde değiliz. Kaliteli ilişki peşindeyiz. Erasmus konusunda Avrupa’da 76 üniversiye ile işbirliğimiz var. Çin’le anlaşmamız var. Çin üniversiteleri çok ilgi çekiyor. En iyi üniversiteler arasına giriyorlar. Zhejiang Gongshang Üniversitesi’yle işbirliğimiz gelişiyor. Kore’nin ilk 5 üniversitesinden 3’üyle işbirliğimiz var. Amerika’daki üniversitelerin çoğuyla çift diploma anlaşmalarımız var.

Yazının devamı...

© Copyright 2024

Gazete Vatan Gazetecilik ve Matbaacılık A.Ş.