Şampiy10
Magazin
Gündem

Son nokta: 7.3 dakika...

Hani dün bir haberden bahsetmiştim, “10 Seks Gerçeği” başlıklı...

Oradaki üçüncü maddeyi yazmıştım ya, “Erkekler kadınlardan daha iyi taklit yapıyorlar” mış diye...

Bu taklit meselesine öyle daldınız ki, diğer 9’u soran yok!

İnsan merak eder...

Ben etmiştim doğrusu...

Haber şöyle başlıyor:

* “İyi bir seks sadece cinsel arzuların bir sonucudur diye düşünüyorsanız, büyük bir yanılgı içindesiniz demektir. Çoğu kişinin bir ihtiyaç olarak tanımladığı seks, aslında spontane gelişebilen bir durum. Tabii ki bu durumu güçlendiren faktörler var!”

Faktörler derken?

Spontane derken?

Bakalım mı şu kalan seks gerçeklerine...



l “İşin sırrı peynirde... Bilim adamları peynirin içinde bulunan ’phenylethylamine’adlı bir kimyasalın (kendinizi iyi hissetmenizi sağlıyor) kan dolaşımını hızlandırdığını ve kandaki glükoz seviyesini yükselttiğini söylüyor. Bu da beyne aşk sinyalleri gönderiyor ve daha iyi bir seks için kolları sıvamış oluyorsunuz! Şimdi anladınız değil mi İtalyanların ve Fransızların niye bu kadar ateşli olarak bilindiklerini. İşin sırrı peynirde!”

Tabii... Aslında hiiiç aklında bile yokken hatta “Sharon Stone gelse bırak onu, yani kolumu bile kaldıracak halim yok” derken, iki dilim peynir yiyince...

- Nesriiin... Kahve içer misin aşkım? Sana kahve yapayım mı?

- Hayır Tahsin! Hiç canım istemiyo!

- Çay yapayım?

- Tahsiin... Sevişmeyeceğim ama istersen su getirebilirsin.

- Valla şansını kaybettin. Demin sormuştum.

- Bu peynir mi bozuk, sen mi bozuksun, anlamadım ki!

* “Ortalama bir ereksiyon hızı saatte 45 km.”

Karıştırdı bu galiba! Spermin hızından bahsediyor herhalde... Ayrıca saatteki hızından bize ne? Cruise control var mı? Ondan haber ver!

* “Sadece 7.3 dakika... 3 mü 5 mi derken uzmanlar tartışmada son noktayı koydu: Erkekler için orgazm olmak 7.3 dakika. 1587 erkekle yapılan bir araştırmada 1380 kişi ortalama 7.3, 207 kişi ise 1.8 dakikada orgazm olmuş.”

Ben de hep merak ederim; bunu nasıl tespit ediyorlar ki? Yani adamların başında durup, “Başla!” deyip kronometreyi mi çalıştırıyorlar?

Yoksa stres yaratmasın diye, “Ben bakmıyorum, sen rahat hareket et” deyip çaktırmadan takip mi ediyorlar?

Benim gözümün önüne hep şu manzara geliyor: 1500 adam ve tabii kadın bir İngiliz araştırmacının “Başla!” komutuyla aynı anda harala gürele sevişmeye başlıyorlar... 7 dakika sonra herkes kafasını bir kaldırıyor ki biri 3 saniye daha uğraşıyor.

3 saniye daha!

Dile kolay!

Diğerlerinin moral dibe vuruyor falan...

Yarışmaya birkaç kez katılan da oluyor. İlk seferinde 1.8 dakikada bitirenler mesela...

Saçma tabii..

* “Bir erkeğin yaşamı boyunca 53 litre sperm ürettiğini biliyor muydunuz?”

Yok, öğrendim çok mutlu oldum! Kesin danalara az gelmiştir bu. Hepsi, “Yok abi, benimki daha fazladır” demiyorsa, neyim...

* “Telefonları kapatmıyoruz... Dünya çapında yapılan bir araştırma, yine ilginç bir gerçeği ortaya koyuyor. Araştırmaya katılanların yüzde 14’ü tam bu sırada çalan telefona cevap veriyor!”

Telefon mu, seks mi?

Kaçınız o sırada çalan telefonu açmaz?

Doğruyu söyleyin ama...

Kimin aradığına mı bağlı?

Yoksa kiminle olduğuna mı?

