Şampiy10
Magazin
Gündem

seviscemama. com.tr

Benim de aklıma bunun Türkiye versiyonu geldi tabii...

Mesela yani...

Olmaz da... Hani olsaydı...

henuzsevistim.com.tr

Nasıl olurdu?

İyi mi kötü mü olurdu bilemem ama bildiğim başka şeyler var.

Mesela önce hükümet bunları yakalamak için özel bir tim kurardı.

Başına da RTÜK’ten birini atardı.

Bunlar dev monitörlerde kimin nerede seviştiğini tespit ederlerdi.

Sonra da...

Artık baskın mı yaparlardı yoksa ceza mı keserlerdi orasını tahmin edemiyorum.

Belki ikisini de yaparlar...

Zırrr...

- Buyrun?

- Bu evde sevişildiğini tespit ettik.

- Evet kardeşim sevişiyoruz n’olmuş?

- Çok seviştiniz. Kaç gündür dıtlayıp duruyorsunuz. Ceza keseceğiz.

- ???

İşin bir de kullanıcılar tarafı var tabii...

Bizim sitede yani henuzsevistim.com.tr’de mutlaka “sık sorulan sorular” bölümü olacaktır.

Ne gibi sorular olur?

Cevapları ne olur?

Mesela:

* “Sevişmeye başlarken mi, bittikten sonra mı tıklayacaz?”

(Fark etmez, sen yeter ki tıkla.)

* “Sevişmeden tıklarsam anlaşılır mı?”

(Yok! Bunun taklidi yok! Tıklarken anlaşılıyor.)

* “Bir günde kaç kere tıklama hakkımız var?”

(Aynı anda iki yerde olma da, istediğin kadar uçabilirsin.)

* “Unuttuğum sevişmeler için telafi tıklaması yapabilir miyim?”

(Tabii... Hatta aklından geçirdiklerin için de hakkın var.)

* “Seviştik ama sonu pek iyi olmadı? Tıklamasam olmaz mı?”

(Bekle, kötü olan başka bir tanesiyle birleştirir tıklarsın.)

* “Mastürbasyon sevişmeden sayılır mı?”

(Fanteziliyse evet, değilse hayır.)

* “Biz çoklu yaptık. Bu siteye mi dahil olacaz yoksa ayrı bir site var mı?”

(Siz iki kere tıklayın. Ya da kaç kişiyseniz o kadar kere...)

* “Telefonda seks için de buraya mı üye olucaz?”

(Yok, siz PTT’ye başvuracaksınız.)

* “İnternette seks yapıyorsak bu da internet, nasıl olacak?”

(Peki teflon tavaya nasıl yapışıyor?)

* “Tam ortasında pişman olursak yayından çıkabilir miyiz?”

(Yayından değil sen yataktan çıkacaksın...)

Kimbilir daha ne sorular geleceği için bence henüzseviştim.com.tr’nin alt kategorilerini de açarlar.

Çünkü herkesin derdi başka!

Mesela:

sevistimamabiseyanlamadım.com.tr

sevistimamazorla.com.tr

henuzsevismedim.com.tr

seviscemamakimseyok.com.tr

seviscemamatikyok.com.tr

seviscektimamafrijitoldumgaliba.com.tr

sevisedebilirim.com.tr

sevismeyedebilirim.com.tr

seviscektimhevesimkacti.com.tr

Alın size bir sürü seçenek.

Hangisi en fazla tıklanır acaba?

Yazının devamı...

Bütün dünya aynı anda yaparsa...

Google haritaları, bundan böyle pek çok ülkede insanların o an nerede, ne şekilde seviştiği hakkında bilgi verecekmiş ya...

IJustMadeLove.com isimli bir internet sitesi açılmış. Henüzseviştim.com diye çevirmişler...

“İnanır mısın? Sırtımın teriyle kalktım geldim” gibi yani...

Bu siteyi kullananlar diğer kullanıcılara “özel hayatlarının” “yatak” kısmı hakkında detay verecekmiş.

Şöyle de bir örnekle anlatıyorlar:

n “İngiltere’nin başkenti Londra’nın güneyinde, Brixton’daki Hinton yolunda bir evde, birilerinin üst katta seviştiğini öğrenmek mümkün. Site haritası sayesinde o an nerede sevişildiğini, üstelik ne şekilde sevişildiğini öğrenmek olası. Tabii öğrenmek isterseniz...”

