Şampiy10
Magazin
Gündem

Hem de sabahın beşinde... Sinsice...

Sabah gazetede önce o güzel yüzlü kızı gördüm.

Ağlıyordu...

Yüzünde anlatamayacağım kadar derin bir ifade vardı.

Hüzün mü desem, çaresizlik mi?

Belki de ikisi birden...

Arkada yerle bir edilmiş okulundan geride kalan yıkıntılar...

Kim bilir hangi anıların üzerini kapattılar...

Oradan mezun olmuş,

İsmi Bilge’ymiş. “Yıktıklarına inanamıyorum” demiş.

İnanamamış.

Ben de inanamadım.

Kimse inanamadı...

Daha doğrusu inanmak istemedik.

İstemedik çünkü o resimde belki kendi okulumuzu gördük.

Kendi anılarımızı...

Kendi...

Hani bazı yerler vardır, önemlidir ya...

İlk evin, evlendiğin yer, doğduğun yer, ilk iş yerin, ilk buluşma noktan, ilk...

Okulun da bunlardan biridir...

Küçüklüğümüzden yavaş yavaş sıyrılıp gençliğe attığımız ilk adımları...

İşte tam da o arada yaşadıklarımızı...

İlk aşkımız, ilk kavgamız, ilk arkadaşlığımız...

Daha onlarca ilk...

Sonra gitmesek de, görmesek de, bizim olan...

Hep çınlayan koridorlarında ilk iniş-çıkışlarımızı bıraktığımız...

Bıraktığımız yerde de durduğunu sandığımız okul,

Yıkılmış...

Yerle bir edilmiş....

Sabahın beşinde, sinsice...

Ne bileyim, kendi okulum aklıma geldi herhalde...

Arada bir önünden geçtiğimde durup bahçesinde oynayan çocuklara bakarım...

Dalarım...

Ben de böyleydim, onlar da benim gibi olacaklar diye...

Ama o ara...

Ama ne ara...

Kim bilir hangisi, neler yaşayacak diye aklımdan geçiririm.

O fotoğrafı görünce ilk aklıma gelen bunlardı...

Bilge’nin ağlayan o güzel yüzünde ben bunları gördüm.

Çaresizliğini paylaştım.

Kendi okulunun bahçesine benim gibi bakamayacağı için üzüldüm.

Sonra...

Sonrası biraz daha fena...

Hâlâ orada okuyan çocukları düşündüm. Bir ay sonra okulları açılacak.

Hatırlasanıza, çoktan özlemişlerdir bile...

Şimdi de orayı yıkmaya karar verenler aklıma geldi.

Orada okuyan 450 çocuk gibi ben de aynı soruyu sordum:

“Neden?”

Hem de sabahın 5’inde...

Sinsice...

İşte orada da başka bir duyguyu buldum.

Hınç!

Üzerime alındım!

Bana hınçlılar gibi geldi.

Tıpkı iyi şeyler yapmaya çalışan, iyi insanlara yapılan haksızlıkları duyduğum zamanlardaki gibi...

Sahiplendim.

Bir şeyler söylemek, bir şeyler yapmak istedim.

Kızdım, üzüldüm...

Bu hıncın sebebini aradım.

Buldum da...

Biliyordum zaten...

“Az kaldı” diyorum, “az kaldı.”

Sabır.

Hınç değil mi bu?

Değilse neden yıksınlar ki?

Hem de sabahın beşinde...

Sinsice...

Yazının devamı...

Narkoz etkisi

Hani dün, “Narkozu alacaksın bir kere, korkarsın...” demiştim ya...

Hangisinden daha çok korkarsın, bilemem.

Bayılıp kalkamamaktan mı?

Biraz arızaysan, arada uyanmaktan mı?

Yoksa ayıldıktan sonra sayıklamaktan mı?

Hadi bakalım, yine seç seçebilirsen...

Ama arada uyanma korkusu olanları çıkaralım..

Onlar Secret’çı falan olup kendilerine biraz fazla önem verenler gibime geliyor... Önem değil de, ayrıcalık tanıyanlar diyelim...

Kendilerini saçma sapan özelliklerle bizden ayırırlar ya!