Yazının devamı...

Erkekler de taklit yapar mı?

Çok taklit yaparlar da...

İyi adam taklidi...

Âşık taklidi...

Önemli adam taklidi...

Bonkör taklidi...

Say say bitmez; yaparlar yani...

Kadınlar da yapar tabii... Hatta en iyi yaptıkları taklit de hepimizin malumu...

Hem de o kadar iyi yaparlar ki, gerçeğini taklidinden ayırmak için uzman olmak gerekir.

Yani öyle her “Ben erkeğim, bu işleri bilirim” diyen anlayamaz...

Gerçi anlamak işlerine de gelmez ya!

De ki anladı, ne yapacak?

Kabak kadının iyi taklidinin değil, ona taklit yaptıranın başına patlayacağı için...

Hadi onu da bırak, umurlarında mı?

Yooo....

Hadi yine anladı diyelim, kim uğraşacak şimdi?

Böyle derler, böyle düşünürler yani...

Neyse, konuyu dağıtmayayım; kadınların değil, erkeklerin taklit yeteneklerinden bahsediyorduk...

Şimdiye kadar bildiğimiz şuydu:

“Her türlü taklidi yapabilirler ama bir şey hariç!”

Değil mi?

Böyle bilirdik yani..

Onun taklidini yapamazlar!!!

Neyin olacak, orgazmın taklidini!!!

Bağırtmayın adamı!

Hıı... Siz öyle sanın!

Orgazm taklidi yapamazlar sanın!

En azından fiziki olarak mümkün değil diyorsunuz değil mi?

Değil işte!

Yapıyorlarmış!

Hem de kadınlardan daha iyi yapıyorlarmış.

Nasıl mı?

Onu da anlatacağım...

Geçen gün, “10 Seks Gerçeği” başlıklı bir haber okuyordum. Yoksa “Gerçek 10 Seks” miydi?

Neyse ne?

İşte orada 3. sırada şu vardı:

n “Orgazm taklidini erkekler daha iyi yapıyor.”

“Haydaaa...” dedim aynen sizin gibi...

Ve devamını okudum:

n “Bir araştırma 18-34 yaşındaki erkeklerin yüzde 42’sinin ve araştırmaya katılan tüm erkeklerin yüzde 19’unun orgazm taklidi yaptığını ortaya koydu. Bu yüzden seks terapistleri partnerinizin iyi bir oyuncu olabileceğini göz önünde bulundurmanız gerektiğini söylüyor. Ancak unutmayın ki hedefe her zaman tam olarak ulaşamamak onların bu oyundan keyif almadıkları anlamına gelmez.”

Ne anlamına gelir peki?

Taklitten mi zevk alıyorlar?

“Nasıl da uyuttum heh hee.. Hiç anlamadı gerzek” diyerekten...

Yok canım...

Olmaz öyle şey!

Mecbur kalınca taklit yapıyorlardır, sonra da anladı mı anlamadı mı diye de ödleri kopuyordur...

Ama sizin aklınız, bu işi nasıl gerçekleştirdiklerinde değil mi?

Biliyorum.

Onu da biliyorum...

Anlatacağım ama lütfen aranızdan biri çıkıp da, “sana çok taklit yapan olmuş herhalde” gibilerinden ilkel saptamlarda bulunmasın, tamam mı?

Bak söylemem yoksa!

Şimdi bu işi prezervatifle yapıyorlar.

Olay biter bitmez, suç aletini hamhum şaralop, el çabukluğu marifetiyle ortadan kaldırıyorlar...

Olay bu!

Bu kadar basit!

Başka yöntemleri varsa, bilmiyorum.

Tabii ondan sonrasını tahmin edemiyorum.

Bir sigara da tüttürüyor olabilirler, “Üff! Bu sefer de yırttım!” diye..

Ama baksanıza kadınlar daha iyi yapıyorlarmış!

Aman daha iyi!

Düşünsenize bir de kötü yapsalar, anlaşılsa...

Kim uğraşacak!

Yazının devamı...

Deşifre...

Bazı dizilere şifre konmalı”ymış! Bazı diziler... Mesela?

Mesela içinde bol adam öldürme, çeteleşme ve magandalaşma olanlar mı?

Yoo...

Peki, taşrada geçen, bol ağlamaklı, berdelli, tecavüzlü, kadınların ikinci sınıf sayıldığı diziler mi?