Çok isteriz...

Ben şahsen mesela şu anda en çok Kutuplarda sevişenleri merak ediyorum!!!

Hem güney hem Kuzey Kutbu’nu...

Ne bileyim, Kutuplar ya, sanki farklı!!

Yakında şey de çıkar; hani bazı yerlerde, “Şu anda doğanlar” numaratörleri vardır ya, onun gibi, “Şu anda sevişenler” numaratörleri...

Havaalanındasın mesela, kafanda bir sürü sorunla, bir bakıyorsun yukarıda tık tık tık sayı sürekli artıyor...

“Ulen millet çatır çatır sevişiyor, bizim de halimize bak!”

Bu arada numaratörün altına birikmiş bir sürü insan dalmııış, gitmiş...

Sevişme sinerjisi...

Bütün dünya aynı anda sevişirse n’olur?

Gerçekten de n’olur acaba?

Neyse cıvıtmayalım...

Kullanıcılar, seviştikleri mekânları da harita üzerinde belirleyebiliyormuş. Dışarıda / İçeride gibi seçenekler varmış.

Ama öyle kısıtlamasınlar...

İçeride derken?

Dışarıda derken?

Bunlar hep merak konusu...

Ermenistan’la yaptığımız anlaşmanın ne anlama geldiğini merak etmeyiz ama bunu merak ederiz.

Üff... Ne kötüydü...

Pardon, özür diliyorum.

Hani “Sen ekmeğin kaç lira olduğunu biliyor musun?” cular vardır. Onun gibi oldum.

Neyse ki bir sürü ekmek çeşidi oldu da bu sorudan kurtulduk!

Ama özellikle “dışarıda” kısmını da merak ederiz doğrusu...

Sitenin olanakları say say bitmiyor...

Hangi pozisyonu yaptığınızı belirtebileceğiniz simgeleri de haritaya eklemeyi unutmamışlar.

Nasıl yaa?

Tam o sırada...

Yok yok; sıra şöyle:

- Aşkım artık laptop almak şart oldu, her seferinde yataktan kalk çalışma odasına git, tıkla, zor oluyor yani... Konsantrem bozuluyor.

- Tamam tamam... Alalım bari...

Alındıktan sonra; adam koltuğunun altına laptopu sıkıştırmış,

- Hadi yatıyor muyuz?!!

Yattıktan sonra:

- N’apıyorsun aşkım yaa...

- Pozisyon değişikliğini bildiriyorum!

- Ha tamam o zaman!

- E, dur bi... Hazır netteyken şu Kutuplardakine de bakayım. Onlar da değiştirmişler mi?

Ben de taktım kutuplardakine ha!

Biri çıkacak, kutuplar sevsin seni diyecek o olacak!

Olsun, ona da lafım var:

Hemen “Bel altı vuruyorsunuz! Siz busunuz işte, bu!”

Yok canım, ben en iyisi susayım.

Defolup spor yapmaya gideyim...

De...

Son tuşu merak ettim!

Ne simgesi var acaba?

Sigara...

Yok, onu da yasaklar bunlar!

Zaten hep merak etmişimdir ya, sigara içmeyenler ondan sonra ne yapar diye...

Sahi o tuşa ne resmi koyarlar ki?

“TV.”

“Horrrr...”

“Profiterol.”

Off... Olsa da yesek.

Yani sevişmemiz şart değil!

Yazının devamı...

Damacanadan sonra soda şişesi...

Damacana olayını ancak başka bir şişe bastırabilirdi...

Ve o da oldu.

Okudunuz mu?

Kesin okumuşsunuzdur...

Soda şişesi haberini...

* “61 yaşındaki K.Y. sebebi henüz belirlenemeyen nedenden dolayı evinde bulunan maden suyu şişesinin üzerine oturarak canına kıymak istedi. Bu şekilde dakikalarca bekleyen ve daha sonra evde acılar içinde kıvranırken bulunan K.Y, eşi tarafından getirildiği hastanede yapılan ilk müdahalenin ardından hemen ameliyata alındı.