“Hayatta ağzıma maydonoz koymam...”

Neden? Maydonoz mu sevdi(!) seni?

Böyle yemeklerden tek tek maydonoz yapraklarını falan ayırırlar...

Aman ne önemli bir ayrıcalık!

Yiyorsa başka türlü ilgi çek!

Neyse, onları başka güne bırakalım...

Asıl ben bugün narkoz sayıklamalarından bahsetmek istiyorum.

Herkesin ödü kopar ya...

Niyeyse!!!

Çünkü...

“Masum değiiiliiiz, hiçbiriimiiiz...”

Tabii ki herkes birini aldatıyor da, onu anlatacak diye bir şey yok.

Başka korkular da var: Kim kimi seviyor, kimden nefret ediyor...

Nefret etmese de, kim kimden bıkmış, istemiyor...

Ya da bir ara aklından birisini geçirmiş.

Ama ne geçirmiş!

Mesela yani...

Olamaz mı?

Olur.

Tabii ki kimse sayıklamak istemez. Ama bence asıl mesele orada değil.

Nerede biliyor musunuz?

Peki o halde şimdi size o soruyu yönelteyim:

Duymak ister miydiniz?

Onu ayılırken yani sayıklarken dinlemek ister miydiniz?

Asıl soru bu.

Tıpkı düşünce okumak gibi...

İster miydiniz?

İyi düşünün.

Bir daha düşünün.

Hislerinize kapılıp bir anda karar vermeyin.

Aklınızla içgüdünüz arasındaki bu savaşı kim kazanır bilemem ama bir tavsiyede bulunabilirim:

İstemeyin.

Sayıklarken duymak istemeyin.

Düşüncelerini de okumak istemeyin.

Bence yani...

Danaları düşündüğümden değil ha!

Empati yapın, yeter...

Zaten sayıklasa sayıklasa ne sayıklayacak?

Doğru mu değil mi, asla bilemeyeceksin...

Ama tabii gayet masum sayıklamalar da var.

Mesela?

Size birkaç örnek topladım. (Çoğu lafmacun org’dan alıntı.)

l “Babam, geçirdiği 3. burun ameliyatı sonrasında hâlâ narkozun etkisindeyken:

Burnumu kontrol edemiyorum.”


“- Annee!

- Efem oğlum?

- Naaptınız bana?

- Ameliyat oldun yavrucum.

- Annneeeee!

- Efem canım?

- Bu yatak kapanmaz di mi?

- Niye kapansın ki tatlım, uyu sen dinlen

- Kapatırsanız var yaaaa...

- Ah canım oğlum, uyu sen bitanem..

- Kapatanı! Hrmmhmmh doktor lan uyuyayım evet.”


“- Ben ameliyat olmak istemiyorom..

- Artık çok geç.”


Not 1: Narkozu yedim, değişirsem görürsünüz! (Çiçek-böcek yazmaya başlarsam!!! Ya da “Ne ‘dana’sı, aslan bunlar, aslan!” diye başlarmışım...)

Not 2: Ayılma görüntülerimi bu dünyada sadece Ergenekoncular yayabilir, başka yerde göremezsiniz, ısrar etmeyin...

Yazının devamı...

Narkoz mu dediniz?

Bir gün ameliyat olman gerekir, kaçamazsın...

Büyük-küçük fark etmez...

Narkozu alacaksın bir kere...

Korkacaksın...

Hiç olmadı, bir gece önce için hop edecek...

Uykun kaçacak...

Çaresizsin, savunmasız da...

İşte o zaman...

O zamanlar önemlidir.

O akşam yanında kimin olduğu...

Ayılınca kime bakacağın...

Ne sayıklayacağın...

Ameliyatın...

Ve tabii doktorun.


Hangisi daha önemlidir?

Seç seçebilirsen...

Sırala sıralayabilirsen...

Birinciliği kime verirsin?

Gelin ben size bunları tek tek anlatayım, herkes kendi sıralamasını kendisi yapsın...

İlkinden başlayalım...

* O akşam kimin yanında olduğundan...

Yani ameliyattan bir gece önce...

Yanında ailen varsa yırttın. Aile derken annen-baban, kardeşinden falan... Kardeşin de kız kardeş olması şartıyla...

