Reklamlar ve komedyenler
Canım Türkiyem’in ünlü komedyenleri oynadıkları reklam filmlerinde başarılı değiller
Canım Türkiyem’in ünlü komedyenleri oynadıkları reklam filmlerinde başarılı değiller. Çünkü komik değiller. Cem Yılmaz önceleri komikti. Sonra tıpkı sinema filmlerinde olduğu gibi oynadığı reklamların komikliğinde ciddi bir düşüş ve derin soğutucudan çıkma bayat espriler dönemi başladı. Son reklam filmindeki görüntüsü komik olmak bir yana resmen sinir bozucu. Recep İvedik filmlerinin gişe başarısından aldığı gazla ardı ardına reklamlarda oynamaya başlayan Şahan Gökbakar’ın tiplemeleri herhalde reklamlara uygun değil. Ne kadar çırpınsa izleyeni güldürmeyi başaramıyor. Kadın kılığına girdiği reklam filmi uzun, anlamsız ve tatsız. Okan Bayülgen de oynadığı reklam filmlerinde farklı tiplemeler deneyenlerden. Bir reklamın içinde birden fazla ondan var. Hepsi de birbirinden antipatik. Allah’tan Şahan kadar sık reklamlarda oynamıyor. Komedi ikilisi Cenk ve Erdem’in oynadıkları reklamda ne konu var ne komedi. Beyaz ve Acun komedyen sayılmaz. Zaten reklamları da komik değil. Dünya çapındaki şovmenimiz ekranın gözbebeği “Çarkıfelek” uzmanı M. Ali Erbil’in reklamlarda oynadığını hatırlıyorum ama hangi reklamda oynadığını hatırlayana aşkolsun. Yine aralarında en iyisi Şafak Sezer. Hiç değilse izleyene sempatik geliyor. Yoksa komedyenler komik olmadıkları zaman hiç çekilmiyor.
Hafıza nerede?
Çanakkale’de yaşayan bir vatandaşımız hemoroid (basur) ameliyatından sonra hafıza kaybına uğramış. Adamcağız ameliyattan çıktıktan sonra yakınlarını tanıyamamış. Traji komik bir durum. Hafıza dediğimiz şey bizim neremizde? Unutmak istediklerimiz bir sifonla yok etsek ne güzel olur.
Cemile ve Remzi
Amerika’da yaşayan kızım Cemile ve oğlum Remzi her yıl da yaz tatili için canım Türkiyem’e geldiler. İkisi de İstanbul’u çok seviyor. Boğaz’da Lüfer teknesiyle yaptığımız gezinti çok hoşlarına gitti. Remzi’nin doğum gününde Sortie’deydik. Emre Ergani’nin işletmeciliğini yaptığı Sortie’nin içindeki Blackk’deki yemeklere ve mekanın güzelliğine çocuklar hayran kaldı. Bu arada benim iki sarı kafalı yarı Türk yarı Amerikalı’nın gördükleri bazı şeyler dikkatimi çekti. Örneğin hiç sigara içmemiş Cemile, RTÜK’ün ekranda uyguladığı sigara yasağındaki buzlanmış görüntüleri garipsedi ve saçma buldu. Ayrıca TEM Otoyolu’nda arabayla giderken plakasız bir tırın hasta ruhlu sürücüsü tarafından sıkıştırılıp ölüm tehlikesi atlattığı için de trafiğimizden fena halde korktu. Remzi’nin aklı ise tamamen başka yerdeydi. Vitrinde gördüğü dişi mankenlerin neden göğüs uçlarının olduğunu sordu. Amerika’dakilerde yokmuş da. Ona, biz Türklerin meme uçları gibi küçük ayrıntılara önem verdiğini ve büyüdükçe dikkatinin ne kadar çok babasına benzediğini anlattım. İkisini de yeni yolcu ettim ama daha şimdiden özledim.
Ben kimim?
İkizler burcu olmanın tüm dezavantajlarını taşıyorum. Yani kimi zaman çok iyi, kimi zaman çok kötüyüm. Orta diye bir şey yok, daima uçlarda geziniyorum. Kendimi birilerine benzetecek olsam ünlü Amerikalı yönetmen Woody Allen ile “Curb Your Enthusiasm“ dizisinin kahramanı Larry David arası bir karmaşık bir kişilik içinde olduğumu itiraf edebilirim. Bu zaten başlıbaşına acil bir psikolojik klinik vaka olduğumun kanıtı sayılır. Ama maalesef sorun burada bitmiyor. “Monk“ dizisindeki dedektif Monk’u anımsatan tuhaf takıntılarım var. Ayrıca bazı huylarım yüzünden maalesef Serdar Turgut’a benziyorum. İşin kötüsü nedir biliyor musunuz? Bütün bunları beni bu dünyada en iyi tanıyan insan olan sevgilim de onaylıyor. Doğru lafa ne denir ki?
Bir demet evlilik
Demet Akalın, flört etti, evlendi, boşandı, tekrar evlendi, ayrıldı, barıştı ve evlililik denilen müessesenin posasını çıkardı. Demet Şener, bir kere evlendi iki çocuk sahibi oldu ve kocasıyla mutlu bir yuva kurmayı başardı. İki Demet’ten bir demet evlilik çıktı.