Yoo...

Hangileri o zaman?

İçinden sevişme sahnesi geçen diziler...

Sadece sevişme geçse o da iyi!

Yani öyle içinde her sevişme sahnesi geçen diziye de değil.

Sevişmenin hası olacak!

Yoksa kötü sevişmişler, kötü öpüşmüşlerse onlara laf yok!

Hani bazı sahneler var ya, sözüm ona öpüşüyorlar ama masuscuktan...

Ya da öyle bir öpüşüyorlar ki, insanı bırak öpüşmeden erkekten soğutacak çekimlerle...

Onlar olabilir...

Onlara şifre mifre gerekmez...

Amaaa...

Tutkuluysa...

Şehvetliyse...

Aşkla sevişiliyorsa...

Olmaz!..

Ne acayip değil mi?

Tam tersi olması gerekmez mi?

Yani kötü yapılan iş cezalandırılmaz mı?

Asıl, kötü sevişseler cezalandırılmaları gerekmiyor mu?

Çocukların, gençlerin ve hatta ailelerin hissiz, aşksız ve tutkusuz sevişmeleri görmemeleri gerekmiyor mu?

Örnek teşkil etmemesi bakımından...

Ama hayır!

Devlet Bakanı Selma Aliye Kavaf, “aile yapısına zarar verecek” dizilerin şifreli olması gerektiğini söylemiş.

Güzel bir sevişme aile yapısına niye zarar versin ki?

E, yapan var, yapamayan var...

Yapıyorum diye kakalayan var...

O bakımdan mı?

Ha, şimdi diyeceksiniz ki olay sevişmede değil, kiminle seviştiğinde...

Hadi canım...

Onlar da kötü sevişselerdi, öpüşmeleri öpüşmeden başka her şeye benzeseydi...

Ya da sevişmeleri sadece ima edilseydi; hani kamera aşağıya doğru iner ve kadının tek ayağı kalkar şeklinde...

Böyle olsaydı şifre mifre kimsenin aklına gelir miydi?

Hayır.

Ama iyi oldu diye...

Hem güzel, hem tutkulu oldukları için...

Ya, aklıma ne geldi, biliyor musunuz?

Yanlış hatırlamıyorsam, bu şifre işini akıl eden Selma Hanım AKP Kadın Kolları Başkanıyken, o dönem milletvekili olan ve karısını döven Halil Ürün’e destek çıkmıştı...

“Bu aile içi meseledir” diyerekten

hem de!

O halde...

Bir erkeğin karısını dövmesi aile yapısını bozmuyor da, iyi sevişilen bir dizi mi bozuyor?

Zaten bir sevişmeler, bir de sigara...

İkisini kaldır, bak Türkiye nasıl uçuyor?

Hatta düzgün sevişmeyi de yasaklayabilirler.

Yasaklasınlar...

Düzeltemediğini yasakla gitsin.

Olmadı şifre koy.

Güzel sevişmenin şifresi...

Vay be!

Bundan da iyi bir yazı konusu çıkar ha!

Yazının devamı...

7. Cadde kâbusu...

Bu yazı basıldığı sıralarda

Ankaralılar 7. Cadde kararını

çoktan vermiş olacak.

Pardon, Ankaralılar değil, 7. Cadde

ile bağlantılı 22 sokakta oturan 2 bin 745 ev ve iş yeri sahibi...

Bize ne soracaklar???

Orada oturmuyoruz, etmiyoruz...

Bize ne ki?

Sanki başka memleket!

Aslında bu uygulama yaygınlaşsın! Nasıl yaşamak istediğine her mahalle kendisi karar versin.

Hatta ne soruyorlar ki...

Sahi niye soruyorlar acaba?

İçimde derin bir şüphe var.

İçimden bir ses, “Bunun altında bir bit yeniği var ya bakalım ne?” diye soruyor...

Hem “cadde kapatılsın mı?”

diye soruyorlar hem de “sonra ne yapalım?” diye...

Bana soran yok ama anket sorularına ben de cevap vermek istiyorum...

1- Bahçelievler Aşkabat Caddesi

(7. Cadde) trafiğe kapatılarak yaya

bölgesi haline getirilsin mi?

* Hayır.

2- 7. Cadde trafiği için aşağıdaki şartlardan en uygun olanı sizce hangisidir? (Araç trafiğine kapanış saatleri.)