Kocandan, sevgilinden bahsetmiyorum yani...

Zira biliyorsunuz erkeklerin yüzde 90’ı hastalık deyince dımtıs almaza yatar.

Tadları kaçar.

Hiiç uğraşmak istemezler, uğraşmazlar da...

Yani görev diye bile...

Onun için birlikteliğin, “hastalıkta-sağlıkta” kısmının, ’hastalıkta’bölümü Türk toplumunun sadece yüzde 10’unu ilgilendirir...

* Ayılınca kime bakacağın da önemlidir.

Kim sevmiş seni, onu görürsün.

Kim kıyamamış...

Sen de kıyamazsın, daha fazla bağlanırsın.

Aklı sende kalanları da bilirsin, gelememiştir yanına. Yaşamışsındır o duyguyu; anlarsın...

* Ne sayıklayacağına gelince....

Aaa... Bu daha mı önemli, ne?

Niye herkesin aklına kötü şeyler, gizli şeyler geliyor?

Siz var yaa...

* Ameliyatın...

Tabii belki de en önemlisi bu.

Asıl olay bu çünkü.

İlk gördüğüne iyi geçip geçmediğini sorarsın.

Hep “İyi geçti” derler, “Sen nasılsın?”

* Ama senin gözlerin doktorunu arar.

Güvenmişsin, inanmışsın, kendini onun ellerine bırakmışsın bir kere...

Hele bir de şanslıysan...

En iyilerinden birine rastladıysan. Yok yok, arayıp arayıp bulduysan...

O da seni teslim aldıysa...


Evet, ben de narkoz aldım.

Burnumdaki bütün sorunları inanılmaz bir ustalıkla ameliyat eden Prof. Dr. Metin Önerci’ye laf olsun diye değil, gerçekten tüm içtenliğimle teşekkür ediyorum.

Süpersiniz Hocam.

Tabii anestezi uzmanı Ferit Bayrak’a....

Kent Hastanesi’nin pırıl pırıl odasında, ayılırken kayda almaya çalışan arkadaşlarıma karşı beni tüm gücüyle savunan Kadriye Hemşire’ye de...

Bu arada, ben sıralamamı yaptım, sizi bilemem...

Yazının devamı...

Bence de yasaklansın

ABD’de her yıl yayımlanan “İngilizcede yasaklanması gereken kelimeler listesi” açıklanmış.

Bizde de olsun.

Bizde de yasaklansın...

Şimdi onların konu başlıklarına göre bizimkileri bulalım mı?

Tamam, ben başlıyorum.

Önce onlarınki sonra benimki...

* Liste için en çok önerilen “green” (yeşil) ya da “going green” (çevre dostu olmak) gibi dillere pelesenk olan “çevreci” kelimeler.

* “Hayır, bizi de zehirliyorsunuz”

* “Ben bile bıraktıysam...”

l Cumhuriyetçilerin başkan adayı John McCain’in kendisi için kullandığı “maverick” (parti disiplinine uymayan politikacı) kelimesi...

* “Hamaset”

* Ekonomik kriz sonrasında Amerikalıların tatillerini evde geçirdiklerini anlatmak için üretilen “staycation” kelimesi anlamsız ve saçma bulunarak listeye alındı.

* “PTT’den türetilen Pijama-Terlik-Televizyon açılımı”

* Ülkenin finans merkezi “Wall Street” ile orta gelir düzeyindekilerin yaşam alanını simgelemek için kullanılan “Main Street.”

* “Ayşe Teyze’nin filesi”

* “Doğalgaz krizi”

* Listede “desperate search” (umutsuzca aramak), “game-changing” (oyun değiştirici), “carbon footprint” (karbon ayak izi) “winner of five nominations” (beş aday arasında kazanan...), “It’s that time of year again” (yine yılın o dönemindeyiz) ibareleri de bulunuyor.

* “Makul çoğunluk”

* “Kaliteli zaman”

* “Bilişim”

* Listede ilk kez duyguları ifade eden bir işaret de yer alıyor. Elektronik posta ve cep telefonu mesajlarında sıkça kullanılan ve kalp simgesi olan “<3”.