Eşi N. Y’nin ifadesinde, ’Alışverişten döndüğümde eşimi evde acı içinde kıvranırken buldum. Ne olduğunu sorduğumda, Hakkını helal et. Ben intihara teşebbüs ettim. Sabah makatıma şişe soktum dedi. Bunun üzerine kendisini hastaneye götürdüm’dediği belirtildi.”

Eveeet...

Ben her zamanki gibi, araştırmacı gazeteci olarak int’teki birçok siteye bu haberle ilgili gelen mail’lerin hemen hepsini sizin için okudum.

Genelden bir fikriniz olsun diye yazıyorum, gelen mail’lerin yüzde 80’i şu üç yorumdan oluşuyordu:

* “Şişenin kapağı açık mıydı?”

İkincisi:

* “Şişenin içi boş mu, dolu muydu acaba?”

Üçüncüsü de...

* “Yok canım bu intihar değildir.”

Ahhh, ah!

Bunların dışındaki yaratıcı mail’leri de toparladım...

Buyrun...



“Daha da soda içmem.ıyyyyyyyy..öyykk.”

“1 milyon baloncuk yutmuş :)))”

“Zevten ölmek demek; bu olsa gerek.”

“Acaba bu da Behlül yüzünden mi oldu?”

“Keşke lütfen evde denemeyin yazsalardı haberin başına, malum burası Türkiye:)”

“Maden suyu açılımı:-)”

“Ben de bir keresinde şişme kadınla intihar ederken babama yakalanmıştım :))”

“Yerli tirbüşon’un intiharı sinemalarda. :)”

“Bir sonraki girişimi bira veya rakı şişesiyle olur sanırım.”

“Bir dahakine damacanaya oturur :-)”

“Derya Baykal bu şişeyi mutlaka değerlendirip güzel dekoratif bir şey yapar.”

“En kısa zamanda bu sodaların titreşimli olanları sürülmeli piyasaya.”

“Bu haberi banka madurları falan görmesin kendilerini yakmak yerine şişeyi alan bankaya koşar ....Ödeyin yoksa oturrum ülennnnnnn...:))”

“Yaşamak istemiyorum uleeen, Şişemi getirin banaa...”

“Ölmeden mezara gireceksin dayı:)”

“Tesseliyi şişelerde aramış anlaşılan .. ama ne derler şişede durdugu gibi durmazzzzzzzzzzzz.”

“Bi kendine baktı, bi şişeye baktı; bu olur dedi herhalde...puhahhaaaa:))))))))))))))))”

“Neymişş....Demek ki soda şişesi öldürmüyomuşş..”

“Bu haberin fotoğrafındaki limon da neyin nesi?”

“Önemli olan büyüklüğü değil, işlevi.”

“Çok güzel, hareket diyenler :)))))))))”

Yazının devamı...

Çirkin kadınlar aldatılır mı?

Her şeye müstahaktır onlar...

Çirkin ya!

Aldatılmayacak da ne yapacak!

Başka işi mi var?

Oturup bekleyecek, “Ne zaman aldatılırım acaba?” diye...

Hatta o an geldiğinde yani aldatıldığı zaman da, “e ben de bunu hak ettim. Bu kadar da çirkin olunmaz ki canım” diyerek avunacak!

Bu mudur yani?

Günlerdir gazetelerde Defne Samyeli’nin kocası Eren Talu’nun kaçamağı yazılıp yorumlanıyor...

“Bu kadar güzel kadın aldatılır mı?”

“Tescilli güzel aldatıldı!”

“Güzel kadını aldatan erkek sorunludur!”

“Bu kadar güzel karısı evde dururken...”

İnanılır gibi değil!

Ne yani?

Çirkin olsa hak etmiş mi olacaktı!

“Ha, tamam o zaman” mı diyecektiniz?

Düzey var ya, sıfırın altında...

Zekâ düzeyi...

Ortaokul yeni yetme erkek zekâsı...

Yahu, biraz kafası çalışan, azıcık da olsa olgunlaşan birinin aklına böyle bir yorum gelir mi?

Bir aldatılma, güzellikle çirkinlikle bağdaştırılabilir mi?

Soruyorlar:

“Bu kadar güzel bir kadın aldatılır mı?”

“Aldatılmaz tabii... Ben niye çok güzelle evlenmedim? Aldatamam, maldatamam...”

“Güzel kadın neden aldatılır?”

“Valla güzeli aldatmanın tadı başka biliyon nu?”