* E, hayır dedim ya...

3- Binanızın özel araç park yeri var mı?

* Yok, 7. Caddeye park ediyordum!!!

4- Bahçelievler 7. Cadde trafiğe kapatılırsa, 7. Cadde’yi dik kesen 7.

(eski 27.) Sokak, 61. (eski 29.) Sokak, 69. (eski 17.) Sokak ve 54. (eski 6.) Cadde’den devamlı trafik akışına hız bariyeri konulmak suretiyle izin verilsin mi?

* Önce bu sokaklara üçüncü isimleri verilsin. Ki iyice kafa karışsın. Hatta Kürtçesi, Ermenicesi de olsun, hadi hatırınız için Farsçası da...

5- Bahçelievler 7. Cadde trafiğe kapatılırsa, Cadde’ye bir nostalji treni konulsun ister misiniz?

* Çok isterim. AK Parti öncesini hatırlatan trenler...

6- Bahçelievler 7. Cadde trafiğe kapatılırsa, Cadde’de yeni bir peyzaj düzenlemesi yapılmalı mı?

* Özellikle yapma palmiye ağaçlarından olursa...

7- 7. Cadde trafiğe kapatılırsa aydınlatma yoğun mu olmalı, yoksa loş

bir ışık sistemi mi gerekli?

* Siz allı yeşilli ortaya karışık bir şeyler yaparsınız nasıl olsa!

8- 7. Cadde’de müzik yayını olmalı mı?

* Mutlaka ama caz mı,

tasavvuf mu? Ne?

9- 7. Cadde trafiğe kapatılırsa Büyükşehir Belediyesi hafta sonu caddede değişik etkinlikler yapmalı mı?

* Evet. Hafta sonları cadde KAOS GL’ye verilsin. Hadi bakalım...

10- Trafiğe kapatılırsa caddeye konulacak bankların sayısı çoğaltılmalı mı?

* Hayırdır? Bank ihalesi kokusu alıyorum...

11- Bahçelievler 7. Cadde’nin trafiğe kapatılması projesi kapsamında, tekrar ele alınacak olan Gökkuşağı Rekreasyon Alanı’nın ne şekilde değerlendirilmesini istersiniz? - Öğrencilere yönelik bilimsel kitap satış yeri - Ressamlar ve heykeltıraşlar için sanat sokağı - Elçiliklerin ülkelerini tanıtacağı bir satış alanı - Ayakkabıcılar çarşısı - Elektronikçiler çarşısı - Hiçbiri.

* Kitap, resim, heykel ve elçilikleri

geç; isteyen İran’a falan gider ne

alacaksa oradan alır.

Elektronikçiler çarşısı olsun. Caddenin kapatılmasına değsin!

12- Gökkuşağı Rekreasyon Alanı için sizin başka bir öneriniz var mı?

* Var.

Altından geçin.

Benim önerilerim bunlar.

Beğenmezlerse Kevin Costner’a sorsunlar...

Yazının devamı...

Bu aldatma sayılmaz da...

Hani dün bir sürü sorunun cevabını, “Hayır, bunlar aldatma sayılmaz” diye cevaplamıştım ya!..

Lafımın arkasındayım. Bunların hiçbiri gerçekten de aldatma sayılmaz ama...

Ama bunları yapan adamı ben terk ederim.

Aldattı diye değil ha!

Niye peki?

Aldatacak diye...

Bir de, “nedir len bu böyle? Seninle mi uğraşacağım?” diye...

“Bu dünyaya seninle uğraşmaya mı geldim?” diye...

Evet hiçbiri aldatma sayılmaz ama bu, sorulara cevabım yok anlamına da gelmiyor tabii...

Nasıl olmaz!



* “Facebook’ta eski sevgiliyi arkadaş listesine eklemek aldatmak sayılır mı?”

Sayılmaz da, eski sevgilinle hâlâ ne işin var? Varsa, benimle ne işin var? ‘Arkadaş kaldık’ diyorsan, ben de benimkini arayayım, hepimiz arkadaş arkadaş gezelim o zaman! Hı? Olmaz mı? Niye?

* “Karşı cinsten en yakın arkadaşına flörtöz SMS’ler veya Facebook mesajları atması aldatma sayılır mı?”