* Lafa girmek için elle yapılan kesme işareti. (Hatta bunu yapanlar cezalandırılsın.)

* “Monkey” (maymun) kelimesi de, özellikle internetteki yazışmalarda, yerli yersiz bazı kelimelerin sonuna eklenmesi sebebiyle...

* “Oki!”

10 da yetmez...

İngiliz erkekler bu yıl tam 4.2 milyar pound (yaklaşık 10.65 milyar TL) seks harcaması yapmış.

Bu harcamanın 1 milyar 600 milyon pound’u striptiz, 496 milyon pound’u cep telefonundan görüntü indirmek, 387 milyon pound’u porno web siteleri, 384 milyon pound’u hayat kadınları, 356 milyon pound’u da telefondan canlı seks için harcanmış.

Bizimkilerde buna bir de karılarını susturmak için harcadıklarını katsan...


MASAL, MASAL OLALI BERİ...

Arkadaşlarımdan hep çocukları için yeterince çok ve iyi kitap bulamadıklarını duyarım...

Onlara inanmıştım.

Ama yanılmışım.

Herkes yanılmış.

Bu işle uğraşanlar hiç de az değil!

İlandan anladım:

“Ödüllü yazar Pete Johnson’dan çocuklara 5 nefes kesici roman:

“Hayalet Hırsız “; ” Kül Adam”, “İntikamcı”, “Korku Salanlar”, “Hain”.

İşte çocuk kitaplarında geldiğimiz son nokta...


Yazının devamı...

Erkeklerin gizli dünyası: WC

Ne kadar olabilir ki!

Neresi olabilir ki!

His dünyalarından bahsetmeyeceğiz tabii ki!

Ya aslında belki vardır, (hisleri) bir gün o konuya takılsak...

Hani “Kadın Çalışmaları” var ya, biz de bir “Erkek Çalışmaları” Anabilim Dalı açılmasına önayak olalım...

Dertlerini dinleyelim..

Bir gün ama...

Biz de elimizdeki verileri toparlayıp veririz, isterlerse...

Bu yüzden onları tanımaya devam edelim.

Sırf onların iyiliği için!

Mesela bugün de yine kritik ve analitik çalışmalar yapan okuyucumuza kulak verelim...

Ona güvenelim...

Evet, bugünkü mekânımız: WC

Erkekler tuvaleti...

Bizim bildiğimiz, pisuvarları vardır, yan yana dururlar değil mi?

En fazla, “Acaba birbirlerine bakıyorlar mı?” sorusunu akla getirir.

Ama ne demişler?

Hiçbir şey sandığın gibi değildir.

Gerçekten de değilmiş!

Bakın orada neler oluyormuş, neler...


n “Gerçekten dana bunlar dana... Bir kravat, bir gömlek, bir kumaş pantolon giyip sizli bizli konuşunca kendileri adam sanıyorlar ama özleri bozuk....

Hemen anlatayım...

Dün akşam rakı-balık yaparken rakıyı fazla kaçırdığım ve bir erkeğe ‘Sen daha iyilerine layıksın’ konuşması yaptığım, (Ha ha haa sonunda ben de yapabildim bu konuşmayı, oluyorum ben, oluyorumm...) buruklaşan suratına kıyamadığım ve açıklamalarımın içini doldurmak zorunda kaldığım için eve geç döndüm...

Neyse şu an işteyim ve kafamı 2 dakika sabit tutunca uyuyorum. Rahatça kimseye yakalanmadan uyumak için WC’ye gittim. Klozeti indirdim, uyumak için rahat bir pozisyon aldım.

Ama yandaki erkekler WC’sinden gelen sesler...

İnanamıyorum... Saat 8-8.30 arasında gerçekten sabah ereksiyonu varmışşş onu anladım... Yüzde 80’i.

Balgam çıkartmak erkekler arasında çok moda yüzde 98’i.

Diş fırçalama yüzde 20.

Ve anladım ki bir adam WC’de işini bitirip çıkmazsa aklı hemen başka seye çalışıooo...

Yani WC’de geçirilen sürenin azıcık uzaması bizim danayı erekte ediooo...

