Şampiy10
Magazin
Gündem

Karar dediğin nedir ki?

İyi bir şeydir...

Karar vermek, karar değiştirmek, kararlı olmak...

Uygula, uygulama; bunların hepsi en azından hayat belirtisidir.

Kısa bir süreliğine de olsa insanı motive eder...

Umut verir.

Ayrıca karar dediğin nedir ki?

Beğenmedin mi, uymadı mı, değiştir...

Ne güzel...

En son, yeni yıla girerken bir sürü kararlar aldık ya...

Siberalem sitesi bir anket yapmış:

“2009’a girerken yeni yıl kararları almış mıydınız? Aldıysanız ne kadarını hayata geçirmeyi başardınız?” diye..

“Ya, dün bir bugün iki; ne zaman yapacağız?” diyorsanız ki ben dedim, yine de moralimizi bozmayalım..

Bakalım insanlar neler yapmış, neler yapmamışlar?...

Önce anket sonucunu sonra da benim bu sonuçtan anladığımı yazacağım, ona göre...

Kadınlardan başlayalım...

Karar almadım: Yüzde 42

(Kesin evliler... Ne kararı alacak ki? “Bu sene artık üşenmeyip sevişeceğim!!! mi?”)

Küçük bir kısmını gerçekleştirdim: Yüzde 24

(Ne yani? Ucuzluktan ayakkabı mı aldın? İki ayakkabı? Yoksa birine ’Hayır’mı diyebildin?)

Aldım ama hiçbirini gerçekleştiremedim: Yüzde 20

(Ha şöyle, insan ol, canımı ye!)

Çoğunu hayata geçirdim: Yüzde 11

(Nasıl kararlarsa?? 15 günde çoğnu yapılmış! Eee? Şimdi n’apacan? Gel sen şu eski defterleri bi karıştır. Çıkar oradan bir şeyler...)

Heeepsini gerçekleştirdim: Yüzde 3

(Kesin sevgilisinden ayrıldı, bunu da her şey sanıyor!)



Şimdi de erkeklere bakalım...

Karar almadım: Yüzde 48

(Kesin evlidir. Ne kararı alacak ki? “Bu sene artık net’ten falan kimseyi bulmayacağım, bela oluyor” mu diyecek? Yoo...

Küçük bir kısmını gerçekleştirdim: Yüzde 19

(Sadece sinemaya mı gidebildiniz? Kahveye mahveye çağırmadı mı?)

Aldım ama hiçbirini gerçekleştiremedim: Yüzde 18

(Sigaraya, yalana dolana, danalığa devam değil mi? Benden duymuş olma ama senden adam olmaz!!)

Çoğunu hayata geçirdim: Yüzde 14

(Geçirdim derken kararlardan bahsediyoruz ha! Yanlış anlaşılmasın!)

Heepsini gerçekleştirdim: Yüzde 1

(Bu da kesin ’şununla yatsam” kararı almıştır. Ama belli ki gözünde büyütmüş; kız hemen vermiş kalbini... Eee? Önünde 11 ay daha var. Yeni kararlar alsan iyi olacak!)

Dedim ben size doğru ya da yanlış; karar almak iyi bir şey...

Kararsız kalma da!

Yazının devamı...

Karşılığına göre...

Şöyle bir durum vardır...

Sana asılıyordur, sen de henüz kararsızsındır...

Ya da kararlısındır.

Vermeyeceksin kalbini...

Yok, tutmuyor bir şeyler...

Ve sen ona karşı hiç ters davranmadığın halde...

O ne yapar?

Karşılık alamayan erkekler kaça ayrılır?

Üçe...

3’e...

Birinici ve en önemli grup, küsenler...

Vermedin ya (kalbini) küser.

Evli, bekâr fark etmez...

Huy bu, değişmez.

Yani “Ben evliyim, kız vermedi (kalbini) ama haklı. Alttan alayım” demez.

Ya da, “Kız beni beğenmedi, mecbur değil ya, canı sağolsun” da demez.

Ne yapar?

Küser.

Aman n’olur küsme!

İki gün önceki o kibar adam gider, yerine gayet kaba hatta senden hiç hoşlanmayan bir dana gelir...

Ne yaptık sana yahu?

Pardon, yapmadık ya...

İşte bu belki de onun ilişkinin üçüncü senesindeki halidir...

Bak, hiç bu açıdan düşünmemiştim.

Hatta bazları işi nefrete kadar götürürler...

“Sen bana vermedinnn, ben de seni....” diyerekten.