“Sizin bu kadar güzel karınız olsa aldatır mıydınız?”

“Benimki güzel değil, rahat rahat aldatıyom...”

Bu mudur yani?

Ayrıca Defne Samyeli’yi sadece ’güzel’olarak yorumlamak da biraz hakaret gibi olmuyor mu?

Gayet rutin bir aldatma olayı...

Evlilikleri 10 yılı geçmiş. Klasik Türk erkeği, kaçamak yapmaya kalkışmış.

Ha, sakın, “Aldatsın canım, kim aldatmıyor ki!” dediğimi sanmayın ha!

Tabii ki aldatmasın.

Aldatırsa da, böyle yorumlanmasın.



ZAHİD AKMAN

Bazı adamlar vardır, trafikte falan rastlarım onlara...

Mesela onları solladığın zaman bunu kendilerine yediremezler. Takılır peşine, geçmek için yapmadığını bırakmaz.

Ya da ters yönden gelir, sen de “geldiğin gibi geri git” işareti yaparsın. Delirir. Pis hakaretler yağdırır. Yanlışını yüzüne vuruyorsun ve kadınsın! Buna katlanamaz.

Başka yerlerde de rastlarım onlara...

Kadının aklına, tavrına katlanamaz, çirkinleşirler.

Tutamazlar kendilerini...

O zaman aklıma hep aynı şey gelir: “İşte bütün kadınları evlerindeki kadınlar gibi ezip geçebileceğini sanan bir erkek tipi daha...”

Ama onlar da ezemeyecekleri kadınlara rastlarlar işte!



LEVENT KIRCA’DAN RİCAM...

Yıllardır izlerim, gülerim, sosyal ve politik göndermelerine de hayran kalırım...

Bunca yılın hatırına kendisinden bir ricam olacak. Naçizane bir izleyicisi olarak...

Hani meşhur sarhoş tiplemesi var ya...

O sarhoş adam sevgilisiyle yemek yerken gazeteciler gelip fotoğraflarını çekmeye başlasalar...

O tiplemesi de bağıra çağıra bir kadın gazetecinin saçlarına yapışsa...

Biz de magandanın haline gülsek!

O da böylece toplumdaki erkeklerin ne hale geldiğini anlatmış olsa...

Hatta bir kadının saçlarına yapışan adamın başka durumlardaki tavrını da işlese...

Böyle bir skeç yazıp oynasa...

Hem zorlanmaz da...

Yazının devamı...

İş kadına kaldıysa...

Kadınlar nasıl kur yapar?

Daha doğrusu birisini beğendiği zaman bunu hareketlerine yansıtır mı?

Belli eder mi?

Belli olur mu?

Olurmuş!

İstem dışı olarak bazı hareketler gelişirmiş.

Hayır, erkeklerinki gibi değil.

Yok ki zaten!

Cıvıtmayalım...

Heyecan dolu bir ilgi kadınlarda gözbebeklerinin büyümesine ve yanakların kızarmasına yol açarmış.

E aynı belirtiler başka zamanlarda da oluyor...

Mesela o anda...

Yani çok kızdığımızda...

Neyse, bakalım başka neler oluyormuş?

* Baş hafifçe savrularak saçlar omuzlardan geriye veya yüzden uzağa atılır.

Kısa saçlı kadınların bile bu hareketi yaptıkları görülebilirmiş.

Bir kadın ilgilendiği kişiye bileklerinin iç tarafındaki düzgün yumuşak teni gösterirmiş. Bilek bölgesi uzun zamandır vücudun en erotik yerlerinden biri olarak kabul ediliyormuş. Konuşurken avuçlar da erkeğe gösterilirmiş. Sigara içen kadınlar bu tahrik edici bilek / avuç göstermeyi sigara içerken çok kolay yaparlarmış.

Bana sorarsanız bunların hepsi fasa fiso...

Öyle saç fırlatıp bilek göstermekle olsaydı bu iş...

Ne diyorsuun...

Her zamanki gibi bunu da ben anlatayım...

Kadınlar nasıl kur yapar?

Hangi kur, ne anlama gelir?

Hazır mısınız?

Dik dik bakanlar...

Bunlar erkeği bir anda beğenirler. O bir anda nesini beğendiklerini dahi anlamadan adama dik dik bakmaya başlarlar.