E şimdi biz iç çamaşırları alalım, selülitlere, kaslara, yağlara takalım, ‘Ay şöyle beğenmezse, böle bilmem ne...’ diyelim; adamı WC’de geçirilen +2. dk erekte etsin....

WC dışında gördüğünüz o, ‘hanımefendi...’ diyen takım elbiseli, espritüel, eğitimli danalar... Sümkürüyor ve balgam çıkarıyor ve bunu hepsi yapıyorrr....

Ara sıra WC’de öylece oturunnn, duyduklarınıza inanamayacaksınız...

Son anda aklıma geldi: ‘Bunlar neden banyoda seks yapmak istiyorlar’ şimdi anladım...

Doğal afrodizyak da ondan...

Bi deee... Şaşırtıcı ama el yıkama oranı yüzde 95.”

Yazının devamı...

Kritik ve analitik olaraktan...

Bilmiyorum, bu konudan sıkıldınız mı?

Sıkılmış olanlarınız da eminim az sonra fikrini değiştirecek...

Çünkü bu sefer size analitik bir çalışmayı aktaracağım...

Yine bir mail...

Ama ne mail!

Yazmadan geçemezdim...

(Yeni başlayanlar için: Konumuz, “Bakınca anlaşılır mı? Erkeğin nasıl olduğu...”)



“Kadınlar da kız kızayken seksten bahseder en az erkekler kadar...

Bizim kızlar ekürisi istatistik yaptık; ’İyi seviştiğini nasıl anlarız?’ diye... Her birimiz diğerinin sunduğu kanıyı kendi tecrübeleri ile süzdü. Onay verdik ya da çürüttük.

Tabii ki, bir erkeğin yatakta iyi olduğu en azından (bariiii) fiziksel olarak iyi olduğu konusunda belli başlı belirtiler oluştu.

Burçlar arasında...

İyi: Boğa, Akrep

Orta: Koç, Aslan, Yengeç

Eh: Terazi, Oğlak

Kötü: Balık, Başak

Şimdi ilk bakışta bir dananın özellikleri (boyutu vb.) nasıl anlaşılır?

En önemlisiii; ELLER... Parmak yapısı ile direkt olarak doğru orantı var. Mesela parmaklar uca gittikçe inceliyorsa orası da öyle... Yani tıpatıp aynısı... Mesela teni yumuşak ve pürüzsüzse zor ... cinsinden...

Kemikli yüz hattı, burun yapısı da en önemli kriterlerden ama ellerde olay biter yani...

Mesela teni biraz sert olan makbuldür. Çok yumuşak olanlar ya erkenci olur ya da geççi... Kemikli eller sertlik için önemlidir ama genelde ince olurlar (tercihinize kalmış).

Esmerler her zaman sarışınlardan iyidir. Yani tene göre sıralayabiliriz...

Boyutunu burunla da kıyaslamaya çalıştık ama eller gibi kesin sonuç vermedi

Bunlar biyolojik tanılar...

Erkekler kesinlikle öpüştükleri gibi sevişirler...

Aceleci, kesik kesik, saldırgan, ne yaptığını bilmezcesine, acemice öpüşen erkekler ya sekse az düşkün ya da yatakta kötüdürler (ki aynı şey hemen hemen).

Seks hakkında çok konuşanlar yatakta bi halt yapamazlar...

Esas kısmı iyi olanların ön sevişmesi kötü olur, ön sevişmesi iyi olanların da esas kısmı... Zaten ikisinin de iyi olduğu nadir adam vardır...

Yemek yeme şekliyle sevişme şekilleri birbirine benzer...

Yani toparlarsak ilk bakışta kemikli yüz hatları, belirgin kaşlar, poposu bize tüyo verir.

İlk aşamadan geçti ise 2. aşama öpüşme... Orada kesin cevabı alırsınız.

Erkeklerin yanında gezdirdikleri kadınlar da onların nasıl seviştiğinin ipucudur. Basit kadınlarla çok birlikte olan adamlar, aynı ‘ıssız adam’ gibi iğrenç sevişir hatta sevişemez..

Doğru kadınların elinde güzelce işlenmiş erkek en iyi erkektir. Eline koluna bakmaya gerek yok, içerik iyidir çünkü...