Sayılmaz da, dengesiz ve hissiz adam olmadığına beni ikna etmesi biraz zor olur. Bir de niye bizi bir türlü tanıştırmadığını açıklayabilirse...

* “Sanal seks aldatma sayılır mı?”

Sayılmaz da, beni işin içine katmasın mümkünse...

* “Sevgiliniz internette karşı cinsten biriyle tanışıyor ve saatlerce sohbet ediyor, her şeyini paylaşıyor. Kendinizi aldatılmış hisseder misiniz?”

Aldatılmış değil de, kendimden vermeye başladığımı hissedebilirim. Ha, verir miyim? Hayır. Ben şahsen kendimden vermem, gitsin başkasından alsın.

* “Sevgiliniz karşı cinsten bir arkadaşı ile aynı yatakta uyuyakalırsa ve aralarında uyumak dışında hiçbir şey olmazsa, bu aldatma sayılır mı?”

Sayılmaz da, nasıl denk gelip de aynı yatağa düşmüşler merak ederim doğrusu! Mecburlar mıymış! Aynı yatakta yatmaslar öteki donacak mıymış? Ben neyim len burada? Sizin fantezi mezeniz mi?

* “Sevgiliniz bir striptiz kulübüne gidiyor ve dansçılar ona özel bir odada kucak dansı yapıyor. Sizce sevgiliniz sizi aldattı mı?”

Aldatmadı da, aradan ip geçmiş mi, ona bakmak lazım.

* “Sevgiliniz en yakın iş akadaşıyla işten, gelecek planlarından sekse kadar her şeyi konuşuyor. Aralarında cinsellik yok ama flört dozu ve görüşme sıklığı romantik bir ilişkideki gibi. Bunu aldatma sayar mısınız?”

Ben saymam da, arkadaş sayabilir yani... Haklı da... Benim ne işim var bu ilişkide? Defolup gideyim adı konmamış bir ilişki yaşayayım daha iyi!!

* “Adı konmamış ilişki yaşanıyor, bu durumda sadakatsizlik aldatma sayılır mı?”

Sayılmaz da, ilişkinin adını sen koymuyorsan sayılmaz... Yoksa bittin sen!



Okuması, yazması kolay ama böyle durumlar olmuyor mu, yaşanmıyor mu?

Hem de nasıl yaşanıyor?

Onun için, büyük konuşmayın...

Yazının devamı...

Bunların kafaları karışmış!

Bu aldatma işi artık o kadar

olağan mı desem, önemsiz mi desem, ne desem; o kadar heyecanını yitirdi ki...

“İnsanın aldatası gelmiyor” dermişim!!!

Hayır da, bir haller oldu...

Sıradanlaştıkça da kendi içinde

bir o kadar karışmaya başladı galiba...

Kimse aldatıldığına inanmak istemediğinden mi, aldattığını da

itiraf etmekten kaçabilidiği kadar kaçtığından mıdır nedir, bir almaza yatma

durumu başladı...

Özellikle de erkeklerde...

Neyin aldatmadan sayılıp sayılmayacağı konusunda kafaları karışmış!

Hani adam karısını takip için dedektif tutmuş.

Bir ay sonra elinde delillerle gelen dedektife “gözümle görmeden inanmam” demiş. Dedektif de bunu alıp bir eve götürmüş; pencereden baktığında karısının aşk yuvasını görebileceği

bir yere...

Derken karısı bir adamla birlikte apartmana girmiş. “Olabilir” demiş adam. Yukarı çıkıp odaya girmişler; adam yine “olabilir” demiş. Tam sarılırlarken elektrik kesilmiş. Koca yine, “ne olduğunu bilemeyiz” demiş ya...

Onun gibi...

Almaza yatmaca...

Nereden mi bildim?

Bizim Boxer’dan...

“Aldatmanın Yeni Tanımı” diye

bir araştırma yayınlamışlar...

Her yaştan kadın ve erkeğe

neleri aldatma olarak kabul edip etmediklerini sormuşlar...

Ben şimdi size bu soruları ve benim cevaplarımı yazacağım...


* “Facebook’ta eski sevgiliyi arkadaş listesine eklemek aldatmak sayılır mı?”

Hayır.

* “Karşı cinsten en yakın arkadaşına flörtöz SMS’ler atması aldatma sayılır mı?”

Hayır.

* “Sanal seks aldatma sayılır mı?”

Hayır.