Bu durum biraz korkutucu olmakla beraber erkeğe çekici gelir. Uğraşmak zorunda kalmayacağı için...

Bu kadınlar nedense(!) hep vur-kaççılara rastlarlar...

Onlara rastlaya rastlaya sonunda isyan edip fatal attraction’laşırlar...

Küsenler...

Bunlar da adamı beğenince, küserler. Yani kötü bile davranmazlar... Beğenmesi adamın suçuymuş gibi! Olur ha, adam da bunu beğenip biraz uğraşırsa... Tavlarsa... Valla kadının huyuna giderse mutlu olur, gitmezse boynuzu yer...

Kötü davrananlar...

Adamı beğendiği anda ona kötü davranmaya başlar. Negatif ilgi midir nedir, bilmiyorum. Öyle farklılaştırır kendini... Onlar da, adamlarla çok kısa süre içinde yatağa gittikleri için hep kısa süreli ilişkiler yaşarlar. Ama eğlenceli kadınlardır...

İyi davrananlar...

Erkekler çoğunlukla kendilerine iyi davranan kadınları seçerler. Bu kadınlar bütün iyiler gibi sıkıcı insanlardır. Monoton hayatı severler ve erkeği oraya çekerler. Aldatılırlar... (E, yani!!)

Belden aşağı vuranlar...

Her hareketi ve her bakışıyla seksi çağrıştırılar. Bu kadınlar ya evlidir, ya sevgilisi vardır ya da hiiiç öyle ilişki kurmak gibi bir derdi yoktur. Aslında oynamayı sever. Oynar oynar, sonunda verir mi vermez mi o belli olmaz. (Kararını...) Tabii ki iyi sevişirler ama biraz aşağılayabilirler...

Başka?

Var mı?

Yazının devamı...

Adın neydi? Çıkaramadım...

Bugün enteresan bir durumdan bahsedeceğim...

Enteresan derken?

Yani iyi değil, kötü de değil...

Sinir bir durum...

Özellikle boşanmışların veya uzun süreli bir ilişkilden yeni çıkanların yaşadığı...

Üstelik kadın ya da erkek fark etmez...

Herkesin başına gelir.

Gelebilir...

Onun için baştan söyleyeyim, kimse “ben yapmam,” “yapanı affetmem” falan demesin.

Atıp tutmasın...

Konumuz, isim karıştırma...

Ona başka isimle seslenirsin ya...

Ya da o sana başka bir isimle seslenir ya...

Başka derken herhangi bir isim olsa neyse...

Bir öncekinin veya eski eşinin ismiyle...

S))

Çok fena, çok!

Şimdi bu her zaman olmaz.

Genellikle kavgalarda ve...

Ve bir de tam o sırada...

Aksilik işte!

Aslında eskisini çağrıştıran her an onun ismi ağzının ucuna gelir de, tutarsın.

Tutabilirsin...

Ama kavgada ve tam o sırada kendini kontrol edemediğin için ağzından kaçar.

Kaçar, yakalayamazsın.

O an fark edersin ama artık çok geçtir. Şartlı refleks gibi bir şeydir aslında..

Ama gel de anlat!

Gerçi ilkinde anlatman gerekmeyebilir. İlk seferde iki taraf da almaza yatar.“Olur böyle şeyler” diyerekten geçiştirilir.

Kavga sırasındaysa arada kaynar gider. Her iki taraf da farkındadır ama uzatmaz.

Konuyu dağıtmamak bakımından...

Ha, tam o sırada olduysa...

Bir an durulur.

Bir an ama...

Belki iki üç saniye...

Hatta biraz daha az...

Hem de aynı anda! Durulur yani...

O kısa anda akıllardan şunlar geçer

Yanlış ismi söyleyen, “S)) Nereden çıktı şimdi bu ağzımdan. İnşallah fark etmemiştir.”

Öteki ise fark etmiştir. Fark etmez mi? Ama ilk sefer olduğu için “Şimdi olay çıkarsam mı, çıkarmasam mı? Hadi boşver yaa...” der ve aklından şimdilik(!) atar.

Ama...

İkincide, üçüncüde...

Ki mutlaka olur, işte o zaman artık olay çıkar.

Hadi kavgadakini açıkladın, o sıradakini nasıl açıklayacaksın?

