Köle Can
Canım Türkiyem"den manzaralar...
Ünlü assolist Sibel Can, bir türlü boşanamadığı eşi Sulhi Aksüt ile tekrar görüşmeye başlayınca kızı Melisa ve oğlu Engincan evi terk etmişlerdi. Babaları oyuncu Hakan Ural ile yaşamaya başlayan çocuklardan Melisa, rahatına düşkün olduğu için işi uzatmadan annesinin yanına döndü. Engincan ise inadını sürdürmeye devam etti. Kız çocukları erkeklerden daha uyanık oluyor. Şimdi Engincan da annesiyle barışmış. Sibel Can da alıp onu hemen alışverişe götürmüş. Barışmanın bedeli bu olsa gerek. Oğlunu ödüllendirmek... Günümüzdeki anneler vallahi billahi resmen çocuklarının kölesi oluyorlar. Biz erken doğmuşuz!
Büyü de gel!
Habertürk gazetesi yazarı Yiğit Bulut, Başbakan Erdoğan ile yine Habertürk televizyonunda yaptığı röportajı eleştirenlere “Bu arkadaşlara bu kadar yüklenmeyin onları da anlamaya çalışın; büyüyünce Yiğit Bulut olacaklar, biraz kendilerini göstersinler” diyerek karşılık vermiş. Ancak bir sorun var. Büyüyünce Yiğit Bulut olmak imkansız. Çünkü çocuksu yüzüyle Yiğit Bulut daha kendi büyümemiş gibi gözüküyor!
Uzaktan kumanda
Günaydın’da Yüksel Aytuğ’un ‘Yakından Kumanda’ isimli bir köşesi var. Televizyon programlarını eleştiriyor ve ilginç saptamalarda bulunuyor. Yüksel, ekrandaki “Akademi Türkiye” yarışmalarından jüridaşım olur. Jüri üyesiyken kimsenin hakkını yemezdi. Gazetede ise durum farklı. Kendi yazdığı gruba ait televizyon programlarını hiç eleştirmiyor. Sadece ‘naçizane’ önerilerde bulunuyor. Diğer kanallardaki programlar için ise atış serbest. Bu durum çalıştığı grubun baskısıyla oluşmuş olabilir. Ancak o zaman köşesinin adını ‘Uzaktan Kumanda’ olarak değiştirmesinde yarar var. Çünkü eleştirmenliği kendisine yakın değil, uzak olan kanallar için geçerli.
Muhtar olmak kolay değil!
Gazeteci Reha Muhtar, başarılı bir köşe yazarı ve iyi bir televizyoncu. Ekranda kendisini izlemek ve ilginç köşe yazılarını okumak büyük keyif. Ancak son zamanlarda Reha’nın yazılarından duygusal anlamda hassas bir dönemde olduğu anlaşılıyor. Mutsuz biten aşklardan ve içimizi parçalayan kadınlardan bahsediyor. Ben Reha Muhtar’ın profesyonelliğine hayranım. Pazar mutsuzluktan içi parçalanıyor. Pazartesi ekrana çıkıp Erman Toroğlu ile Ahmet Çakar arasında moderatörlük yapıyor. Muhtar olmak kolay değil!
Buzsuz dumanlar
Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım’ın Yunanistan’daki PAOK maçı sırasında yüzünün tamamını sigara dumanlarıyla kaplayan bir fotoğrafın Vatan’ın spor sayfasında yayınlanmasına “AYIP“ diyenler yerden göğe kadar haklı. Televizyondaki gibi yapacaklardı. Sigara dumanını buzlayacaklardı.
O zaman da Aziz Bey’in yüzü hiç gözükmeyecekti. İnsanlık hali. Unutmuşlar işte(!)
Haftanın benzerleri
Bende insanları birine benzetme hastalığı vardır. Örneğin oyuncu Mehmet Aslan’ı hep Amerikalı tenisçi Andy Roddick’e benzetirim. Oyuncu Bergüzer Korel de şarkıcı Demet Akalın’a benziyor. Biliyorum kelalaka diyeceksiniz. Ama cepheden, profilden ikisini yanyana koyup iyice bir bakın. Boy, pos, gözler, bakışlar aynı. Bergüzar’ın hatları Demet’ten daha yumuşak o kadar. Bitmeyen Şarkı dizisinde rol icabı şarkı söylerken Bergüzar Korel bana fizik olarak Demet Akalın’ı anımsattı. Siz ne derseniz deyin!
“Sayın” ve “Sevgili” saçmalığı
Türkçemiz değil ama insanlarımız garipleşti. Eskiden ‘Sevgili’ ve ‘Sayın’ sevdiğimiz ve saydığımız kişiler için söylenirdi. Şimdi sinirlendiğimiz,
hakaret ettiğimiz herkes ‘Sevgili’ ya da ‘Sayın’ oldu. Arabeski eleştiren
dahi müzisyenimiz Fazıl Say’ın saçmaladığını söylerken ona ‘Sevgili Fazıl Say’
diye hitap ediyorlar. Fenerbahçe Teknik Direktörü Aykut Kocaman, koltuğunu devraldığı Alman çalıştırıcı Daum’a yalancı demeden önce ‘Sayın Daum’ diyor. Nedir bu saçmalık? Olumsuz bir lafın önüne olumlu bir takı gelir mi? Bir kere ‘Sayın Öcalan’ dediler mertlik bozuldu. Meclis’te herkes birbirine hakaret
etmeden önce ‘Sayın’ demeye başladı.