Öyle olmaz, böyle olur...
.
Boşanmış kadın hareketleri nasıl olur?
Yani ne yaparlar?
Yok yok, yani neresinden anlaşılır?
Şeyinden...
Neyinden?
Etinden, sütünden...
Heh heh hee...
Cıvıtmayın hemen!
Anlatacağım...
Dün Hürriyet’te okudum da, “Boşanma Endüstrisi” diye bir haber vardı; boşananların hangi sektörleri canlandırdığını işlemişler.
Dolayısıyla da boşananların ne yaptıkları da ortaya çıkıyor.
Zayıflıama, cilt bakımı, turlar, kuaför falan...
Kusura bakmasılar ama doğrusu biraz klasik buldum. Daha ince ayrıntılar beklerdim...
Bir kere kadın boşanmadan önce başlar saçı başıyla oynamaya...
Boşandıktan sonra kıçı başı oynamaya başlar...
Heh hee...
Kötü anlamda değil ha!
Gelelim detaylara...
Boşanan kadının ilk ataklarından biri çarşaflarıdır.
Evet.
Hemen gider kendine leopar desenli çarşaf takımı alır.
Çarşaf açılımı...
Gören de daha önce o çarşafı olmadığı için sevişmediğini sanır. Sanki puzzle’ın eksik parçası tamamlanmıştır.
Ha, tabii bir de iç çamaşırları...
Hemen kendine şöyle renkli bir takım alır.
Dantelli falan...
Mürdüm rengi...
Niye mürdüm?
Bilmiyorum.
Evliyken niye almaz?
Onu da bilmiyorum...
Belki onu, o mürdümün güzelliğini anlayacak kimse yok diyedir...
Bir de ne var bliyor musunuz? Şimdi gidip mürdüm iç çamaşırı takımı alsa dana öyle duyarsız davranır ki, “Ne o? Nereden çıktı şimdi bu? Göbeğinle takas yapsaydın...” diye dalga bile geçer aklınca...
Boşanmış kadının bir de pembe tutkusu vardır.
Hatta fuşya...
Bu renk kendisini geceliklerde ve kıyafetlerde gösterir.
Dikkat ettiyseniz şimdiye kadarki detaylar hep seks efektli...
E ama kadın da haklı...
Kimbilir ne zamandır kendi kıymetini hissetmemiştir...
Ama artık her şeye baştan başlayacağına göre...
Baştan başlar gerçekten de...
Ama...
Yeni boşanan kadın ilk çıktığı erkekle evleneceğini umar.
O kadar âşık olacak ki buna...
O kaddar yani...
Hatta bir de değil, çevresinde bir sürü erkek olacak da, o seçecek!
Olur gerçekten de...
Olur da...
Yeni boşanan kadının, üçüncüden sonra yavaş yavaş ayakları yere basmaya başlar.
Anlar yani...
Yani!!
Boşanmış kadını bir de markette görmelisiniz.
Pesto sosun, yabancı peynirler reyonunun, yine yabancı şarapların (Şili veya Avustralya) yanında, bir de somon füme raflarının önünde...
Onlar vardır...
Sepetine bak, kadını anla...
Alıveriş sepetine!
Ha, bir de kitapçılarda...
Kitap ve CD alırlar...
Kitapçıda herkes onları alır diyeceksiniz...
Ben de salaktım çünkü!
Tabii ama onların aldığı kitap ve CD’ler farklıdır.
Cinstir yani...
Fado’ya falan meraklıdırlar... Biraz da nostaljiye... Bıraktığı yerden başladığından mı, ne?
Br de oradaki duruşları...
Kitaba, CD’ye baktıklarından çok etrafa bakarlar...
Baksınlar...
Amaaannn...
Baksınlar tabii...
Not: Hastalığım boyunca arayan, mail, mesaj atarak bana moral veren herkese çok teşekkürler...