* “Sevgiliniz internette karşı cinsten biriyle tanışıyor ve saatlerce sohbet ediyor, her şeyini paylaşıyor. Kendinizi aldatılmış hisseder misiniz?”

Hayır.

* “Sevgiliniz karşı cinsten bir arkadaşı

ile yatakta uyuyakalır ama aralarında hiçbir şey olmazsa...”

Hayır.

* “Sevgiliniz bir striptiz kulübüne

gidiyor ve dansçılar ona özel bir odada kucak dansı yapıyor.”

Hayır.

* “Sevgiliniz en yakın iş arkadaşıyla gelecek planlarından sekse kadar her şeyi konuşuyor. Ama aralarında cinsellik yok...”

Hayır.

* “Adı konmamış ilişki yaşanıyor, bu durumda sadakatsizlik aldatma sayılır mı?”

Hayır.


Eeee?

Ne kaldı geriye?

“Sen de çok genişsin” diyorsunuz

değil mi?

Evet, hiçbiri aldatma değildir.

Amma...

Siz bu satırları okuduğunuz sırada neler olduğuna dair bir söz veremem.

Çünkü yukarıdaki durumların her biri aldatmaya 1 kala durumlarıdır.

Henüz ortada aldatma yoktur.

“Daha ne yapacak?” diye soranlara sıkı bir aldatma tarifi verebilirim.

Hani, aradan ip geçiyor mu geçmiyor mu, ona bakacaksın demiş ya, onun gibi...

Aralarından ip geçiyorsa aldatma değildir.

Yok, geçmiyorsa...

Takılıyorsa...

Yazının devamı...

Kadınlar ne yapsın?

Cümlenin tamamı şöyle:

“Beş erkekten birinde ereksiyon sorunu var, kadınlar ne yapsın?”

Ben söylemiyorum bunu ha!

Nazan Öncel’indi galiba, bir şarkı vardı hani, bir yerinde:

“Napcaz şimdi aah..

Yatcaz şimdi aah” diye...

Ben bunu söylüyorum...

Ne bileyim aklıma geldi de!

Okumuşsunuzdur, İzmir’de yapılan bir araştırma, evli kadınların, evli erkeklerden daha fazla eşlerini aldattığını ortaya çıkarmış.

Konak Belediyesi Kadın Danışma Merkezi avukatı ve İzmir İl Genel Meclisi Birinci Başkan Vekili Ayla Eğit, işi gereği 5 yılda yaklaşık 5 bin kadınla görüşmüş.

Birikimlerini de rapor haline getirmiş. Psikologlarla görüşüp onaylarını da almış.

Ve demiş ki:

“Ben işim gereği görüştüğüm kadınları yargılamadım ve onlara sevgimi verdim. Bana güvendiler ve aldatmaya dair inanılmaz olaylar anlattılar. Gerçekler acıtabilir. Çalışmalarımız sırasında görüştüğümüz ürologlar bugün Türkiye’de 5 erkekten birinde ereksiyon sorunu olduğunu söylüyor. Peki bu kadınlar ne yapacak?”

Napcaz şimdi aah... Yatcaz şimdi aah...

Da, kiminle?

5 Erkekten biri sorunluysa... Metrekareye düşen sağlam adam sayısını tahmin edin artık!

5’in 1’i...

Şanş artık!

Heh heh hee...

Şimdi de bu çıktı yani...

- Akşam birlikte olduk.

- Hadi... Nasıldı peki?

- Bırak yaa.. 5’in 1’i...

Buraya kadar iyi de...

Nesi iyiyse?

Ben asıl habere gelen yorumlara takıldım yine... Ama bakar mısınız, takılınmayacak gibi değil...



* “Bir daha İzmir’e gitmem!”

Aman gitme! Yakalarlarsa muck muck! Ne alakası var yahu? Sanki İzmir’de kimi kimi bulursa...

* “Allah sonumuz hayır etsin, ne diyim.”

Boşver yaa... Her şeyin başı sağlık! Bu haberi niye okuyup niye yorum yazdıysan?

* “İzmir biraz farklıdır. İzmir’in kadını bu konuda Türkiye’nin en özgür kadınıdır. Evlilik gibi konular İzmir kadınını durduramaz. Ülke genelini temsil etmez.”

Sen öyle san!

* “Erkek kardeşime tavsiyem, İzmir’den kız alma!”