Artık gücü neye yeterse...

Uğraşır, durur...

En nefretlik olanlar da bunlardır.

Salak!

Mecbur mu sana... yani seni sevmeye?

Bunlar tek bir şeyden anlarlar; tehdit!

Yoksa korkarsan, yandın.

Bunlar da ilişkinin üçüncü senesinde, döverler herhalde!

İkinci grup, asla vazgeçmeyenler...

Şimdi bu asılır, asılır...

Yüz bulamadı ya, hiç fark etmez...

Bir ay sonra tekrar arar.

Aradan iki ay daha geçer mesela, yine arar.

Bunların mantığı şudur: “Bir boşluğuna denk gelirim belki!”

Vardır ya öyle “boşluk” anları...

Tam da intikam almayı planlarken...

Tam da, “artık beni sevene vereceğim kalbimi” derken...

Ya da ne bileyim, “tam 6 ay oldu, kimse mi yok yahu?” diye söylenirken...

Olur a, denk gelirse diye, ararlar.

Arasınlar...

Bizce mahzuru yok.

Zira bunlar zararsızdır.

Üstelik durup dururken kıçımızı kaldırılar. Her kadına lazım.

Vazgeçmeyenler var ya, ilişkinin üçüncü senesinde aldatırlar...

Üçüncü grup ise arkadaş olanlar...

İşi arkadaşlığa dökerler.

Sanki o hiç asılmamış ve sen de ona hiç “hayır” dememişsin gibi...

Biraz, “zaten asılmamıştım ki”yle “ya asıldım ama olmadı, canın sağolsun” arası tavırları vardır.

Olsun.

Bunlar da iyidir.

Romantik entelektüeller...

Peki gerçekten arkadaş olurlar mı?

Tabii ki, hayır.

En ufak bir fırsatını bulsun...

Ufacık bir an..

Ufalar, ona göre...

Peki bunlar üçüncü senede nasıl olurlar?

Bence...

Olamazlar!

Yazının devamı...

Dinlersen üzülürsün...

Hani kocasını dinlemiş ya...

Telefona bir program yükletmiş, üçlü prize bilmem ne takmış falan...

Uğraşmış yani...

Niye?

Çünkü şüpheleniyormuş.

Gerçi onun derdi başka; cemaat memaat işleri...

Gelin biz olaya daha genel bakalım.

Kim sevgilisini, kocasını gizli gizli dinlemek istemez ki?

Kim onun yalnızken, kiminle nasıl konuştuğunu öğrenmek istemez?

Özellikle de kendi hakkında konuşuyor mu, konuşuyorsa ne diyor falan...

Kim onun aklından geçenleri bilmek istemez ki?

Ben size söyleyeyim; kim istemez:

“Aklı başında hiç kimse...”

Evet aklı başında bir insan bütün bunları bilmek istemez.

Hayır, “Kendine güveniyorsan, bütün bunlara ne gerek var” geyiğine girmeyeceğim...

Saçma!

Bu işin kendine veya ona güvenle hiiiç alakası yok.

Yani istediğin kadar güven...

Veya güvenme...

Che sará sará...

Peki o halde neyle alakası var?

Şöyle anlatayım...

En âşık adamın veya kadının yakın arkadaşıyla telefon görüşmesini dinlesen...

Ya da dinlese...

Eşi ya da sevgilisi...

İlk tepki şu olur:

“Ne len bu böyle?”

“E ayrılsın bunlar!”

Bu telefon konuşmaları neye benzer biliyor musunuz?

İnsanın sarhoş haline...

Sarhoşken söylediklerine...

Hem gerçektir hem değildir.

Hem içtendir hem değildir...

Hem doğrudur hem değildir...

Abartılıdır...

Olayın, artık neye taktıysa onun, sadece bir tarafının büyütülmesinden başka bir şey değildir.

O anda söylenenlerin hep bir “ama”sı vardır ama işte o sırada bu atlanır.

Bu yüzden de geçerliliği yoktur.

Mesela; alın size kız kıza bir telefon konuşması:

- Kızııım, ayarlasak da bir gece çıksak.

- Yaa... Çok iyi olur da, bizim danaları nasıl ikna edecez?

- Uff yaa, bunlar da var ya, ne sanıyorlarsa? Sanki gece çıkınca ona buna bakacaz, flörtler edecez...

- E, öyle de oluyor ama:))

- N’apalım kızım, onlar da dana olmasınlar biraz!!!

