Yaranmak zor
.
Dünyaca ünlü Hollywood yıldızı Angelina Jolie geçenlerde ikinci kez ‘canım Türkiyem’e geldi. Birleşmiş Milletler Özel Elçisi olarak Suriyeli mültecilerin kampını ziyaret etti. Gaziantep ve Kilis’teki kampları daha önce ziyaret ettiği Lübnan’dakilerden çok daha iyi bulduğunu söyledi.
Cumhurbaşkanı Gül’e bir nezaket ziyareti yaptı. Dünya kamuoyunun ilgisini ülkemize çekti.
İnsani bir iş yapmayı başardığımızı gösterdi. Ama yine de bize yaranamadı!
Sevgili Cengiz Semercioğlu ‘’Kolaysa Filistinli sığınmacılara git Angelina’’ diye seslendi.
Dünyanın dört bir yanındaki mülteci kamplarını dolaşan Angelina’nın neden bugüne kadar Filistin kamplarını ziyaret etmediğini sorguladı.
Öyle bir şey yaparsa Hollywood’da iş bulamaz dedi.
Onu bilemem ama oraya da gitse başka bir kusurunu bulacağımızdan hiç şüphem yok.
Cengiz, bir konuda haklı.
Bize yaranmak çok zor!
Seren''in Tanzanyalı bebeği
Seren Serengil’i severim. İçi dışı birdir. İyi kalplidir. Bir belgesel çekmek için geçtiğimiz günlerde Tanzanya’ya gitmiş.
Masai kampında gördüğü küçük bir Afrikalı kızı evlat edinmek istemiş. Ancak yerliler kızın karşılığında kendisiden 11 sığır isteyince çaresiz kalmış. Zaten Tanzanya’dan evlat edinebilmek için ülkede 5 yıl yaşamak gerekiyormuş.
Bu haberi okuduğumda hangisinin daha ‘tuhaf’ olduğuna karar veremedim.
Seren Serengil’in belgesel çekmesi mi?
Tanzanya’da bir insan yavrusunun değerinin bir düzine büyük baş hayvan bile etmemesi mi ?
Yoksa o insan yavrusuna sahip olabilmek için orada 5 yıl yaşamak zorunluluğu mu?
Ne olur bana yardım edin!
Çıplak Düşes
İngiltere Düşesi Kate Middleton’un Fransa’da bir şatonun terasında üstsüz güneşlenirken paparazzi objektiflerine yakalanmasının yankıları sürüyor.
Fransız mahkemesi fotoğrafları kapakta yayınlayan Closer dergisine yasak koymuş.
Fotoğraflar kraliyet ailesine teslim edilecekmiş.
Bu olaydan üç sonuç çıkıyor.
İlki Fransa’daki paparazzilerin başarısı.
Uçan kuşu kaçırmıyorlar, terasta bile yakalıyorlar.
İkincisi Türkçe ‘yakın’ anlamına gelen ‘Closer’ dergisi ismini hak ediyor.
Düşesi daha yakından ve özelinden görüntüleyen olmadı.
Üçüncüsü her şey zamanında güzel. İlerde birgün kocası kral kendisi de kraliçe olduğunda Kate’in üstsüz fotoğrafları hala arşivlerde olacak. Ama o yaşa geldiğinde kimse artık merak edip bakmak istemeyecek!
Havamızı bulalım
Canım Türkiyem’de havasını atan atana ama düşünecek olursanız havasızlıktan perişan vaziyetteyiz. Kapalı bir mekana girdiğinizde geberingen bir durum oluşuyor. Arabalarda klima var ama kullanılmıyor. Camları açıp idare ediyorlar. Dışardan egzoz havası soluyorlar. Sıcaklarda yüzlerine fön makinası tutmuş gibi oluyorlar. Toplu taşıma araçlarına binmek tam bir işkence.
Havasızlığın yanı sıra bir de acayip kötü kokuyor.
Devlet dairelerinde havasızlıktan içeride olan herkesin kafası durmuş vaziyette. İşinizi halledebilmek için bir oradan bir buraya bilinçsizce koşup duruyorsunuz.
Limon kolonyasıyla ayık kalmaya çalışan memurlar görüyorsunuz. Uçağa bindiğinizde havalandırma genelde çalışmıyor.
Çalışıyorsa da bu kez üşüyenler şikayet etmeye başlıyor. Kabinin içi bu kez yine fırın gibi oluyor. Kendinizi pişmiş tavuk gibi hissediyorsunuz. Televizyon stüdyoları o kadar havasız oluyor ki nefes almakta zorlanıyorsunuz. Ekranda koltuk altları terden sırılsıklam olmuş insan manzarası görüyorsunuz.
Havamızı atmaya ara versek de artık biraz havamızı bulsak ne hadar iyi olur!
Haftanın sorusu?
Demet Akalın eski kankası Alişan için ‘’Eski sular soda oldu’’ demiş.Peki o zaman eski çamlar ne oldu? Buzlu gazoz bardağı mı?