O yüzden danalara naçizane tavsiyem skor yapmaktan vazgeçsinler, seçici olsunlar ve sadece yapmak için yapmasınlar....

Tek çareniz ellerinize estetik yaptırmak değil:))))))))))”

Yazının devamı...

Anlıyor muyuz, anlamıyor muyuz?

Hiç kusura bakmayın ama bu konuda bana hakikaten laf düşmedi...

Yorum bile yapamadım. (Yer kaplamasın diye.)

Hâlâ, “Kadınlar bir bakışta erkeğin nasıl olduğunu anlar mı?”dayız, ona göre...

Önce şunu özellikle belirtmek istiyorum: Aşağıda okuyacağınız mail’ler sadece kadınlardan gelmedi. Erkeklerden de var!


* “Eh, bizim de elimiz armut toplamıyor ya, anlarız tabii ki!

Öncelikle bakışından, dudaklarından, vücudunun dilinden anlaşılır. Bir de aşırı titizlerden uzak duracaksın. Yatakta onlardan hayır gelmez. Ya bencildirler ya erkenci ya da her ikisi birden...”

* “Öncelikle kadınlar kendilerini göstermek istedikleri şekilde gösterirler. Danalar anladıklarını sanadursunlar. İstersek el değmemiş bakire, istersek özgür kız moduna girebiliriz. Danalara gelince onların ne olduğunu kestirmek genelde mümkün ama istisnai durumlar da olmuyor değil. Genelde şık, bakımlı, kariyerli, metroseksüel diye tabir ettiğimiz danalar hep FOS çıkıyor. Ne varsa 40 yaş civarı, başından evlilik geçmiş, hayatın ve seksin ne olduğunu artık kavramış, bencillik etmeyip önce partneri düşünen erkekler de var.”

* “Anlayabildiğimizi pek sanmıyorum!!! açıkçası. Örnekler üzerinden gidecek olursak;

1. Bakışları çekici, kendinden emin, sohbeti keyifli, son derece hoş bir adamla yatağa giriyorsunuz, bir bakıyorsunuz BOM! Daha 5 dakika olmuş muydu? Hiç sanmıyorum :S :)

2. Bakımlı, fiziksel olarak son derece sağlıklı bir adam, tek kurşunluk çıkıyor. İlkinde sizi ne kadar tatmin ettiği de tartışılır!!! Adam doğru dürüst... Beceremiyor daha :S :)

3. Tam bir dana diyorsun, 1.90 boy var ama bunda beyin ne arar gözüyle bakıyorsun, hatta konuşacak hiçbir şeyin olmadığı türden bir adam “şok şok şok” yatakta 1 saat sapasağlam, karşında duruyor, çok da iyi sevişiyor, hiçbir pozisyondan kaçmıyor, hatta önce senin tatmin olmanı istediğini kulağına fısıldıyor (kaçı kendinden önce kadını(nı) düşünüyor; bir sorsanız erkeklere diyorum, ne dersiniz), başarıyor da... Ve sonra kendine soruyorsun, bunların hangisi hakikaten DANA?”

* “Havlayan köpek ısırmaz, o hesap... Çok konuşan bahseden adamdan cacık olmaz derim ben...”

* “Kadının zekisi anlar. Danadan da anlar, iyi sevişenden de. Ölçü bile verir hatta hem de öyle eline ayağına bakmadan. Zeki kadın ‘bu dana, bundan bi numara olmaz’ deyip keser atar. Şaşkın kadın ise iş bittikten sonra ‘ama ama ama’ diye ağlar.”

* “Kadınların büyük çoğunluğu anlamaz. Anlasalar ortalıkta bu kadar evli adamlarla yaşayıp ‘Beni seviyor ama karısı intihar edecek diye, boşanamıyor’ diye gezen aptal kadın olmaz. Kadının biraz piç, biraz arıza olanı ise 10 km öteden anlar. Kokusunu alır. Şakkadanak teşhisi koyar.”

