Covid-19 iş kazası mı, hastalık mı?
İşverenler ve sigortalılar açısından çok farklı etkileri olabilecek bu soruya Sosyal Güvenlik Kurumu bir genelgeyle açıklık getirmiştir.Konumuzun ayrıntılarına girmeden önce iş kazası kavramına biraz değinmekte yarar görüyoruz.
Ne yazık ki ülke olarak iş kazalarına ilişkin verilerimiz pek parlak değil. Özellikle 2012 yılından itibaren bu alanda önemli adımlar atılmasına rağmen ölümlü iş kazası vakaları yaşanıyor. 2019 yılında 2 bin sigortalı iş kazalarında hayatını kaybetmiştir. Üstelik bu kazaların yarısı basit bir takım önlemlerle, % 48’i ise sistematik çalışmalarla önlenebilecek durumdadır.
Mevzuatımızda iş kazası, işyerinde veya işin yürütümü nedeniyle meydana gelen, ölüme sebebiyet veren veya vücut bütünlüğünü ruhen ya da bedenen engelli hâle getiren olay olarak tanımlanmıştır.
5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nda ise iş kazasının tanımı yapılmamış; hangi hallerin iş kazası sayılacağı maddeler halinde sayılarak bu haller neticesinde sigortalıların hemen veya sonradan bedenen ya da ruhen engelli hale gelmesi iş kazası olarak değerlendirilmiştir. Kanuna göre; sigortalıların işyerinde bulunduğu sırada, görevli oldukları işi yaparken, işveren tarafından görevlendirildiği sırada, kadın sigortalıların çocuklarına süt vermek için ayrılan zamanlarda ve işveren tarafından sağlanan bir taşıtla işe gidip gelirken geçirdiği her türlü kaza iş kazasıdır.
İş kazaları o yerdeki kolluk kuvvetlerine derhal, Sosyal Güvenlik Kurumu’na ise olaydan sonraki üç iş günü içinde bildirilmek zorundadır. Bildirim, işveren tarafından, Sosyal Güvenlik Kurumu’nun iş günlerine göre ve kurumun iş kazası bildirim ekranı üzerinden online olarak yapılmaktadır. Buna göre, örneğin Perşembe günü meydana gelen bir iş kazası olayı Salı günü saat 23:59’a kadar bildirilebilecektir. Bildirimin yapılmaması halinde işyerindeki sigortalı sayısı ve işyerinin tehlike derecesine göre idari para cezası uygulanmaktadır. 2020 yılı için en düşük idari para cezası 4 bin 688 TL, en yüksek idari para cezası ise 9 bin 376TL’dir.
İş kazasına uğrayan sigortalıya öncelikle sağlık yardımları yapılmaktadır. İş kazası neticesinde istirahat raporu bulunan sigortalılara istirahat süresince geçici iş göremezlik ödeneği ödenmektedir. İş kazası sonucu meslekte kazanma gücünü en az % 10 oranında yitiren sigortalılara kurum tarafından sürekli iş göremezlik geliri bağlanmaktadır. İş kazası sonucu ölen sigortalının eşine, çocuklarına ve hak sahibi olan anne babasına ölüm geliri bağlanmaktadır. İş kazası nedeniyle gelir bağlanan kız çocuklarına evlenmeleri ve talepte bulunmaları halinde almakta oldukları aylık veya gelirlerinin iki yıllık tutarı bir defaya mahsus olmak üzere evlenme ödeneği olarak ödenmektedir. Yine iş kazası sonucu ölen sigortalıların yakınlarına ya da cenazeyi kaldıran gerçek veya tüzel kişilere kurum tarafından cenaze ödeneği ödenmektedir.
İş kazasına ilişkin bu açıklamalarımızdan sonra konumuza dönersek, Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından yayımlanan 07/05/2020 tarih ve 2020/12 sayılı Genelge ile Covid-19 virüsüne maruz kalan sigortalıların iş kazası, meslek hastalığı ya da hastalık sigorta kollarından hangisi kapsamında değerlendirileceğine açıklık getirilmiştir.
Buna göre, mevzuatta yer alan “sigortalının, iş kazası ve meslek hastalığı dışında kalan ve iş göremezliğine neden olan rahatsızlıklar, hastalık halidir” hükmü uyarınca, Covid-19 virüsünün bulaşıcı bir hastalık olduğu dikkate alındığında, söz konusu salgına maruz kalan ve sağlık hizmeti sunucularına müracaat eden sigortalıların hastalık sigortası kapsamında değerlendirilmesi gerektiği belirtilmiştir.
Sosyal Güvenlik Kurumu’nun mezkûr genelgesine göre, Covid-19 virüsünün sigortalıya işyerinde bulaştığına dair ciddi bulgular olsa dahi bu durum Sosyal Güvenlik Kurumu’na iş kazası olarak bildirilmeyecek ve bu durum uyarınca işyerine idari para cezası uygulanmayacaktır. Genelgenin yayınlanmasından önce Covid-19 vakasının iş kazası olarak bildirilmediğine dair uygulanan idari para cezasının bulunması halinde ise bu cezanın da genelge kapsamında kaldırılması gerektiği kanısındayız.
Hal böyle olmakla birlikte, sigortalıların ya da yakınlarının konuyu yargıya taşımaları halinde yargının konuya bakışı önem arz edecektir. Nitekim Yargıtay 21’nci Hukuk Dairesi 2019 yılında verdiği bir kararda, görevli olarak gittiği Ukrayna’da bulaşan H1N1 virüsü nedeniyle rahatsızlanan ve bir müddet sonra hayatını kaybeden tır şoförünün iş kazası geçirdiğine hükmetmiştir. Mezkûr kararda, “iş kazası, sigortalıyı hemen veya sonradan bedenen ya da ruhen engelli hale getiren olay olarak tanımlandığından, olayın etkilerinin bir süre devam ederek zaman içinde artması ve buna bağlı olarak sonucun daha sonra gerçekleşmesi mümkündür. Yani, iş kazası ani bir olay şeklinde ortaya çıkıp, buna bağlı olarak zarar, derhal gerçekleşebileceği gibi, gazdan zehirlenme olayında olduğu şekilde etkileri daha sonra da ortaya çıkabilir. Sonradan oluşan zarar ile olay arasında uygun illiyet bağı bulunması koşuluyla olay iş kazası kabul edilmelidir” denilmek suretiyle iş kazasının zarar ve olay arasında illiyet bağı olması halinde sigortalıdaki bedeni ve ruhi etkilerinin tedricen de ortaya çıkabileceği kabul edilmiştir.
Sosyal Güvenlik Kurumu geçmişte işyerinde geçirilen kalp krizi olaylarını da iş kazası olarak kabul etmiyordu. Ancak yargının konuyu iş kazası olarak değerlendirmesi neticesinde kurum bu konuda görüş değiştirmiş ve kalp krizi vakalarını iş kazası olarak saymıştı. Covid-19’da da benzeri bir durumun yaşanması olasılığına karşı işverenlerin Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı tarafından belirlenerek duyurulan tüm iş sağlığı ve güvenliği tedbirlerini uygulaması, bu tedbirlerin uygulandığını gösteren her türlü kayıt ve belgenin özenle saklanması yerinde olacaktır.