Hadi bakalım bu konuşmayı dinlesen, dinlese...

Ohoo...

Ama hiç de öyle değil.

Gayet masum, kakara kikiri bir konuşma...

Ya da; alın size dana diyaloğu:

- Yarın akşam bir şeyler yapsak lan?

- Olmaz lan, ben yarın sabah Berlin’e uçacağım...

- Yok yaa... Ohhh... Hem de yalnız. Yırttın lan!

- Berlin’de bi b.k yok lan. Şans olsa, Moskova’ya falan giderdim.

Hadi bakalım...

Bunu dinlesen, dinlese, kıyamet kopmaz mı?

Kopar.

Onun için, dinlemeyeceksin.

Üzülürsün...

Yazının devamı...

Danalık tespit testi

* “Yeni danalar nereden, nasıl bulunur? Arkadaşların arkadaşları tükenmiş gibi ve aynı zamanda herkes neredeyse kendi yoluna çekilmiş gibi...”

Böyle bir mail aldım.

Yeni danalar nereden, nasıl bulunur bilmiyorum ama başka türlü yardımcı olmaya çalşayım...

Hani geçenlerde kadınlar için “veribilite testi” yazmıştım, hatırlıyor musunuz?

Onu uyarlayayım....

Adam ne kadar dana, test edin, öğrenin.



Danalık Tespit Testi

DTT

(Bu testi danalar da kendilerini ölçmek için yapabilirler.)

Aşağıdakilerden her biri 5 puan:

- Dövme (sırtta ve belde Kiril Alfabesiyleyse 1 ek puan.)

- Kirli sakal

- Bilinen 2’den fazla evlilik öyküsü

- Annesi babası ayrı

- Halen ve uzun süredir evli (ek 1 puan)

- “Hipster” don giyiyor...

- Evde internete sahip (seks sitelerine aşina olmak ya da VCD seyretmek ek 2 puan.)

- Sitede oturuyor

- İçki olarak şarap, votka, tekila tercih ediyor

- Evlilik dışı çocuğu var

- Eve yemeğe çağırıyor

- En az iki ablası var



Bundan sonrakiler 2’şer puan:

- Bileklik takıyor

- Bandana takıyor

- Parmakarası terlik giyiyor

- İstanbullu

- Ev partileri veriyor

- Kontörlü hat kullanıyor

- Temalı kravat takıyor

- Rakı ya da bira içiyor

- Kafayı kazıtıyor

- Evde kedi ya da köpek besliyor

- Puro içiyor

- Nemlendirici ve el kremi kullanıyor

- Yüzük takmak istiyor

- Doktora gitmiyor

- Spor programı izliyor



Aşağıdakiler -3’er puan.

- Ankaralı ya da Karadenizli

- Geniş enli, pamuklu beyaz külot ya da düz renk boxer giyiyor

- Hâlâ ailesi ile birlikte oturuyor

- Yemek yapmayı seviyor

- Kuş besliyor

- Bitki çayı içiyor

- Oruç tutuyor

- Yüzüyor

- Gece dışarı çıkmıyor

- Kandilinizi kutluyor

- Uzak Doğu ve Rusya’ya gitmemiş

- Deniz kenarında beline havlu bağlıyor

- Tırnaklarını dibinden ve özensiz kesiyor

- Yuvarlak burunlu ayakkabı giyiyor

- Hırka giyiyor

- Uzun şort mayo kullanıyor

- Saç tıraşını sürekli erteliyor



Vee değerlendirme:

Başlangıç Puanı: 50 (Her erkeğin içinde en az yüzde 50 danalık vardır) + kazanılan puanlar

- 50: Sıkıcı olabilir ama en azından aldatmaz.

51 - 60: Bu da aldatmaz ama sen onu aldatabilirsin.

61 - 70: Potansiyel var, sonuna kadar git ama çok iyi sevişmesini de bekleme.

71 - 80: Dana olmasına bir adım kalmış! Fırsat tanırsan, adam olabilir...

81 - 90: Dikkat! Bunlar boğa görünümlü danadır. Boğa olarak kullanılmaz.

91 - 99: Dananın önde gideni... Ha, evlenmeden önce şöyle dibine kadar yaşayayım, kurtlarımı dökeyim diyorsanız ideal dana.

100 - Bu dana var ya, erkeğin or..pusu...

Yazının devamı...

Bu işin çizelgesi olur mu?

Çizelgeyle yapılır mı yani?

Olur mu, olmaz mı, bakalım...