* “Eşleri orgazm taklidi yaparken anlayamayan boynuzlanma adayı danalar, bolca dedikodu yalan ve kendini kandırmaktan anlar. Çünkü analar onları pohpohlayarak yetiştiriyor. Çorap, çamaşır, ütülü giysi eline, sevdiği yemekler önüne, ne yapsın danacık? Daha sonra bunları bekliyor, bulamayınca b.k atmaya başlıyor. Başarılı olamayınca hayal kuruyor. Haydi kadınlar, beğenmediğiniz zaman ’olmadı’deyin, başarısız olduğunu cesurca söyleyin bakın bir daha yüzünüze bakabiliyorlar mı? Hava atabiliyorlar mı? Nasıl çevre değiştirdiklerini, nasıl kaçtıklarını göreceksiniz.”

Yazının devamı...

Biz kızlar da bazen danalaşıyor muyuz acaba?

Eveeet...

Nerede kalmıştık?

Mühim bir yerde...

“Kadınlar da bir bakışta bir erkeğin nasıl seviştiğini anlar mı?” da...

Hani onlarınkini tartışmaktan yani “Erkekler kadınların yatakta nasıl olduklarını anlar mı?” dan buraya geldik...

Aslında her şey onun mail’iyle başladı:

* “Biz kızlar da bazen danalaşıyoruz aslında... Yazınızda danalar bir kadına bakıp da iyi sevişip sevişmeyeceğine karar veriyor demişsiniz ya, ben de bazen 1-2 arkadaşımla otururken bu danalığı yaparım (Ama bu arkadaşlar 2’yi geçmez, ona göre yani). Etrafımızdaki danalar için yorumlar yaparız; ’Bu iyi sevişir’, ’Bundan hayatta iş çıkmaz’, ’Bu güzel öpüşür’gibisinden... Ve şunu da söyleyeyim, bu yorumlar mutlaka doğru çıkar. Deneme yanılma yöntemi:))) Örnek; çok kasıntı kendini bir şey sanan bir dana vardı, bizzat kendim denedim, adam direkt fos yaniii, daha ben, ’ne oldu?’demedim kii adam ooooooo... Sonra da ’Çok pardon beni çok heyecanlandırıyorsun ondan oldu:))))))’Kendimi sana affettirecem ama demeler. Amann affettirme bi zahmet yanii.

Nerden nereye geldim yaa Çok mu ileri gittim ki acaba:)

Neyse yani benim demek istediğim biz de erkeklerin görüntüsüne göre yorum yaparız ve bu doğru çıkıyor genelde...”


İşte her şey bu mail’le başladı...

Sonra etrafımda küçük çaplı bir araştırma yaptım.

Biraz sordum soruşturdum, biraz okudum.

Ve gördüm ki...

Ve anladım ki...

Kızların da bu konuda hiç aşağı kalır tarafları yok!

Aslında her şey önce ufak bir merakla başlıyor...

Yani nasıl anlatsam?

En iyisi açık açık anlatmak...

Önce kızlar, “ne kadardır acaba?” merakıyla başlıyor bu oyuna...

Ufak bir merak dedim ama alınan olmasın, lafın gelişi ’ufak’!

Zaten kedinin başına ne gelirse meraktan gelirmiş ya!

Heh heh heee...

Evet, bence kadınlar biraz kedi... (Bunu ayrıca tartışırız.)

Ufak merak oyununu önce kendi kendine oynuyor kızlar...

Gizli gizli...

Sonra içlerinden biri dayanamayıp ya da muziplik olsun diye dile getirince iş biraz daha eğlenceli hale geliyor.

Gelişiyor...

Sorular çeşitleniyor...

Teoriyle pratik birleşiyor...

Sonra ortaya ne analizler çıkıyor, ne analizler...

Süper...

Bazı kadınlar da bu oyunu tek başlarına oynamayı yeğliyor.

Ama şunu iddia edebilirim; kadınların; 30-50 yaş arası kadınların yüzde 90’ı bu oyunu oynuyor...

Bir erkeğin nasıl seviştiği bir bakışta nasıl anlaşılır?

Anlaşılır mı?

Yanılma payı ne kadardır?

Ohoo...

Neler var neler...

Yarına...

Yazının devamı...

© Copyright 2024

Gazete Vatan Gazetecilik ve Matbaacılık A.Ş.