İstediğin kadar, bunun hâlâ onu düşündüğün veya onu sevdiğin anlamına gelmediğini anlatmaya çalış.

Konuştukça batarsın.

Battıkça konuşursun.

Dedim ya, çok fena!

Ama hangisi daha fena acaba?

Hangi taraf olmak yani...

Karıştıran mı, karıştırlan mı?

Ya gerçekten de seçmek çok zor.

Ama...

Yine de...

Karıştıran olmak daha mı iyi ne?

Yok, karıştırılan olmak daha iyi galiba; haklı olacaksın ya...

Yok yok, ben ne diye karıştırılayım, karıştırayım daha iyi...

Yoksa...

Yazının devamı...

Her erkek yakalanır...

Ben daha yakalanmayanını görmedim...

“Yakalanmamış da ondan” diyeceksiniz değil mi? Heh hee...

Yok, yok... Gerçekten yakalanır.

Çünkü her erkeğin bir yakalayanı vardır!

Veya yakalatanı...

Ya karısı ya sevgilisi, o da olmadı bir gazeteci, kameraman veya bir rakibi...

Hiçbiri değilse bir kamu görevlisi...

Yani kaçarı yok!

Aldatan erkeğin düşmanı çoktur bir kere...

Geçen gün Bekir Coşkun, “Erkekler ikiye ayrılır; yakalananlar ve yakalanmayanlar” demiş de o bakımdan yani...

Hayır, hepsi yakalanır da...

Asıl, “yakalanınca itiraf edenler, inkâr edenler” diye ikiye ayrılırlar...

Yakalanma kısa tarihine şöyle bir göz attım da...

Amerika’yla Türkiye sosyal eğilimler bakımından hep birbirine benzetilir ya...

Oradakiler itirafçı...

Clinton’ı, New York Valisi David Peterson’ı hatırlayın...

Son olarak da David Letterman...

2 milyon dolarına kıyamadığından değil ha!

Bunlar böyle, itirafçı.

Niye itirafçılar onu da sonra anlatacağım...

Bizde de, gözü gönlü Batı terbiyesi görmüş olanlar itiraf eğiliminde...

Ama Türk kafalı olanlar pardon Türkiyeli kafası olanlar kesin inkârcı...

O kadar da güzel inkâr ederler ki, bir şey diyemezsin.

Sözün bittiği yerdedirler.

Aklıma kim geldi, biliyor musunuz?

Hani yıllaaar önce bir genel müdür vardı, belediyede... Bir kızı kucaklamış göründüğü fotoğraf için “Piknikteydik. Dim Çayı’nı geçer gibi hatıra fotoğrafı çektirdik” demişti.

’Çaydan geçermiş gibi poz vermiştik’açıklamasına hepimiz inanmıştık!

Evet inandırıcı!

Ne var? Olamaz mı?

Tam tersi de olabilir!

Karınızla çok birbirinizi seviyor ve hep sevişiyormuş gibi poz verdiğiniz olmadı mı?

Bu da tam tersi işte!

Erzurum Valisi’nin gece yarısı ormanda bilgi notu vermesi de böyle bir şey işte!

Ne var?

Siz hiç böyle bilgi notu alıp vermediniz mi?

“Bilgi notu veriyorum; Otur ’0’. Hiç bi b.k bildiğin yok!”

Ama benim “İnkar TOP 10” imdeki birinciliğin yeri hiç değişmiyor.

Bilgi notu bile...

O hikâyeyi size anlatmış mıydım?

Hikâye dediysem gerçek ha!

10 sene kadar önceydi...

Kahramanımız Akdeniz illerimizden birinin belediye başkanı...

Karısı çapkınlıklarından artık öyle sıkılıyor ki, yakalamaya karar veriyor. Başkanı sıkı takibe alıyor veee...

O gün geliyor.

Başkanı sevgilisiyle bir otele girerken görüyor. Odaya girmelerini bekliyor.

Ve o hırsla kapıyı çalıyor.

Kapıyı açan belediye başkanı karşısında karısını görünce kalakalıyor tabii...

Kadın:

“Allah kahretsin seniii... Pis adaamm, ahlaksıızzz” artık daha ağzına ne geldiyse bağırıp yumruklamaya başlıyor.

Peki başkan ne yapıyor?