Arquette, eşi oyuncu Courteney Cox’la işlerinin yoğunluğu yüzünden çok sık görüşemediklerini söyleyerek “Öyle ki sevişeceğimiz günleri bile bir çizelgeyle belirledik” demiş.

Düşünsenize buzdolabının üzerinde bir çizelge...

Haftanın yedi günü, karşısında da kutucuklar...

Kiminde (x) işareti, kiminde de, (+)

Kimse anlamasın diye!!!

Soranlara da, diyet programı falan diyorlardır herhalde...

E, bu da bir çeşit diyet sayılır.

Ama mesela, geçen salı gününün karşısında şöyle bir işaret var:

“+?”

“Unuttun mu, yoksa almaza mı yatıyorsun?” anlamında...

İşarette iki soru işareti varsa; +?? diye, bu kızgınlık içerir ve “Başkasıyla mı yatıyorsun?” ’a girer...

Soru işareti baştaysa “?+” şeklinde;

“Hayır bileyim de, ona göre pozisyon alayım” demek ister.

İşaret şöyleyse:

“+!!!”

“Bir şey yaptığını mı sanıyorsun!!!”

Ya da;

“O neydi öyle?” olabilir...

Anlayışlı günündeyse:

“İyi misin sen?” manasına da gelebilir...

Çarşambada da şöyle bir işaret: “x ama :))”

“Sürpriz oldu ama iyi oldu” manasında...

Yani olacaklara değil olmuşlara bakmak lazım.

Olmuşsa tabii...

Zira bu işlerde yaptıkların asla yapacaklarının teminatı olamaz.

Aslında düşündüm de, işaretlerle anlaşmaya başlarsak hayat daha eğlenceli hale gelebilir!

Hatta daha düzenli ve kavgasız...

Çıkarır işaretini gösterirsin, olay kapanır.

Güzel değil mi?

Çünkü bazı şeyleri söylemek zordur.

Nasıl söyleyeceğini bilemezsin.

Hem kırmaktan korkarsın hem de onu açıklamak zorunda kalmayı sevmezsin.

Yalan söylemek zorunda kalırsın.

Abartırsın ki inansın falan...

Bir de bazen kelimeler, işaretler kadar etkili olmaz.

Daha keskindir.

Kesindir.

Sözün bittiği yerde ya, daha etkileyicidir.

Hatta biraz kuraldır.

Ama yine de bütün kurallar gibi o da yıkılabilir.

Netekim Arquette, eşi Courteney Cox’un kimi zaman kendisini yatakta beklettiğini söylemiş: “Yılbaşından önce tam 40 dakika yatakta Courteney’nin yanıma gelmesini bekledim. Gelmeyince kalktım ve onu mutfakta buldum. ‘Ciddi olamazsın’ diye düşündüm. Bulduğum ilk tabureye oturdum ve öylece kaldım.”

Heh heh hee...

Daha çook öyle kalakalır...

Bu durumun çizelgedeki işareti belli oldu:

“ex...”

Yazının devamı...

Viagra yerine...

İsrailli uzmanlar, erkeklerin sertleşme problemine kökten derman olacak bir formül geliştirmiş.

Aman ne iyi!

Bundan böyle pamuk gibi olacaklarmış!

Eve gelince, işleri ters gidince, canları sıkılınca hatta “perdeleri asar mısın?” deyince bile...

“Tamam hayatım”, “peki aşkım”, “sen nasıl istersen bir tanem” diyeceklermiş.

Artık hiiç sertleşmeyeceklermiş!

Ne var?

Sertleşme problemi deyince ille de ötekini mi anlayacağız yani?

Bu da bir problem.

Belki de asıl problem.

Yani kadınlara tavır olarak yumuşak davranmayı öğrenseler belki öteki de çözülecek.

Ama tabii ki danalar kestirmeden gitmeyi tercih eder.

Viagra ya da İsraillilerin yeni keşfi...

Viagra yerine ses dalgası...

Ses dalgası yollayacaklarmış...

Heh heh hee...

Tam o sırada...

Dana gözlerini kapar, kulağına sesler gelmeye başlar;

“Oumn... Oumn...”

“Hadi koçum, mahcup etme beni!”

“Yürü! Kim tutar seni!”

“Sen bi iste var ya, skorun kitabını yazarız!”

“Tarihe geçeriz, tarihe...”

“Ne işi var oğlum Selma’nın burada, ruhu duymaz merak etme!”

“Taktın ha kafayı Selma’ya! Unut başka şeyler düşün!”

