No dans
“Yok Böyle Dans“
Biz Türkler dans edemiyoruz. Toplu halde oynamasını ve göbek atmasını çok seviyoruz. Her fırsatta çıkıp maharetlerimizi göstermeye bayılıyoruz. Ancak iş ferdi olarak dans etmeye gelince olay bitiyor. Ekrandaki dans yarışması bunun son kanıtı. Dünya güzeli Azra Akın ve sempatik Fransız futbolcu Pascal Nouma haricinde tüm yarışmacılar “Yok Böyle Dans”ın ilk bölümünde sırıttı.
Hatta benim geçen hafta açık ara favori gösterdiğim karizmatik sunucu Burcu Esmersoy bile kendinden emin olmayan performansıyla hayal kırıklığı yarattı. Müzisyen Metin Arolat şaka gibiydi. Meslekdaşı Bedük ise sarı takım elbisesiyle Susam Sokağı’ndaki Minik Kuş’un sokakta sallanarak gezdiği haline benziyordu. Bizim ailede rahmetli pederim ve amcam çok güzel dans ederlerdi. Ağabeyim de fena değildir. Ben ise dans konusunda tam bir kazmayım.
Tıpkı Sörfcan Bora Kozanoğlu ve milli yüzücü Derya Büyükuncu gibi. Yazar Sibel Arna ile rapçi Ragga Oktay’ı bir dans yarışmasında görmek bile acı. Sunucu Defne Joy Foster ağız kalabalığına getirip şirinliğiyle günü kurtarmaya çalışıyor ama olmuyor. İkoncan Eda Taşpınar da ne yazık ki ne kadar uğraşsa asla danscan olamayacak. Gazeteci Güneri Civaoğlu’nu ayrı bir kategoride tutmak gerekiyor. Güneri Bey yarışmaya dans etmek için filan katılmamış. Sadece seksi ve kıvrak partnerini yakından izlemek için orada. Sonuç olarak biz maalesef dans etmeyi beceremiyoruz. Onun için “Yok Böyle Dans“ diye bir program bize uymaz. “No Dans“ desinler strese girmeden rahat rahat izleyelim. Hiperstar Ajdar’ı da konuk sanatçı olarak alsınlar, eğlenelim.
Detoks kampları
Köşe yazarı ve şarkıcı Ayşe Özyılmazel, detoks kampına gitmiş. Saati saatine günlük detaylı raporlar veriyor. Ben detoks kamplarını gereksiz buluyorum. Boşa haracanan zaman ve para. Yaşam tarzını değiştirmedikten sonra bir süre detoks yapmışsın ne işe yarar? Saunası, pilatesi, yogası, jimnastiği, sebze suları, uykusu iyi güzel de hepsi geçici. Detoks kampından çıktıktan sonra eski hayatına dönüyorsan gitti tüm çabalar. Uyanıklar zaafımızdan para yapıyor. Biz de detoks olduk diye avunuyoruz. Sen gidiyorsun yerine başkaları geliyor. Detoksçular kazanmaya devam ediyor. Detoks olup da detokslu kalan birini daha duymadım. Ye, iç, gez, eğlen, keyfine bak. Stresini detoksla yeter!
Estetik harikaları
Güzelliği dillere destan şarkıcı ve oyuncu Emina Sandal komple estetikliymiş. Emina Hanım, göğüsleri, burnu, dişleri ve dudağından operasyonlar geçirmiş. Evrim geçirmiş, ikinci Deniz Akkaya mucizesi diyorlar. Ne var bunda? Estetik yaptıran herkes Emina Sandal gibi mükemmel olacaksa helal olsun. Kadın ne yaptırdıysa kendine yakıştırmış. Tıpkı Deniz Akkaya ve Ajda Pekkan gibi. Bu arada Harika Avcı’yı da unutmayalım. Onun da öncesi ve sonrası iki farklı kadın gibiydi. Ben estetikten yanayım. İmkanın varsa yaptıracaksın. Doğal moğal dinlemeyeceksin. Kendini mümkün olduğunca güzelleştireceksin. Bundan da utanmayacaksın, gocunmayacaksın. Övüne övüne estetiğe harcadığın paranın tadını çıkaracaksın.