“Hanımefendi, kimsiniz siz? Karıştırdınız herhalde” diyor.

Evet. Aynen böyle...

Daha da deliren karısını bir de dışarı attırıyor.

Bitmedi...

Sonradan araya aracılar koyup karısıyla barışmaya çalışıyor. Ama tez aynı, “O ben değildim!”

Neyse ne yapıp edip sonunda karısıyla barışıyor.

Yine bitmedi...

Barıştıklarında karısına ne diyor?

“Hayret bişey... İnsan insana bu kadar mı benzer yahu!”

Dedim ya, sözün bittiği yer diye...

Gel de inanma!

İnkâr kolay.

Yeter ki inanan olsun!

Yazının devamı...

Nelere inanıyoruz

Yeter ki inanmak isteyelim...

Nelere inanmıyoruz ki?

Hem de her konuda...

Ama bugün bahis konusu olan cinsellik...

Şaşıran var mı?

Yok.

Öyleyse devam edelim..

Tempo Dergisi son sayısında ASAD ile birlikte hazırladığı bir Cinsellik Anketi yayınlamış.

Bu ankette bir de “Nelere İnanıyoruz?” bölümü var.

Neyin doğru neyin yanlış olduğunu değil, sadece nelere inandığımızı ortaya çıkarmışlar.

Ben bunlara bir iki laf ekleyeyim bari...

Bakın şimdi...

- “Erkekler her koşulda ve her kadınla seks yapabilir. (Buna inanan erkek oranı yüzde 100, kadın oranı yüzde 70)”

Demek ki, yüzde 30 da hâlâ, “yalnız seni istiyorum” a inanıyor...

- “Bütün erkekler aldatır. (Erkekler yüzde 100, kadınlar yüzde 71)”

Benim kocam yapmaz diyen yüzde 29... Ay yazııık!

- “Bir erkek bir kadın için maddi harcama yaparsa, karşılığında cinsellik beklemesi doğaldır. (Erkekler yüzde 80, kadınlar 71)”

Kalan yüzde 29’da evli herhalde...

- “Seks, erkeğin boşalmasıyla biter. (Erkekler yüzde 80, kadınlar yüzde 29)”

Hayır, yüzde 71’lik kadın grubu buna inanmıyorsa, bizim bilmediğimiz ne yapıyorlar acaba?

- “Erkekler akıllı kadınları tercih etmez. (Erkekler yüzde 80, kadınlar yüzde 71)”

Yüzde 20’lik erkek grubu nerede yaşıyor acaba? Nerelere takılıyorlar?

- “Olgun erkekler genç kadınları tercih eder. (Erkekler yüzde 80, kadınlar yüzde 86)”

Olgun değil, yaşlı! Alınmaca yok! Siz 50 üstü kadınlara ‘olgun’mu diyorsunuz...

- “Kadınlar basit görünmemek için cinsel ilişkiden kaçınır görünürler ama aslında erkeğin zorlamasını isterler. (Erkekler yüzde 100, kadınlar yüzde 83)”

Tecavüzlerin nedeni de böylece açıklanmış oldu.

- “İş dünyasında hırslı ve rekabetçi kadınlar cinsel açıdan tatminsiz olmaya yatkındır. (Erkekler yüzde 60, kadınlar yüzde 50)”

Hayır sadece kötüye kötü demeye yatkındır. Yoksa libido...

- “Kadınlar seksten erkekler kadar zevk almazlar. (Erkekler yüzde 80, kadınlar yüzde 50)”

Almazlar tabii, baksana kadınların yüzde 71’i erkek boşaldıktan sonra hâlâ seviştiğini sanıyor...muş!

- “Bir kadın için sevilmek ve anlaşılmak seksten daha önemlidir. (Erkekler yüzde 0, kadınlar yüzde 83)”

Ne yani, sizinle sadece seks yapmak için mi birlikte olduğumuzu sanıyorsunuz? O derece iyisiniz yani!!! Ay siz bizi gerçekten yanlış anladınız...

- “Evlilerin cinsel hayatı bitmeye mahkûmdur. (Erkek ve kadın: Yüzde 100)”

Buna ne diyeyim?

Her şey inanmakla başlar...

Yazının devamı...

© Copyright 2024

Gazete Vatan Gazetecilik ve Matbaacılık A.Ş.