Daha ağır vakalarda ise kadın sesi versiyonu kullanlır herhalde!

“Aaaa... Hayatımda böylesini görmediimmm.”

“Aaaaa....”

“Yaa...”





YASTIKLI MI, YASTIKSIZ MI?

Yeni bir dizi çekiliyormuş.

Ve bu yeni dizide bir erkek başka bir erkekle öpüşecekmiş.

Örnek çift olarak lanse edilen, ancak birbirlerinden nefret eden iki spikerin hayatını anlatan dizide Tardu Flordun, patronun oğluyla aşk yaşayan bir eşcinseli canlandıracakmış.

Dizinin ilk bölümünde iki erkek öpüşecekmiş.

Yastıklı mı yastıksız mı?

Araya ne koyarlar acaba?

Yastık yeter mi?

Reflü yastığı koysunlar bari!!!

E, anca!!

Yoksa söyleyeyim, RTÜK şimdiden önlemini almaya başlamıştır.

Benim tavsiyem, iyi öpüşmesinler, kanal kapanır.





ERKEKLE YAŞAMAK

Erkekle yaşamak kilo aldırıyormuş.

Yani...

Kilo vermek için ayrılacaksın (ki daha iyi bir neden bulamazsın).

Zaten kilo vermezsen o senden ayrılır... (En azından bedenen!)

Şaka bir tarafa ilginç bir araştırma.

Neye dayanarak bu sonuca uaşmışlar ki?

Aynı evde yaşayınca daha mı çok yiyorsun?

Yoksa yakmıyor musun?





DİZİLERDEN DİZİ BEĞEN

Geçen gün gelen mail’e ben güldüm, siz de gülün:

Çocuklarım olmadan asla diyorsan ALİYE’yi; çocuklarım için seve seve veririm diyorsan BİNBİR GECE’yi; çocuklarım küçük yaşta versin diyorsan KÜÇÜK KADINLAR’ı; çocuklarım çiftlikte versin diyorsan HANIMIN ÇİFTLİĞİ’ni; çocuklarımın hepsi tek bir kişiye versin diyorsan YAPRAK DÖKÜMÜ’nü; sülalenin hepsi birbirine versin diyorsan AŞKI MEMNU’yu izle :-))))

Yazının devamı...

Kariyer, güç, para ve seks

Zor...

Çok zor...

Ama ibre kariyerli kadından yana gibi...

“Erkekler kariyerli mi kariyersiz kadını mı tercih ederler?” anketinde...

Yani mail’lere falan bakacak olursak, kariyerli kadını tercih eden erkek sayısı fazla görünüyor.

Ama ben buna pek inanmıyorum.

İnanamıyorum.

Çünkü...

Çünküsüne (bu da tuhaf bir kelime oldu; bir şey çağrıştırıyor ama!!) geçmeden önce beylerin görüşlerine göz atalım mı?

Atalım...



* “Bence kariyerlisi daha kalitelidir çünkü:

1- Reddetme şansı, gücü, potansiyeli mevcuttur.

2- Çalıştığı ve sosyal faaliyette bulunduğu için yatağın (yattığının) ruhsal ve düşünsel etki alanından çıkmıştır ve ona karşı tekrar bir özlem duyar. Bu etkiden çıkmadan tekrar yatma (sevişme) aynı tadı iştahı vermez yani bir öncesini ne kadar unutursa o derece kaliteli olur.

3- Fikri üreticiliği fazladır.

4- Eziklik duymaz, diridir.

5- Bi de bu şartlara kendisinden daha fazla sahip erkeği bulursa çooook kalitelidir...”

Öyle bir anlatmış ki, iştah açıyor yahu!

Başka biri de bu konuda çok net:

* “Kariyeri yüksek bir kadın veya şöhretli bir kadın erkeğin adrenalinini yükseltir. Daha fazla performans sergiler.”

Hıı...

Bakın şimdi...

Beyefendinin ilginç saptamaları var:

* “Yemeğe çıkmak içinse kariyerli olsun lütfen. Sohbetleri çok iyidir. Hiç sıkılmazsın.

Yok, sevişmek içinse, kalsın. Neden mi? Çünkü kariyerli bir kadın sevişirken çok fazla müdahalecidir. Çok fazla ‘hayır’ kullanır, çok fazla bencil yani bencidir. Yalnızca kendi istediklerine müsaade eder.

Uzun uzun öpüşmekten hoşlanmaz (bunu da kimseler bilmez). Tatmin olmamışsa, söyler hatta fırça çeker. İkinci kez kolay kolay vermez (kalbini değil).”