Oran buran yapılıysa ne saklıyorsun? Kime ne? Sen sonuçtan mutlu musun ona bak. Gerisi hikaye. Doğal kim kaldı ki Emina ile uğraşıyorlar? ‘Lale Devri’ bitebilir ama estetiğin devri bitmez. İnanmıyorsanız oyuncu Hande Ataizi’ye sorun!
Armağan’ın derdine bak
Bir dönemlerin demirbaş jüricisi Armağan Çağlayan, popçu Burcu Güneş için sosyal paylaşım sitesi Twitter’da “Gerçekten ekran sevimliliği başka bir şey. Yoksa yok işte. İstersen sekiz oktav sesin olsun! İtici olmak zor“ diye yazmış. Armağan Bey ekran sevimliliğinden söz edecek son kişi olmalı. Şayet kendisi izleyiciye ekranda sevimli geliyorsa herkes gelebilir. İtici olaya gelince... Armağan Çağlayan’ın, Burcu Hanım gibi
8 oktavlık sesi de yok!
Cansız para
Televizyonda “Canlı Para“ diye bir yarışma var. Paralar dahil her şeyi cansız. Sunucu olarak oyuncu Engin Altan Düzyatan’ı seçmişler. Engin Bey, belli ki çok kaliteli ve düzgün bir adam. Ama yarışma sunucusu değil. Biz yarışma programlarında sululuk ararız. Sunucunun laubali olmasını bekleriz. Tiyatrocu Kenan Işık gibi ciddi ve ifadesiz sunucular bize göre değil. Onlara bir türlü alışamıyoruz. Engin Bey android gibi. Yarışmayı robotumsu bir tarzda sunuyor. Birileri para kazansa bile izleyici onun sunumuyla zevkine varamaz. Heyecan diye bir şey yok. Böyle olunca da “Canlı Para” ekranda cansız para olarak bön bön sırıtıyor. Bir milyon lira kağıt paranın hiç bu kadar sıkıcı olduğunu tahmin etmezdim.
Go Babla
Bülent Ersoy, nam-ı diğer Bülent Abla ya da kısaca Babla, geçenlerde Bağdat Caddesi’nde trafiği alt üst etmiş. Şöförlü aracıyla ters yöne giren Babla karşıdan gelen otomobillerin protestoları karşısında camlarını kapatıp kapılarını kilitlemiş. Şoförüne “Kimseye yol vermeyeceksin“ diye emir vermiş. Babla’nın aracının önünde kuyruk oluşmuş. Otomobilerinden çıkan sürücüler önce ıslıkla sonra art arda kornalar çalmaya başlayarak Babla’nın kenara çekilip kendilerine yol vermesini istemişler. Babla hiçbirini dinlememiş. Neyse ki olan biteni kaldırımdan izleyen yaşlı bir teyze Babla’nın aracına yaklaşıp “Evladım yapma, sana hiç yakışmıyor“ demiş ve yanağını okşamış. O ana kadar arabasında hareketsiz oturan Babla da birden yumuşamış. Şoförüne talimat verip yolu açtırmış. Sizin anlayacağınız trafikte küçük çapta bir Babla krizi yaşanmış. Ben burada ters yöne girmiş bile olsa Babla’yı haklı buluyorum. Diğer sürücülerin onu gördüklerinde geri çekilmeleri gerekirdi. Ben olsam hiç itirazsız ona yol verirdim. Bu memlekette kaç tane Babla yetişiyor? Bütün yollar ona feda olsun. Go Babla! Kim tutar seni!
Haftanın kabusu
Rüyamda uzaydaydım. Türkiye’nin Elvis’i Erol Büyükburç, kovayla spermlerini taşıyordu!
Haftanın reklamı
Yönetmen Sinan Çetin’in, çektiği reklam filminde yaşam mimarı Ali Ağaoğlu’na “Para babam benim“ dercesine sarılması.
Haftanın trafik uyarısı
TEM Otoyolu’nda emniyet şeridini ihlal eden ayıların tümü Kavacık Hayvan Sevkiyatı noktasında buluşuyorlar.
Haftanın detoks tavsiyesi
Muğla, Dalyan’da Sultaniye’deki çamur ve kükürt banyoları. Mükemmel!