Ne o? Bir sağlık sorunu mu var? Geçmiş olsun!

* “Kadınlara artık hiç güvenim kalmadı, evlenmicem kesinlikle.”

Senin kendine güvenin kalmamış! Bence de evlenme!

* “Sonuna kadar katılıyorum. Hele hele hotelci bir kişi olarak canlı canlı şahit oldum.”

Hotelci bir kişi olarak derken? Canlı canlı hem de ha! Nasıl ya? Canlı canlı derken? Sanırım sorun hotelci kişilikten kaynaklanıyor!!! Motelci olsan anlardın! O kadının neler çektiğini motelciler iyi anlar. Hotelci kişilikler biraz katı oluyor, biliyor musun?!!!

* “Evet aldatıyoruz, ruhunuz bile duymuyor... Adam olun da aldatmayalım.”

Aaaa...

Bu şarkı da!.. Dilim takıldı:

Napcaz şimdi aah...

Yatcaz şimdi aah...









Yazının devamı...

Kim olmak isterdin?

Baştan söyleyeyim; “Hiç kimse... Kendim olmaktan memnunum” diyenler bu oyuna katılmasın...

Yok ille “ben de oynayacağım” diyorlarsa, mecbur kaldıklarını düşünsünler.

Yani onlar için hiç istemesem de, oyunun adıyla biraz oynayabilirim, “Mecbur kalsan, kim olmak isterdin?” diye...

Maksat oyun olsun...

Tabii ki kafası çalışan herkes, tarihten bu yana önemli veya eğlenceli işler yapmış binlerce kişi arasından aklına yatan bir sürü isim ortaya atabilir.

Ama bugün öyle yapmayacağız...

Dünkü gazetelerin ön sayfalarına çıkmış birkaç isim üzerinde çalışacağız...

Dar alanda kısa paslaşmalar yani...

Şu an hangisi olmak isterdin?

YILDIZ KENTER: 81 yaşında, efsane bir kadın. Tiyatro’nun kraliçesi.

Bir bayram sabahı eşofmanını çekip, kırmızı çantası ve krem kepiyle süper şık, dimdik ayakta ama ayda 600 TL maaşa kalmasına rağmen,

Böyle dopdolu, dimdik bir kadın mı?

CARLA BRUNI: Nam-ı diğer erkek yiyici... Ne alakası varsa! Ayrıca yemesin de ne yapsın? Kadının birlikte olduğu erkeklere bakar mısınız? Mick Jagger, Eric Clapton, Sarkozy falan... Tamam ama Sarkozy de Fransa’nın Cumhurbaşkanı yani... Boş değil herhalde... Ayrıca bence Carla için son da değil...

Böyle süper eğlenceli bir hayat yaşayan bir kadın mı?

ESRA EROL: Ciple giderken otobüstekileri görünce ağlıyormuş ya... Onların ne hissettiklerini biliyormuş çünkü! Belki aralarında “Esra Hanım’a ağlayanları da vardır” ı hesaplayamayan, böyle hisli(!) bir kadın mı?

Yoksa...

MADONNA: Konsere çıkmadan önce sırf hoşuna gittiği için okuduğu Fatiha’yı bizim genellikle cenazelerde okuduğumuzu bilmeyen, 50’sinde taş gibi gerçek bir kadın pop star mı?

Hangisi?

Kim olmak istediğinizi seçtiniz mi?

Kim dediysem, isimlere odaklanmayalım lütfen.

Onların sadece özelliklerine bakalım...

Karakteristik özelliklerine, kişiliklerine, hayattaki tavır ve duruşlarına, dünyaya bakışlarına...

Ne yaptıklarına ne yapmadıklarına...

Şimdi de oyunu biraz genişletelim...

Erkeklere de soralım mı?

“Hangi kadını tercih ederdin?” diye...

Ben biliyorum onların vereceği cevabı...

“Ne için?” diye soracaklar...

“Ne yapmak için?” yani...

Ona göre seçerler bunlar...

Ne diyeyim?

Diyeceğimi biliyorum da, diyemiyorum...

Hadi bayram günü biraz cilveli olsun;

Kafanızdan aşağıya bir sürahi suyu boşaltmak için...

Hadi bakalım...

Yazının devamı...

© Copyright 2024

Gazete Vatan Gazetecilik ve Matbaacılık A.Ş.