Haydaa...

Kariyerli kadın gerçekten de uzun öpüşmez mi?

Bu niye benim aklıma hiç gelmemiş?

Öyle mi sahi?

Bunu düşünelim, ok?

Başka?

* “Sizin bu kariyerli kadınlar yatakta ne kadar arsız olabilir ki? O kariyerinin vermiş olduğu kalıbın dışına çıkabilir mi? Sözün özü, konu sevişmeyse tabii ki kariyersiz kadın.”



Peki kadınlar bu konuda ne düşünüyor?

Mesela...

* “Ve evet erkekler kariyerli kadın tercih eder ama sex yüzünden değil daha çok para getirdiği için.”

Ve başka bir bakış açısı:

* “Erkek de kariyerli kadını tercih ediyor. Daha doğrusu güçlü kadını... Mecbur olduğu için çalışan kadın değil söz ettiğim, çalışmak kendi tercihi olup işinde de başarılı olan kadına her erkek hayran... Smell of power...”

Hepsi süper ama...

Bence...

Bence bunlar, kariyerliyle yatıp sonra da o kariyeri yok etmek için ellerinden geleni yaparlar.

Neden?

Çünkü danalar...

Yazının devamı...

Kariyer mi, seks mi?

Öğrendik ki, (dün) kariyer sahibi kadın daha iyi sevişiyormuş.

Daha iyi derken, kaliteli seks yani...

Az ve öz!

İnsan gibi!

Ama aklımıza, “aynı şey erkekler için de geçerli mi acaba?” diye de bir soru takılmıştı.

Peşinde birkaç soruyla beraber.

Şimdi o soruların hepsini tek tek cevaplayacağım...

Hem de öyle uzatmadan net, kısa ve öz cevaplarla...

Başlıyorum.

1) “Kariyerli kadın daha iyi sevişiyorsa, bu kariyerli erkek için de geçerli midir?”

Karısıyla hayır.

Peki, diğerleriyle?

Onlar için soruyu biraz değiştirelim...

1-a) Kariyerli erkek kaliteli sevişir mi?

Evet.

En azından kariyersiz günlerine kıyasla kesinlikle daha iyidir.

Kendine göre daha iyidir yani.

Yoksa her kariyerli erkek kaliteli sevişir diye bir şey yok!

Geçelim ikinci soruya...

2) “Kariyerli erkek seçici midir?”

Evet.

Önce yani kariyeri yükselir yükselmez, “hayatta bu bana vermez (kalbini...) dediği kadını” seçer.

İçinde kalmış birini...

Eskilerden...

“N’apıyorsun yaaa? Uzun zamandır görüşemiyoruz” diye...

Rahattır, gurursuz ve arsızdır.

Kadının da o anda içinden şunlar geçer:

“Hayırdır inşallah, hayırdır inşallah!”

Ondan sonra da seçiciliği devam eder.

Seçer yani...

3) “Kariyerli erkek güzelliği beynin içinde arar mı?”

Hayır.

“Neyin içinde arar?”

G-string’i tercih ederler. Hayır, bulması kolay, o bakımdan... (İğrençleştim.)

4) “Kariyerli erkek de, haftada 1 mi?”

Kariyerine bağlı. Eğer gerçekten sıkı bir kariyerse haftada 1’i bile zor bulur.

Sıkı bir kariyerse...

Yerse!!! (Gerçekten bugün iğrencim!)

5) “Kariyersiz haftada 5 mi?”

Kariyerli kariyersiz o biraz zor da!

6) “Statüsü yükseldikçe, skor düşer mi?”

Evet.

Onun bir (affedersiniz!) pik noktası vardır.

Çıkar çıkar çıkar...

Piki bulur...

Sonra vııızzzt diye aniden düşer.

Pardon, pıssss diye...

Skor da düşer, kalite de...

Ama bir erkeğe “kariyer mi, seks mi?” diye sorsanız...

Sorun bakalım, ne diyecekler?

Hangisini tercih edecekler?

Arkasından yeri gelmişken şu son soruyu da sorun bari:

7) “Erkekler kariyerli kadını mı, kariyersizi mi tercih ederler?”

Hııı...

Bakın bunu iki üç satırlık cevapla geçiştiremeyiz.

İşlememiz lazım.

İşleyelim o zaman...

Yazının devamı...

© Copyright 2024

Gazete Vatan Gazetecilik ve Matbaacılık A.Ş.